• Sonuç bulunamadı

4. EL-CEZİRE BÖLGESİNİN MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN FETHİ

4.1. İlk İslam Fetihleri Öncesi Durum

4.1.3. Bizans (Bizans-Gassâni İttifakı)

İslamiyet’ten önce Arapların Bizans’la ilişkilerini, milattan önce başlayan Arap- Roma ilişkilerinin devamı olarak görmek mümkündür. Büyük İskender’in (ö.323) Doğu seferinden itibaren Yunanlıların elinde bulunan toprakların, m. ö. I.yüzyılda Romalılar tarafından alınması ile bazı Arap kabilelerinin yaşadıkları Suriye ve Filistin gibi bölgelerin Romalıların eline geçmesi, Arap-Bizans ilişkilerinin başlamasına zemin teşkil eder. Bazı Arap kabilelerinin, Bizans imparatorluğunun doğu sınır bölgelerini (limes orientails, Orients) düşman Arap kabilelerine veya Sâsânîlere karşı imparatorluk adına korumaları, ilişkilerin genel karakterini belirlemiştir.

599

Taberi, a.g.e, c.III, s.1218 600

Taberi, a.g.e, c.III, s.1221 601 Taberi, a.g.e, c.III, s.1225 602

169

Roma imparatorluğunun Araplarla olan sınır bölgeleri imrarator Diokletianus (284-305) dönemindeki emniyetli haliyle, Bizans imparatorluğunun kurucusu kabul edilen I. Konstantinos’a intikal etmişti. Bizans imparatorluğu, doğuda Araplar ve Sâsânîler tarafından sınır bölgelerine gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek için, Roma döneminden gelen foederatif sistemini geliştirdi. Buna göre sınır bölgesindeki güçlü Arap kabile veya emirlikleriyle ittifak anlaşması yapılmakta ve böylece hem bunlardan gelecek tehlikelerin önüne geçilmekte, hem de diğer düşmanlara karşı tampon bir devlet oluşturulmaktaydı.

Feoderatif statüsüne giren kabile ve devletçikler de kendilerine yönelik tehlikelerden kurtulmanın yanı sıra bazı ekonomik menfaatler de sağlamaktaydı. Bizans müttefiki olan kabile ve devletçiklerin reisleri, imparatorluğun askeri ve idari kadrosu içerisinde değerlendirilmekte ve kendilerine Philarkhos, Patrikios ve Gloriosissimus gibi resmi unvanlar verilmekteydi. Bununla birlikte bu Arap hanedanlıklarıyla imparatorluk arasında bazen ilişkilerin çeşitli sebeplerle gerginleştiği ve karşılıklı savaşa dönüştüğü de görülmekteydi.

IV. yüzyılda Tenûhîler, V. yüzyılda Selîhîler ve özellikle VII. yüzyılın başlarına kadar Gassâniler, Bizansla imparatorluk- feodalite ilişkisi içinde olan Arap kabilelerine başlıca örnek teşkil ederler. Bunlardan başka Kinde, Lahm, Cüzam, Beli, Amile, Kelb, Tağlib, İyad, Tayy vs. kabileler de çeşitli dönemlerde Bizans müttefiki olan Hristiyan Arap kabileleri arasında zikredilebilir.603

Kuzey Suriye ‘de bulunan Kınnesrin (Khalkis) çevresinde oturan Tenühiler, İmparator Konstantios (337-361) ve Julianos (361-363)

Suriye bölgesinde yaşayan Selihiler, imparator Arkadios(395-408) döneminden Anastasios’a (489-518) kadar Bizans’ın en güçlü Arap müttefiki idiler.

II. Theodosis adına savaşan Selihiler, onun Sâsânîlerle 420-422 ve 440-442 yıllarında yaptığı kısa süreli iki savaşa da iştirak ettiler, daha sonra Gassanilerin ön plana çıkmasıyla ikinci plana atılmış olmakla beraber İslam fetihlerine kadar Bizans müttefiki olmaya devam etmişlerdir.

