• Sonuç bulunamadı

Kelimelerle Rivayet Kalıpları

B) ez-Zemahşerî’nin İlmi Kişiliği

I. BÖLÜM

2. RİVAYETLERİN NAKİL BİÇİMİ VE DEĞERİ

2.1. ZEMAHŞERÎ’NİN RİVAYETLERİ NAKLETME BİÇİMİ

2.1.1. Zemahşerî Tefsirinde Rivayet Kalıpları

2.1.1.2. Kelimelerle Rivayet Kalıpları

122

peygamberle birlikte yürüyoruz, bir kısım münafık ta Rasûlullah’ın önünde yürüyerek şöyle diyorlardı: “şu adama bakın! Olmayacak hayaller peşinde, Şam ve Kalelerini fethetmek istiyor. Bu durumu yüce Allah peygamberine bildirdi ve peygamber “kervanı durdurun”

dedi. Peygamberin etrafında toplanınca peygamber onlara “sizler, şöyle şöyle diyorsunuz”

dedi. Onlarda “ey Allah’ın peygamberi Allah’a ant olsun ki, biz senin ve ashabın işleri hakkında bir şey demedik. Fakat yolumuzun çabuk bitmesi için kendi kendimize lakırdı ediyorduk” dediler.”444

Bu kalıpların dışında diğer rivayet türlerine rastlanılmamıştır.

123 2.1.1.2.1.1. ٌ لْوق Mastarıyla Rivayet

Bu kalıpta merfu‘ rivayet olarak “ملاسلاوٌ ةلاصلاٌ هيلعٌ هلوقل”, “ملاسلاوٌ ةلاصلاٌ هيلعٌ هلوق”,

ملسوٌ هيلعٌ اللٌَّ ىلصٌ اللٌَّ لوسرٌ لوق”, “ملسوٌ هيلعٌ َّاللٌَّ ىلصٌ هلوق”, “ملاسلاوٌ ةلاصلاٌ هيلعٌ هلوقبو”,

“ملاسلاٌهيلعٌهلوق”, “ملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌيبنلاٌلوقٌهنم” gibi kalıpların dışında başka rivayet kalıpları ez-Zemahşerî’nin tefsirinde bulunmamaktadır. Mesela: “ٌَ َّاللٌَّ َّنِإٌَّيِنَباَيٌ ُبوُقْعَيَوٌِهيِنَبٌُميِهاَرْبِإٌاَهِبٌىَّصَوَو

ٌَنوُمِلْسُمٌْمُتْنَأَوٌ َّلاِإٌ َّنُتوُمَتٌ َلاَفٌ َنيِّدلاٌُمُكَلٌىَفَطْصا” “İbrahîm, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi.”445 ayetinin tefsiri esnasında naklettiği; “ٌراجلٌةلاصٌلاٌملاسلاوٌةلاصلاٌهيلعٌهلوق دجسملاٌيفٌلاإٌدجسملا” “Mescidin komşusunun namazı ancak mescitte geçerlidir.”446 rivayet, bu kalıpla ifade edilen bir rivayettir.

ez-Zemahşerî’nin mevkûf rivayet kalıbı; “امهنعٌاللٌَّىضرٌرمعٌيفٌةشئاعٌلوق”, “رمعٌلوق”,

“ناهيتلاٌ نباٌ لوق”,447 “ناسحٌ لوق”, “سابعٌ نباٌ لوق” gibi rivayet kalıplarından oluştuğu görülmektedir. Hz. Aişe’nin(ra) Hz. Ömer (ra) için söylediği bu rivayette olduğu gibi:ٌلوقٌ

عرسأٌىشمٌاذإٌناك«ٌامهنعٌاللٌَّىضرٌرمعٌيفٌةشئاع/O, yürüdüğünde hızlı yürürdü.”448

ez-Zemahşerî’nin maktu‘ rivayet kalıbına gelince bu da “دهاجمٌ لوق”, “نسحلاٌ لوق”,

“ريبجٌنبٌديعسٌلوق” gibi kalıplardan oluşmaktadır.449 “ٌقيدصلاٌركبٌىبأٌلوقٌيفٌنسحلاٌلوقٌنسحأٌامو

445 el-Bakara 2/136.

446 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/191.

447 Ebü’l-Heysem malik İbn Teyyihan el-Ensarî Zü’s-Sayfan lakabıyla da tanınan bir sahabidir. Mustafa Ertürk, “İbn Teyyihan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV. Yay, 2009), 27/516.

448 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 3/498.

449 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/330; 4/259; 3/192.

