• Sonuç bulunamadı

3.1. V.Yüzyılda Bölgedeki Sâsânî Bizans İlişkileri

3.2.4. Sınırda Stratejik Bir Şehir Olarak Anastasiopolis (Dara)’nın Kuruluşu (504-

3.2.4.2. Edessa’nın Dara Şehri Kurulurken Yeniden İşgali (6 Eylül 503)

VI. yüzyılın başında el-Cezire’nin kuzeyinde sınır ihlâllerinde bulunan Kavad, bütün kuvvetlerini toplayarak, Edessa’ya geldi ve karargâhını kurdu. Ordusu Mor Kosmas ve Mor Damianus kilisesinden başlayarak Mor Sergius Kilisesi’ni ve buraya

yerde su olmadığını görünce buraya bir su kanalı yaptırdılar. Böylece tüm nehir duvarlarla çevrilmiş oldu; Malalas Chronicle s.224.

320

87

kadar bütün bahçeleri kaplıyor ve Bekin Köyü’nü321

geçerek İtirafçılar Kilisesi’ne kadar

uzanıyordu. Genişliği ise Sarrin’in dik yokuşuna varıyordu. Tepelerde ve yüksek yerlerde bırakılan ileri karakol birlikleri dışında bu kalabalık ordunun tümü bir günde Edessa’yı kuşattı. Gerçekten bütün ova onlarla doluydu. Şehrin tüm kapıları ardına kadar açıktı. Ancak İsa-Mesih’in takdisi dolayısıyla Sâsânîler şehre giremiyorlardı. Aksine onların yüreğine bir korku düşmüştü ve onlar öylece sabahtan itibaren dokuz saat mevzilerinde bekleyedurdu.

Ilul (Eylül) 6’sında Edessalılar, Sâsânîlerin gücünü kırmak için surlara yakın bulunan bütün manastır ve hanları yıktılar. Kephar Selem de denilen Negbath köyünü yaktılar. 322

Bütün bağ ve bahçelerin çitlerini kestiler, içindeki ağaçları kırdılar. Şehrin çevresindeki kiliselerden bütün şehitlerin kemiklerini getirdiler. Surlara makineler, büyük sapan ve mancınık yerleştirip, mazgallı siperlere keçeden örtüler örttüler.323

Kadınlar ise, savaşanlar için su getirip sur dışına taşıyorlar, çocuklarda sapanlarla taş atıyorlardı. Böylece şehirden çıkan bu birkaç kişi, Sâsânîler’i uzaklaştırarak, surun epeyce ötesine püskürttüler. Daha önce düşman, bir ok atımı kadar sura yakındı. Bundan sonra Kubbe köyüne giderek, yanında ordugâh kurdular. Burada şehrin Sâsânîlere karşı kurtuluşu dini bir havaya büründürülerek şehre kutsal bir nitelik kazandırılmak istenmiş ancak devamında gelen kuşatmalarda şehir halkının şansı bu kadar yaver gitmemişti.

503 yılının 9 Eylül’ünde Kavad’ın, Areobindus’a gönderdiği teklif reddedildi. Bir barış anlaşması yapmak için ya Merzabah’ı şehre kabul etmesini veya kendisinin ona ovaya gelmesini bildirdi. Askerlerine de gizli emirler vererek eğer Areobindus şehre girmelerine müsaade ederse, kendisi arkadan yetişinceye kadar dönüp kapıyı ve giriş kesimini ele geçireceklerdi ve eğer Areobindus onlara gelirse pusuya yatarak onu yakalayacaklardı. Areobindus, onların şehre girmelerine müsaade etmeyi tehlikeli görerek kendisini büyük kapıdan dışarıya attı.

Şehirden pek uzaklaşmadan ancak Aziz Sergius Kilisesi’ne kadar gitti. Burada Sâsânî ordusunun astabidi Bavi geldi. Şah tarafından Areobindus’a: “Eğer barış yapmak istiyorsanız bize on bin altın verin ve her yıl bu parayı ödeyeceğinize dair senet yapın.” dedi. Areobindus’da yedi bin vermeyi vaat etti. Sâsânîler bunu kabul etmedi ve Kavad’a

321

M.Çelik , a.g.e, s.211; Bu köyün muhtemelen Mor sergius kilisenin güney veya güneydoğusuna düştüğünü belirtmektedir.

