• Sonuç bulunamadı

Kalıpsız Rivayetler

B) ez-Zemahşerî’nin İlmi Kişiliği

I. BÖLÜM

2. RİVAYETLERİN NAKİL BİÇİMİ VE DEĞERİ

2.1. ZEMAHŞERÎ’NİN RİVAYETLERİ NAKLETME BİÇİMİ

2.1.1. Zemahşerî Tefsirinde Rivayet Kalıpları

2.1.1.4. Kalıpsız Rivayetler

142

“ٌ لاَمَعٌ ُنَسْحَأٌ ْمُكُّيَأ” kısmına geldiğinde “Hanginiz akılca temiz/güzel, Allah’ın yasaklarından kaçınan/korkan ve Yüce Allah’a itaata koşandır” buyurdular.”511

143

Burada ki küçük işaret daha önce sarih bir rivayetten ٌملوٌتامٌنم«ٌ:ملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌ َّاللٌَّلوسرٌلاق رصنٌ وأٌايدوهيٌ ءاشٌنإٌ تميلفٌجحي

اينا

» “Rasûlullah buyurdu ki; “Hac yapmadan ölen kimse ister

Yahudilik, ister Hristiyanlık üzere ölsün” tehditkâr bir üslupla gelen rivayetin akabinde söylenmiş olmasıdır. هوحنو kelimesinde az da olsa bir iz bulunsa da Merfu‘ rivayet olduğunu söylememiz için yeterli değildir. Ancak yapısı itibariyle rivayete benzemektedir.

Kaynaklara513 baktığımızda rivayet olduğu ortaya çıkmaktadır.

Herhangi bir kalıp kullanılmayıp yapısı itibariyle rivayet olduğu belli olanlar da mevcuttur. “ٌ ارْسُعٌيِرْمَأٌ ْنِمٌيِنْقِهْرُتٌلاَوٌ ُتيِسَنٌامِبٌيِنْذِخاؤُتٌلاٌ َلا ” “Musa: Unuttuğum şeyden dolayı ق beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.”514 Musa (as) ile Allah’ın bilge kulu arasında yapılan konuşma esnasında geçen ُتيِسَن امِب kelimesinin terk manasında mı yoksa unutmadığı halde unutma izlenimi verme anlamında mı kullanıldığı ile ilgili yapılan tartışma esnasında şu rivayeti aktarmaktadır. “.ميقسٌىنإوٌ،ىتخأٌهذهٌ:ميهاربإٌلوقك” “İbrahim’in (eşi için) “bu benim kız kardeşim, (bayrama katılmamak için de) ben hastayım” sözü gibidir”515 bu ifadenin bir Merfu‘ rivayet olduğunu ifade eden her hangi bir kalıp bulunmamaktadır. Ancak yapısı ve meşhur olması itibariyle bir Merfu‘ rivayet olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca diğer kaynaklarda516 bunun sahih Merfu‘ bir rivayet olduğu teyit edilmektedir.

513 »ا راَهِجٌ َرَفَكٌ ْدَقَفٌ ا دِّمَعَتُمٌ َة َلاَّصلاٌ َكَرَتٌ ْنَم«ٌ :َمَّلَسَوٌ ِهْيَلَعٌ ُاللٌَّ ىَّلَصٌ ِ َّاللٌَّ ُلوُسَرٌ َلاَقٌ :َلاَقٌ ٍكِلاَمٌ ِنْبٌ ِسَنَأٌ ْنَع et-Taberanî, Mu’cemü’l'-Evset, 3/343.

514 el-Kehf 18/73.

515 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/707.