Ancak yukarıdaki müttefiklerden hiçbiri Bizansın Arap foedaratinin en güçlü ve en uzun süreli işbirliği yaptığı Gassanîlerin yerini alamamıştı. Ma’rib su seddinin yıkılmasından sonra birçok Arap kabilesi gibi Gassanîler de geçim sıkıntısı ve kabileler

603

A. Hourani, ”Ancient History of The Near East” The Cambridge Encylopedia of The Middle East and North Africa, New York trhsz s.55. Bizans ve Sâsânîlerin Arap kabilelerini güney sınırını korumak için kullandıklarını çölün bekçileri olan bu kabilelerin bu işi yıllık bedel karşılığnda yaptığı belirtilmiştir.

arasında meydana gelen olaylar sebebiyle Arap Yaırmadasının dışına

çıkmışlardı.Tenuh ve Suleyh kabilesinden sonra Suriye

‘ye(Yermuk,Culan,Gotatu,Dımaşk ,Belka’ ve Ürdün=bugünkü Suriye,Ürdün ve İsrail’in bir kısmı) yerleşen Hıristiyan Gassanilerin VI. Yüzyıldan itibaren yıllık bazı maddi yardımlar karşılığında ,sınırların korunması için Bizans ‘ın en güçlü Arap vassal devleti ve müttefiki(symmakhos) haline geldiği görülmektedir. İmparator Anastasisos’un 502 yılında Gassani reisi Haris b. Sa’lebe ve Kinde reisi Haris b. Amr ile imzaladığı anlaşma,İslam fetihlerine kadar müttefiki olarak kalacak olan başlangıç noktasını teşkil eder.604

İmparatorluğun batıdaki Germen ve Slav kavimleri ile birlikte, özellikle doğuda Sâsânîlerle VII. yüzyılın başlarına kadar devam eden mücadelesi Gassanilerin, önemini arttırmaktaydı. Bizans’ın vassalı olarak Gassaniler, yarımadadaki diğer Araplar, Hireli Lahmiler ve Sâsânîlere karşı savaşmışlardır. Bundan dolayı Gassani kralları da imparatorluğun askeri ve idari kadrosu içerisinde değerlendirilmiş ve kendilerine çeşitli resmi unvanlar verilmiştir.

Gassaniler 502-506 yıllarında Sâsânîlere karşı yapılan savaşta Bizans ordusuna önemli başarılar kazandırdılar. İmparator I. Justinos’un (518-527) bütün ordu mensuplarının Kadıköy Konsili kararlarına uymasını isteyen 519/20 tarihli genelgesi üzerine, imparatorluktan desteğini çeken Gassaniler, imparator I. Justinianos (527-525) döneminde tekrar eski konumlarına döndüler ve 527-532 yıllarında Sâsânîlere karşı yapılan savaşlara katıldılar. Arap birliklerine komuta etmekte olan Cebele b.Haris, 528 yılında Mezopotamya bölgesinde yapılan bir savaşta öldürüldü. Ertesi yıl, imparator I. Justinianos, Gassanilerin en ihtişamlı dönemine damgasını vuracak olan II. Haris b. Cebele’ye (529-569) philarkos ve “Arapların basileosu” unvanlarını verdi605

.Böylece bütün Arap kabileleri üzerine kabul ettireceği otoritesini tanımış oldu.Amaç İranlıların müttefiki Lahmilerle eşitlemek,ayrıca savaş tekniğini iyi bilen düşmana karşı sınırları savunmak içinArapların askerî ve ekonomik getirisi düşünülmüş olmalıydı .et Taberî de Bizansın müttefikine karşı bu cömert tavrı karşısında ,İranlıların Şam topraklarını ve kendilerine yakınlık kurmayan Arapların yurtlarını ele geçirmek için Lahmî emirinin

604.A.Halik Bakır ,a.g.e,s.276İbni Habib’in el-Muhabber adlı eserinde Gassanîlerin Süleyh kabilesini

yendikten sonra Bizans Hükümdarının onların Farslarla yakınlaşmasını önlemek amacıylabir mektup yazarak, Süleyh kabilesinin durumuna getirdiğinive bir anlaşma teklif ettiğini belirtir buna göre Bizans ile Sâsânîler arasındaki meselelere karışmamak şartıyla Arapların Bizansa saldırısına karşı onlardan 20.000,kendilerinin ise onları Araplara karşı 40.000 kişilik bir kuvvetle koruyacaklarına

dairdi.;C.Avcı,İslam-Bizans İlişkileri,İstanbul 2003,s.23-30

171

emrine iki bölük asker verdiklerini ve bu bölüklerin’’ed-Duser’’ve ‘’eş-Şehba’’ olarak adlandırıldıkları belirtilmektedir.606

