• Sonuç bulunamadı

3.6. VI Yüzyılda Sâsânî –Bizans Savaşları

3.6.3. Fokas Devri

3.6.3.2. Sâsânî-Bizans Savaşları

Bu yüzyılın başında Sâsânîler Mavrikios’un öldürülmesini bahane ederek yaklaşık yirmi yıl boyunca Bizans topraklarında işgal etmedik hiçbir yer bırakmamış. Oldukça baş döndüren bir hızla ele geçirilen yerler el değiştirmiştir. II. Hüsrev, Süryani kaynaklarına göre.” Mavrikios’un ve çoçuklarının katledildiklerini öğrendiğinde büyük bir teessüre kapıldı” ve Sâsânî sarayında resmi yas ilan edildi. Siyahlar giyinen Hüsrev, herkesin de siyah elbise giymesini emretti ve bu iş için bir “matem evi”506 yapıldı; bunu genel bir ağlama töreni izledi. Aslında Hüsrev, daha Mavrikios’un saltanatı zamanında Doğu Bizans ile sulh münasebetlerini kesmeye çalışmış, ancak her iki tarafın menfaati icabı bunu gerçekleştirememiştir. Şimdi Mavrikios’un öldürülmesini bir avantaj olarak kullanarak, hem O’nun intikamını almak, hem de rahatsız olan Hristiyan ve Yahudi grupları kendi hesabına kazanmak ve kaybedilen toprakları geri almak istiyordu. Doğudaki Türk ilerlemesi ise Töles isyanı neticesinde onların geri çekilmeleriyle şimdilik durdurulmuştur.

Taberi ve Süryani Mihael’e göre, bütün orduları toplayarak komutanlarına bir konuşma ve öç alma çağrısı yaptı ve onlara ; “ Bizans İmparatoru’nun intikamını alacağını, kendisine iyilik eden adamın kanını unutmayacağını” söyledi. Bu arada, Bar Hebraeus’a göre ,”Bizans saltanatına da el koymak için bir suikast hazırlamakta idi.”507

. Taberi Sâsânîlerin bu savaşlarda Romizan, Şahin ve Şahbaraz adlı komutanların adlarından bahsederek sonuncusu’nun Suriye bölgesini ve büyük şehirlerini ve Kudüs’ü Fetihederek İstanbul’un fetihine katıldığını belirtir.

Muhtemelen 603 yılı ilkbaharında Bizans topraklarına giren Sâsânî ordusunun ilk hedefi, sınır bölgesindeki Dara idi; böylece, 602/603 yılından başlayıp 614 tarihlerine kadar devam edecek ve 614 yılında ise Kudüs de dâhil Orta Anadoluya kadar olan Doğu Bizans topraklarının, en nihayetinde Mısır’ın işgali ile sonuçlanacak olan meşhur “Sâsânî Savaşları”başlamış oldu.508

Fokas, kendisinin yeni İmparator olduğunu bildiren belge ve hediyeleri takdim etmek maksadıyla 603 yılı ilkbaharında Lilius isimli bir elçiyi Sâsânî şahı II. Hüsrev’e gönderdi; ancak ikisi birlikte giderlerken Germenanus’un bir asker tarafından yolda yaralanması ve yola devam edemeyeceğinin anlaşılması üzerine belge ve hediyelerle beraber yolculuğa tek başına çıkan Lilius, Dara şehrine gelerek hediyelerini Hüsrev’e sundu ve durumu ona bildirdi. Ancak Hüsrev,

506

Abu’l Farac Tarih, s.167 507 Abu-l Farac, Tarih, s.167 508

141

Fokas’dan gelen armağanları kabul etmediği gibi, elçi Lilius’u da geri göndermeyerek Sâsânî topraklarında alıkoydu. Theophanes’in ifadesiyle509

“onursuz belgeleri” de Fokas’a geri yolladı. Hüsrev, İmparator Mavrikios’un kutsal hatırasına hürmeten onun intikamını almaya karar vererek kendisini “Mavrikios’un öcünü alan kişi” ilan etti ki bu, Pigulevskaya’nın tabiriyle,”Bizans karşı savaşa girmek için kendisine verilmiş bir bahane, ustaca bir ifade idi”,Doğu Bizans topraklarına girmekyi bu suretle haklı sebeplere dayandırmaya çalışıyordu. Doğudaki önemli sınır kentlerinde patlak veren isyanlar üzerine Fokas, bunlar üzerine ordular gönderdi, bunlardan biri de, Dara’daki görevinden azledilmesinden sonra Mezopotamya bölgelerinde isyan etmiş ve o sırada Edessa’yı ordusuyla ele geçirmiş olan Nerses üzerine gönderildi. Ayrıca, Sâsânîlere sınır olan bölgede en önemli direnme noktası olan Dara’yı savunmak maksadıyla oraya da büyük bir kuvvet yollanarak, Huzistan Kroniği’ne göre, Dara şehri yakınında Bet- Vaşe denilen yere yerleştirildi.

