• Sonuç bulunamadı

Rivayet Oldukları Belirtilmeyen Rivayetler

B) ez-Zemahşerî’nin İlmi Kişiliği

I. BÖLÜM

2. RİVAYETLERİN NAKİL BİÇİMİ VE DEĞERİ

2.1. ZEMAHŞERÎ’NİN RİVAYETLERİ NAKLETME BİÇİMİ

2.1.1. Zemahşerî Tefsirinde Rivayet Kalıpları

2.1.1.3. Rivayet Oldukları Belirtilmeyen Rivayetler

134

Tebe-i Tabiin tefsir rivayetlerinde de “يكح”, “لئس”, “ثدح”, “ناك”, “ركذ” ve “يكحي”

gibi kalıplar kullanılmıştır. “ا بيِسَحٌ ٍءْيَشٌ ِّلُكٌىَلَعٌ َناَكٌَ َّاللٌَّ َّنِإٌاَهوُّدُرٌ ْوَأٌاَهْنِمٌ َنَس ْحَأِبٌاوُّيَحَفٌٍةَّيِحَتِبٌ ْمُتيِّيُحٌاَذِإَو”

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin.

Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”480 Bu ayetin izahı doğrultusunda selama cevap vermenin ve almanın hükmü, durumu üzerinde fıkhi tartışma yaparken Tahavi’den bu kalıplardan biriyle rivayet etmektedir. “ٌىلعٌملاسلاٌ درٌبحتسملاٌنأٌ:يواحطلاٌركذو .ةراهط” “Tahâvî dedi ki, selama karşılık verirken temiz/yani abdestli olmak müstehaptır.”481

135

görüşlerin birçoğunu ise “ليق” kalıbı ile sunmaktadır. “ليق” ile sunulan görüş ve ifadelerin tamamı rivayet değildir. Ancak birçok rivayet bu kalıpla takdim edilmiştir.

Bu kalıptan sunulan Merfu‘ rivayete bir örnek482 verecek olursak konu daha anlaşılır kılınacaktır. Mesela; “ا باَرُتٌ ُتْنُكٌيِنَتْيَلاَيٌ ُرِفاَكْلاٌ ُلوُقَيَوٌُهاَدَيٌ ْتَمَّدَقٌاَمٌ ُءْرَمْلاٌ ُرُظْنَيٌ َمْوَيٌاٌ بيِرَقٌا باَذَعٌ ْمُكاَنْرَذْنَأٌاَّنِإ”

“Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı” ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde “gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.”483 ayetinin tefsirinde bir görüş olarak ortaya koyduğu bu cümlenin bir Merfu‘ rivayet olduğunu diğer kaynaklardan484 öğreniyoruz: “ٌءامجللٌصتقيٌىتحٌفلكملاٌريغٌناويحلاٌاللٌَّرشحيٌليقو هلاحٌ رفاكلاٌ دويفٌ ،ابارتٌ ه دريٌ مثٌ ،ءانرقلاٌ نم” “Denildi ki; “Mükellef olmayan canlıları yüce Allah (kıyâmet günü) bir araya toplayacak ta ki, boynuzludan boynuzsuzun hakkı kısas edilecek sonra da toprağa döndürecektir. Kâfirler de bu durumla karşılaşmak isterler.”485

Bu kalıpta sunulan mevkûf rivayet az da olsa bulunmaktadır. “ٌُدُوادٌَلَتَقَوٌِ َّاللٌَِّنْذِإِبٌْمُهوُمَزَهَف

ٌٍضْعَبِبٌْمُهَضْعَبٌ َساَّنلاٌِ َّاللٌَُّعْفَدٌلاْوَلَوٌُءاشَيٌاَّمِمٌُهَمَّلَعَوٌَةَمْكِحْلاَوٌ َكْلُمْلاٌُ َّاللٌَُّهاتآَوٌ َتوُلاج

ٌٍلْضَفٌوُذٌَ َّاللٌَّ َّنِكلَوٌ ُض ْرَ ْلْاٌِتَدَسَفَلٌ

اعْلاٌ ىَلَع

ٌَنيِمَل ” “Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvûd, Câlût’u öldürdü.

Allah, ona (Dâvûd’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın;

482 Diğer örnekler için bk. ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/179; 1/274; 1/335.

483 en-Nebe 78/40.