516 “ٌاللٌَّيفٌنهلكٌثلاثٌيفٌلاإٌطقٌءيشٌيفٌميهاربإٌبذكيٌْمَلٌ:َمَّلَسَوٌِهْيَلَعٌُاللٌَّىَّلَصٌِ َّاللٌَُّلوُسَرٌ:َلاَقٌ:َلاَقٌَةَرْيَرُهٌيِبَأٌ ْنَع

ٌ،ا ميقسٌنكيٌملوٌ ميِقَسٌيِّنِإٌ:هلوق

اَذَهٌ ْمُهُريِبَكٌُهَلَعَفٌ ْلَبٌ:هلوقٌ:يتخأٌ:ةراسلٌهلوقو ” Mukātil b. Süleymân, et-Tefsîrü’l-kebîr, 3/269; Buharî, “Ehâdisü’l-Enbiyâ”, 10 (No. 3358): Mekkî b. Ebû Tâlib, el-Hidâye ilâ Bulûġi’n-Nihâye, 8/2456.

144

Bazı rivayetler vardır ki, bunlar ne meşhur olduğu için tanınan bir rivayettir, ne de rivayet oldukları yapısından anlaşılmaktadır. Onların rivayet oldukları ancak diğer kaynaklarda yer alması durumunda anlamamız mümkün olabilmektedir. Örneğin; “ٌ يِفَو

ٌَنوُدَعوُتٌ امَوٌ ْمُكُقْزِرٌ ِءامَّسلا” “Semada da rızkınız ve size va’d edilen başka şeyler vardır.”517 ayetinde geçen َنوُدَعوُت امَو kelimesini Cennet” diye tefsir etmiş ve akabinde “ٌىلعٌيهٌ:ةنجلا

امسلاٌ رهظ

شرعلاٌ تحتٌ ةعباسلاٌ ء ” ٌ (ٌَنوُدَعوُتٌ امَو) “O (Cennet), yedi kat semanın üzerinde arşın altındadır.”518 Bu ifade ez-Zemahşerî’nin kendi bilgi ve birikimine dayanarak söylediği, şahsına ait görüşü gibi görülmektedir. Oysa bunu es-Sa‘lebî ; “ٌىلصٌيبنلاٌنعٌبزاعٌنبٌءاربلاٌنع شرعلاٌتحتٌةعباسلاٌءامسلاٌيفٌنييلعٌ:لاقٌملسوٌهيلعٌاللَّ” “Bera b. Azib peygamberden rivayet etmiştir:

“İlliyyin (yani Cennet) yedi kat semanın üzerinde arşın altındadır.”519 şeklinde Merfu‘

rivayet olarak aktarmaktadır. Böylece bilinmeyen rivayet safında yerini almış bulunmaktadır.

ez-Zemahşerî’nin mevkûf rivayet olarakta birçok rivayeti kalıpsız kullandığı görülmektedir. Rivayetin yapısından bir rivayet olduğu anlaşılanlara ise şu örnek verilebilir.

ٌُهاَّيِإٌَّلاِإٌاوُدُبْعَتٌَّلاَأٌَكُّبَرٌىضَقَو لاَوٌ ٍّفُأٌامُهَلٌْلُقَتٌلاَفٌامُهلاِكٌْوَأٌامُهُدَحَأٌَرَبِكْلاٌَكَدْنِعٌ َّنَغُلْبَيٌاَّمِإٌ اناسْحِإٌِنْيَدِلاوْلاِبَو ”ٌ

ٌ اميِرَكٌ لاْوَقٌ امُهَلٌ ْلُقَوٌ امُهْرَهْنَت” “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara” “öf!” bile deme; “onları azarlama;

onlara tatlı ve güzel söz söyle.”520 ayetini açıklanırken Cabir b. Abdullah’ın rivayeti kimliği belirsiz bir şekilde konunun akışında şu şekilde aktarılır: “ٌذخأيٌهنأوٌهابأٌاللٌَّلوسرٌىلإٌلجرٌاكشو

517 ez-Zâriyât 51/22.

518 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 4/ 391.

519 es-Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 10/154; el- el-Vâhidî, el-Vasîṭ, 4/ 447; 5/ 223.

