• Sonuç bulunamadı

1.3. GORBAÇOV DÖNEMİ VE SSCB’NİN ÇÖKÜŞÜ

1.3.2. GLASNOST POLİTİKASI

Gorbaçov’un göreve gelmesiyle başlayan Sovyetler Birliği’ndeki iktisadi değişim, ekonomik tablonun düzelmesi için yeterince fark yaratamamıştır. Bu süreçte özellikle merkeziyetçiliğe karşı yapılan reformlar muhalif grupların tepkisine yol almıştır. Bu tepkilere rağmen Gorbaçov’un Sovyet Sistemine yabancı uygulamaları devam etmiş ve sıradaki politikanın adı Glasnost olmuştur. Glasnost, üç ayrı hedeften

1,80% 2,20% 2,70% 1,80% -7,70% -10,00% -8,00% -6,00% -4,00% -2,00% 0,00% 2,00% 4,00% 1980-1985 1985-1989 1985-1987 1987-1989 1989-1991 Y üz d e ( % ) Yıllar 37

oluşmuştur. Bunlardan ilki ifade, basın ve kültürel alanda yapılan özgürlükler olmuş, Sovyetler Birliği’nde yıllarca yasak olan kitaplar yayınlanmaya başlanmıştır. Sovyet Toplumu yıllardan beri ilk kez kendi ülkesi ve dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi edinebilme olanağına sahip olmuştur. İkinci bölüm, devlet yapısının modernleştirilmesi üçüncüsü ise parti ve çeşitli iktidar kurumlarının daha açık bir yapıya kavuşturulması olarak belirlenmiştir (Kürkçü, 1988: 1682).

Gorbaçov’un glasnost politikasının birçok alanda özgürlük ve demokratikleşme sağlayacağı kesindi. Ancak yıllardır baskı altında yaşamış toplumun bu demokratikleşme sürecinde nasıl reaksiyonlar vereceği belirsizdi. Özellikle Sovyet liderlerin gücünü bir bakıma bu baskı ve otoriter mekanizmadan aldığını düşünürsek bu sürecin Gorbaçov için iyi yanları olacağı gibi onu zor duruma düşürebilecek gelişmelerde yaşanabilirdi. Gorbaçov’a göre glasnost, “delice bir özgürlük değil, hata ve eksikliklerin bir eleştirisi” idi (Gorbaçov, 1987: 147).

İster Gorbaçov’un inisiyatifiyle olsun isterse yönetimin bu doğrultuda hareket etmekten başka çaresi kalmadığı dile getirilsin, tüm koşulları değerlendirdiğimizde Gorbaçov’un neden sonucunu kestiremeyeceği bir yola girdiğini sorgularsak bazı nedenlere ulaşabiliriz. İlkin sosyalizm ve demokrasinin birbiriyle uyuşmaz olduğu düşüncesinin ötesinde, Gorbaçov ve onun çevresindekiler sosyalizmin demokratikleşme ile tam potansiyeline erişeceğine inanmaktadır. Gorbaçov başarılı bir sosyalist gelişmenin ancak üretimde, bilimde, teknolojide ve kültürde sürekli gelişmenin sağlanması ile gerçekleşebileceğini, göreve geldiğinden beri dile getirmektedir. İkincisi ise daha pragmatik bir neden olarak Gorbaçov’un uyguladığı iktisadi ve sosyal politikalar sonucu perestroykanın ilerlemesine karşı bürokrasiden yoğun tepkiler almaya başladığı dönemde bu süreci demokratikleşme ile aşabileceğine inanmasıdır. Perestroykanın halkın çıkarına olduğunu ve bu amaçla perestroyka muhaliflerinin karşısına halkı çıkararak kendisine desteği halktan almayı böylece çoğunluğu oluşturmayı düşünüyordu. Üçüncü neden ise Gorbaçov ve çevresinin sonradan farkına vardığı avantajlarıyla demokrasiyi nihai hedef olarak değerlendirmesiydi. Gorbaçov ve yönetimi, demokratikleşmeyi sosyalizmin inşası kadar önemli bir hedef olarak görmüşlerdir (Kotz ve Weir, 2012: 151-152). Tüm bu nedenler eşliğinde glasnost politikası uygulanmaya başlanmış ve Sovyetler Birliği’nin çöküş sürecinde yaşanan son siyasi ve ekonomik olaylara vesile olmuştur.

