• Sonuç bulunamadı

Merkantalizmin self help yani kendi başının çaresine bakma ilkesini savunan realistlere göre anarşik uluslararası ilişkilerde devletlerin temel kaygısı güvenliklerini sağlayabilmektir. Güvenlik kaygısı, devletleri uluslararası sistemdeki güç dağılımını etkileyebilecek doğal kaynaklar üzerinde doğrudan veya dolaylı bir kontrol kurmaya itmektedir. Robert Keohane’e göre uluslararası sistemde başat konuma gelmek isteyen bir devlet, öncelikle stratejik ham madde kaynakları üzerinde denetim kurmak zorundadır (Ayhan, 2009: 43). Günümüzde, enerji kaynaklarına tam hâkimiyet sağlamak amacıyla güç mücadeleleri yaşanırken, petrol ve doğalgazın çıkarılmasında pay sahibi olmak, enerji mücadelelerinde önemli güç kazanmak anlamına gelmektedir. Ancak bundan daha büyük bir avantaj sağlamanın yolu ise enerji kaynaklarının kontrol altında tutulmasıdır. Böyle bir güce sahip olmak demek, aynı zamanda yeni büyük oyunun galibi olmak anlamına gelmektedir (Birsel, 2007: 30-35). Bu kapsamda Rusya, sadece enerji çıkarılmasında değil, aynı süreçte çevre enerji kaynaklarının kontrolüne de önem vermektedir. Rusya için enerji kaynaklarına sahip olmak, enerji güzergâhlarının belirlenmesi ve yakın çevresindeki enerji kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek, enerji politikalarının başında gelmektedir.

Rusya 2011 yılı itibariyle 88 milyar varil petrol ve 45 trilyon m3 doğalgaz

rezervlerine sahiptir (BP, 2012: 6-20). Rusya Enerji Stratejisi belgesinde Rusya’nın dünya doğalgaz rezervlerinin 1/3’üne, petrol rezervlerinin 1/10’una, kömür rezervlerinin 1/5’ine ve uranyumun %14’üne sahip olduğu belirtilmiştir. Rusya açısından sahip olunan enerji rezervleri iç ve dış politikada kalkınma ve ekonomik gelişme bakımından bir araçtır. Uzun dönemli ve sağlıklı enerji politikaları, Rusya için dış politikada etkili bir entrümandır (Ministry of Energy of the Russian Federation, 2003: 2).

Rusya, doğal kaynaklar bakımından zengin konumunu enerji üreticisi olarak dünya piyasalarında devam ettirmektedir. Bu kapsamda Rusya, enerji konusundaki avantajlı konumunu korumak maksadıyla sıtratejiler geliştirmiştir. Bu stratejilerin başında Orta Asya’daki enerji arzı üzerinde monopol konumunu korumak, Orta Asya’daki kontrolünde olmayan alternatif boru hatlarının dünya pazarlarına açılmasını engellemek yer almaktadır. Bu çerçevede Rusya, enerjiyi daha uygun fiyata taşıyacak yeni boru hatları inşa ederek, alternatif boru hatlarını dezavantajlı konuma düşürme gayreti içindedir (Kantörün, 2010).