484 ٌ،َءٌَلاَعْلاٌ ُتْعِمَسٌ:َلاَقٌ،ُةَبْعُشٌاَنَثَّدَحٌ:َلاَقٌ،ٍرَفْعَجٌ ُنْبٌ ُدَّمَحُمَوٌ،ِء َلاَعْلاٌ ِنَعٌ،َةَبْعُشٌ ْنَعٌ،ٍّيِدَعٌيِبَأٌ ُنْباٌاَنَثَّدَحٌ-ٌ7204

ٌْلاٌ َّنُّدَؤُتَلٌ"ٌ:َمَّلَسَوٌِهْيَلَعٌُاللٌَّىَّلَصٌِاللٌَّ ُلوُسَرٌ َلاَقٌ:َلاَقٌ،َةَرْيَرُهٌيِبَأٌ ْنَعٌ،ِهيِبَأٌ ْنَعٌ، ُثِّدَحُي

ٌ،ِةَماَيِقْلاٌَمْوَيٌاَهِلْهَأٌىَلِإٌَقوُقُح

"ٌاَهْتَحَطَنٌ ِءاَنْرَقْلاٌِةاَّشلاٌ َنِمٌ ِءاَّمَجْلاٌِةاَّشلِلٌ َّصَتْقُيٌىَّتَح Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 12/37; et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 24/180; Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, 2/345.

485 Mukātil b. Süleymân, et-Tefsîrü’l-kebîr, 4/566; Müslim, “el-Birr ve’s-Sıla ve’l-Edeb”, 2582 (4/1997); et-Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyame”, 2 (No. 2420); İbn Ebî Hâtim, Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿAẓîm, 11/300; es-Semerkandî, Bahrû’l-Ulûm, 3/540; es-Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 10/120; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/678.

136

insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.”486 ayetinde bulunan “ٌٍضْعَبِبٌ ْمُهَضْعَبٌ َساَّنلاٌ ِ َّاللٌَّ ُعْفَدٌ لا ْوَلَو”

cümlesinin tefsirinde şöyle bir görüş aktarmaktadır: “ٌرافكلاٌىلعٌنيملسملاٌرصنيٌ َّاللٌَّنأٌلاولوٌ:ليقو

ٌ لتقوٌ اهيفٌ رافكلاٌ ثيعبٌ ضرلْاٌ تدسفل

ٌلهأٌ لصؤتسافٌ ةطخسلاٌ تلزنوٌ رفكلاٌ معلٌ مهبٌ مهعفديٌ ملٌ ولٌ وأٌ .نيملسملا

.ضرلْا” “Denildi ki, “Eğer Yüce Allah Kâfirlere karşı Müslümanlara yardım etmeseydi, kâfirlerin bozgunculukları ve Müslümanların da öldürülmesi dolayısıyla dünya(nın dengesi) bozulurdu. Ve ya kâfirleri Müslümanlarla savmasaydı küfür genelleşir, yeryüzüne Allah’ın gazabı iner yeryüzündekilerin kökü kazınırdı.”487 Bu rivayetin mevkûf rivayet olduğunu es-Sem’anî’den488 öğrenmiş bulunuyoruz.

Maktu‘ rivayete şu görüşü örnek verebiliriz; “ٌ لَجَأَوٌ لاَجَأٌىضَقٌ َّمُثٌ ٍنيِطٌ ْنِمٌ ْمُكَقَلَخٌيِذَّلاٌ َوُه

ٌَنوُرَتْمَتٌ ْمُتْنَأٌ َّمُثٌُهَدْنِعٌى مَسُم” “O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyâmetin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O’nun katındadır.

Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.”489 ayetinde geçen “ى مَسُمٌ لَجَأَوٌ لاَجَأٌىضَق” İki ecel için ortaya konulan; “.خزربلاٌ وهوٌ ثعبلاوٌ توملاٌ نيبٌ امٌ :يناثلاوٌ .توميٌ نأٌ ىلإٌ قلخيٌ نأٌ نيبٌ ام:ل ولْاٌ لجلْاٌ :ليقو”

“Denilmektedir ki: “Birinci ecel: yaratılışdan ölünceye kadarki süredir. İkinci ecel: ölüm

486 el-Bakara 2/251.

487 es-Sa’lebî, Keşf ve’l-Beyân, 2/224; Vâhidî, Vasîṭ, 1/361; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/292.

