• Sonuç bulunamadı

1.3. GORBAÇOV DÖNEMİ VE SSCB’NİN ÇÖKÜŞÜ

1.3.3. YELTSİN DÖNEMİ VE RUSYA’DA SERBEST PİYASA EKONOMİSİNE

1.3.3.4. İlk Geçiş Döneminde Rusya Ekonomisi (1992-1998)

31 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile onun varlığını Rusya Federasyonu devralmıştır. Rusya Federasyonu Eski Sovyetler Birliği’nin topraklarının dörtte üçünü, nüfusunun ise yarısını elinde bulundurmaktadır. Dünya genelinde en geniş toprağa sahip devlet olarak Sovyetler Birliği’nin yerini alan Rusya, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin en değerli hammaddelerine ve sanayi bölgelerine de sahiptir (Kotz ve Weir, 2012: 239).

Kapitalizme geçiş çalışmaları Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında Rusya Federasyonu’nda 1992 yılından itibaren Yeltsin tarafından devam ettirilmiştir. Yeltsin hızlı bir şekilde serbest piyasa ekonomisine geçilmesini hedeflemiş, bu kapsamda IMF ve Dünya Bankası gibi batılı kuruluşlarla yapılan görüşmeler sonrasında “Şok Terapi” olarak adlandırılan ekonomik program uygulamaya konmuştur (Sancaktar, 2012: 193- 227). Bu programın amacı Rus ekonomisini merkezi devlet planlamasına olan bağlılığından kurtarmak ve fiyat kontrolünü sonlandırarak sanayi ve tarıma verilen destekleri kesip sanayi, ticaret, finans, tarım ve gayrimenkulü özelleştirerek kendi kendine yeten bir pazar sistemi yaratmaktır (Riasanovsky ve Steinberg, 2011: 676). Şok terapi yöntemiyle merkezi planlama sisteminden arta kalan son uygulamalar hızlı ve radikal bir şekilde kaldırılmak istenmiştir. Rusya Federasyonu’na borç veren Batılı kurumların ülkede yapılmasını istedikleri ekonomik uygulamalar şunlardır;

• Fiyatların serbest bırakılması ya da üretim ve dağılım maliyetlerini yansıtacak şekilde fiyatların yükseltilmesi

• Görece düşük gümrük vergileri dışındaki tüm ithalat engellerinin kaldırılması

• Ülkeye giren, çıkan sermaye hareketleri üzerindeki tüm sınırlamaların kaldırılması

• Mali sektörün tamamının liberalleştirilmesi ve özel sektör şirketlerine banka kurma hakkı verilmesi

• Devlet işletmelerinin özelleştirilmesi • Devlet bütçesinin dengede tutulması

• Enflasyonla mücadele amacıyla yüksek faiz oranları konulması ve IMF kurallarına uygun olarak döviz kurunun belirli bir düzeye oturtulması, hızlı bir şekilde yapılması istenen uygulamalar olarak ön plana çıkmaktadır (Shutt, 2004: 139-140).

1992 yılından itibaren programın yürürlüğe girmesi ile birlikte enflasyon hızla yükselmiştir. Çünkü programın başlatılmasıyla tüketici fiyatlarının %90’ı ve üretici fiyatlarının %80’i serbest bırakılmış yani fiyatlar üzerindeki devlet kontrolü kaldırılmıştır. Fiyatlar giderek yükseldi ve yılsonunda enflasyon %2000’e ulaştı. Enflasyonun yükselmesiyle birlikte rublenin değeri azaldı. Dolar karşısında devalüe

edilen rublenin etki alanının daralmasıyla ticaret dolar üzerinden yapılmaya başlandı. İnsanların dolara yönelmesiyle dolar ticareti yapan tefeciler ve bankalar giderek zenginleşti. Sonuç olarak programın ilk uygulamalarından olan fiyatların serbest bırakılmasıyla enflasyon yükselmiş, ruble çökmüş ve dolara yönelme artmış böylece küçük bir azınlık zenginleşmiştir (Sancaktar, 2012: 193-227).