322

M.Çelik, a.g.e, s.210; köyün yerinin kesin olarak belli olmadığını surlara yakın ya da şehrin doğusunda olduğunun tahmin edildiğini belirtmektedir.

323

şu haberi yolladı: “Tecrübenizle görüyorsunuz ki, bu şehir ne sizin ne de Anastatius’undur; bu, İsa’nın şehridir. İsa onu takdis etti ve kendilerini bu şehre sahip yapmasınlar diye senin güruhuna mukavemet eyledi.” Kavad’da ona karşılık “Bana ordugâhımı bozup da giderken arkamdan gelmeyeceğinize inandırmak üzere bir rehine verir, dün aldığınız esirleri de geri gönderir ve vaat eylediğiniz altını yollarsanız bende şehrinizden uzaklaşırım.” dedi. Areobindus rehine olarak ona Kont Basil’i ve alınan on dört esiri yollayıp yirmi gün sonra iki bin altın vereceğine dair bir anlaşma yaptı. Theophanes, Kavad’ın on bin altın324 isteyip yedi bin altın verilebileceğini ve bu miktarın Üç talent altın olduğunu belirtir. Kavad, ordugâhını bozarak gidip Kubbe’ye yerleşti. Tayin edilen zamana kadar beklemeyip hemen ertesi günü, adamlarından Hürmüz adlı birisine üç yüz altın lira getirtmek üzere Areobindus’a gönderdi.

Areobindus’da Kavad’a”Şimdi anlıyorsunuz ki siz bir hükümdar değilsiniz, çünkü söz verdikten sonra dönen, aldatan bir kimse hükümdar olamaz. Bir kimse aldatıyorsa kral değildir. Bu yüzden mademki riyakârsınız bana Kont Basil’i gönderin ve elinizden gelebilen kötülüğü esirgemeyin.”325

diye haber gönderdi:

Areobindus’a koruyuculuk yapan Bizans askerleri yüzünden suikastlarını yapma fırsatını bulamadıklarından ve Nu’man’ın başına gelenlerden korkarak Edessa ile savaşmaktan çekindikleri için Areobindus’u Edessa’ya bırakarak, vuruşmak üzere Harran’a gittiler. Bütün Arapları da Seruc’a gönderdiler. Seruc’a gönderilen Sâsânî müttefiki Araplar, ellerinden geldiği kadar zarar ve ziyan vererek, yağmacılık yaparak, tutsak alarak Fırat’a varıncaya kadar ilerlediler. Bizans subaylarından Patriciolus oğlu Vitalianus ile birlikte savaşmak üzere batıdan geldi. Bu zat kendine güveniyor ve korkusuzdu. Kavad, bütün kuvvetlerini toplayarak Fırat ırmağını takip ederek Edessa’ya karşı bir yerde konakladı.326

Sâsânî-Bizans savaşı devam etmekteydi. Bizans ordusuları Sâsânî topraklarında birçok kaleyi istila ettiler. Bu istilalar ; tahrik etme, ateşe verme ve başka şekillerde oluyordu. Hatta açlık Sâsânîleri etkilemişti. Kavad’la Aerobondios bir antlaşma metni üzerinde mutabık kaldılar.327

Bu anlaşmaya göre; asil sınıfından bir rehine ve savaş tazminatı olarak, yirmi gün içinde iki bin altın verilecekti. Ancak Kavad bir miktarın

324

Theophanes, Chronographia, s.228-229 325

Mar Yeşua, a.g.e, s.39 326 Mar Yeşua, a.g.e, s.36,37 327

89

(300 altınının) hemen kendisine gönderilmesini isteyince, bu istek reddedildi ve antlaşma gerçekleşmedi. 328

