• Sonuç bulunamadı

2.2. P UTİN’İN BAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE RUSYA EKONOMİSİNDEKİ

2.2.5. PUTİN DÖNEMİ RUSYA’NIN ULUSLARARASI EKONOMİK VE SİYASİ

2.2.5.1. Rusya ve BDT

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan 15 devlet içerisinde en güçlüsü olan Rusya Federasyonu, BDT’nin kurulmasında öncülük etmiş ve üye ülkeler içinde lider ülke konumunda olmuştur. BDT’nin kurulmasında Rusya’nın bölgedeki üstünlüğünü kaybetmek istememesi ve yeni ortaya çıkan devletlerle yakın ilişkiler kurarak, olası diğer güçlü devletlerin bölgeye girmesi engellenmeye çalışılmış ve Rusya’nın bölgedeki çıkarları korunmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde BDT coğrafyası ve ülkeleri Rusya’nın dış politikasında önemli yer tutmaktadır.

BDT, 1991 yılında kurulmuş ve şuan itibariyle üye devletler arasında Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan,

Tacikistan, Rusya Federasyonu, Türkmenistan ve Ukrayna yer almaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona eren iki kutuplu sistem sonrasında Rusya Federasyonu, bölgede ekonomik ve siyasi etkinliğini devam ettirme amacı gütmüştür. Rusya için BDT, ekonomik ve siyasi üstünlüğünü devam ettirme aracı olarak görülürken, diğer üye ülkeler için ise ekonomik anlamı ağır basmaktadır. Özellikle yeni bağımsızlığa kavuşmuş devletlerin uluslararası arenada yer bulması ve ekonomik anlamda oluşumlarını devam ettirmeleri önem kazanmaktadır. Rusya Federasyonu’nun bir anlamda birliğe ulus üstü bir yapı ekleme düşünceleri ise diğer üye ülkelerin birçoğu tarafından endişe ile yaklaşılan konular arasında yer almıştır. Bağımsızlıklarını yeni kazanan bu ülkelerin en büyük gayesinin bunu devam ettirme oldukları düşünüldüğünde Rusya’nın merkezi bir devlet yapısını andıracak örgütsel bir yapı oluşturma çabalarına soğuk bakacakları aşikârdır. Üye ülkeler arasında Beyaz Rusya ve Kazakistan haricinde bu tarzda bir oluşuma sıcak bakacak ülke bulunmamaktadır. Hatta Rusya’nın zaman zaman üye ülkelere askeri ve siyasi baskıları nedeniyle Gürcistan üyelikten çıkmış, Türkmenistan ise tam üyelikten çıkma kararı almıştır.

Rusya Federasyonu’nun BDT’ye bakışı 1993 yılı itibariyle değişmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren zor kullanma, iç problemleri kışkırtma gibi metotlarla, diğer üye devletlerin ülkesinde hayati çıkar alanı oluşturma düşüncesi, Rusya’nın politikaları arasında yer almıştır. Dönemin Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Andrey Kozirev’in tabiriyle “BDT, yüzyıllardır Rusya’ya bağlı olan halkları bir araya getirmekte ve bu durum, coğrafi olarak eski Sovyet topraklarının tümünün, Rusya’nın hayati çıkar alanı olduğunu göstermektedir” (Demir, 1998: 231-232).

Putin dönemi BDT ile ilişkileri incelersek, ABD’nin tek kutuplu dayatmalarına karşı koyan Rusya’nın jeopolitik bir söylem geliştirerek BDT üyesi ülkeler üzerinde etkinliğini arttırmaya çalışmıştır. Günümüz itibariyle çok boyutlu bir dış politika ile bölgeye büyük güç olarak dönmek isteyen Rusya için BDT coğrafyası önem kazanmıştır (Yılmaz, 2009: 139).