Bizans veSâsânîlerarasındaki barış döneminde bu devletlerin birinci derece Arap müttefikleri olan Gassanî ve Lahmîler arasında zaman zaman savaşlar da meydana gelme kteydi.Bu konuda Gassanî emiri el Münzir b. Haris’in Lahmîlerle savaş yapmak için Bizans’tan kredi talebinde bulunduğu fakat Bizans’ın bu talebi reddederek, özellikle M.540 yılında yaptıkları gibi Gassanîlerle Lahmîlerin birbirlerine yönelik olumsuz tutumlarını bahane ederek yeni bir savaş ihtimalini ortadan kaldırmış oldu.607 II. Haris ile Lahmi kralı III. Münzir (504-554) arasında 539 yılında sınır anlaşmazlığı yüzünden çıkan çatışma, Bizans – Sâsânî savaşına dönüştü ve 540-545 yılları boyunca sürdü.

Gassani-Lahmi savaşları bundan sonra da uzun yıllar devam etti. 554 yılındaki Kınnesrîn savaşında III. Münzir öldürüldü. Haris b. Cebele, 563 yılında İstanbul’a gitti ve imparator Justianos’la dini ve siyasi konularda olumlu görüşmeler yaptı. Monofizit inancı destekleyen,Süryani kilisesinin gelişimine destek olan ve Bizans’ın baskısına maruz kalanları koruyan Haris, imparatorluk nezdinde yaptığı girişimlerde Thedoros ve Ya’kub Bardaeos’un 542/43 yıllarında Bursa ve Edessa’ya piskopos tayin edilmelerini sağladı.

İmparator Justinianos’dan sonra Monofizit inançlarından dolayı II. Justinos(565- 578), I. Tiberios (578-582) ve Mavrikios (582-602) dönemlerinde imparatorlukla Gassaniler arasında bazen gerginliklerin yaşandığı görülür. II. Justinos’un yakalanıp öldürülmesini istediği Gassani kralı Münzir b. Haris’in (569-582), daha sonra imparatorlukla ilişkileri düzelir ve 580 yılında Lahmilere karşı savaşarak başkent Hire’yi ele geçirir. İmparator I. Tiberios Konstantinos tarafından İstanbul’da törenle karşılanır ve taç giydirilir. Ancak araları açık olan Mavrikios’un girişimi üzerine hapse atılır ve Sicilya’ya sürülür. Bizans – Sâsânî savaşlarını noktalayan 628 yılındaki Ninova savaşı dâhil Sâsânîlere karşı yapılan savaşlara Bizans safında katılırlar.608

Bizans’ın diğer bir müttefiki Kindelilerdi. Kindeliler İslam fetihlerine kadar Bizans’ın müttefiki olmaya devam ettiler.

İslam öncesi Arap-Bizans ilişkilerinde Lahmilerin oldukça farklı bir yeri bulunmaktadır. Bu devlet, Amr b. Adiyy (268-288) tarafından Hire’de kurulmuştur. Genel olarak bakıldığında Lahmilerin, VII. yüzyılın başından yıkılıncaya kadar,

606Et-Taberî,Tarih,c.II,s.67:krşA.Halik Bakır,a.g.e,s.276-277 607 A.Halik Bakır,a.g.e,s.287

Bizans’ın en büyük rakibi olan Sâsânîlerin vassalı olarak kalmış ve iki ülke ilişkilerinde önemli rol oynamışlardır. I. Münzir b. Nu’man (418-462), 421-422 yıllarındaki Sâsânî- Bizans savaşında Bizans ‘a karşı savaştı. II. Nu’man b. Esved’in (499-503) Bizans sınırlarını zorlaması II. Anastasisos’un 502-505 yıllarında Sâsânîlere savaş açmasına sebep oldu. II. Nu’man, Harran’a kadar ilerledi fakat Bizans askerlerine yenildi. Çağdaş Bizans, Sâsânî ve Gassani kralları gibi kendisi de uzun süre tahta kalan III. Münzir(504- 554), Bizanslılara karşı önemli askeri başarılar elde etti. III. Münzir’in esir aldığı Timostratos ve Joannes adlı komutanların serbest bırakılması için imparator elçisini Hire’ye gönderdi. III. Münzir, 532 yılında Edessa’nın güneyinde Fırat yakınlarında yapılan Kallinikum savaşında Bizans ordularını mağlup ederek büyük bir zafer kazandı.