124

ٌ امهنعٌ اللٌَّ ىضر

«

.هسفنٌ مضهيٌ نمؤملاٌ نكلوٌ ،مهريخٌ هنأٌ ملعيٌ ناكٌ :مكريخبٌ تسلوٌ مكتيلو ”450 Bu riveyet örneğinde olduğu gibidir. Diğer rivayet kalıplarına rastlanılmamıştır.

2.1.1.2.1.2. لاق Fiiliyle Rivayet

Merfu‘ rivayet olarak (لاقو) kalıbıyla birçok rivayete rastlamak mümkündür,

genellikle bu tür rivayette “ملسوٌ هيلعٌ َّاللٌَّ ىلصٌ َّاللٌَّ لوسرٌ لاق”, ملاسلاوٌ ةلاصلاٌ هيلعٌ لاق”,

“ملاسلاٌهيلعٌلاقو”, ““ملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌيبنلاٌلاق” gibi kalıpların kullanıldığı görülmektedir. “ٌامَّنِإ

ٌَّلاِإٌ َشْخَيٌ ْمَلَوٌَةاكَّزلاٌ ىَتآَوٌَةلاَّصلاٌ َماقَأَوٌ ِرِخ ْلآاٌ ِمْوَيْلاَوٌِ َّللهاِبٌ َنَمآٌ ْنَمٌِ َّاللٌَّ َدِجاسَمٌ ُرُمْعَي

ٌ َنِمٌ اوُنوُكَيٌ ْنَأٌ َكِئلوُأٌ ىسَعَفٌَ َّاللَّ

ٌَنيِدَتْهُمْلا” “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”451 ez-Zemahşerî bu ayetin açıklamasında birçok rivayet vermektedir. Bunlardan bir tanesi “ٌهلٌاودهشافٌدجاسملاٌداتعيٌلجرلاٌمتيأرٌاذإ«ٌملاسلاٌهيلعٌلاقو ناميلإاب/Üzerine rahmet olası buyurdu ki; “Mescitlere/Camilere devam etmeyi alışkanlık eden bir adamı gördüğünüzde onun imanlı olduğuna şahitlik ediniz!” bu rivayettir.452

ez-Zemahşerî’nin mevkûf rivayet kalıbı ise “ةشئاعٌ تلاق”, “دوعسمٌ نباٌ لاق”,

“سابعٌنباٌلاق”, “ةحاورٌنبٌ َّاللٌَّدبعٌلاق”, “هنعٌ َّاللٌَّىضرٌ ىلعٌلاق”, “ةديبعٌوبأٌلاقو”, “شيرقٌتلاق”, “ٌلاق ترلْاٌنبٌبابخ”, “هنعٌاللٌَّىضرٌرمعٌلاقو”, “رمعٌنبٌاللٌَّدبعٌلاق”, “يردخلاٌديعسٌوبأٌلاق”, “ٌىبأٌنبٌدعسٌلاق

450 “Hasan’ın (r.a) Hz. Ebubekir (r.a)’in “en hayırlı olanınız ben olmadığım halde başınıza yönetici oldum” sözü hakkndaki “o en hayırlıları olduğunu biliyordu fakat Mü’min alçak gönüllü olmaktadır. (Sözü ne güzeldir.)” ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 3/192.

451 et-Tevbe 9/18.

452 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/247.

125

صاقو”, “اللَّدبعٌنبرباجٌلاق”, “لفغملاٌنبٌاللٌَّدبعٌلاق”, “معطمٌنبٌريبجٌلاق:”, “ةريرهٌوبأٌلاق” şeklindeki gibi kalıplardan oluşmaktadır.

Örneğin, “ٌٍميِحَرٌ ٍّبَرٌ ْنِمٌ لاْوَقٌ م َلاَس” “Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) Selâm! (vardır).”453 ayetindeki selamın mahiyetini belirten bu kalıpla şöyle bir rivayet aktarmaktadır. “نيملاعلاٌ برٌ نمٌ ةيحتلابٌ مهيلعٌ نولخديٌ ةكئلاملافٌ :سابعٌ نباٌ لاق/İbni Abbas

“melekler onların yanına âlemlerin Rabbinden bir selamla girerler.”454 buyurmaktadır.”

Bu örnekteki gibi bu kalıpta birçok rivayet görülmektedir.