Geçiş sürecinin ilk yılları Rusya Federasyonu için oldukça zor geçmiş özellikle ekonomik göstergeler yaşanan olumsuz tablonun büyüklüğünü ortaya koymuştur. Geçiş döneminde GSYİH, sanayi ve tarım üretimi rakamları, Rusya’nın ekonomik durumunu açıkça göstermektedir.

Tablo 10:Geçiş Döneminin İlk Yıllarında Rusya'nın Makroekonomik Göstergeleri- (1991-1994)

Yıllar 1991 1992 1993 1994 GSYİH %-5 %-14,5 %-8,7 %-12,7

Sanayi Üretimi %-8 %-18 %-14 %-21

Tarımsal Üretim %-8 %-9 %-4 %-12 (Kotz ve Weir, 2012: 262; EBRD, 2000: 65)

Tablo 10’da belirtildiği üzere Rusya Federasyonu sanayi üretiminde 1991 yılında %8, 1992’de %18, 1993’te %14 ve 1994’te %21 oranında düşüş yaşanmıştır. Aynı yıllarda tarımsal üretimde de düşüş görülmüştür. Tarımsal üretim de 1991 yılında %8, 1992’de %9, 1993’te %4 ve 1994’te %12 oranında gerileme görülmüştür. Geçiş sürecinin ilk dört yılı içinde Rusya’da GSYİH %40,9 oranında düşmüştür. Bu rakamları ABD’nin 1929-1933 yılları arasında Büyük Buhran nedeniyle yaşadığı iktisadi daralmayla kıyaslarsak, ABD için GSYİH oranı düşüşü %30 olmuştur (Kotz ve Weir, 2012: 263). Görülmektedir ki Rusya’nın geçiş sürecindeki ilk dört yılı, ABD’nin Büyük Buhran döneminde 1929-1933 yılları arasında yaşadığı GSYİH oranı düşüşünden daha fazla gerçekleşmiştir.

Rusya’da 1991 yılında yaşanan kriz sırasında birçok küçük işletme ve fabrikanın kapanması, üretimde ve temel ihtiyaç mallarına yönelik kıtlığa neden olmuş, bu talep baskısı ile oluşan enflasyonist baskıyla yükselen zorunlu ithalat nedeniyle dış borçlarda önemli artışlar yaşanmıştır (İşcan ve Hatipoğlu, 2011: 177-237). 1992 yılından itibaren

fiyatların serbest bırakılmasıyla beraber enflasyonda büyük artışlar görülmüştür. Ancak 1992 yılının ardından dış ticaretin serbestleştirilmesi ve uygulanan diğer ekonomik politikalarla birlikte enflasyon oranında düşüşler yaşanmaya başlamıştır (DPT, 1998: 2).

Şekil 4:Rusya Ekonomisinde Enflasyon Oranları-(1991-1998)

(EBRD, 2000: 67)

Şekil 4’te görüldüğü gibi geçiş döneminin ilk yılında fiyatların serbest bırakılmasının da etkisiyle %1500’ler üzerine kadar yükselen enflasyon oranı, dış ticaretin serbestleştirilmesinin de etkisiyle 1992’den 1997 yılına kadar düşüş süreci içinde olmuş ve 1997 yılı itibariyle enflasyon oranı %14,7 seviyesine kadar gerilemiştir. Enflasyonla mücadelede Rus hükümeti başarılı olmuş, Yegor Gaydar Hükümetinin kısa süreli yönetiminde yapılan liberalizasyon çalışmaları, Viktor Çernomirdin Hükümeti ile birlikte enflasyonla mücadele programına dönüştürülmüştür.