520 el-İsrâ 17/23.

145

عنمأٌلاٌتنكفٌ، ىنغٌانأوٌ اريقفوٌ،ىوقٌانأوٌ افيعضٌناكٌهنإٌ:لاقفٌهلأسفٌ،اصعٌىلعٌأكوتيٌخيشٌاذإفٌهبٌاعدفٌ،هلام

ٌنمٌ ائيشٌه

ٌ:لاقوٌملسوٌهيلعٌاللٌَّىلصٌاللٌَّلوسرٌىكبفٌ،هلامبٌ ىلعٌلخبيوٌ، ىنغٌوهوٌريقفٌانأوٌ،ىوقٌوهوٌفيعضٌانأٌمويلاوٌ،ىلام كيبلٌْ كلاموٌ تنأٌ ،كيبلٌْ كلاموٌ تنأ:دلوللٌ لاقٌ مثٌ ،ىكبٌ لاإٌ اذهٌ عمسيٌ ردمٌ لاوٌ رجحٌ نمٌ ام” “Adamın biri Rasûlullah’a (sav) gelerek babasının malını aldığını şikâyet eder. Bunun üzerine adamın babası çağrılır. Birde ne görsün bastona dayanarak yürüyebilen bir ihtiyar!

Peygamberimiz meseleyi ona sorduğunda o da der ki; “(Ya Rasûlallah!) o (oğlum) güçsüzken ben güçlü, o fakirken ben zengindim. Ondan hiçbir malımı esirgemedim. Bugün o, güçlü, ben güçsüzüm; o zengin ben fakirim. Bana malından vermeyerek cimrilik yapıyor.” Bunun üzerine peygamberimiz gözyaşlarını tutamayarak şöyle dedi: “bu durumu hangi taş ve hangi toprak işitse ağlardı. Bu sözden sonra çocuğa dönerek devamla iki kez tekrarlayarak şöyle dedi: “git! Sende, malında babanınsın!”521 Diğer kaynaklarda522 anlatılan bu hadisenin Cabir b. Abdullah’tan rivayet edildiğini görmekteyiz. Oysa ez-Zemahşerî bu hadiseyi rivayet ederken sanki kendisi olayı görmüş gibi anlatarak rivayet olduğunu belirtmemiştir.

Bu türden mevkûf rivayetler de vardır. “ٌ ريِبَكٌِهيِفٌ لاتِقٌ ْلُقٌِهيِفٌ ٍلاتِقٌ ِمارَحْلاٌ ِرْهَّشلاٌ ِنَعٌ َكَنوُلَئْسَي

ٌْفُكَوٌِ َّاللٌَّ ِليِبَسٌ ْنَعٌٌّدَصَو لاَوٌ ِلْتَقْلاٌ َنِمٌ ُرَبْكَأٌُةَنْتِفْلاَوٌِ َّاللٌََّدْنِعٌ ُرَبْكَأٌُهْنِمٌِهِلْهَأٌ ُجارْخِإَوٌ ِمارَحْلاٌِدِجْسَمْلاَوٌِهِبٌ ر

ٌْمُكَنوُلِتاقُيٌ َنوُلازَيٌ

ٌَوٌ ْتُمَيَفٌِهِنيِدٌ ْنَعٌْمُكْنِمٌْدِدَتْرَيٌ ْنَمَوٌاوُعاطَتْساٌِنِإٌْمُكِنيِدٌ ْنَعٌْمُكوُّدُرَيٌىَّتَح

ٌِةَرِخ ْلآاَوٌايْنُّدلاٌيِفٌْمُهُلامْعَأٌ ْتَطِبَحٌَكِئلوُأَفٌ رِفاكٌَوُه

ٌَنوُدِلاخٌاهيِفٌ ْمُهٌِراَّنلاٌ ُباحْصَأٌ َكِئلوُأَو” “Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar.” De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler,

521 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/633.