488 .ض ْرَلْاٌتلصؤتساوٌ،ةطخسلاٌتلزنَوٌ،رْفكْلاٌرثكلٌ ٌَنيِنِمْؤُمْلاِبٌراَّفكْلاٌاللٌَّعفدٌ َلاْوَلٌ:ُهاَنْعَمٌ:دهاجُمَوٌساَّبَعٌنْباٌ َلاَق es-Sem‘ânî, Tefsîrü’l-Ḳurʾân, 1/254.

489 el-En’âm 6/2.

137

ile diriliş arasındaki süre olan berzahtır.”490 Bu ifadenin bir maktu‘ rivayet olduğunu diğer kaynaklardan öğrenmekteyiz.491

Tebe-i Tabiin ve tefsir rivayeti olarak bu kalıpta birçok rivayete de rastlamış bulunmaktayız. “ٌاوُرِّكُذٌاَّمِمٌا ظَحٌاوٌُسَنَوٌِهِعِضاَوَمٌ ْنَعٌَمِلَكْلاٌ َنوُفِّرَحُيٌ ةَيِساَقٌْمُهَبوُلُقٌاَنْلَعَجَوٌْمُهاَّنَعَلٌْمُهَقاَثيِمٌْمِهِضْقَنٌاَمِبَف

ٌْحَف ْصاَوٌ ْمُهْنَعٌ ُفْعاَفٌ ْمُهْنِمٌ لايِلَقٌ َّلاِإٌ ْمُهْنِمٌ ٍةَنِئاَخٌ ىَلَعٌ ُعِلَّطَتٌ ُلاَزَتٌ َلاَوٌ ِهِب

ٌَنيِنِسْحُمْلاٌ ُّبِحُيٌ َ َّاللٌَّ َّنِإٌ ” “Sözlerini

bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün.

Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.”492 Bu ayetle ilgili açıklamalar yapılırken konu “ ِهِب اوُرِّكُذ اهمِم اًّظَح اوُسَنَو/öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular” cümlesine gelir ve burada bir görüş dile getirilir. “ٌليقو هتعنٌ نايبوٌ ملسوٌ هيلعٌ َّاللٌَّ ىلصٌ دمحمبٌ ناميلإاٌ نمٌ هبٌ اورمأٌ اممٌ مهسفنأٌ بيصنٌ اوكرت” “Denildi ki, “Hz.

Muhammed’e (sav) ve onun vasıflarına iman etmeleri emrolundukları iman nasiplerini terk ettiler.”493 Bu görüşü ez-Zemahşerî’nin el-Beğavî gibi es-Sa‘lebî ’den aldığı görülmektedir.494

490 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 11/256; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 4/305; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/4.

491ٌنأٌىلإٌتوميٌنأٌنيبٌامٌيناثلاٌلجلْاوٌ.توميٌنأٌىلإٌقلخيٌنأٌنيبٌامٌلولْاٌلجلْاٌ:كاحضلاوٌةداتقوٌنسحلاٌلاق .خزربلاٌوهوٌثعبي et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 11/256; İbn Ebî Hâtim, Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿAẓîm, 4/1262; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 4/134. (Diğer bazı rivayetler bk. ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/201, 233, 248; 2/33, 42, 109.)

492 el-Mâide 5/13.

493 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/603.

494هتمعنٌنايبوٌم لسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌدمحمبٌناميلإاٌنمٌهبٌاورمأٌاممٌمهسفنأٌبيصنٌاوكرتوٌِهِبٌاوُرِّكُذٌاَّمِمٌا ظَحٌاوُسَنَو es-Sa‘lebî , el-Keşf ve’l-Beyân, 4/38; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 2/31.