Rusya’nın mevcut petrol ve doğalgaz üretiminin büyük kısmı ve mevcut boru hatları, Sovyetler Birliği zamanında, Batı Sibirya’da açılmış olan yataklarda gerçekleşmektedir. Bu bölgedeki rezervlerin ömrü ise kısa sürelidir. Ülkenin ekonomik olarak ihtiyaç duyduğu üretimin artışı ancak Doğu Sibirya’nın ulaşılması zor yerlerinde, Kuzey denizinin şelflerinde ve özellikle Hazar denizinde yeni yatakların faaliyete geçirilmesi ile mümkün olabilecektir. Bunun için keşif, altyapı, ulaşım altyapısı özellikle şelflerde üretimde kullanılacak yüksek fiyatlı yeni teknolojiler için büyük kaynaklar gerekmektedir. Bu kaynakların elde edilmesi ise, Rus enerji kaynaklarının dış pazarlara kesintisiz olarak aktarılmasıyla mümkün olabilecektir (Primakov, 2010: 126- 127). 2003 yılında yayınlanan Rusya Federasyonu Enerji Stratejisi belgesinde Rus enerji sektörüne 2020 yılına kadar yaklaşık 1 trilyon dolar miktarında yatırım yapılması gerekliliğinden bahsedilmektedir. Rusya’nın ekonomik anlamda en karlı ve büyük sektörü olan enerji sektörünün yapılandırılması, Rusya için stratejik önem arz etmektedir. Rusya, enerji sektörünün gelişimi için önemli yatırımlara ihtiyaç duymakta ancak enerji sektörünün devletleştirilmesi süreci ile birlikte bu kaynağı, enerji ihracatını arttırarak ve bunu yaparken kesintisiz olarak dış pazara ulaştırma gayretindedir (Turan, 2005). Rusya bu bağlamda yeni boru hatlarının inşa edilmesi ile enerji güzargahlarının kendi sınırları üzerinden direk aktarımı sağlamayı amaçlamakta böylece bölgede enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkelere karşı bir avantaj yakalama ve büyük gelirler sağlayarak enerji sektörünü geliştirmeyi stratejik olarak hedeflemektedir.

Rusya, yeni boru hatları inşa etme aşamasında, Avrupa’ya ihracat yaptığı ülkelere enerji naklini gerçekleştirirken transit ülkelere gerek kalmaksızın gerçekleştirme düşüncesindedir. Bu kapsamda değerlendirirsek, Nabucco projesi Rusya’nın Avrupa doğalgaz arzındaki egemen konumunu azaltmaya yönelik bir

konumda yer alırken bu dönemde Rusya, Güney Akım projesi ile karşı bir hamle içerisinde olmuştur (Kantörün, 2010). Güney Akım projesi ile Beyaz Rusya ve Ukrayna’nın pas geçilerek, Karadeniz altından boru hatlarıyla Avrupa’ya ulaşılması amaçlanmıştır. Bu örnek Rusya’nın enerji stratejisini daha açık ve somut bir şekilde ortaya koymuştur. Bu kapsamda Kuzey Akım projesi de Rusya’dan direk Avrupa’ya enerji taşınması bağlamında örnek verebileceğimiz bir proje olarak ortaya çıkmaktadır. Rusya, enerji konusunda özellikle Avrupa bölgesine yapılan ihracatta tek ve lider ülke olma konumunu sağlamlaştırmak hatta enerji güzargahlarının belirlenmesinde tek istikamet olma çabasını ortaya koyduğu projelerle göstermektedir.

Rusya’nın diğer bir enerji stratejisi ise Avrupa’daki dağıtım sistemlerinin Gazprom tarafından satın alınarak, Rusya’nın projelerine alternatif projelerin hayata geçmesini engelleme amacı gütmektedir. Rusya, boru hatlarının transit ülkelerdeki enerji dağıtım şirketlerinin hisselerini satın alarak, transit ülkelerdeki etkinliğini arttırmaya çalışmıştır. Bu noktada; Bulgaristan, Macaristan, Beyaz Rusya ve Avusturya’daki enerji dağıtım şirketlerinin hisseleri satın alınmıştır. Böylece Rusya, Avrupa’ya enerji transferinde transit bölge olan Balkan coğrafyasındaki enerji dağıtım şebekelerini kontrol altına alma amacını ortaya koymuş ve alternatif boru hattı projeleri yerine kendi projelerinin hayata geçmesini kolaylaştırmıştır (Kantörün, 2010).