Gorbaçov, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 27. kongresinde yaptığı konuşmada glasnostu bir süreç olarak görmüş ve devamlı geliştirilmesinin gerekliliğini dile getirmiştir. Halkın sosyalizm ile kendi kendini yönetmesinin, anayasal hakların, hürriyetlerin yasallaştırılmasının bir koşulu, Sovyet toplumunda var olan sosyalist fikir ve çıkar çeşitliliğinin bağdaştırılmasının bir aracı; enternasyonalizmi ve sosyalist vatanseverliği güçlendiren ve sosyalizmin insancıl görünümünü sağlamlaştıran etkin bir yol olarak görmüştür (Gorbaçov, 1988: 326).

Zülfü Livaneli’nin “Devrim Üstüne Konuşmalar” adlı eserinde Gorbaçov ile yapılan röportajda Gorbaçov, bugüne kadar Sovyetler Birliği’nde diktatörlükle empoze edilen modelin başarısız olduğunu ve bu modelin ütopik, demokrasiyi ihlal eden ve baskıyla sorunları çözmeyi benimseyen bir model olduğunu dile getirmiştir. Bu modelin toplumu ağalık sistemi ile yönetir hale getirdiğini ve bunun sosyalizm değil ancak devlet kapitalizmi olarak adlandırılabileceğini söylemiştir. Kendi dönemiyle birlikte insanların özgürlüğe kavuştuğunu; çarlık dönemi, feodalizm ve yetmiş yıllık totaliter komünizm dönemi aşılarak insanların sorunlarını özgür koşullarda çözme imkânına kavuştuklarını vurgulamıştır (Livaneli, 2003: 27-28).

Gorbaçov’un glasnost ile yapmak istediği bir bakıma reform istediği körükleyerek kendisine aşağıdan destek sağlayacak sosyal baskılar yaratmaktı. Glasnost’ un taktiği buydu ve sonuçta Sovyetlerin geçmişinin ve içinde bulunduğu anın ülke çapında tartışılmasına yol açmıştı. Böylece bir zamanlar kutsal sayılan ve aleyhinde konuşulmayan şeyler kamuoyunun gözleri önüne serilmiş, gizlenmeye çalışılan gerçekler su yüzüne çıkmış, ülkede herkesin her konuda aynı kanıda olduğu inancı sarsılmış ve bazıları için sistemin geleceği bile şüpheli bir noktaya gelmişti (Brzezinski, 1990: 48).

1980’lerin ikinci yarısından itibaren uygulanan perestroyka ve glasnost politikaları komünist ideolojiye körü körüne bağlılığın sorgulanmasına neden olmuştur. Glasnostun getirdiği özgürlükler, milliyetçi düşüncenin güçlenmesinde önemli rol oynamıştır. 1975’te başlayan Helsinki süreci ve onun getirdiği kazanımlar da milliyetlerin kendilerini ifade etmeleri için uygun bir ortam yaratmıştır. 1980’lerin sonuna gelindiğinde ise Sovyetler Birliği içerisinde Rus ulusunun diğer ulusları ezen ulus olduğu düşüncesi etkin olmuş ve bu düşünce ayrılıkçı milliyetçi akımların

beslendiği temel kaynak olmuştur (Tellal, 2004d: 160). Gorbaçov’un yeni radikal politikaları öncelikle milliyetçilik düşüncesini Baltık coğrafyasında etkili kılmış, ülke içindeki diğer milletler tarafından ise devamı getirilerek ülkeye yayılmıştır. 1988 ve 1989 yıllarında Sovyetler Birliği’nin batı sınırında oluşan toplumsal hareketler ve ülke içinde Gorbaçov’a karşı gelişen siyasi tablo, Gorbaçov’un gücü kaybetmesine neden olmuştur (Dawisha ve Parrott, 1994: 19). Her ne kadar 1990 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılmayı güçleştiren ve ayrılmak isteyen ülkelerin öncelikle referandum yapmasını öngören yasayı kabul etmesine rağmen, ayrılmak isteyenlere karşı kuvvet kullanılmayacağının anlaşılması ile çözülme hızlanmıştır (Demir, 1998: 100).

Sonuç itibariyle Gorbaçov’un politikalarının bir sonucu olarak Sovyet kurumlarının demokratikleştirilmesi, kişisel olarak kendisinin piyasadan silinmesine ve onun projelerinin yenilgiyle sonuçlanarak koltuğunu Boris Yeltsin’e kaptırmasına neden olmuştur.

1.3.3. YELTSİN DÖNEMİ VE RUSYA’DA SERBEST PİYASA