• Sonuç bulunamadı

PKK’nın Yurtiçi Faaliyetleri ve Güçlenmeye Başlaması

1.PKK SORUNSAL

1.3. PKK’nın Yurtiçi Faaliyetleri ve Güçlenmeye Başlaması

PKK’nın güçlenmeye başlamasıyla Türkiye’nin yurt dışı hamlesi 1983 yılında Irak’la Sınır ve İşbirliği Antlaşması imzalamak olmuştur. Böylece İran’la savaşta olan Irak Türk güvenlik güçlerine sıcak takip yetkisi vermiştir. İlk sınır ötesi operasyon 25 Mayıs 1983’te düzenlenmiştir. Bu operasyon önemli ipuçlarını bize vermektedir. Çünkü Irak ordusuyla birlikte yapılan bu operasyondan sonra KDP

lideri Barzani Türkiye’ye yönelik düşmanca bir tavır takınmıştır. Temmuz 1983’te Şam’da Öcalan ve Barzani arasında “KDP ve PKK Arasında Dayanışma İlkeleri” üzerine anlaşmaya varmıştır. Anlaşmaya göre Barzani “ Faşist ve Kürt halkının düşmanı” olan Türkiye’ye karşı PKK ya destek verecektir(Erkmen,2002:167).

PKK’nın silahlı saldırılarına ve terörist eylemlerine başlamadan önce çekilebileceği bir yere gereksinimi bulunmaktaydı. Burası da Irak’ın kuzeyi olmuştur. PKK ikinci kongresinde geri çekilme yeri Irak’ın kuzeyini seçmiştir ve öncü bir grubu Irak’ın kuzeyine göndermiştir. PKK’nın Irak’ın kuzeyinde yerleşmek için bölgeyi kontrolünde tutan Mesut Barzani’nin KDP’sinden (Kürdistan Demokrat Partisi) izin alması gerekiyordu. PKK ve KDP’nin anlaşmaya varmasıyla PKK, Irak’ın kuzeyinde KDP kampları içinde yada yakınlarında geri üsler kurma ve kamplardan yararlanma hakkı elde etmiş oldu(Özdağ,2005: 26).

Irak’ın kuzeyi kamp bölgesi seçildikten sonra ilk silahlı çatışma 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli karakollarına saldırıyla başlamıştır. Aynı zamanda bu

Süleyman Demirel’in tabiriyle 29. Kürt İsyanıydı (Çandar,2005: www. stratejikgundem.com). 1984 yılında Ankara ve Bağdat arasında sıcak takip

için her seferinde onay alınmaması için protokol imzalanmıştır. Aslında bugünde geçerli olan 5 Haziran 1926 Türk-İngiliz-Irak Sınır Antlaşmasına dayanan bu protokolle Türk- Irak sınırının iki yakasını da içine alan 75 kilometrelik bir güvenlik bölgesi öngörülmüştür(Bölükbaşı, 1992: 29).

Irak’ın kuzeyine yerleşen PKK artık Türkiye’ye geçişte daha rahat hareket eder konuma gelmiştir. Güzergâh Siirt-Hakkâri-Van üçgenindeki Güney Toros Dağları sınırına ve Irak-İran sınırının içlerine kadar uzanıyordu. 1986 yılında yaşanan bir olay PKK’nın Türkiye’ye hiç olmadığı kadar kolayca sızmasına yardım etti. Ege Denizi’nde bir Yunan-Türk gerilimi patlak verdi ve 1986 yazı boyunca da sürdü. PKK’nın Irak ve İran’dan sızmasına karşı en etkili görev yapan ve TSK’nin seçkin birliklerinden oluşan 2 komando tugayı Yunan güçlerine karşı Ege’ye sevk

edildi. Bunun neticesinde PKK’lı teröristler rahatlıkla sızma şansı yakaladı(Özdağ,2005: 42).