Maktu‘ rivayet kalıplarına gelince “نسحلاٌلاق”, “جيرجٌنباٌلاق”, “ةيلاعلاٌوبأٌلاق”, “ٌنباٌلاق ةنييع”, “ةداتقٌلاق”, “دهاجمٌلاق”, “ةمركعٌلاق”, “ىدسلاٌلاق” gibi rivayet kalıpları mevcuttur. A’râf Sûresi’nde ez-Zemahşerî’nin naklettiği şu rivayeti örnek gösterebiliriz. ez-Zemahşerî, A’râf Sûresideki; “ٌ لايِبَسٌ ْمِهيِدْهَيٌلاَوٌ ْمُهُمِّلَكُيٌلاٌُهَّنَأٌا ْوَرَيٌ ْمَلَأٌ راوُخٌُهَلٌ ادَسَجٌ لا ْجِعٌ ْمِهِّيِلُحٌ ْنِمٌِهِدْعَبٌ ْنِمٌىسوُمٌ ُمْوَقٌ َذَخَّتاَو

ٌَنيِمِلاظٌاوُناكَوٌُهوُذَخَّتا” “Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilâh) edindiler de zalim kimseler oldular.”455 ayetin “ راو ُخ” kelimesini “رقبلا توص/ineğin sesi”

şeklinde açıklamaktadır. Bu açıklamaya Hasan Basri’nin tefsirini istişhad olarak göstermektedir. “ٌ،رحبلاٌعطقٌمويٌملاسلاٌهيلعٌليربجٌسرفٌرثأٌنمٌبارتٌنمٌةضبقٌضبقٌيرماسلاٌ نإٌ:نسحلاٌلاق .راوخٌ هلٌ لاجعٌ ناكفٌ ،لجعلاٌ يفٌ يفٌ هفذقف” “Hasan (ra) dedi ki: “(Musa’nın kavmine buzağı heykelini yapan) Samirî denizin yarıldığı zaman Cebrail (as)’ın atının izindeki topraktan

453 Yâsîn 36/58.

454 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/22.

455 el-A’râf 7/148.

126

bir avuç aldı ve onu yaptığı buzağının ağzına attı. Böylece ses (inek sesi) çıkaran buzağı oldu.”456

Tebe-i tabiin ve tefsir rivayet kalıpları ise “جاجزلاٌلاق”, “يبلكلاٌلاق”, “يدقاولاٌلاق”, “ٌلاق ةنييعٌ نبٌ نايفس”, “قاحسإٌىبأٌ نباٌ لاق”, “لتاقمٌ لاق” şekillerindeki gibi kalıplardan oluşmaktadır.

Örneğin; “ٌ ْدَقَوٌا قَحٌى بَرٌاَهَلٌَعَجٌ ْدَقٌ ُلْبَقٌ ْنِمٌ َیاَيْءُرٌ ُليوْاَتٌاَذـٰهٌِتَبَاٌاَيٌ َلاَقَوٌا دَّجُسٌُهَلٌاوُّرَخَوٌِشْرَعْلاٌىَلَعٌِهْيَوَبَاٌَعَفَرَو ىنَجَر ْخَاٌْذِاٌىبٌ َنَسْحَا

ٌ فيطَلٌى بَرٌ َّنِاٌىتَوْخِاٌ َنْيَبَوٌىنْيَبٌ ُناَطْيَّشلاٌَغَزَنٌ ْنَاٌِدْعَبٌ ْنِمٌِوْدَبْلاٌ َنِمٌْمُكِبٌَءاَجَوٌِنْجِّسلاٌ َنِمٌ

ٌُءاَشَيٌاَمِلٌ

ٌُميكَحْلاٌ ُميلَعْلاٌ َوُهٌ ُهَّنِا” “Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur.

Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”457 ayetinin anne baba kısmında şöyle bir rivayet nakletmektedir. ٌنباٌلاق ىيحتٌه مأٌتناكٌ:قاحسإٌىبأ “İbni Ebi İshak; “Yûsuf ’un annesi (bu olay esnasında) yaşıyordu.”

demektedir.”458

2.1.1.2.2. ةياور Mastarı Ve Türevleriyle Rivayet

Bu rivayet kalıpları başında “ةياور” mastarının mazi malum ve meçhul olarak “يور”

ve muzari malum ve meçhul olarak “يوري” kalıpları gelmektedir.

456 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 13/89; el-Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, 7/303; es-Semerkandî, Bahrû’l-Ulûm, 2/409; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/154.

457 Yûsuf 12/100.

458 el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 2/515; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/485.

127

2.1.1.2.2.1. ةياور Mastarı ve Diğer Kelimelerle İfade Edilen Rivayetler

Merfu‘ rivayet olarak "ةشئاعٌ ةياور”, “ةياور ليلدب”, kalıbının dışında kullanıldığı görülmemiştir.

