• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA

5.4. Sınıf Düzeyine Göre Spor Lisesi Öğrencileri İle Anadolu Lisesi Öğrencilerinin

İlişkin Tartışma

Öğrencilerin LİSEYKÖ puanları üzerinde sınıf düzeyine göre yapılan incelemelerde “Statü” ve “Okula Yönelik Duygular” boyutları dışındaki tüm alt ölçeklerde ve LİSEYKÖ toplam puanlarında sınıf düzeyi yükseldikçe bir düşüşün meydana geldiği görülmektedir. Statü boyutunda anlamlı bir fark yokken; “Okula Yönelik Duygular” alt ölçeğinde ise diğer puanların tersi yönde, sınıf düzeyi yükseldikçe bir artış görülmektedir.

Liselerde yaşam kalitesi üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde sınıf düzeyi bakımından yapılan karşılaştırmalarda yine farklı sonuçların ortaya çıktığı belirlenmiştir. Örneğin Gedik (118), bu araştırmanın bulgularına paralel olacak şekilde 12. sınıf öğrencilerinin 10. ve 11. sınıf öğrencilerine göre okul yaşam kalitesi algılarının daha düşük olduğunu, okullarından tatmin olma düzeylerinin üst sınıflarda azaldığını ortaya koymuştur. Buna benzer bulgular “Empatik Sınıf Atmosferi ve Arkadaşlara Bağlılık Düzeyinin Lise Öğrencilerinin Okul Yaşam Kalitesine Etkisi” konulu çalışmada ortaya konulmuş; LİSEYKÖ puan ortalamaları 9. sınıflar için 3.17, 10

sınıflar 2.95, 11 sınıflar içinse 2.79 olarak bulunmuştur (117). Sarı (117) ve Durmaz (31) da yaptıkları çalışmalarda LİSEYKÖ puanlarında 9. sınıflar lehine anlamlı farklar bulmuşlardır.

Öte yandan, alanyazında bu ve benzer bulgular elde edilen diğer çalışmaların bulgularıyla uyuşmayan sonuçların elde edildiği çalışmalara da ulaşılmıştır. Bunlardan biri 2012-2013 de çalışma evrenini, Şanlıurfa - Birecik merkezinde bulunan 6. 7. ve 8.

sınıf öğrencilerinin oluşturduğu araştırmadır (35). Bu çalışmanın sonuçlarına göre öğrencilerin sınıf düzeylerine göre okul yaşam kalitesi algılarında anlamlı farklar görülmemiştir. Sarı ve ark. (29) tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise sınıf düzeyi yükseldikçe LİSEYKÖ’den alınan puanların da yükseldiği belirlenmiştir.

Elde edilen bu farklı sonuçlar, okul yaşam kalitesi algıları ile öğrencilerin sınıf düzeyi arasındaki ilişkiye dair yorum yapmak için acele edilmemesi gerektiğini düşündürtmektedir. Sarı'nın (8) da belirttiği gibi Türkiye’deki eğitim araştırmalarında henüz yeni bir konu olarak kabul edilebilecek okul yaşam kalitesinin daha yakından incelenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Yapılacak çok sayıda araştırmayla, okulun sosyal, psikolojik ve akademik ortamlarını bir bütün olarak ifade eden bu kavramın ve üzerinde etkili olabilecek değişkenlerin net bir şekilde tanımlanmasının önemi açıktır.

Bununla birlikte çalışmada sınıf düzeyine göre elde edilen anlamlı farklara yönelik çeşitli açıklamalar da yapılabilir. Çalışmada sınıf düzeyi yükseldikçe öğrencilerin liselerindeki yaşam kalitesini daha düşük düzeyde algıladıkları ortaya çıkmıştır. Bu durum, sınıf düzeyi yükseldikçe öğrencilerin üniversite giriş sınavlarına yaptıkları hazırlıkların artmasından kaynaklanıyor olabilir. Liseye yerleştirme için kullanılan sınavlardan (TEOG, vb.) henüz yeni geçmiş olan ve bunun rahatlığını yaşayan 9. Sınıf öğrencileri, yeni yerleştikleri okullarını heyecanla daha yeni yeni tanımaktadırlar. Öğretmenleri, onları okula alıştırmak için onlarla daha yakından ilgilenmekte olabilirler. Arkadaşlarıyla henüz olumsuz durumlar yaşamamış olabilirler.

Bütün bu nedenler, 9. Sınıf öğrencilerinin okul yaşam kalitesini daha yüksek algılamalarında önemli birer etken olarak kabul edilebilir.

Öğrencilerin OADÖ puanları incelendiğinde ise ölçek toplam puanları ile Aidiyet duygusu alt ölçeğinden alınan puanlarda sınıf düzeyine göre anlamlı farklar bulunmazken, reddedilmişlik duygusu boyutunda 9. sınıflar lehine anlamlı farklar olduğu belirlenmiştir. Bir başka ifadeyle, 9. Sınıf öğrencileri, 10, 11 ve 12. sınıftaki

öğrencilere göre Reddedilmişlik duygusunu daha çok yaşamaktadırlar. Çalışmada gerek alt ölçekler, gerek ölçek toplam puanları bakımından elde edilen aritmetik ortalamalar Sarı'nın (10, 99) yaptığı çalışmaların bulgularıyla önemli benzerlikler göstermektedir.