Üçüncü kongre 25-30 Ekim 1986’da toplanmıştır. Burada HRK lağvedilmiş ve yerine ARGK kurulmuştur. Kongrede, yada Geçiçi Köy Korucu Sistemine (GKKS)10 katılmış olan köylere saldırılar düzenlemek üzere kararlar alınmıştır. PKK bu politikayı devrimci silahlı propaganda aracı olarak kabul etmiştir. Böylece yumuşak hedefler olan öğretmen, doktor gibi kişilerin öldürülmesiyle halka korku salınacak ve halkın güvenlik güçlerine olan güvenlerinin azaltılması amaçlanmıştır11.

PKK 1986 yılında bu sefer Çukurca Jandarma karakolunu hedef almış ve buna Türkiye’nin cevabı sert olmuştur. Bu cevap, KDP’nin PKK’dan uzaklaşmasını hızlandırmıştır. Çünkü Türk Hava Kuvvetleri Irak’ın kuzeyindeki PKK militanlarının saklandığı KDP kamplarını bombalamıştır. KDP böylece PKK’nın Irak’ın kuzeyine düzenlemiş olduğu saldırılardan sorumlu tutulduğu için cezalandırılmıştır(Bölükbaşı, 1992: 30). Aslında Irak’ın bu kadar Türkiye ile işbirliğine girmesinin nedeni İran- Irak savaşında Türkiye’nin tarafsız kalmasından dolayı Irak’ın özellikle 1982’den sonra ekonomik olarak Türkiye’ye bağımlı olmasından kaynaklanmıştır. Irak’ın bu tutumuna en belirgin örnek Türkiye’nin 1983, 1986 ve 1987’de Irak’ın kuzeyine icra

10 PKK`nın ilk saldırılarını güvenlik güçlerinden uzak ve devlete bağlı köylere yaptığı için güvenlik güçleri, sıkıyönetimin güçlü altyapısına rağmen, malzeme eksikliğinden dolayı saldırıya uğrayan köylere derhal yetişemiyordu. Bu durum, köylüleri PKK`nın açık hedefi haline getiriyordu. Bunu aşmak için 1925`te çıkarılan Geçici Köy Koruculuğu sistemi tekrar yürürlüğe sokulmuştur. Köylülere silah ve cephane dağıtılmış ve köy korucusu olanlara küçük bir ücret bağlanmıştır. Korucular, 1986`den bu yana güvenlik güçlerinin yanında başarı ile çalışmışlardır. Sayıları bir ara gönüllü yani ücret almayanlarla birlikte 100 bini aşmıştır. PKK`ya karşı mücadelede köy koruyuculuğu sistemi etkili olduğu için PKK`nın hedefi haline gelmiştir. Örgüt, köy koruculuğunun kalkması için büyük psikolojik kampanyalar düzenlemiştir(Akşam,2005:7).

11

PKK Terör Örgütünün 1984 –2006 yılları arasında öldürdüğü sivil sayısı şu şekildedir. 5219 Vatandaş,1330 Köy korucusu,325 Kamu görevlisi, 123 Öğretmen

ettiği kara ve hava saldırılarına izin vermesidir. Hatta Bağdat bu politikasını daha da ileriye götürerek Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde düzenleyici operasyonlarda önceden haber vermeden de 5 km kadar sıcak takip yapmasını mümkün kılacak protokolü imzalamıştır(Bölükbaşı, 1992: 59).

Türkiye’de yaşanan karakol baskınlarının artması üzerine PKK karşısında daha ciddi kararlar almaya başlamıştır.1987’de 10 il (Hakkâri, Van, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Bitlis, Siirt, Bingöl, Muş, Tunceli) Olağanüstü Hal Bölgesi ilan edilmiştir. Böylece bir korgeneralin komutasındaki bir jandarma kolordusu PKK ile mücadele etmek üzere Diyarbakır’da karargâh kurmuştur. 10 ildeki hem valiler arasında hem de asker-sivil ilişkilerini eşgüdüm içine sokmak üzere bir olağanüstü hal bölge valisi atanmıştır. Ordu birlikleri, PKK ile mücadeleyi Jandarma Asayiş Kolordusuna devretmiştir. Ancak bu terörle mücadelede tecrübeli tüm birliklerin görevden çekilmesi ve yerlerine yetersiz jandarma birliklerinin getirilmesine neden olmuştur. Böylece Olağanüstü Hal Yasası stratejik bir başarısızlık olarak doğmuştur(Özdağ,2005: 44–45).