522 Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Muṣannef fi’l-ḥadîs̱ , 9/130; İbn Mâce, “Ticaret”, 64 (No.

2291); et-Tahâvî, Şerhü Müşkili’l-Âsâr, 4/ 277.

146

sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.”523 anlaşılan şu ki; ez-Zemahşerî bu ayetin izahında yapısı itibariyle rivayet olduğu anlaşılan bir rivayet aktarmaktadır: “ٌردبٌلاتقٌلبقٌةرخلآاٌىدامجٌيفٌةيرسٌىلعٌشحجٌنبٌ َّاللٌَّدبعٌملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌ َّاللٌَّلوسرٌثعب

ٌاهيفوٌريعلاٌاوقاتساوٌنينثاٌاورسأوٌهولتقفٌ،هعمٌةثلاثوٌيمرضحلاٌ َّاللٌَّدبعٌنبٌورمعٌاهيفٌشيرقلٌ اريعٌدصرتيلٌنيرهشب راجتٌنم

ٌرهشلاٌدمحمٌلحتساٌدقٌ:شيرقٌتلاقفٌ،ةرخلآاٌىدامجٌنمٌهنونظيٌمهوٌبجرٌنمٌمويٌلوأٌكلذٌناكوٌ،فئاطلاٌة

ٌكلذٌمظعوٌ،ريعلاٌملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌ َّاللٌَّلوسرٌفقوفٌمهشياعمٌىلإٌسانلاٌهيفٌ رعذبيوٌفئاخلاٌهيفٌنمأيٌارهشٌمارحلا

ٌ،انتبوتٌلزنتٌىتحٌحربنٌامٌ:اولاقوٌةيرسلاٌباحصأٌىلع

ٌنباٌنعوٌ،ىراسلْاوٌريعلاٌملسوٌهيلعٌ َّاللٌَّىلصٌ َّاللٌَّلوسرٌ درو

.ةمينغلاٌ ملسوٌ هيلعٌ َّاللٌَّ ىلصٌ َّاللٌَّ لوسرٌ ذخأٌ تلزنٌ املٌ :هنعٌ َّاللٌَّ ىضرٌ سابع” “Rasûlullah (sav) Bedir Savaşı’ndan iki ay önce Cemadiy’el-Âhir ayında Abdullah b. Cahş başkanlığında başında Amr b. Abdullah el-Hadrami ve üç arkadaşının bulunduğu kureyş kervanını gözetlemek için bir seriye gönderdi. Amr b. Abdullah el-Hadrami’yi öldurup ikisini de esir aldılar.

İçerisinde Taif’in de ticaret malı olan kervanı sürüp (Medine’ye) getirdiler. Bu olay haram ayı olan Recep’in ilk gününde oldu. Oysa onlar haram ayı olmayan Cemadiy’el-Âhir ayının sonu sanıyorlardı. Kureyş topluluğu: “Muhammed, korkanın güvende olduğu, insanların geçimlerini sağlamak için serbestçe gidip-geldiği haram ayını helal saydı” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) kervanı öylece bekletti. Bu durum seriyeye katılanlara çok ağır geldiğinden şöyle dediler: “tövbemizin (kabulüne dair bir ayet) inmeden biz buradan ayrılmayız” Rasûlullah ganimet ve esirleri reddetmişti. Abdullah b. Abbas (ra)’tan gelen bir rivayete göre bu ayet inince peygamber (sav) ganimeti kabul etti.”524 Bu ifadelerin bir

523 el-Bakara 2/217.

524 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/255.

147

rivayet olduğu her ne kadar vurgulanmasa da yapısından anlaşılmaktadır. Ancak bunların mevkûf rivayet olduğunu es-Sa‘lebî 525 ve diğer kaynaklardan526 anlamaktayız.