Ayrıca Sarı'nın çalışmasında da OADÖ – Reddedilmişlik alt ölçeğinde elde edilen puanlar 9. sınıf öğrencileri lehine anlamlı farklar göstermektedir. Bu durum, liseye yeni başlayan dokuzuncu sınıf öğrencilerinde okula gerçek anlamda bir bağlanmanın henüz gerçekleşmediği ve bu sürecin henüz başında oldukları şeklinde yorumlanabilir. Zaman geçip öğretmenleri ve arkadaşlarıyla kaynaştıkça bu öğrencilerde de okullarına aidiyet duygusunun gelişerek kendilerini okul topluluğunun bir üyesi olarak göremeye başlayabilecekleri söylenebilir.

Çalışmada OADÖ toplam puanlarında sınıf düzeyine göre anlamlı farklar bulunmamış olması da alanyazındaki, bazı araştırmaların bulgularıyla örtüşmektedir.

Örneğin, Goodenow’un (78) ilköğretim ikinci kademe öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmada da Okula Aidiyet Duygusu Ölçeği puanlarında sınıf düzeyi açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır. Benzer şekilde Hagborg (133) da ilköğretimden ortaöğretime, beşinci ve onikinci sınıf öğrencileri üzerinde yaptığı araştırmada, sınıf düzeyine göre öğrencilerin okula aidiyet duygularının anlamlı bir şekilde farklılaşmadığını belirtmektedir. Anderman (84) da Goodenow (122) ve Hagborg’un (133) bulgularına paralel sonuçlar elde etmiş ve öğrenci düzeyindeki eğitim çıktılarının, sınıf düzeyinden çok okul içerisindeki gerçek uygulamalardan etkilenebileceğine işaret etmiştir. Bu doğrultu da Smith ve Sandhu (132) bulunduğu ortamda desteklendiğini, kabul edildiğini hisseden bireyin; daha mutlu, daha iyi hissedeceğini, okulda daha iyi performans göstereceğini ve dahası böyle bir bireyin, olumsuz antisosyal davranışlara daha az eğilimli olacağını, böylece işbirlikçi ve yardımsever özellikler kazanımı ile sosyal etkinliklere daha çok katılacağını belirtmektedir. Bu nedenle lise öğrencilerinin de okula başlar başlamaz aidiyet duygularının süreli geliştirilmesine çalışılması önemlidir.

5.5. Sporla İlgilenme Düzeyine Göre Spor Lisesi Öğrencileri İle Anadolu Lisesi Öğrencilerinin Okul Yaşam Kalitesi Algılarına ve Okula Aidiyet Duygularına İlişkin Tartışma

Araştırmanın üç alt amacı, öğrencilerin sporla ilgilenme düzeylerine işaret ettikleri ve analizler sonucunda birbirine oldukça paralel sonuçlar elde edildiği için bu başlık altında ele alınıp bütüncül bir şekilde tartışılmaya çalışılmıştır. Bu alt amaçlar, (a) aktif sporcu olma durumlarına göre; (b) spor yarışmalarında derece alma durumlarına göre ve (c) sporcu lisansına sahip olma durumlarına göre Spor Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencilerinin okula aidiyet duyguları ve okul yaşam kalitesi algıları arasında anlamlı farklar olup olmadığını incelemek üzere belirlenmiştir.

Bu alt amaçların birincisinde aktif sporcu olma durumuna göre öğrencilerin LİSEYKÖ ve OADÖ puanları incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre lise öğrencileri arasında sporla aktif bir şekilde ilgilenen öğrenciler Lise Yaşam Kalitesi Ölçeğinin bütün boyutlarından, sporla aktif olarak ilgilenmeyenlere göre daha yüksek puanlar almışlardır ve bu puanlar Sosyal etkinlikler boyutu dışındaki bütün boyutlarda istatistiksel olarak da anlamlıdır. Öğrencilerin OADÖ puanları da bu yönde gerçekleşmiş ve elde edilen puanlar sporla aktif bir şekilde ilgilenen öğrenciler lehine olacak şekilde daha yüksek bulunmuştur. Bir başka ifadeyle sporla aktif olarak ilgilenen öğrenciler, hem liselerindeki yaşam kalitesini daha yüksek algılamakta hem de okullarına aidiyet duygusunu daha üst düzeyde yaşamaktadırlar.

Sporla ilgilenme düzeyine ait ikinci alt amaçta öğrencilerin spor yarışmalarında derece alma durumlarına göre LİSEYKÖ ve OADÖ puanları incelenmiştir.