Bunun üzerine Kavad öfkelendi ve yanındaki bütün filleri silahlandırdı. 24 Eylül Çarşamba günü yeniden Edessa’yla çarpışmaya geldi. Şehri bir öncekinden daha sıkı bir şekilde, her yandan kuşattılar. Şehrin tüm kapıları açıktı. Aerobondios kendi tarafından da sözünde durmazlık olmasın diye onlarla çarpışmamaları için kendi askerlerini tembihledi. Ancak şehirlerde bulunan köylülerden bazıları, emre rağmen, ellerinde sapanlarla dövüşmek üzere şehirden çıktılar ve kendilerinden tek bir kişinin ölmesine karşılık, O’nun zırhlı savaşçılarından çok miktarda öldürdüler. O’nun birlikleri şehre girmeye teşebbüs edecek kadar cesaret toplayıp, büyük bir toz bulutu gibi şehrin kapılarına yaklaştıklarında, tıpkı yerden tümsek gibi yükselmiş bir toprağın bir toprağın çöküşü gibi yenildiler, ezildiler ve ricat ettiler. Zira süvarilerin çevikliğine rağmen sapancılar aralarına karışmışlardı. Sâsânîler attıkları oklara, Hunların savurdukları gürzlere ve Arapların mızraklarına rağmen bunların bir kılına bile zarar gelmiyordu… Ne şehre girebildiklerini ne de kendi aralarına karışan bu silahsız adamlara bir zarar veremediklerini gören Sâsânîler, şehir surları dışındaki kilise, manastır ve türbeleri ateşe vererek geri çekildiler”. 329

Şehrin savunması dini motiflerle süslenerek, şehre kutsal bir hava verilmeye çalışılmıştır. Özellikle tarihi olayları aktaran kaynakların Kilise kökenli olması pek çok yerde olayların objektifliğini ortadan kaldırmaktadır.

Edessa bu belayı defetmenin sevincini yaşarken, Aerobondius köylüleri savunmada gösterdikleri yararlılık ve cesaretten dolayı ödüllendirdi. Kavad ise Fırat boyunca güneye doğru Suruç ovasına çekildi, burada savunmasız durumdaki Batnae’yi (Suruç) ve sonra da Kallinikus’u (Rakka) ele geçirdi. Bu sırada İmparator Anastasius, Kalerios komutasında bir Bizans ordusunu doğuya sevk etti, ancak Bizans ordusu Mabbuğ’a vardığında, havaların soğumasından dolayı Kavad da ordusunu kışlatmak üzere Beth Armaya’ya (Aramilerin ülkesi) çekilmişti.330

Savaşın durduğu kış mevsiminde, tüm bölge tahrip olmuştu. Bu nedenle 25 Aralık 503’te İmparator Anastasius, bölgeye bir ferman göndererek, bu yılki vergiyi bağışladığını ilan ettiğini bildirdi. Bu esnada Patrikius komutasındaki Bizans ordusu Amid kuşatmasını devam ettiriyordu. Ordunun ekmek ihtiyacı yine Edessa’dan

328

Mar Yeşua, a.g.e, böl LXI, s.37 329 Mar Yeşua, a.g.e, böl LXII,s.40 330

karşılanıyordu. Amid’in elden çıkmaması için hem şehirdeki Sâsânî birlikleri şehri canla başla savunuyor hem de Kavad yardım gönderiyordu. Ancak bu yardım birlikleri bir yandan Aerobondius, bir yandan da Kallinikus dükü Timastratus tarafından pusuya düşürülerek imha edildiler. Kış yaklaşırken uzun süredir muhasara altında olan ve yardım alamayan Amid’de korkunç bir kıtlık baş gösterdi. Halk insan leşleri yiyerek ancak hayatta kalabiliyordu. Bunu gören Patrikius, Kavad’ı barışa zorlamak için Amid çevresindeki köyleri tahrip ederek, katliamlara başladı. Bu korkunç katliam üzerine Sâsânî Astabid’i331

Bizans’tan barış istemek zorunda kaldı. İki İmparatorun onayıyla

barış akdedildi.332

Kavad’ın, bölgede yaklaşık 3 yıldır sürdürdüğü askeri harekât korkunç yıkım ve tahribatlara neden olmuştu. En büyük yıkıntıyı Amid ve Edessa yaşamıştı. Edessa’daki bu sıkıntıyı hafifletmek için Piskopos Mor Petrus başkente gitti ve bu yılda vergi alınmamasını İmparator’dan rica etti. İmparator ülkenin içinde bulunduğu mali krizi göz önüne alarak bunu reddetti ve Mor Petrus’u azarlayarak geri gönderdi. Ancak bölgenin vehametini bir kez daha değerlendirerek bu vergi affını kabul etti. İmparator bir adım daha atarak Amid’de büyük bir erzak deposu inşa ettirdi. Edessa’dan buraya tahıl taşıttı. Bu taşıma işinin sorumluluğunu da Edessalılara verdi. Çetin kış şartlarında birçok Edessalı yük hayvanlarıyla beraber donarak can verdiler.333

İmparator ayrıca Urbicius adlı bakanını Amid ve Edessa’ya göndererek fakir ve muhtaç kimselere nakdi yardımda bulundu.