Maktu‘ rivayet olarak ez-Zemahşerî’nin; “ٌَرَشَعٌ ْيَنْثاٌُمُهْنِمٌانْثَعَبَوٌَليِئارْسِإٌيِنَبٌَقاثيِمٌُ َّاللٌََّذَخَأٌْدَقَلَو

ٌْرَّزَعَوٌيِلُسُرِبٌ ْمُتْنَمآَوٌَةاكَّزلاٌ ُمُتْيَتآَوٌَةلاَّصلاٌ ُمُتْمَقَأٌ ْنِئَلٌ ْمُكَعَمٌيِّنِإٌُ َّاللٌَّ َلاقَوٌ ابيِقَن

ٌ َّنَرِّفَكُ َلٌْ انَسَحٌ اض ْرَقٌَ َّاللٌَّ ُمُتْضَرْقَأَوٌ ْمُهوُمُت

ٌَفٌ ْمُكْنِمٌ َكِلذٌَدْعَبٌ َرَفَكٌ ْنَمَفٌ ُراهْنَ ْلْاٌاَهِتْحَتٌ ْنِمٌيِرْجَتٌٍتاَّنَجٌ ْمُكَّنَلِخْدُ َلَْوٌ ْمُكِتائِّيَسٌ ْمُكْنَع

ٌِليِبَّسلاٌ َءاوَسٌ َّلَضٌْدَق ” “Andolsun,

Allah İsrailoğulları’ndan sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik.”

Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”527 Ayetinin akabinde sözleşmenin bozulmasını anlatan şu rivayeti örnek olarak gösterebiliriz: “ٌىلإٌريسملابٌ َّاللٌَّمهرمأٌنوعرفٌكلاهٌدعبٌرصمبٌليئارسإٌونبٌرقتساٌامل

ٌنمٌاودهاجوٌاهيلإٌاوجرخافٌ، ارارقٌ ارادٌمكلٌاهتبتكٌىنإٌ:مهلٌلاقوٌ،ةربابجلاٌنويناعنكلاٌاهنكسيٌناكوٌماشلاٌضرأٌءاحيرأ خأيٌنأبٌملاسلاٌهيلعٌىسومٌرمأوٌ،مكرصانٌىنإوٌ،اهيف

ٌهبٌاورمأٌامبٌءافولابٌهموقٌىلعٌلايفكٌنوكيٌ ابيقنٌطبسٌلكٌنمٌذ

ٌناعنكٌضرأٌنمٌاندٌاملفٌ،مهبٌراسوٌءابقنلاٌهبٌمهلٌلفكتوٌ،ليئارسإٌىنبٌىلعٌقاثيملاٌذخأوٌءابقنلاٌراتخافٌ،مهيلعٌهقثوت

ٌدقوٌمهموقٌاوث دحوٌاوعجروٌاوباهفٌةكوشوٌة وقوٌةميظعٌ امارجأٌاوأرفٌ،نوسسجتيٌءابقنلاٌثعب

ٌملاسلاٌهيلعٌىسومٌمهاهن

ٌنمٌاناكوٌ،فسويٌنبٌمييارفأٌطبسٌنمٌنونٌنبٌعشويوٌ،اذوهيٌطبسٌنمٌانفويٌنبٌبلاكٌلاإٌ،قاثيملاٌاوثكنفٌ،مهوثدحيٌنأ ءابقنلا” “Firavunun helakinden sonra ne zaman ki, İsrail oğulları Mısır’da ikamete karar kıldı, Yüce Allah İsrailoğulları’na Şam diyarındaki Eriha’ya gitmelerini emretti. Orada

525 es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 5/414.