“ٌْرِّهَطَفٌ َكَبايِثَوٌٌٌ ْرِّبَكَفٌ َكَّبَرَوٌٌٌ ْرِذْنَأَفٌ ْمُقٌٌٌ ُرِّثَّدُمْلاٌاَهُّيَأٌاي” “Ey örtünüp bürünen (Peygamber!) Kalk ve (insanları) uyar. Rabbinin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut.”459 Bu ayetler çerçevesinde Cebrail’in görülmesi meselesiyle ilgili bu kalıptan bir rivayetten bahsetmektedir. “ٌكلملاٌىنعيٌ-ضرلْاوٌءامسلاٌنيبٌشرعٌىلعٌدعاقٌهبٌاذإفٌىقوفٌترظنف«ٌ:ةشئاعٌةياورٌيفو

هادانٌ يذلا

ٌ :لاقوٌ ليربجٌ لزنفٌ ،ينورثدٌ ينورثدٌ :تلقفٌ ةجيدخٌ ىلإٌ تعجروٌ تبعرف

« رثدملاٌ اهيأٌ اي

» ” “Aişe

Rivayeti: “üst tarafıma baktığımda birde ne göreyim! Bana seslenen melek yer ve gök arasında bir taht üzerinde oturmaktadır. Korktum ve Hatice’nin yanına döndüm ve ona;

beni örtün, beni örtün, dedim. Akabinde Cebrail inerek; Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)...” dedi.460

Mevkûf rivayet kalıpları “ثيدح”, “ريسفت”, şeklinde verilmektedir. “ٌامٌىلِإٌ َكْيَنْيَعٌ َّنَّدُمَتٌلا لاَوٌ ْمُهْنِمٌ اجاوْزَأٌ ِهِبٌ انْعَّتَم

ٌَنيِنِمْؤُمْلِلٌ َكَحانَجٌ ْضِفْخاَوٌ ْمِهْيَلَعٌ ْنَزْحَتٌ ” “Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve mü’minlere alçak gönüllü ol.”461 ayetin tefsiri sırasında sunulan rivayet, zenginliğin Kur’ân olduğunu462 göstermek için istişhad edilmektedir. “ٌ،ىتوأٌاممٌلضفأٌايندلاٌنمٌىتوأٌ ادحأٌنأٌىأرفٌنآرقلاٌىتوأٌنم«ٌركبٌىبأٌثيدحو

459 el-Müddessir 74/1-4.

460 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 24/384; et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 13/8; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 10/68; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/632.

461 el-Hicr 15/88.

462 Çünkü bu rivayet, ،نآرقلابٌ نغتيٌ ملٌ نمٌ انمٌ سيل«ٌ ثيدحلاٌ هنمو “Kur’an’la kendini Zengin saymayan/onunla yetinmeyen bizden değildir.” Merfu rivayetin akabinde söylenmiş bir rivayettir. İbn Ebî Şeybe, el-Muṣannef, 2/257; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/565.

128

ٌ اريغصٌمظعوٌ اميظعٌرغصٌدقف” “Hz. Ebubekir’in (ra) hadisi: “Kendisine Kur’an verilen kimse, dünyalığın verildiği kimseninkini kendisine verilenden daha üstün olduğunu gördüğünde, büyüğü küçültmüş, küçüğü de büyütüştür.”463

Bahsedilmiş olanların dışında diğer rivayet kalıpları bulunamamıştır.

2.1.1.2.2.1.1. يوري/ يور Fiiliyle Rivayet

Merfu‘ rivayet olarak “ىور”, “ىورٌ امو”, “ىورٌ امل”, “ىورٌ دقو" gibi kalıplar yer almaktadır. Bunlar en çok kullanılan kalıp türlerinden olduğu söylenebilir. “ٌ ْنِمٌِ َلََمْلاٌىَلِإٌَرَتٌْمَلَأ

ٌ ْلَهٌ َلاقٌِ َّاللٌَّ ِليِبَسٌيِفٌ ْلِتاقُنٌ اكِلَمٌانَلٌ ْثَعْباٌُمُهَلٌ ٍّيِبَنِلٌاوُلاقٌْذِإٌىسوُمٌِدْعَبٌ ْنِمٌ َليِئارْسِإٌيِنَب

ٌَبِتُكٌ ْنِإٌ ْمُتْيَسَع

ٌَّلاَأٌ ُلاتِقْلاٌُمُكْيَلَعٌ

ٌ َبِتُكٌاَّمَلَفٌانِئانْبَأَوٌانِرايِدٌ ْنِمٌانْجِرْخُأٌْدَقَوٌِ َّاللٌَّ ِليِبَسٌيِفٌ َلِتاقُنٌَّلاَأٌانَلٌامَوٌاوُلاقٌاوُلِتاقُت

ٌُ َّاللََّوٌ ْمُهْنِمٌ لايِلَقٌَّلاِإٌاْوَّلَوَتٌ ُلاتِقْلاٌُمِهْيَلَع

ٌَنيِمِلاَّظلاِبٌ ميِلَع” “Mûsâ’dan sonra İsrailoğullar'ının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım, demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım, diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.”464 Bu ayette peygamberin yönetici atamasıyla ilgili kısmı peygamberin hayata dair verdiği önemli bir tavsiyeyi bu kalıpla sunulan rivayetle şu şekilde ifade edilmektedir.