539 yılında Gassani kralı Harisle girdiği çatışma 545 yılına kadar beş yıl süren Sâsânî-Bizans savaşına dönüştü. III. Münzir, Gassanilerle savaşırken 554 yılında Kınnesrin’de öldürüldü. 561 yılında Bizans ve Sâsânî devletleri arasında yapılan anlaşma, her iki ülkenin Arap müttefikleri olan Gassaniler ve Lahmiler için de bağlayıcı olup karşılıklı çatışmalara girmemeyi öngörmekteydi. Ayrıca Arap tacirlerin, belirlenen güzergâhı izlemek ve ilgili devlet makamlarından resmi izin almak şartıyla ticari seyahatler yapabileceklerini, bu kurallara uymayanlarında cezalandıracağını karara bağlamaktaydı. Daha sonra Lahmi kralları tarafından imparator II. Justinos (565-578) ve I. Tiberios’a (578-582) elçiler gönderilmiş ve İstanbul’da ikili görüşmeler yapılmıştır.

Arap yarımadasının coğrafi konumundan kaynaklanan stratejik önemi ,güneyden gelen Baharat Yolu’nu korumaları yanınd bedevîlere ve Farslara karşı tampon bir güç oluşturmaları sebebiyle siyasi olarak Gassanîlerle ittifak yapma konusunda Bizans’ın iştahını kabartıyordu.609

Ancak Bizans’ın aksine monofizit inanca sahip olmaları bu ittifakın bozulmasının sebeplerinden birini oluşturmuştur.Şüphesiz Bizans ve Sâsânî devletlerinin tutum ve davranışları Arap müttefiklerin siyasî,dinî ve ekonomik durumlarını da etkilemiştir.Ancak onlorın gücü nihayet metbularının izin verdiği ölçüdeydi.üstelik her iki devletin kendilerini düşman saldırılarına karşı korumak için karakol ve şehirleri bulunmaktaydı.İbni Havkal ve İstahrî Arapların bölgedeki durumunu tabî olmaları ve dinlerindeki metbularına bağlı değişikliklerin olmasından dolayı( örneğin Gassanîlerin önce Putperest sonra Hıristiyan olması) bağımlılıktan

609 C. Avcı, a.g.e, İstanbul 2003, s.23-30; İrfan Shadid, “Ghassan and Byzantium: A New Terminus a Quo ” Der

173

ibaret olduğunu bildrmektedirler.610İbnü’l Esir de Gassanîlerin,Hire emirleri ve

Arapların şahsi ve millî bakımdan bir karış topraklarının bile bağımsız olmadığını belirtir.

Kısacası Bizanslılarla Gassaniler arasındaki ilişkiler iktidar ,maddi güç ve din ekseninde gelişmiştir.Ancak hiçbir zaman Arap kabileleri Bizans ve Sâsânî toplumu içerisinde erimemiştir.

Güneyde Araplarla yapmış olduğu ittifakın yanında (paralı Türk askerlerini saymazsak,)Doğuda genel olarak baskıyoluyla Ermenileri Sâsânîlere karşı kendi taraflarına çekmeya çalışan B izans, bunda istikrarlı bir başarı elde edememiştir. Ermeniler zaman zaman Sâsânî ve Arapların tarafında da yer almıştır. Bizans’ın Ermenileri ilk olarak egemenlik altına alması kanlı bir süreçten sonra olmuştur. Gürcistan seferinde binlerce Ermeni’yi katleden Bazil, fethettiği bu yöreye “İberia” adını vermiştir. Böylece “Ani Ermeni Krallığı (Ani Derebeyleri)” de Bizans’ın eline geçmiştir.611

Edessalı Mateos’un kayıtlarında, Ermeni kralı Gagik’in, para karşılığında krallığını satması üzerine hain, ikiyüzlü gibi vasıfları sayılırken, Rum milleti içinde yaşamaya mahkûm olma ifadesinin kullanılması, aynı dini paylaşan Ermenilerin, Bizans hakimiyeti altında olmaktan memnun olmadıklarını göstermektedir.

4.2. El-Cezire Bölgesini Almakla Görevlendirilen Müslüman Komutanlar