Öğrencilerinin spor yarışmalarında dereceye girme durumlarına göre yapılan t-testinde LİSEYKÖ puanlarında, Öğrenciler arası etkileşim ve Sosyal etkinliler boyutları dışındaki tüm boyutlar ile ölçek toplam puanlarında; OADÖ puanlarında ise her iki alt ölçek ve toplam puanlarda spor yarışmalarında derece almış öğrenciler lehine anlamlı farklar olduğu belirlenmiştir. Bu bulgulara dayanılarak, spor yarışmalarında dereceye girmiş öğrencilerin okullarındaki yaşam kalitesini daha olumlu algıladıkları ve okullarına kendilerini daha ait hissettikleri söylenebilir.

Öğrencilerin sporla ilgilenme düzeyine ait üçüncü alt amaç da sporcu lisansına göre öğrencilerin LİSEYKÖ ve OADÖ puanlarının karşılaştırılmasını içermektedir.

Yapılan analizlerde hem LİSEYKÖ hem OADÖ için belirlenen puanlara ait aritmetik

ortalamaların bütün boyutlarda ve ölçeklerin toplam puanlarında sporcu lisansına sahip öğrenciler arasında daha yüksek olduğu ve bir alt ölçek dışında, tüm boyutlarda bu farkların istatistiksel olarak anlamlı olduğu ortaya çıkmıştır.

Her üç alt amaca yönelik olarak yapılan analizler sonucunda elde edilen bu sonuçlara dayanılarak sporun öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden söz edilebilir.

Şenduran’ın (134) yaptığı çalışmada sporcu öğrencilerin kişisel uyum alt ölçeklerden kendini gerçekleştirme boyutunda sporcu olmayan öğrencilerden belirgin biçimde ayrıldıklarını gösteren sonuçlara ulaşılmıştır: Sporcu öğrenciler, sporcu olmayanlara göre kendine güvenen, yeteneklerinin farkında olan, kendi kendine karar verebilen, kabul edildiğinin ve bir işe yaradığının farkında olan kişilik yapısını daha fazla yansıtmaktadırlar. Sporcu öğrenciler; sosyal ilişkilere daha fazla önem vermektedirler.

Sporcu öğrenciler, konuşmaktan hoşlanan, başkalarının söylediklerine ilgi gösteren, toplumun uygun gördüğü davranışları sergileyen, çevresiyle ve arkadaşlarıyla mutlu olarak iletişim kuran kişilik yapısını sporcu olmayan öğrencilerden daha fazla sergilemektedirler.

Diğer bir çalışmada ise sporcuların kişisel, sosyal ve genel anlamda uyumlu kişilik özelikleri sergiledikleri sonucuna ulaşılmıştır (21). Ayrıca sporcunun, spor yapma yılı arttıkça sosyal olgunluk ve sosyal beceri yönü, başkalarını seven ve sevilen, davranışları kabul gören, toplum değerlerine saygılı, başkalarının haklarını tanıyan, kendine güven duyan, cesaretli, başkalarına zarar vermekten kaçınan, aile ve arkadaşları ile dostça yaşayan gibi özelliklerin geliştiği savunulmuştur (21). Bütün bu bulgular, düzenli spor yapan öğrencilerin okullarındaki yaşam kalitesini daha olumlu algılamalarında; buna bağlı olarak kendilerini okullarına daha bağlı, daha ait hissetmelerinde önemli rol oynamış olabilir.

Aküzüm ve ark. (135) tarafından yapılan araştırmada elde edilen bulgular da sporun önemini çarpıcı bir şekilde vurgulamaktadır. Bu araştırmada, okullardaki sosyal ve sportif aktivitelerdeki eksikliğin, öğrenciler arasında yıkıcı ve saldırgan davranışların genel nedenleri arasında olduğu; bu davranışların ise okula bağlanma konusunda birer zorluk göstergesi olduğu belirtilmiştir. Aktif spor yapan öğrenciler, akranları, öğretmenleri ve okul yöneticileri ile daha sık görüşme, birbirini yakından tanıma ve daha yoğun iletişim içerisinde olma fırsatı bulabilmektedirler. Bu durum, öğrencilerin

liselerindeki yaşam kalitesini daha yüksek algılamalarını ve kendilerini okullarına daha çok ait hissetmelerini beraberinde getirmiş olabilir.

Öte yandan öğrencilerin düzenli olarak sporla ilgilenmesinin anlaşmazlıkları ve çatışmaları çözmek için seçtikleri yolları da daha olumluya çevirdiği söylenebilir.

Karabulut (136) spor yapmayan öğrencilerin spor yapan öğrencilere oranla problem çözmede daha çekingen bir yaklaşım sergilediklerini belirtmiştir. Çağlayan ve ark. (137) tarafından yapılan çalışmada da spor etkinliklerinin problem çözmeyi olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Bu durumda sporla düzenli olarak ilgilenen öğrencilerin okulda akranları veya yetişkinlerle yaşadıkları çatışma ve problemleri daha yapıcı yollarla çözme becerisi geliştirmiş olmalarının da LİSEYKÖ ve OADÖ puanlarını etkilemiş olması beklenebilir.

5.6. Okula Aidiyet Duygusu ve Okul Yaşam Kalitesi Algısı Arasındaki