526ٌ، لاامٌيلٌنإٌ، َّاللٌَّلوسرٌايٌ:لاقفٌهوبأٌهعموٌ-ٌَمَّلَسَوٌِهيَلَعٌُ َّاللٌَّىَّلَصٌ-ٌيبنلاٌىلإٌلجرٌءاجٌ:لاقٌاللٌَّدبعٌنبٌرباجٌنع

ٌيبنلاٌلاقفٌ يلامٌذخأيٌنأٌديريٌيبأٌنإوٌ،لامٌهلوٌا بأٌيلٌنإو

-ٌَمَّلَسَوٌِهيَلَعٌُ َّاللٌَّىَّلَصٌ

"ٌ َكيِبَلٌْ َكُلاَمَوٌ َتْنَأٌ"ٌ:-

el-Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, 7/33; (Diğer rivayetler için bk. ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/376, 401, 412, 413; 2/ 169, 188.); İbn Mâce, “Ticaret”, 64 (No. 2291).

527 el-Mâide 5/12.

148

zorba toplum olan Kenanlılar yerleşmişlerdi. Yüce Allah İsrailoğulları’na “burayı size kalacağınız yurt olarak takdir ettim. O halde hadi oraya çıkartma yapın, oradakilerle cihat edin ve ben sizin yardımcınızım” diye buyurdu. Allah (cc), Musa (as)’ya her kabileden bir temsilci başkan seçmesini, bu temsilci kavminin emrolunanı yapmaları, sözlerinde vefakâr olmaları için kefil olacak ve sözü onları bağlayıcı olacak bir başkan. Bu temsilci başkanları seçti, israiloğulları’ndan söz aldı ve bu temsilciler kabilelerinin kefili oldular ve birlikte yürüdüler. Kenan iline geldiklerinde temsilcileri araştırmak üzere gönderdi. O temsilciler araştırmak için gittiklerinde karşılarında büyük, cüsseli, güçlü ve cesur bir toplum gördüler. Onlardan korktular, geri dönerek gördüklerini kimseye anlatmalarını Musa yasaklamış olduğu halde kavimlerine anlattılar. Böylece antlaşmayı bozmuş oldular.

Sadece Yahuda boyundan gelen Kalib b. Yufanna ve Hz. Yûsuf ’un oğlu Efraim’in boyundan gelen Yûşa b. Nûn sözleşmelerini bozmayan temsilcilerdi.”528

Bu rivayetin maktu‘ bir rivayet olduğu et-Taberî(ö. 310/922)’nin “ٌ،لاقٌديمحٌنباٌانثدح

ٌارادٌمكلٌاهتبتكٌدقٌينإٌ:لاقوٌ،ةس دقملاٌضرلْاٌىلإٌليئارسإٌينببٌريسيٌنأٌىسومٌرمأٌ:لاقٌقاحسإٌنباٌنعٌ،ةملسٌانثدح .ٌ.ٌ.ٌ.ارارقو”529 ifadesinden anlaşılmıştır.

Tebe-i tabiin tefsir rivayetleri de bir hayli ez-Zemahşerî’de isimsiz, isnatsız, kalıpsız ve yapısal belirlilik veya belirsizlik halinde bulunmaktadır. “ٌ ُتَأَرْماٌِةَنيِدَمْلاٌيِفٌ ةَوْسِنٌَلاقَو

ٌٍنيِبُمٌ ٍللاَضٌيِفٌاهارَنَلٌاَّنِإٌا بُحٌاهَفَغَشٌْدَقٌِهِسْفَنٌ ْنَعٌاهاتَفٌُدِوارُتٌِزيِزَعْلا” “Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki:

Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yûsuf 'un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.”530 Örneğin

528 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/602.

529 et-Taberî, Câmiʿu’l-Beyân, 10/113; es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 4/36; el-Beğavî, Maâ’limü’t-Tenzil, 2/30. (diğer bk. ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 1/610.)