Edessa’nın bu savaşlar sonrası uğradığı sıkıntılardan birisi de özellikle köy, bağ ve bahçeler de çalışan insanların vahşi hayvan saldırılarına maruz kalmalarıydı. Savaş sırasında insan leşi yemeye alışan vahşi hayvanlar bu alışkanlıkla her tarafta savunmasız insanlara saldırıyorlardı. Bu beladan da Bizanslı general tarafından uygulanan sürekli av partileri ile halk kurtuldu.334

Savaştan sonra, Edessalıları canından bezdiren en büyük sıkıntı ise Bizanslı askerlerle paralı Got askerleriydi. İmparator bağışladığı verginin karşılığında, Edessalıların askerleri evlerinde barındırmalarını şart koşmuştu. Buna göre her ev sahibi, evinin üçte birini yatmaları için askerlere tahsis edecekti. Ancak askerler ev sahiplerinden yiyecekten başlayarak her türlü ihtiyaçlarını karşılamalarını istiyorlardı.

331

Grekçe başkomutan anlamına gelen Aspedebus, Arapça istahbat şekline dönüşmüştür. 332

Mar Yeşua, a.g.e, böl LXXX, s.46 333

Mar Yeşua, a.g.e, böl LXXX-LXXXIV,s.46 334 Mar Yeşua, a.g.e, böl LXXXV,s.46

91

Bu durum şikâyetlere yol açtı. General dahi bu konuda askere söz geçiremedi. Askerler kaba kuvvet ve silah gücüyle istediklerini ele geçiriyorlardı. Otorite tamamen kaybolmuştu. Yasalar ve kanunlar işlemiyordu. O günlerin canlı şahidi olan Mar Yeşeu bu durumu şöyle tasvir etmektedir: “… Kurtarıcılar adı altında yardımımıza gelenler düşmanlarımız kadar bizi soydular. Birçok yoksul insanı yataklarından attılar; sahipleri kışın soğuğunda toprak üzerinde yatarken kendileri onların yataklarında uyudular. Bir kısmını tamamen evlerinden kovup kendileri yerleştiler. Tıpkı savaş ganimetiymiş gibi insanların yük hayvanlarını gasp ettiler. Bazılarının elbiselerini soyup aldılar, bazılarını sudan bahanelerle feci bir şekilde dövdüler… Herkesin elinde bulunan az miktarda yiyeceği az sayıda insanın sahip olduğu köy ve şehirlerdeki ambarlarını herkesin gözü önünde, açıktan yağmaladılar. Birçokları yollarda eşkıyalığa başladı. Edessa’nın evleri ve hanları onlara yetmediğinden sanatkâr ve esnafın dükkânlarına yerleştiler. Sokaklarda ve evlerde herkesin gözü önünde kadınlara tecavüz ettiler. Yaşlı kadınlardan, dullardan, yoksul kadınlardan zeytinyağı, tuz, odun ve başkaca nesneler aldılar ve insanları bunların başında beklemeleri için işlerinden alıkoydular. Sözün kısası büyük ve küçük herkesi rahatsız ettiler ve bir kişi dahi kalmadı”.335

Artık iki devletin askeri birlikleri de barıştan emin olmuşlardı. Bu nedenle her komutan yeni görev yerine gitmek üzere birliklerinin başında bölgeyi terk etmeye başladı: Aerobondius Antakya’ya, Patrikius Malatya’ya, Farazman Apemea’ya, Theodorus Mabbog(Menbic)’e gittiler. Böylece Edessa rahat bir nefes aldı. Halk Bizans askerlerinin yük ve eziyetlerinden kurtulmuş oldu.336

Sâsânîlerin engelleme girişimlerini önlemek için Farazman Edessa’dan Amid’e gitti.337 Farazman, Amid’e gidince yerine Dük Romanus atandı. Emrindeki Got

askerleriyle gelip, Edessa’ya yerleşti. Gelir gelmez yoksullara yardımda bulundu. İmparator da o yıl vergileri bağışladığını bildirdi. Bu olumlu hava Edessa’da sevinç ve huzur ortamı yarattı. Ancak bir müddet sonra halk Gotlu askerlerden şikâyetçi olmaya başladı.