138

Bazen “ليق” ile ifade edilen rivayet ileride tekrarlandığında Merfu‘ rivayet olduğu görülmektedir. ...َكِلَذ ُلْثِم ِثِراَوْلا ىَلَعَو... “...(Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur...”495 ifadesi çerçevesinde mirasçının kim olduğu konusunda birkaç görüş ileri sürüldükten sonra sıra şöyle bir görüşe sıra gelmektedir: “ٌنيوبلْاٌنمٌيقابلاٌىلعٌ)ِثِراوْلاٌىَلَع(ٌليقو

لوقٌنم

ٌ:ه

« انمٌثراولاٌهلعجاو

» ” “Denildi ki, (nafaka ve giyimin) “mirasçı” ya aittir ibaresi geride kalan anne ve babaya ait olduğu mirasçının yaptığı “ona bizden birini mirasçı kıl”

duasından anlaşılmaktadır.”496 Burada bir görüş olarak ifade edilen « ٌ ثراولاٌ هلعجاوانم »497 ibaresinin ileride bir Merfu‘ rivayet olduğu şöyle ifade edilmiştir: “ٌملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌهلوقٌهنمو

ٌ هئاعدٌ يف

« انمٌ ثراولاٌ هلعجاو

» ” “Rasûlullah (sav)’in duası da bu yöndedir: “Ona bizden birini mirasçı kıl”498

2.1.1.3.1.1. ليق Fiiliyle İfade Edilen Anlamlar

Bu kalıpla verilen ibareler, tefsir açısından farklı anlamlar ve yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Her müfessirde olduğu gibi ez-Zemahşerî de bu kalıpla birçok anlam ifade etmek için bu kalıptan yararlanmıştır. Bununla;

a) ليق Fiiliyle tefsir yapmakta ve bu tefsirin kaynağını gizlemektedir. “ٌيِدْهَيٌ َفْيَك

ٌْلاٌيِدْهَيٌلاٌُ َّاللََّوٌ ُتانِّيَبْلاٌُمُهَءاجَوٌ ٌّقَحٌ َلوُسَّرلاٌ َّنَأٌاوُدِهَشَوٌ ْمِهِناميِإٌَدْعَبٌاوُرَفَكٌ امْوَقٌُ َّاللَّ

ٌَنيِمِلاَّظلاٌ َمْوَق ” “İman ettikten,

495 el-Bakara 2/233.

496 İbn Ebî Şeybe, Muṣannef, 6/39; et-Tirmizî, “Dea‘vât”, 83 (No. 3512); Bezzâr, el-Baḥrü’z-Zeḫḫâr, 6/259; en-Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, “ ‘Amelü’l-Yevm ve’l-Leyle”, 146 (No. 10161); Ebu Ye’la, 8/145; Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, 1/711.

497 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/277.

498 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/553.

139

Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.”499 ez-Zemahşerî, bu ayetin nüzul sebebi olan rivayeti “ليق” ile vermektedir. “ٌ:ليقو

ٌثرحلاوٌ،تلسلْاٌنبٌحوحووٌ،قريبأٌنباٌةمعطٌمهنمٌ،ةكمبٌاوقحلوٌملاسلإاٌنعٌاوعجرٌمثٌاوملسأٌاوناكٌطهرٌيفٌتلزن .تماصلاٌنبٌديوسٌنب” “Denildi ki; bu ayetler önce Müslüman olup sonra da dinlerinden dönüp Mekke’ye katılanlar hakkında nazil olmuştur. Bu gurup içerisinde Ebîrak oğlu Ta’me, Eslet oğlu Vahvah ve Süveyd oğlu Haris de bulunmaktadır.”500 Bu rivayeti Mukātil (ö.

150/767)’den501 aldığını belirtmemekte, bundanda bir sakınca görmemekte ve böylece tefsirine katkı sağlamaktadır.

b) ليق Fiiliyle bazı katılmadığı farklı görüşleri dile getirmekte ve bu görüşlerin bazen izahını yapmakta, bazen de verip geçmektedir. “ٌْمُهَق ْوَفٌ َكِّبَرٌ َش ْرَعٌ ُلِمْحَيَوٌاَهِئاَجْرَأٌىَلَعٌ ُكَلَمْلاَو

ٌ ةَيِناَمَثٌ ٍذِئَمْوَي” “Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde taşıyıcılar sekizdir.”502 Bu rivayette sekiz olan meleklerin bugünkü sayısını ez-Zemahşerî bir rivayetle dört olarak vermektedir. ٌمويٌناكٌاذإفٌ،ةعبرأٌمويلاٌمه«ٌملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌاللٌَّلوسرٌنعو

عبرأبٌ اللٌَّ مهديأٌ ةمايقلا

ةينامثٌ نونوكيفٌ نيرخآٌ ة ” “Rasûlullah(sav) buyurdu ki, “Bu gün bunlar dört melektir. Kıyâmet günü olduğunda başka bir dört melekle bunları destekleyecektir. Böylece sekiz olacaklar.”503 Bu rivayetin akabinde görüşüne katılmasa da bu fiille ifade ettiği bir görüşü vermektedir. “ٌةروصٌىلعٌمهضعبوٌ،دسلْاٌةروصٌىلعٌمهضعبوٌ،ناسنلإاٌةروصٌىلعٌمهضعبٌ:ليقو

499 Âl-i İmrân 3/86.