530 Yûsuf 12/30.

149

Zemahşerî bu ayette geçen ة َوْسِن َلاقَو kelimesini ءاسنلا نم ةعامج لاقو şeklinde tefsir etmektedir. Ardından bu kadınların kim olduğunu belirtmektedir. “ٌ ،يقاسلاٌ ةأرماٌ :اسمخٌ نكو .بجاحلاٌ ةأرماوٌ ،نجسلاٌ بحاصٌ ةأرماوٌ ،باودلاٌ بحاصٌ ةَأرماوٌ ،زابخلاٌ ةَأرماو” “Bu kadınlar beş kişidir:

Sakinin/Sucunun karısı, Ekmekçinin/aşçının karısı, Hayvan bakıcısının karısı, Hapishane Müdürünün karısı ve muhafızın karısı.”531 Bu ifadeler sanki ez-Zemahşerî’nin ifadeleriymiş gibi anlatılmaktadır. Oysa bu ifadeler es-Sa‘lebî ’nin yaptığı tefsirin aynısıdır.532 Böylece ez-Zemahşerî’nin ondan almış olduğu ortaya çıkmaktadır.

Yine ez-Zemahşerî, “ىَلْعَ ْلْاٌِقُفُ ْلْاِبٌ َوُهَوٌٌٌىَوَتْساَفٌٍةَّرِمٌوُذ ٌٌٌىَوُقْلاٌُديِدَشٌُهَمَّلَع” “(Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî suretine girip) doğruldu.”533 Bu ayetler çerçevesinde “ىَوُقْلا” kelimesini;

“ٌءامسلاٌىلإٌاهعفروٌ،هحانجٌىلعٌاهلمحوٌ،دوسلْاٌءاملاٌنمٌطولٌموقٌىرقٌعلتقاٌهنأٌهت وقٌنموٌ،ملاسلاٌهيلعٌليربجٌوهو

ٌ ءايبنلْاٌ ىلعٌ هطوبهٌ ناكوٌ ،نيمثاجٌ اوحبصأفٌ دومثبٌ ةحيصٌ حاصوٌ ،اهبلقٌ مث

ٌ،فرطلاٌ ةعجرٌ نمٌ ىحوأٌ يفٌ هدوعصو

ٌلبجٌ ىصقأٌ يفٌ هاقلأفٌ ةحفنٌ هحانجبٌ هحفنفٌ ،ةس دقملاٌ ضرلْاٌ باقعٌ ضعبٌ ىلعٌ ملاسلاٌ هيلعٌ ىسيعٌ ملكيٌ سيلبإٌ ىأرو دنهلاب” “O güçlü olan Cebrail’dir (as). Onun kuvvetindendir ki, O, Lut kavminin şehirlerini siyah suya534 kadar kökünden söktü, onu kanatlarıyla taşıdı ve göğe yükseltip sonra da ters çevirdi. Semada da Semud’a bir çığlık attı da yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.

Peygamberlere vahyetmek için onun inişi ve çıkışı bir tarafa dönmek gibidir. İblis, bazı mukaddes beldenin azaplandırılması için Cebrail’in İsa ile konuşmasını gördü, akabinden

531 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, 2/444.

532 ،بجاحلاٌ ةأرماوٌ نجسلاٌ بحاصٌ ةأرماوٌ زابخلاٌ ةأرماوٌ يقاسلاٌ ةأرماٌ ينعيٌ نلقو es-Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, 5/216.

533 en-Necm 53/5-7.

534 Bu gün biz “Siyah su” ifadesinin petrolden kinaye olduğunu anlayabiliriz.

150

Cebrail(as) kanadıyla ona bir rüzgâr estirmesiyle Hindistan’ın en yüksek dağlarına attı.”535 şeklinde tefsir etmektedir.

Bu tefsiri yaparken herhangi bir alıntı veya rivayet olduğu konusunda bir belirti mevcut olmamasına rağmen bunun bir tefsir kaynağından adını vermeden yararlandığı görülmektedir. Bu tefsirin Kelbi’ye ait olduğunu es-Sa‘lebî ’den öğreniyoruz.536 demek oluyor ki bu rivayeti ez-Zemahşerî es-Sa‘lebî ’den almış olmaktadır.