Bu arada iki devlet arasındaki diplomasi oyunları da kızışmıştır; Theophanes’e göre, Fokas’ın katliamından kurtulmayı başaran sözde oğul Theodosios, güya kaçarak Doğuya gitmişti, Hüsrev de “gasip” saydığı Fokas’a karşı kendisine destek veriyordu. Fokas’ın gönderdiği bu kuvvetler, Mavrikios’un Fokas’dan kaçarak buraya gelmiş olan oğlu Theodosios’un kuvvetleriyle çarpıştıkran sonra onu mağlup ettiler. Bunun üzerine Theodosios, Sâsânî şahı Hüsrev’den,”Bizanslılara karşı duracak ordum yok “ diyerek yardım istedi. Edessa’da sıkışam Nerses de, Hüsrev’e mektupla haber göndererek kuvvetlerini toplanması ve Bizanslılara saldırması için onu savaşa teşvik ediyordu.

602-603 kışını başkent Ktesifon’da geçiren ve yukarıda anlatılan haberleri almış olan Hüsrev, muhtemelen 603 yılı Aralık ayına doğru, Mehoz’dan çıkıp ileri yürüyüşe geçerek Bizans topraklarına girdi, hedefinde Dara vardı. Dara’da uzun zamandır, Hüsrev’in isyan etmiş olan rakibi, Behram Çupin’e karşı başarılı savaşlarıyla tanınan Nerses “strategos” olarak bulunuyordu. Nerses’den memnun olmaya Hüsrev, Mavrikios zamanında onun oradan alınıp yerine başkasının verilmesini talep etmiş, İmparator da 603 yılı ilkbaharında Dara’ya Germanus’u tayin etmiştir.

Theophylaktos’un haberine göre ise, Doğu Bizans İmparatoru Fokas, Mavrikios’u tahttan indirdikten sonra, muhtemelen hala “Magister Militum per Orientem” olan Nerses yerine Germanus isimli birini tayin etmişti. Bizans topraklarında ileri harekâta geçen Hüsrev’e karşı yeni komutan Germanus sonuna kadar mücadele etti

509

ise de muharebe esnasında yaralandı, bir müddet sonra da öldü. Ordudan kalan bir kısım Tella(Tella de-Mauzelat/Konstantina, Viranşehir)’ya sığındı, çoğunluk ise kaçış esnasında Fırat’ı geçerken boğuldular.510

Sâsânîlerle Bizanslılar arasındaki asıl mücadelelenin cereyan ettiği Arzamon(Herzam)’da yapılan nihai meydan savaşını fillerin desteğiyle kazanan Hüsrev, Dara’ya yöneldi.

Hüsrev, Nerses’in uzaklaştırılması ile kuvvetli ve akıllı bir başkomutandan mahrum kalan Dara’yı kuşatarak şehre hücum etti. Dara’nın ilk kuşatması ve Edessa’daki Nerses’in durumu ile ilgili olarak kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. Ermeni kaynağı Sebeos’a göre, Armenia bölgelesinden askerler toplayıp başlarına Juan-Veh(Javanan-Veh) isimli bir komutan tayin ederek bunları Dara etrafına yerleştirirken, ordunun diğer kısmı ile bizzat Nerses’in kuşatma altında bulunduğu Edessa’ya yaklaştı; bu, Hüsrev’in tamamen bir manevra hareketiydi. Şehirde bulunanlara, şehri kapılarını açılmasını ve şehre girmesini izin verilmesini istedi. Şehir ahalisi, kapıları açtıklaı gibi, şehir bulunan komutan Nerses de saltanat elbiseleri giydirdiği bir genci başında da bir tac olduğu halde Hüsrev’e gönderdi. Ona şu mealde bir haber gönderdi:”İşte bu, İmparator Mavrikios’un oğlu Teodosios Onun babasının sana gösterdiği gibi sen de ona merhamet göster ” Sebeos’un verdiği bu bilgiye inanmak gerekirse, Theodosios, Bet-Vaşe önündeki savaşı kaybettikten sonra demek ki Edessa’ya sığınmıştı. Gönderilen Mavrikios’un oğlunu büyük bir memnuniyetle kabul eden Hüsrev, hükümdarlık tacının giydirilmesi töreninden sonra ona bir ordu verdi. Başına da “Bizans usulü”nce bir tac yerleştirildikten sonra onu da yanına alarak kendisine hükümdar muamelesi yapılması konusunda titiz davranan Hüsrev, Dara kentini zaptetmek üzere geri döndü.