463 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 17/141; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 5/34; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/565.

464 el-Bakara 2/246.

129

“مهيلعٌ اريمأٌمهدحأٌاولعجيٌنأٌاورفاسٌاذإٌسانلاٌرمأٌهنأٌىورو” “Rivayet edildi ki; O, ( peygamber sav) insanlar yolculuğa çıktıklarında içlerinden birini kendilerine emir etmelerini emretti”465

Mevkûf rivayetler ise “ىور” , “ىورٌامو”, “ىورٌامل”, “ىورٌدقو", “يوريو ”, “يوريٌامو”,

“يوريٌ امكٌ و” ve “هاورٌ امب”, “تورٌ دقٌ و”, “ىورٌ امك” gibi rivayet kalıplarından oluşmaktadır.

“ٌ ميِلَأٌ باَذَعٌ َنيِرِفاَكْلِلَوٌاوُعَمْساَوٌاَنْرُظْناٌاوُلوُقَوٌاَنِعاَرٌاوُلوُقَتٌ َلاٌاوُنَمآٌ َنيِذَّلاٌاَهُّيَأاَي” “Ey iman edenler! Râ’inâ (bizi gözet) demeyin, unzurnâ (bize bak) deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır.”466 ayetin sebebi nüzulünde aktarılan rivayette olduğu gibi ki, Yahudilerin dilinde küfür anlamına gelen kelimenin terk edilerek yerine başka bir kelime söylenmesi emredilmesine rağmen Yahudiler zaman zaman peygambere hakaret içeren bu kelimeyi söylediklerinde Sa’d b. Muaz onlara sert bir şekilde tepkide göstermiştir: “ٌنبٌدعسٌنأٌىورو

ٌلجرٌنمٌاهتعمسٌنئلٌهديبٌيسفنٌيذلاوٌ، َّاللٌَّةنعلٌمكيلعٌ، َّاللٌَّءادعأٌايٌ:لاقفٌمهنمٌاهعمسٌذاعم

ٌىلصٌ َّاللٌَّلوسرلٌاهلوقيٌمكنم

.تلزنفٌ اهنولوقتٌ متسلٌ وأٌ :اولاقفٌ .هقنعٌ نبرضلٌْ ملسوٌ هيلعٌ َّاللَّ” “Sa’d b. Muaz’ bu kelimeyi onlardan işitince şöyle dediği rivayet edildi: Ey Allah’ın düşmanları! Canım elinde olana ant olsun ki, sizden birinizden bu kelimeyi Allah’ın Resûlü hakkında söylediğini işitirsem onun mutlaka boynunu uçururum. Onlar siz de bunu söylemiyor musunuz” demeleri üzerine bu ayet nazil oldu.”467

Maktu‘ rivayet kalıpları “ىور”, “يوريٌ امو”, “يوريو ”, “اوورٌ و”, “يوريٌ امل” gibi rivayet kalıpları görülmektedir. “ٌِهْيَدَيٌ َنْيَبٌاَمِلٌا قِّدَصُمٌِ َّاللٌَّ ِنْذِإِبٌ َكِبْلَقٌىَلَعٌُهَلَّزَنٌُهَّنِإَفٌ َليِرْبِجِلٌا وُدَعٌ َناَكٌ ْنَمٌ ْلُق

ٌَنيِنِمْؤُمْلِلٌ ىَرْشُبَوٌ ى دُهَو” “De ki: Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde

465 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/287.

466 el-Bakara 2/104.

467 Mukātil b. Süleymân, et-Tefsîrü’l-kebîr, 1/128; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 1/152; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/174.