1992 yılından itibaren Rusya ekonomisindeki reform hareketlerinin sınıflandırmamız gerekirse üç grup hareketten bahsedebiliriz. Bu kapsamda ilk aşama, 1992 yılından itibaren Gaydar dönemi ile başlamıştır. Fiyatların serbest bırakılması bu dönemde gerçekleşmiş, ekonomik faaliyetlerin serbestleştirilerek kaynakların piyasa mekanizması içinde dağılımı sağlanmış ve yılsonu itibariyle özelleştirme politikalarına geçilmiştir. Gaydar döneminde yapılan reform hareketleri Rusya ekonomisinde durgunluğa neden olmuştur. 1992 yılında GSYİH %14,5 oranında düşmüş, tüketici fiyatlarının 26 kat artması hiperenflasyon göstergesi olarak görülmüştür. Tüm bu gelişmeler, tüketim harcamalarının reel olarak %31,6 oranında düşmesiyse halkın yaşam standartlarının bu dönemde büyük oranda azaldığını bize göstermektedir (Özuğurlu, 2002: 21). 1990’da bir Rus ailesi yiyeceğe gelirinin %50’sini harcarken 1992 yılında %75-80’ini harcamak zorunda kalmıştır. Sokaklarda fakirlik açıkça

92,7% 1526% 875% 311% 198% 47,8% 14,7% 27,6% 0% 200% 400% 600% 800% 1000% 1200% 1400% 1600% 1800% 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Y üz d e ( % ) Yıllar 55

görülmeye başlanmış, genç nüfus arasında hırsızlıklar, cinayetler ve uyuşturucu kullanımı artmıştır. Bu durum halkta korkuya sebep olduğu gibi muhalefetin de hükümete yönelik eleştirilerde bulunmasına neden olmuştur (Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı, 1995: 73).

Rusya ekonomisinde yaşanan bu gerileme ve toplumsal hayattaki çöküş halkta bir tepki doğmasına neden olmuş ve Yeltsin özellikle parlamentodan gelen baskılar üzerine Gaydar’ı görevden alıp Çernomirdin başbakan olarak göreve getirmiş, böylece Rus reformlarının ikinci aşaması diyebileceğimiz Çernomirdin dönemi (1993-1998) başlamıştır. Çernomirdin yönetime geldiği ilk günler de üretime önem vereceklerini dile getirmiş ve Rusya geçmişe dönmeyecektir sözüyle piyasa ekonomisinden vazgeçilmeyeceğini belirtmiştir (Kotz ve Weir, 2012: 305-306).

İkinci aşama olarak adlandırdığımız bu dönemin başlangıcında 1992-1994 yılları arasında 15000’in fazla firma hisse senedi satışı yoluyla özelleştirildi. Bu programın bir sonucu olarak özelleştirilen firmaların hisse senetlerinin 2/3’ünü yöneticiler ve üst düzey çalışanlar satın almış sayılmışlardır (Nellis, 1999). Bu dönemde uygulanan özelleştirme politikası üç aşamalı olarak uygulanmıştır. Birinci aşamada devlet, her biri 10.000 ruble değerinde özelleştirme kuponlarını halka arz etmiştir. Bu kuponları satın alan kişiler bu kuponlar vasıtasıyla devlet işletmelerinin hisselerini satın almışlardır. İkinci aşamada işletmeler ihale yoluyla nakit para karşılığında satılmıştır. Bununla birlikte devletin elindeki bazı büyük işletmelerin hisse senetleri devletin uzun vadeli borçlanmasına karşılık bankalara devredilmiş, böylece büyük işletmeler özel bankaların kontrolüne geçmiştir. Üçüncü aşamada ise Rus sanayisi için önem teşkil eden 136 büyük ve stratejik işletme yerli ve yabancı yatırımcılara ihale yoluyla satılmıştır. 1997’de Yeltsin yeni bir özelleştirme kararnamesi çıkartarak Rus enerjisini, gazını ve demiryollarını satılığa çıkarmıştır (Sancaktar, 2012: 193-227).

1993 yılından itibaren sermaye piyasası oluşturulmuş, böylece devletin borçlanma kaynağı piyasalara yönelmiş, tipik piyasa ekonomisinde olduğu gibi merkez bankası ve ticari bankalar oluşturularak kredi mekanizmasının piyasalaşmasına çalışılmıştır. Bu süreçte Rusya’daki makroekonomik verileri incelersek 1993-1996 döneminde sanayi üretimi %36,3, sermaye yatırımları ise %50,6 oranında gerilemiştir (Özuğurlu, 2002: 21). Bu dönemde üretimde yaşanan düşüş, Rus halkının yaşam

standartlarının giderek düşmesi ile birlikte GSYİH oranında da büyük düşüşler yaşanmıştır. Sovyetler Birliği’nin son yıllarında gerilemeye başlayan GSYİH, geçiş dönemi Rusya’sında da büyük gerilemeler göstermiştir.