Mar Yeşeu, yaşanılan kötü günler için verdiği bir başka örnekte ise, kroniğinde şöyle tasvir etmektedir: “…Geldikleri günden beri masraflarını karşılamayan Got askerleri yeme ve içme de o kadar oburlaştılar ki, evlerin damlarında kendilerine ziyafet

335

Mar Yeşua, a.g.e, böl LXXXVI,s.50 336

Mar Yeşua, a.g.e, böl LXXXVII,s.51 337 Mar Yeşua, a.g.e, böl XC,s.51

çeken bazıları gece vakti kalktığında fazla şaraptan dolayı sarhoş oldukları için, ayağını boşa atıp kafa üstü yere düşüyor ve kötü bir akıbetle bu dünyadan ayrılıyorlardı. Bir kısmı da oturup içki içerken sızmaya başlıyor, yine bulunduğu evin damından aşağı düşüyor ve hemen oracıkta can veriyordu. Bir takımı da pisboğazların verdiği ızdırapla yataklarında kıvranıyorlardı. Bazıları da sudan bahanelerle sinirlenerek kendilerinin başında bekleyenlerin kulaklarına kaynar su dökmekteydi. Bazıları, bir sebze bahçesine girip sebzeleri koparıyorlar; bahçıvan görüp engel olmak isteyince onu okla vurup öldürüyorlardı ve kanlarının hesabı sorulmuyordu. Bazıları da, ahlaksızlıkları arttığı ve kendilerini frenleyecek kimse olmadığı için (çünkü ev sahipleri çok dikkatli davranıyor ve onların her isteklerini titiz bir şekilde yerine getiriyorlardı) başkalarına zarar verme fırsatı olmayınca kendi öfkelerinin kurbanı olarak, birbirlerini boğazlıyorlardı. Şehirde asayişsizlik o derece artmıştı ki, halkın sabrı taşarak, bütün sorumluların cezalandırılması amacıyla, Magistros aleyhine şikâyetlerini kâğıtlara yazdılar ve onları, halka yapılan duyurular için kullanılan yerlere astılar”.338

Halkın bu öfkesi karşısında başkomutan çareyi Edessa’yı terk etmekte buldu. Beş aydan beri kaldığı Edessa’dan Sâsânî sınırındaki Dara’ya geldi. Uzun görüşme ve tereddütlerden sonra, nihayet barış imzalandı. Bu barış antlaşması tüm bölgede büyük sevinçle karşılandı. Ayrıca bunun üzerine İmparator’dan bu yıl Amid ve Edessa’da yüzde elli vergi indirimi haberi gelince halkın neşesi daha da arttı. Hatta Edessalılar başkomutana yaptıklarından pişman oldular ve barış sonrası şehirlerine davet ederek ondan özür dilediler. Magistros burada üç gün kaldıktan sonra memnuniyetine binaen ihtiyaç sahiplerine dağıtılaması için valiye iki yüz dinar da para vererek şehirden ayrıldı.339

Anastisius, Monofizit düşüncelere sahip bir imparatordu.340 Onun krallığının on beşinci yılında Sâsânî-Bizans savaşları bitmiş Theophanes, her ne kadar savaştan Sâsânî topraklarının zarar gördüğünü belirtse de bu savaşlardan asıl zararlı çıkan Bizans tarafı olmuştur. Çünkü stratejik şehirlerini ve bu şehirlerarasında olan yerleri Sâsânî saldırısına uğramıştır. 9 Temmuz 518 yılında Anastisios ölmüştür.341

338

Mar Yeşua, a.g.e, böl XCVI,s.54 339

Mar Yeşua, a.g.e, böl XCVII,s.54 340 Vasiliyev a.g.e, s. 135-138 341

93