KDP’den uzaklaşmaya başlayan PKK, Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) partisi ile 1 Mayıs 1988’de anlaşarak “Anlayış Protokolü”’nü imzalamıştır. 1988’de İran-Irak savaşının bitmesiyle birlikte İran’a yardım eden Kürt örgütlerini cezalandırmak maksadıyla Saddam Hüseyin Halepçe’de “Enfal Operasyonu” düzenlemiştir. Böylece Irak’ın kuzeyindeki Kürtler Türkiye, İran, ve Suriye’ye akmıştır. Bölgenin boşalması en çok PKK’nın işine gelmiştir. Bağdat ve PKK arasında varılan anlaşmaya göre PKK bölgedeki varlığına Irak’ın verdiği desteğin karşılığında, KDP ve KYB ile işbirliği yapmaktan kaçınmıştır(Özdağ,1999: 209).

PKK, dördüncü konferansını 21–31 Aralık 1990 tarihlerinde Irak’ın kuzeyindeki Haftanin’de toplamıştır. Bu konferansta PKK kurtarılmış bölgeler kurma planını geliştirmiştir. Dördüncü konferans PKK’nın gücünün ulaştığı son

noktadır. PKK bu dönemdeki kadar hiçbir dönem bu kadar kuvvetlenemeyecektir. Bunun sebeplerini Özdağ şu şekilde açıklamaktadır:

İlk olarak; PKK, güvenlik güçlerinin sıkıyönetimden, OHAL yönetimi içerisine geçiş sürecinde olduğu dönemi kendi çıkarına iyi kullanmıştır.

İkinci olarak; geçiş dönemi sonrasında, OHAL düzenlemelerinin PKK ile başa çıkmakta yetersiz olduğu açık bir şekilde görülmüştür. Bu zaaftan ötürüdür ki, PKK sözde “Asker Toplama Yasasını” 1987’den itibaren başarıyla uygulayarak, ARGK mensuplarının sayısını artırmıştır.

Türkiye özellikle 1992 yılına kadar Jandarma teşkilatı ile PKK’yla savaşmıştır. Jandarma teşkilatının tam ölçekli bir düşük yoğunlukta çatışma içerisinde yer almak için uygun donanımı ya da yeterli terörle mücadele eğitimi yoktu. Ancak 1992’den itibaren Türk Kara Kuvvetleri’nin silahlı helikopterleri ve Hava Kuvvetlerinin PKK terörist unsurlarına yönelik operasyonlarında daha çok kullanılmaya başlanması PKK’nın bölgedeki gücünü kırmaya başlamıştır(Özdağ, 2005: 13).

I. Körfez Savaşı’nda yenilen Saddam’dan Halepçe’nin intikamını almak isteyen Kürtler 5 Mart 1991’de Irak’ın kuzeyinde Kürt İsyanı’nı çıkardı. İsyancı kuvvetler Süleymaniye, Erbil, Kerkük, Dahuk, Zaho’yu ele geçirdi. ABD burada çok önemli bir karar alarak Irak’ın bölünmesinden çekinerek Irak’ta daha önceden uçuşa kapattığı uçuşa yasak bölgeyi açarak Kürt İsyanının bastırılmasını sağlamıştır. Irak güçleri isyanı bastırmak için ilerlediğinde, Türkmen ve Kürtlerden oluşan 250 000’in üstünde mülteci Türk-İran sınırına doğru yönelmiştir. İşte bu toplu göç, PKK’ya Irak Ordusu ile işbirliği içerisinde yeni bölgeler ve silahlar ele geçirme fırsatı vermiştir.

1.4. PKK’nın

Gücünü

Kaybetmeye

Başlaması

ve