Şekil 5:Rusya Ekonomisinde GSYİH Büyüme Oranları-(1990-1998)

(EBRD, 2000: 65)

Sovyetler Birliği’nin son yılları olan 1990’da %4 ve 1991’de %5 küçülen GSYİH, geçiş döneminin izleyen yıllarında da küçülmeye devam etmiştir. Rusya’da 1992 yılında %14,5 negatif büyüme gerçekleşmiştir. Gaydar yönetiminde devam eden GSYİH’ deki küçülme Çernomirdin yönetiminde de devam etmiştir. 1994 yılında %12,7 negatif büyüme ile geçiş dönemi Rusya’sının ikinci en büyük düşüşü görülmüştür. GSYİH’ deki tek olumlu yönde büyüme ise 1997 yılında 0,8 ile gerçekleşmiştir.

Şekil 6:Rusya Ekonomisinde İşsizlik Oranları-(1992-1998)

(EBRD, 2000: 101)

Geçiş döneminde Rusya’da işsizlik oranlarında da artış yaşanmıştır. Geçiş döneminin ilk yılında Gaydar yönetiminde %5,3 olan işsizlik oranı 1993 yılında %6’ya ulaşmıştır. Çernomirdin döneminde artışa devam eden ve her yıl biraz daha büyüyen

-4% -5% -14,5% -8,7% -12,7% -4,1% -3,5% 0,8% -4,6% -16% -14% -12% -10% -8% -6% -4% -2% 0% 2% 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Y üz d e ( % ) Yıllar 5,3% 6% 7,8% 9% 9,9% 11,2% 13,3% 0,00% 2,00% 4,00% 6,00% 8,00% 10,00% 12,00% 14,00% 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Y üz d e / % ) Yıllar 57

işsizlik oranı 1998 yılında %13,3 oranına ulaşarak Rusya’da geçiş ekonomisi döneminin en yüksek seviyesine ulaşmıştır.

Rusya’da bu dönemde yabancı yatırımlar Doğu Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça mütevazı kalmıştır. 1991-1993 yılları arasında 3 milyar dolar olan yabancı yatırımlar 1994 yılında 1 milyar dolar, 1995 yılında 3 milyar dolar, 1996 yılında 6,5 milyar dolar ve 1997 yılında 6,2 milyar dolara ulaşmış ve böylece toplam yatırım miktarı 19,7 milyar doları aşmıştır (TUSİAD, 1999: 148).

Çernomirdin hükümeti döneminde olumlu giden konular arasında bütçe açığı gelmektedir. Mali politikalardaki başarısı sonucun da 1992 yılında %40 olan bütçe açığı 1997 yılında %6’ya düşmüştür. Bu sonucun en önemli sebebi hammadde ihracatı ile arttırılan dış ticaret fazlası olmakla birlikte harcama kalemlerinde gidilen tasarruflar, askeri harcamaların kısılması, kamu yatırımlarının azaltılması ve fiyat sübvansiyonlarının ortadan kaldırılması etkili olmuştur. Buna karşılık Batılı vergi sistemine geçilmekle birlikte başarılı bir vergi toplama sistemi oluşturulamamış ve vergi toplamada sıkıntılar yaşanmıştır (TUSİAD, 1999: 148-149).

1997 yıl sonu itibariyle Rusya’daki toplam işletmelerin %80’inin özel sektöre ait olduğu tahmin edilmektedir. Kayıt dışı ekonominin yaygınlığı nedeniyle devlet vergi toplamakta sorunlarla karşılaşmıştır. Bütçe açığında gittikçe düşüş görülse de sosyal güvenlik sistemi yapısından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Rusya’da 1991 öncesi dönemden kalma sosyal güvenlik sisteminin büyüklüğü bütçe açığının daha fazla düşüş göstermemesine neden olmaktadır (DPT, 1998: 1-14).