500 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/373.

501 “ٌ،ةكمٌقيرطٌىلإٌاوفرصناٌ مُثٌ»4«ٌةادبلاٌةئيهكٌةنيدملاٌنمٌاوجرخوٌملاْسِ ْلإاٌنعٌاودتراٌلاُجَرٌرشعٌينثاٌيِفٌتلزن

ٌميثٌىنبٌنمٌلطخٌنبٌسَنَأٌنبٌ َّاللٌَّدبعوٌ،يثيللاٌةبابضٌنبٌسيقموٌ، يِراَصْنَ ْلْاٌقريبأٌنبٌةمعطٌمهنمٌةكمٌرافكبٌاوقحلف

، يِراَصْنَ ْلْاٌتلسلْاٌنبٌجوجووٌ. يِشَرُقْلاٌةرمٌنبا” Mukātil b. Süleymân, et-Tefsîrü’l-kebîr, 1/288.

502 el-Hâkka 69/17.

503 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 13/584; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 10/28; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 5/146.

140

.رسنلاٌ ةروصٌ ىلعٌ مهضعبوٌ ،روثلا” Denildi ki; “Bu meleklerin bazıları insan, bazıları aslan, bazıları boğa ve bazıları da kartal suretindedirler.”504

ez-Zemahşerî fikrine katılmadığı görüşleri ليق fiiliyle verdiği gibi bazen de “ ضعب نع سانلا” kalıbıyla da vermektedir. “ٌُرَمَقْلاٌَّقَشْناَوٌُةَعاَّسلاٌِتَبَرَتْقا” “Kıyâmet yaklaştı ve ay yarıldı.”505 ez-Zemahşerî bu ayeti “ةرينلاٌ هتازجعموٌ ملسوٌ هيلعٌ اللٌَّ ىلصٌ اللٌَّ لوسرٌ تايآٌ نمٌ رمقلاٌ قاقشنا/Ayın yarılması Rasûlullah’ın (sav) parlak mucize ve alametlerindendir.” şeklinde tefsir etmektedir. Birkaç rivayetle bu tefsirini güçlendirdikten sonra görüşüne katılmadığı tefsiri de bu kalıpla belirtmektedir. “،ةمايقلاٌمويٌقشنيٌهانعمٌنأٌ:سانلاٌضعبٌنعو” “Bazı insanlar bunun anlamı ayın kıyâmet günü yarılacağıdır demektedirler.” Bu görüşe katılmadığı ise ez-Zemahşerî’nin “،ا دارٌ هبٌ ىفكوٌ ،ه دريٌ ٌّرِمَتْسُمٌ رْحِسٌ اوُلوُقَيَوٌ اوُضِرْعُيٌ ةَيآٌ اْوَرَيٌ ْنِإَوٌ هلوقو” “Yüce Allah’ın

“Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler” ve “Süregelen bir sihirdir” derler.” Sözü bu görüşü reddetmektedir ve bu ise bunun reddedilmesi için yeterli delildir.”506 ifadelerinden anlaşılmaktadır.

c) Tefsirde çeşitlilikleri ifade etmek için ليق Fiiliyle rivayetler verdiği de görülmektedir. “ٌَنوُرِساَخْلاٌُمُهٌ َكِئَلوٌُأَفٌ َكِلَذٌ ْلَعْفَيٌ ْنَمَوٌِ َّاللٌَِّرْكِذٌ ْنَعٌ ْمُكُد َلاْوَأٌ َلاَوٌ ْمُكُلاَوْمَأٌ ْمُكِهْلُتٌ َلاٌاوُنَمآٌ َنيِذَّلاٌاَهُّيَأاَي”

“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”507 ez-Zemahşerî, bu ayetin sonunda “ٌَنوُرِساَخْلاٌ ُمُهٌ َكِئَلوُأَف” diye ifade edilen zararı “ٌ ريقحلابٌيقابلاٌميظعلاٌاوعابٌثيحٌمهتراجتٌيف .ينافلا” “(Bu zararı) ticaretlerinde yaptılar, çünkü kalıcı büyüğü verdiler onun yerine fani düşüğü aldılar” şeklinde tefsir ettikten sonra akabinde sıra ِهاللَّ رْكِذ ifadesini açıklamaya

504 Mukātil b. Süleymân, et-Tefsîrü’l-kebîr, 1/213; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/590.

505 el-Kamer 54/1.