130

verici olarak senin kalbine indirmiştir.”468 Bu ayetin izahında verilen rivayetin bir maktu‘

rivayet olduğu Taberî, Sa’lebî ve Bağavî’den469 anlaşılmaktadır: “ٌ َّاللٌَّىضرٌرمعلٌناكٌهنأٌىورو

ٌ،كانببحأٌدقٌ،رمعٌايٌاولاقفٌ،مهملاكٌعمسيوٌمهيلإٌسلجيٌناكفٌ،دوهيلاٌسرادمٌىلعٌه رممٌناكوٌ،ةنيدملاٌىلعأبٌضرأٌهنع

ٌرمأٌيفٌةريصبٌدادزلٌْمكيلعٌلخدأٌامنإوٌ،ىنيدٌيفٌكاشٌىنلٌْمكلأسأٌلاوٌ،مكبحلٌمكئيجأٌامٌ َّاللَّوٌ:لاقفٌكيفٌعمطنلٌانإو

ٌَّاللٌَّىلصٌدمحم

ٌ،انرارسأٌىلعٌ ادمحمٌعلطيٌان ودعٌكاذٌ:اولاقفٌليربجٌنعٌمهلأسٌمثٌ،مكباتكٌيفٌهراثآٌىرأوٌ،ملسوٌهيلعٌ

ٌ:اولاقٌىلاعتٌ َّاللٌَّنمٌامهتلزنمٌاموٌٌ:مهلٌلاقفٌ.ملاسلاوٌبصخلابٌءيجيٌليئاكيمٌ نإوٌ،باذعوٌفسخٌلكٌبحاصٌوهو كيموٌٌ.هراسيٌنعٌليئاكيموٌ،هنيميٌنعٌليربجٌ،ةلزنمٌبرقأ

ٌامهٌامفٌنولوقتٌامكٌاناكٌنئلٌ:رمعٌلاقفٌ.ليربجلٌ ودعٌليئا

ٌعجرٌمثٌ. َّللهٌ ا ودعٌناكٌامهلٌ اودعٌناكٌنموٌ،رخلآلٌ اودعٌناكٌامهدحلٌْ اودعٌناكٌنموٌ،ريمحلاٌنمٌرفكأٌمتنلْوٌ،ني ودعب .رمعٌايٌكبرٌكقفاوٌدقلٌ:ملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌيبنلاٌلاقفٌ،يحولابٌهقبسٌدقٌليربجٌدجوفٌرمع

ٌ

ٌيفٌىنتيأرٌدقلٌ:رمعٌلاقف

رجحلاٌنمٌبلصأٌكلذٌدعبٌ َّاللٌَّنيد” “Rivayet edildi ki; “Hz. Ömer’in (ra) Medine’nin üst kısmında, gidiş geliş yolu Yahudilerin dersliklerinin üzerinde olan bir arazisi vardı. Bazen onlarla oturur onların müzakerelerini dinlerdi. Bir defasında “Ya Ömer seni seviyoruz ve senden ümitliyiz.” dediler. Ömer’de onlara “vallahi sizin beni sevmeniz veya dinimden şüphe edip sizlere soru sormak için gelmedim. Fakat sizin içinize gelmem odur ki Muhammed (sav)’in olayı hakkında basiretim artsın! Zira onun izini sizin kitaplarınızda görüyorum” dedi.

Sonra onlara Cebrail (as) hakkında soru sordu. Onlar dediler ki, “o, bizim düşmanımızdır, bizim sırlarımızı Muhammed (as)’a götürüyor, o, bütün azap ve yere batırma işlerinin sahibidir. Mikail(as) ise bereketin ve güvenin getiricisidir. Ömer de onlara “bu iki meleğin Allah katındaki konumu nedir?” diye sorar. “Onlarda en yakın konumdalar; Cebrail, sağında, Mikail de solundadır. Mikail, Cebrail’in düşmanıdır.” derler. Ömer de onlara

“Eğer dediğiniz gibiyse bu ikisi birbirlerine ne diye düşmanlık etsinler?! Sizler eşeklerden daha nankörsünüz.” Dedi ve devam etti: “kim onlardan birine düşmanlık ederse diğerine

468 Bakara 2/97.

469 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 2/384; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 1/289; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 1/145.

131

de düşmanlık etmiş olur. Her kim ikisine düşman olursa Allah’a düşmanlık etmiş olur.”