Rusya’nın enerji kaynaklarına yönelik politikasında dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi iç talebin giderek artmasıdır. Buna rağmen doğalgaz ve petrol ihracatının artması da ülke ekonomisi için önem taşıyan hususlar arasında yer almaktadır. İhracat gelirleri, federal bütçe gelirlerinin %50’sinden fazlasını, tüm ihracat tutarının ve döviz gelirlerinin yaklaşık %70’ini ve Rezerv Fonu ile Refah Fonu’nun %100’ünü karşılmaktadır (Primakov, 2010: 126). Bu açıdan değerlendirirsek enerji konusunda artan iç talebe karşılık ekonomik gelirlerin önemli bir kısmını oluşturan enerji ihracatı, Rusya’yı ilerleyen dönemde yeni rezervler, enerji kaynakları ve enerji fiyatlarını şekillendirme yoluna gitmesini gerektirecek gelişmelere götürebilir. Rusya’nın 2020 yılına yönelik enerji stratejisinde, 2. dönem olarak adlandırılan 2010- 2020 yılları arasındaki süreçte, yeni yakıt ve enerji komplekslerinin oluşturulması belirtilmektedir (Ministry of Energy of the Russian Federation, 2003: 3).

Rusya’nın geleceğe yönelik enerji planları arasında, 2020 yılına kadar dünya enerji talebini sağlama da en büyük kaynaklara sahip ülke olmak yer almaktadır. Rusya’nın dışa yönelik enerji politikası hedefleri arasında, dünya enerji piyasasında lider konumda yer alması amaçlanmaktadır. Dünya petrol ve doğalgaz piyasasında Rusya’nın pozisyonunu güçlendirmek, ülke politikaları için stratejik önem taşımaktadır. 2020 yılına kadar olan süreçte, Rus enerji komplekslerinin ihracatında dünya genelinde ve özellikle Avrupa’ya karşı güvenilir bir ortak olarak gözükmesi ve işbirliği içinde olması önem taşımaktadır (Ministry of Energy of the Russian Federation, 2003: 12). Günümüz şartlarında Rusya’nın enerji politikalarında kimi ülkelere musluk kapatma kozunu kullanması her ne kadar bu güveni önem dönem sarsmış olarak gözükse de Almanya gibi AB’nin başat ülkelerinin artan enerji talebi dolayısıyla Rusya ile işbirliği içine girme zorunluluğu kalması da bu güveni ve işbirliğini ister istemez getirmektedir.

Sonuç itibariyle Rusya, içerde artan enerji ihtiyacını karşılamak ve aynı zamanda enerji ihracatında giderek payını arttırmak amacıyla hareket etmekte ve bu amaçla yeni rezervler, yeni teknolojiler kullanma yoluna gitmektedir. Bu kapsamda Rusya için Avrasya enerji kaynakları ve bu kaynakların batıya aktarımında lider konumda olmak Rusya için olmazsa olmaz enerji stratejisidir. Rusya’nın enerji konusunda liderliği devam ettirebilmesi için aynı zamanda enerji güzergâhlarını yönlendirmesi yaşanan ve önümüzdeki dönemde beklenen gelişmeler arasındadır. Rusya, enerji alanında kendisine rakip olabilecek ve kendi projelerine karşı alternatif oluşturabilecek ülkelerin enerji piyasalarına etki etmesini engellemek ve ihraç edilebilecek üretimi Rus şirketlerin kontrolü altına almasına çabalamaktadır. Rusya aynı zamanda alternatif oluşumlar karşısında yeni projeler üreterek ortaya çıkmakta ve AB’nin enerji bağımlılığı da bu süreçte avantaj olarak kullanmaktadır. Önümüzdeki dönemde Rusya, enerji stratejileri bu eksende geliştirmeye devam ederek hem yeni enerji kaynaklarına ulaşma çabası içinde olacak, hem de kendi enerji alanında alternatif oluşumlara karşı mücadelesine hem siyasi hem ekonomik alanda devam edecektir.

3.3. PUTİN VE RUSYA’NIN ENERJİ ALANINDA ŞİRKETLEŞME