506 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/ 420.

507 el-Münafikûn 63/9.

141

gelmiştir. Bu kelimenin tefsirini kendisi yapmaksızın yapılan tefsirlerin çeşitlerine değinmiştir. .سمخلاٌتاولصلاٌ»اللٌَّركذ«ٌ:ليقو “Denildi ki, Allah’ı anmak beş vakit namazdır” İlk önce ya katılmadığı, ya söyleme gereği duymadığı veya kimin söylediğini bilmediği ihtimallerinden biri olan bir sebeple adını vermediği bir tefsirle başlamış, sonrasında da

“.اللٌَّةعاطٌنعٌ:لاقٌهنأكٌ،ضئارفلاٌعيمجٌ:نسحلاٌنعو” “Hasan Basri, tüm farzlardır ki, sanki Allah’a itaatten (geri kalmayın) demektedir.” şeklinde başka bir görüşe yer vermiştir. Daha sonra tefsirde çeşitliliği ifade açısından ليق fiiliyle “.نآرقلا:ليقو” Kur’an olduğunu ifade etmiş, bunun sonrasında da “.ملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌاللٌَّلوسرٌعمٌداهجلاٌ:يبلكلاٌنعو /Kelbî’den: “Peygamberle beraber Allah yolunda cihad etmektir.”508 şeklinde bir görüşe daha yer vermiştir.

d) ez-Zemahşerî, olması muhtemel bir tefsiri ليق Fiiliyle ifade edip rivayetle desteklemeye çalışmaktadır. “ٌُروُفَغْلاٌ ُزيِزَعْلاٌ َوُهَوٌ لاَمَعٌ ُنَسْحَأٌ ْمُكُّيَأٌ ْمُكَوُلْبَيِلٌَةاَيَحْلاَوٌ َتْوَمْلاٌ َقَلَخٌيِذَّلا” “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”509 Bu ayetin “ ًلَمَع ُنَس ْحَأ” cümlesini “ليق ” ile bir görüş olarak şöyle tefsir etmektedir: “ٌناكٌاذإٌكلذكوٌ،لبقيٌملٌباوصٌريغٌاصلاخٌناكٌاذإٌهنلٌْ،هبوصأوٌهصلخأٌ:ليق

فٌ،صلاخٌريغٌاباوص

.ةنسلاٌىلعٌنوكيٌنأٌ:باوصلاوٌ،ىلاعتٌاللٌَّهجولٌنوكيٌنأٌ:صلاخلا ” “En güzel amel; en halisane ve en doğru olanıdır. Çünkü eğer samimi/halis bir amel olup doğru işlem olmazsa kabul görmez, aynı şekilde doğru işlem olup halisane olmadığında da bu böyledir. Halis:

bir işin sırf Allah rızası için yapılanı, doğru iş te adet (sünnete uygun olmak) üzere yapılanıdır.”510 Bu muhtemel tanımların ardından bu görüşü kabul etmiş olmalı ki, birde bir rivayeti istişhad olarak sunmaktadır. “ٌ ُنَس ْحَأٌ ْمُكُّيَأٌهلوقٌُلبٌاملفٌ،اهلاتٌهنأٌملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌيبنلاٌنعو اللٌَّةعاطٌيفٌعرسأوٌاللٌَّمراحمٌنعٌعروأوٌلاقعٌنسحأٌمكيأٌ:لاقٌ لاَمَع” “Peygamber (sav) bu ayeti okuyup

508 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/532.

509 el-Mülk 67/2.

510 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/563.

142

“ٌ لاَمَعٌ ُنَسْحَأٌ ْمُكُّيَأ” kısmına geldiğinde “Hanginiz akılca temiz/güzel, Allah’ın yasaklarından kaçınan/korkan ve Yüce Allah’a itaata koşandır” buyurdular.”511