Ömer geri geldiğinde Cebrail’in vahiy yetiştirdiğini buldu. Bunun üzerine Rasûlullah “Ya Ömer! Allah sana muvafakat etti.” dedi. Bunun üzerine Ömer; “bundan böyle Allah’ın dini konusunda kendimi kayadan daha sert görüyorum” der.”470

Tebe-i tabiin tefsir rivayetlerine gelince onlarda da “ىور”, “ىورٌدقو”, “يوريو ”, “ٌامل يوري” gibi kalıplar gözükmektedir. “ٌ َلاَقٌِهيِخَأٌَةَءْوَسٌيِراَوُيٌ َفْيَكٌُهَيِرُيِلٌِضْرَ ْلْاٌيِفٌ ُثَحْبَيٌا باَرُغٌُ َّاللٌَّ َثَعَبَف

ٌ ِباَرُغْلاٌ اَذَهٌ َلْثِمٌ َنوُكَأٌ ْنَأٌ ُتْزَجَعَأٌ اَتَلْيَواَي

ٌَنيِمِداَّنلاٌ َنِمٌ َحَبْصَأَفٌ يِخَأٌ َةَءْوَسٌ َيِراَوُأَف ” “Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. “Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.”471ayetiyle ilgili bu kalıpla nakledilen rivayetlerden biri de Âdem (as)’ın Kâbil cinayetini472 bilmesiyle ilgilidir. “ٌىوريو

ٌلايكوٌهيلعٌتنكٌامٌ:لاقفٌهيخأٌنعٌمدآٌهلأسفٌضيبأٌناكوٌهدسجٌ دوساٌهلتقٌاملٌهنأ

.كدسجٌ دوساٌكلذلوٌهتلتقٌلبٌلاقف ”

“Rivayet edilir ki; Kabil’in teni bembeyazdı, kardeşini öldürünce simsiyah oldu.” Âdem (as) kardeşi hakkında sorunca; “ben onun bekçisi miyim.” diye cevap verdiğinde Âdem (as); “belki sen onu öldürdün ve bunun için tenin simsiyah kesildi” dedi.”473

470 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 2/384; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 1/239; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 2/145; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/169.

471 el-Mâide 5/31.

472 es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 4/52; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 2/41.

473 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/613.

132

2.1.1.2.3. Diğer Fiil Kalıplarıyla Rivayet

Merfu‘ rivayet olarak en fazla kullanılan kalıplar “ىور” fiili olsa da “لئس”, “ىرت لاأ”,

“ناكو”, “راشأ” fiilleriyle de rivayetler az da olsa bulunmaktadır. Kıyâmet Sûresindeki ٌ لا

ٌ ِهِبٌ ْكِّرَحُت

ٌِهِبٌ َلَجْعَتِلٌ َكَناسِل “(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.”474 ayetiyle ilgili rivayet şöyledir. “ٌعزانٌىحولاٌنقلٌاذإٌملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌاللٌَّلوسرٌناكو

مٌتلفتيٌنأٌنمٌافوخوٌظفحلاٌىلإٌةعراسمٌ،اهمتيٌنأٌىلإٌربصيٌملوٌ،ةءارقلاٌليربج

ٌهيلإٌايقلمٌهلٌتصنتسيٌنأبٌرمأفٌ،هن

.هيفٌ خسريٌ نأٌ ىلإٌ ةساردلابٌ هيفقيٌ مثٌ ،هيحوٌ هيلإٌ ىضقيٌ ىتحٌ ،هعمسوٌ هبلقب” “Rasûlullah (sav)’e vahiy öğretildiği zaman Cebrail’le birlikte okuma çekişmesi yapar, acele ezberlemek için Cebrail’in bitirmesine sabredemezdi. Vahiyden bir şeylerin kaçmasından/kaybolmasından korkardı. Vahyi kulaktan ve gönülden dinlemesi için susması emredildi ki vahiy gerçekleşsin. Sonra da kökleşinceye kadar öğretimi/okumayı takip etsin.”475

Mevkûf, maktu‘ ve tebe-i tabiin tefsir rivayetlerinde az da olsa aşağıda verilen örneklerde olduğu gibi kalıplar görülmektedir;

Mevkûf rivayet “ءاجٌ و”, “نهرٌ دقٌ و”, “لئس”, “ناكو”, “تلئسٌ و”, “بٌ رمٌ و”, “تعمسٌ و”,

“ثدح” ve “ركذ” gibi kalıplarla rivayet edilmektedir. “ٌ ْنَأٌ حاَنُجٌ ْمُكْيَلَعٌ َسْيَلَفٌ ِضْرَ ْلْاٌيِفٌ ْمُتْبَرَضٌاَذِإَو

ٌِبُمٌ ا وُدَعٌ ْمُكَلٌ اوُناَكٌ َنيِرِفاَكْلاٌ َّنِإٌ اوُرَفَكٌ َنيِذَّلاٌ ُمُكَنِتْفَيٌ ْنَأٌ ْمُتْفِخٌ ْنِإٌ ِة َلاَّصلاٌ َنِمٌ اوُرُصْقَت

ا ني ” “Yeryüzünde sefere

çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.”476 Bu ayette geçen “ ْنَأ ِاوُرُصْقَت/kısaltmanızdan” kısmını kısa tutmak olduğun bir rivayetle istişhad etmektedir. ٌءاجو

474 el-Kıyâmet 75/15.