Theophanes, Fokas’ın Batıda Avar kağanına yıllık bir ödemeyi arttırarak sulhu 604 yılında “satın alan “ve Trakya’dan topladığı kuvvetlerle asi Nerses’e karşı saldırıya geçen Fokas, Doğuya döndü; Nerses’in “kalesi” Edessa’ya kuvvetler gönderdi. Theophanes’e göre; Edessa’da Germanus komutasında yeni gönderilen Bizans kuvvetler tarafında kuşatılan Nerses, Hüsrev’e haber göndererek, kendisine yardım etmek üzere kuvvetlerini toplamasını ve Bizanslılara karşı yürümesini istedi. Büyük bir kuvvet toplayan Hüsrev, Germenus üzerine yürüdü ve onu mağlup etti; yaralanan komutan, bir müddet sonra öldü. Hüsrev tekrar Dara’ya dönerken Nerses de kendisini emniyette görmemiş olacak ki Edessa’dan ayrılararak Hierapolis’e sığındı, Edessa ise

510

143

Fokas’ın hâkimiyetine geçti. Bu arada Fokas tarafından “magister militum” tayin edilen kardeşi Domentsiolus komutasında gönderilen yeni bir ordu Edessa şehrini kuşattı. Nerses, cezalandırılmayacagına dair kendisine Domentsiolus tarafından “büyük yeminlerle” söz verilerek ikna edildikten sonra teslim oldu ve Konstantinapolis’e götürüldü. Nerses, Theophanes, Süryani Mihael ve Sebeos’un bildirdiklerine göre, sözünü tutmayan Fokas’ın emri gereği canlı canlı yakıldı; müteakiben, kendisine yardımcı olanlar da topluca öldürüldü.

Doğu Bizans kaynaklarının ve araştırıcılarının bir kısmı tarafından da kabul edildiği gibi, Nerses, İmparatorluğun en önemli ve Sâsânîlerin önünde durabilen, onlara korku salan ender komutanlardan biri idi; Theophanes’in yazdığına göre, Nerses Sâsânîlere öylesine büyük bir korku salmıştı ki “onun adını duyan Sâsânî çoçukları, korkularından tir tir titrerlerdi”511

Onun bu şekilde yakalanıp hunharca öldürülmesi Bizanslıları derin bir üzüntüye boğduğu gibi, Sâsânîler karşısındaki Bizans direnişini de önemli ölçüde zayıflattı.512

Aynı zamanda bu hareket, Fokas idaresinin fahiş hatalardan biri olarak görüldü; böylesine büyük bir komutandan kurtulmuş olan Sâsânî kuvvetleri de Bizans’nın iç bölgelerine doğru kolayca girebilmişler, büyük ve stratejik kentleri ardı ardına fethetmişlerdir.

3.6.3.3. 603/604 Yılı Savaşları

Bu aşağı yukarı 20 yıl devam eden savaşlarının gerek bir kronolojisini kurmak oldukça zordur ve hemen bütün tarihler yaklaşık rakamlardır; sahip olduğumuz en önemli tarih, Mavrikios’a karşı Trakya bölgesinde isyanların çıkması ile ilgilidir ve bu da Sebeos’da “Hüsrev’in ondördüncü .İmparator Mavrikios’un ise yirminci saltanat yılı” olarak zikredilmektedir ki 602 yılına tekabül ediyor. Hadiseler hakkında bilgi temin edebileceğimiz kaynakların en önemlileri Süryani kaynaklarıdır. Bu kaynakların bir kısmı herne kadar Mardin şehri doğrudan zikredilmiyorsa da Dara ve çevresindeki müstahkem yerlerle birlikte Mezopotamya ve kuzeydeki “Armenia” bölgelerinde Sâsânîler tarafından ele geçirilen yerler, yapılan savaşlar, meydana gelen siyasi hadiseler hususunda bilgiler verilmektedir.

511 Theophanes, Chronicle, s.419-420 512