Putin ile birlikte Rusya, bölgeye yönelik amaçlarını gerçekleştirmek için geleneksel etkinlik araçlarından askeri unsur ve etnik çatışmaların yanı sıra, ekonomik avantajlarını özellikle de enerji unsurunu daha aktif kullanmak istemiştir (Cafersoy, 2012a). Bu bağlamda, Azerbaycan petrol ve doğalgazında her geçen gün artan katılım

payının uygulanması, Gürcistan’ın BDT üyeliğinden çıkmasının akabinde ülkeye verilen enerjinin kesilmesi ve Ermenistan’ın borçları karşılığında enerji kaynaklarına el konulması, Rusya’nın hem ekonomik hem de siyasi açıdan bölgede güçlenmek istediğini göstermektedir (Yılmaz, 2009: 139-140). Rusya, bu örneklerde gördüğümüz gibi BDT ülkeleriyle ilişkilerde enerji kozunu dönem dönem sahaya sürmekten çekinmemiştir.

Rusya’nın bölgeye yönelik kullandığı kozlardan bir diğeri ise, bölge ülkelerindeki Rus nüfusudur. Eski Sovyetler Birliği ülkelerinde Rus azınlıklar Avrasya’daki etnik bölgesel anlaşmazlıklarda anahtar rol oynamaktadır. 25 milyonun üzerinde Rus ve 18 milyonun üzerindeki Rus olmayan kişi anavatanlarından uzakta yaşamaktadır. Etnik düzensizlik, Sovyet sonrası Avrasya’nın barut fıçısına dönüşmesine neden olmuştur. Buna ek olarak birçok sorun doğal kaynaklardan dolayı ortaya çıkmaktadır. Orta Asya’daki su kaynakları, Azerbaycan, Tataristan, Başkurdistan ve Çeçenistan’daki petrol, Komi Cumhuriyeti’nin kuzeyindeki doğalgaz ve Doğu Sibirya bölgesindeki elmas kaynakları bu sorunlara örnek olarak gösterilebilir (Hekimoğlu, 2007: 142). Avrasya coğrafyasındaki üye devletlerin birçoğunda sınır sorunları yaşanmakta ve silahlanma yoluna gidilmektedir. Bölgede silahlanma yarışının artması, önemli bir silah ihracatçısı olan Rusya’nın bölgedeki öneminin hızla artmasına neden olmakla birlikte Rusya için silah ihracatında da bölgenin önemini ortaya koymaktadır (Yılmaz, 2009: 140).

BDT coğrafyasına ilişkin Rusya’nın önemsediği diğer bir alan, askeri nitekli bir yapı olan Kollektif Güvenlik Anlaşması olmuştur. Bölgesel anlamda bir güvenlik ittifakı oluşturma iddiasında olan bu yapı Putin döneminde örgüte dönüştürülmüş, acil müdahale gücü gibi fonksiyonlar eklenmiştir. Ancak bu yapıyla Rusya, kendisi dışında sadece 6 devletin8 katılmını sağlayabilmiş ve yeni üyeler kazanılması ile genişleme noktasında başarı elde edememiştir. Özellikle dış sınırların korunması noktasında Orta Asya’daki bazı ülkeler geri adım atmışlardır. Rusya her ne kadar bu örgütle amaçladığına ulaşamamış olsa da, bölge ülkeleriyle uzun süreli askeri üs anlaşmaları yaparak bir anlamda bölgeye askeri gücünü sızdırmayı başarmıştır (Cafersoy, 2012a).

8 Kolektif Güvenli Örgütü’ne Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan,

Tacikistan ve Ermenistan üye durumdadır (Cafersoy, 2012a).

107

Rusya, bölge ülkeleriyle BDT bünyesi altında ekonomik anlamda işbirliği amacıyla Avrasya Ekonomik Topluluğu Sözleşmesi imzalamıştır. 2000 yılında Putin’in göreve gelmesiyle imzalanan sözleşmeye Kazakistan, Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Kırgızistan ve Tacikistan katılmıştır. Bu sözleşme, ortak vize, gümrük, vergi ve ticaret siyasetini düzene sokmak amacıyla oluşturulmuştur. Üye ülkeler arasında ekonomik ve sosyal sorunların belirlenmesinde örgüt etkili rol oynamaktadır (Hekimoğlu, 2007: 147).