Rusya ekonomisinin üçüncü dönemi olarak adlandırabileceğimiz dönem ise 1998 yılında finansal krizin yaşandığı Sergey Kiriyenko dönemi olmuştur. Kiriyenko 1998 Haziranında vergilerin arttırılmasını kapsayan ekonomik ve istikrar programını uygulamaya koyulmuştur. Ancak bu program uygulamada başarılı olamamış ve dışarıya sermaye kaçışı ve rubleden kaçış devam etmiştir (Özuğurlu, 2002: 1-28). Yeltsin, Kiriyenko’yu görevden almasıyla ilgili olarak Rusya gibi bir ülkede yaşanan ekonomik kriz sürecinde durumu istikrara kavuşturabilecek nitelikte siyasal bir duruşun Kiriyenko’da olmadığını dile getirmiştir. Kiriyenko’nun hem mali hem siyasal elitten destek alamamış olması ise gidişindeki önemli etkenlerden biri olmuştur (Yeltsin, 2001: 161-162).

Sonuç olarak geçiş dönemi boyunca Rusya’da birçok sorunla karşı karşıya gelinmiştir. Bu süreçte enflasyon oranı düşüşe geçmiş, dış ticaretin serbestleştirilmesinde başarılı olunmuş olmasına rağmen GSYİH oranında düşüş engellenememiş ve ekonomik olarak küçülme devam etmiştir. Etkin bir vergi sisteminin olmaması ve hukuki yapıdaki sorunlar ise Geçiş dönemi boyunca sonuç alınamayan sorunlar olarak devam etmiştir (Çaşın, 2006: 275). 1998 yılı itibariyle Rusya’nın en büyük döviz kaynağı olan petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte gelir kayıpları artmış, Asya’da yaşanan finansal kriz ile yabancı yatırımcıların fonlarını piyasadan çekmesine neden olmuştur. Bu gelişmeler eşliğinde Rusya büyük oranda borç yükünün altına girmiştir. Sonuç itibariyle Rusya bu gelişmeler ekseninde ekonomik krize doğru sürüklenmiştir (Özuğurlu, 2002: 23).

1.4. 1998 RUSYA KRİZİ

Rusya Federasyonu serbest piyasa ekonomisine geçişiyle birlikte dış ticarette liberalizasyona gidilmesi, enflasyon oranının düşürülmesi, Özelleştirilme gibi birçok konu da gelişmeler yaşamış, zaten zorlu geçen bu süreç ise 17 Ağustos 1998 günü başlayan ekonomik krizle daha da zorlu hale gelmiştir (Aras, 2000: 34).

Ekonomik kriz iç ve dış dinamiklerin etkisinden kaynaklanmıştır. Dış etkenler arasında Asya ülkelerinde oluşan mali kriz ile enerji fiyatlarındaki düşüş, iç etkenler arasında serbest piyasa ekonomisine geçiş sırasında izlenen politikaların yeterli yapısal reformlarla desteklenememesi sonucunda bütçe gelirlerinin toplanmasında yaşanan zorluklar, gelirlerde artışın sağlanamaması, kısa vadeli borçlanmanın artması gibi faktörleri sıralayabiliriz (KOSGEB, 2001: 2).

Rusya başbakanı Kiriyenko kriz ile birlikte Rusya’nın iç ve dış olmak üzere 200 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyeceğini açıklamıştır (Kotz ve Weir, 2012: 363). Kiriyenko’nun kriz nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kalarak Yeltsin tarafından görevden alınmasına kadar gidecek olan bu süreç bir bakıma Rus ekonomisinin yapı taşlarını ve bu taşların en ufak oynamasıyla sarsılan Rus ekonomisinin kırılgan noktalarını bizlere sunacaktır. Serbest Piyasa ekonomisine geçiş sürecinde başarı sağlanamayan reformların yarattığı sonuçla birlikte Rusya derin bir finansal krizle karşı karşıya kalacaktır.