475 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/648.

476 en-Nisa 4/101.

133

اهريصقتٌىنعمبٌةبطخلاٌراصقإٌثيدحلاٌيف “Hadiste “hutbenin kısalığı yani onun kısa okunmasıdır.”

şeklinde gelmiştir.”477

Maktu‘ rivayette “لئسٌدقلو”, “لئس”, “ناكٌو”, “يكحي” gibi kalıplar görülmektedir. “ٌ ْذِإ

ٌ َّرَقَتٌ ْيَكٌ َكِّمُأٌىلِإٌ َكانْعَجَرَفٌُهُلُفْكَيٌ ْنَمٌىلَعٌ ْمُكُّلُدَأٌ ْلَهٌ ُلوُقَتَفٌ َكُتْخُأٌيِشْمَت

ٌِّمَغْلاٌ َنِمٌ َكانْيَّجَنَفٌ اسْفَنٌ َتْلَتَقَوٌ َنَزْحَتٌلاَوٌاهُنْيَع

ىسوُمٌايٌٍرَدَقٌىلَعٌ َتْئِجٌَّمُثٌ َنَيْدَمٌ ِلْهَأٌيِفٌ َنيِنِسٌ َتْثِبَلَفٌ انوُتُفٌ َكاَّنَتَفَو” “Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. “Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!”478 ez-Zemahşerî, bu ayette geçen “ َكاهنَتَفَو ًانوُتُف” cümlesinin ne anlama geldiğini bir rivayetle izah etmeye çalışmaktadır. “ٌنبٌديعسٌلأس

ٌاللٌَّىضرٌسابعٌنباٌريبج

ٌنباٌايٌةنتفٌهذهفٌ،نادلولاٌهيفٌلتقيٌناكٌماعٌيفٌدلوٌ:ةنحمٌدعبٌةنحمٌنمٌكانصلخٌ:لاقفٌ،هنع

ٌةليلٌيفٌهمنغٌتق رفتوٌقيرطلاٌ لضوٌ.نينسٌرشعٌهسفنٌرجأوٌ.ايطبقٌلتقوٌ.هلتقبٌنوعرفٌ مهوٌ.رحبلاٌيفٌه مأٌهتقلأوٌ.ريبج .ريبجٌنباٌايٌةنتفٌهذهفٌ:ةدحاوٌلكٌدنعٌلوقيٌناكوٌ،ةملظم” “Said b. Cübeyr İbni Abbas’a (ra) ” ( َكاهنَتَفَو ًانوُتُف) sorduğunda o, “Seni bir sıkıntıdan bir sıkıntıya girmişken kurtardık demektir” dedi;

“çünkü çocukların öldürüldüğü gün doğdu, bu bir sıkıntıdır Ey İbni Cübeyr! Annesi onu denize bıraktı, firavun onu öldürmeye yeltendi, o bir Kıpti’yi öldürdü, kendisini on yıl kiraladı, yolunu kaybetti de karanlık gecede koyunlarını darmadağın eyledi,” bunları her bir saydığında İbni Abbas “bu bir fitnedir Ya İbni Cübeyr!” diye tekrarlıyordu.”479

477 el-Bezzâr, el-Baḥrü’z-Zeḫḫâr, 4/257; Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, 1/426; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/547.

478 Tâhâ 40/40.

479 el-Mâverdî, en-Nüket ve’l-ʿUyûn, 3/403; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 3/262; ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 3/62.

134

Tebe-i Tabiin tefsir rivayetlerinde de “يكح”, “لئس”, “ثدح”, “ناك”, “ركذ” ve “يكحي”

gibi kalıplar kullanılmıştır. “ا بيِسَحٌ ٍءْيَشٌ ِّلُكٌىَلَعٌ َناَكٌَ َّاللٌَّ َّنِإٌاَهوُّدُرٌ ْوَأٌاَهْنِمٌ َنَس ْحَأِبٌاوُّيَحَفٌٍةَّيِحَتِبٌ ْمُتيِّيُحٌاَذِإَو”

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin.

Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”480 Bu ayetin izahı doğrultusunda selama cevap vermenin ve almanın hükmü, durumu üzerinde fıkhi tartışma yaparken Tahavi’den bu kalıplardan biriyle rivayet etmektedir. “ٌىلعٌملاسلاٌ درٌبحتسملاٌنأٌ:يواحطلاٌركذو .ةراهط” “Tahâvî dedi ki, selama karşılık verirken temiz/yani abdestli olmak müstehaptır.”481