Rusya için BDT ülkelerin önemli olduğu bir diğer husus ise üye ülkelerin sahip olduğu enerji kaynaklarıdır. Bu kapsamda, enerji kaynaklarının aktarımında Rusya merkezi konumunu devam ettirmek istemektedir. Özellikle BDT içerisinde Kazakistan ile yaşanan olumlu ilişkiler, ekonomik anlamda Rusya’nın çıkarlarını korumasında büyük fayda sağlamıştır. Hazar’ın ortak kullanımı hakkında anlaşmaya varılan ender ülkelerden olan Kazakistan, aynı zamanda petrol taşımacılığında da Rusya ile ortak hareket etmiştir. İki ülkenin anlaşma sonucunda Kazakistan’ın Tengiz petrolleri, Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu ile dünyaya pazarlanmaktadır. Rusya’nın amacı bölge ülkelerinde Hazar petrollerinin işletilmesi noktasında, ABD ve Batılı şirketlerin rolünü kısıtlamaktır. Bu alanda Rusya, petrol ve doğalgaz boru hatlarının kontrolünü elinde tutmak istemekte, böylece hem enerji taşımacılığında etkin rolünü sürdürmek hem de bölge ülkelerinin başka anlaşmalar yapmasını engelleyerek kendisine olan bağımlılığı devam ettirme gayreti içindedir (Hekimoğlu, 2007:148-149). Rusya bu gayesini gerçekleştirmek maksadıyla bölge ülkelerini karşı karşıya getirip kendisini denge unsuru olarakta ön plana çıkarma yoluna da gitmiştir. BDT üyelerinden Azeybaycan’ın enerji üreticisi, Gürcistan’ın ise taşıyıcı ülke olması nedeniyle Rusya’nın Ermenistan’ı bu devletler üzerinde baskı unsuru olarak kullanması bunun en açık örneklerinden biri olmuştur. Ayrıca enerji alanında Yeltsin döneminde BDT ülkelerine uygulanan düşük enerji tarifeleriyle enerjiden istifade etme ayrıcalıklarını Putin kaldırmıştır (Yılmaz, 2009: 156). Bölge ülkelerine zaman zaman uygulanan ekonomik ve siyasi baskılar ise, bazı ülkelerin Batı ile yakınlaşmalarına ve ekonomik açıdan Rusya’ya alternatif arayışlar içine girmelerine neden olmuştur.

Sonuç itibariyle, Rusya’nın BDT ülkeleriyle askeri, ekonomik ve siyasi yakınlaşma sürecinde bölge ülkeleri, Rusya’ya karşı özellikle askeri ve siyasi oluşum noktasında olumsuz durmuşlardır. Üye ülkeler temel olarak ekonomik anlamda

işbirliğine gitmek istemektedir. Bu durum BDT ile birlikte ulus üstü bir yapı oluşumu düşüncelerini oldukça zayıflatmıştır. Ayrıca BDT üyesi ülkelerin birçoğu, Rusya’nın askeri gücü altında ezilme hissiyattı ile birlikte bölgedeki askeri ortaklıklara uzak durmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar Rusya’nın bölgedeki beklentilerinin zayıflamasına ve BDT’nin fonksiyonel anlamda zayıf kalmasına neden olmuştur. Bununla birlikte bölge enerji kaynaklarının Rusya üzerinden batıya aktarılması sürecinde Rusya, kimi zaman ekonomik kimi zamanda siyasi baskılarıyla başarılı olmuş ve Rusya’ya alternatif güzergâhlarının oluşumunu engelleme çabasında gücünü ortaya koymuştur.