• Sonuç bulunamadı

Georg Büchner, çok genç yaşta, çoğu y azan n erişem iyeceği bir doruğa eriş­

tikten sonra ölürken, ayn ı yaşta, fakir bir genç Heidelberg Ü niversitesi’nde H ukuk ve Tarih im tihanlanna hazırlanıyordu. Bir duvarcım n oğlu olan Friedrich H ebbel, çeşitli güçlükler içinde öğretim ini tam am lam ıya çabakyor ve bir yandan da tiyatro ile ilgileniyordu.

D ünya tiyatrosunda önem k bir yeri olan H ebbel nedense bizde pek tanınm az, y a da önem senm ez. Oysa gerek tiyatro üzerine yazdığı denemelerle ve hiç olm azsa, bir oyunuyla, ondokuzuncu yü zyıl tiyatrosunu yatağına sokanlardan biri olan H ebbel’i hiç bir akıma sokm adan incelem ek gerekir.

H ebbel’in ilk oyununu bitirişi 1841 yılına raslar. Tarihî bir oyun olan J u d ith 1te, yazar, kadın psikolojisini incelem iştir. Bu oyunu yazdığı sıralar Avrupa düşünce­

sinde birtakım gekşmeler olmuş, ekonom ik, siyasî ve toplum sal açıdan birçok çatış­

malar ortaya çıkm ıştır. H ebbel’in çağı, önceden de bekrttiğim gibi, çatışm alar çağıdır. A vrupa'nın hem en her düzeyinde büyük değişimler başlam ış, belk bir kıpırtı başgösterm iştir. B ütün bu değişimler içinde, H ebbel, yen i bir toplum anla­

yışının ve dünya görüşünün önem ini ve gereklikğini anlam ış, oyunlarım da bu inancına bağkyarak yazm ıştır. Onun Ju dith oyununda kadın psikolojisini araş­

tırm ası da bundadır. A vrupa düşüncesinde beliren değişimin gerekçelerini ankyan yazar, tiyatronun da bir değişime gitm esi gerektiğini düşünm eye başlam ış ve ti­

yatro üzerine denem elerini yazm ıştır. O, bu tutum uyla Ibsen’in yolunu açmış,

ondan sonra gelen yazarlara ışık tutm uştur.

H ebbel, oyun yazarım , çatışm aların nedenlerini araştıran, ahlâk anlayışım yorum luyan ve çağının dram sanatı çatısını bulm a çabasında olan bir araştırıcısı olarak kabul eder. Bunları yaparken de, oyun yazarının, bu yen i çatıyı “güçlü im geler” (gew altige Bilder) ile yan sıtm ası gerektiğini savunur.

Y azar bu düşüncelerini, 1843 de bitirdiği, en önem li oyunu olan, M aria M ag­

dalena' nm önsözünde açıklar. Önsözde, H ebbel genel olarak şunları savunuyordu:

1) D ram atik yapıtlar yen i hikâyeler söylem ek için değil, yen i ilişkileri gösterm ek için yazıbr, 2) Y alnızca insanların ahlâk kavram larına olan ilintileri değil, o k av­

ramların doğru olup olm adığını da yazar açıklamalıdır, 3) Dram sanatı, çağının üretimidir. Bu sanatın yaşam ası ancak çağının ruhuna uygun bir değişim geçir­

m esiyle m ümkündür.

Görüldüğü gibi, H ebbel’in en büyük özelliği çağının sesinden etkilenm iş bir yazar oluşudur. O, çağında olan değişimlerin gerçeğini, değişimlerin zorunluluğunu, organizmalarını çatışm asını, anlamıştır. İnsanların geliştikçe, kendilerine daha iyi bir toplum düzeni aramak zorunda olduklarını belirtir bunun için de. Öyleyse, H ebbel’in en önem li ilkesi, oyun yazarım , çağını inceliyen bir uzm an olarak kabul etm esidir (1). M aria M agdalena'ya yazdığı önsözde, düşüncelerini bu ilkeye bağ- lıyan H ebbel, bu oyunda çatışm aların nedenlerini araştırır, değişen ahlâk anlayı­

şını tanım lar, çağımn tem el yapısının niteliğini belirtir ve bütün bunları “güçlü im geler” le renklendirir.

Friedrich H ebbel, yazdığı düzinelerce denemelerinin birinde dram sanatı üze­

rine görüşünü şöyle tanımlar:

“Dram sanatı h ayat sorununu işler. Ancak bu, epik şiirde olduğu gibi, b ayatı bütün

dağım khğıyla önüm üze serer anlamına gelmez.

Dram sanatı, çıktığı kaynaktan

kopm uş bireyi, akıl almaz özgürlüğüne rağmen, gene de bir parçası olarak kalmış olduğu

“b ütün ” ün karşısındaki düşündürücü durumu ile canlandıran bir ortamdır daha çok.

Bunun için, dram sanatı, en yüksek sanat biçim ine yaraşır yolda, olana ve olm ak üzere bulunana aynı ölçüde bağhdır.” (2)

Dram sanatı içinde, gerçekçi anlayışı disiplinli yolda ele alm anın önem i üzerinde duran H ebbel, çağının birçok yazarları gibi dağım k değildir yapıtlarında. Gerçekçi akım içinde oyunlar yazan çeşitli yazarlar, gerçeği, bütün dağım kkğıyle göster­

m eye çahşm ışlar ve gerçeğin ancak bu yolda sahnede yansıyabileceğini savunm uş­

(1) A ynı anlayışı, G eorg B randes’in Ib sen ’i ay dınlatışında izleriz. Brandes, Ib sen ’e “ çağı­

nın sesi” ni dinlem esini öğütlem iştir. Bk. Bölüm IV

(2) F riedrich H eb b el - Mein Wort über das Drama, (H offm ann u n d C am pe, H am b u rg , 1873) ss. 1-6

lardır. H ebbel, bu noktada onlardan ayrıbr ve sanat gerçeğinin belli bir sınır içinde olduğunu belirtir. A ynı yazının bir yerinde bu kanısını şöyle açıkladığını görürüz yazarın:

“Am a h ayatın içine giren şeyler sonsuzdur;

sanatın aracı da sınırk... H ayat ise bir son bilm iyor, belirtilerinin büktüğü iplik, sonsuzluğa dek uzanıyor. Buna karşılık, sanat bitirm ek zorundadır. Sanat, ipliğin iki ucunu başarabildiği kadar, birbirine düğüm liyecektir.” (1)

Sanatta disiplini sağlam ak, dağınıklığı önlemek için, H ebbel’in ileri sürdüğü dü­

şünce, yazarın kendi h ayat “dava” sını işlemesidir:

“Ozan, kendi h ayat davasından başka bir şey verem ez, verm esi de aslında gereksizdir;

çünkü o, duyarak yaşarsa, kendini küçülterek, inatla cıhz benliğine kapanm azsa, üzerine de her zaman akm akta olan ve yen i biçim lerle, yeni ortam lar hazırlıyan o görünmeyen öğeler yağarsa, o vak it, hiç çekinm eden ruhunun sesine uyabilir.

(...) Bunun için, onun sokak kavgalarına karışması gereksizdir.” (2)

Bu sözlerden biraz önce, yazar, ozanların dram atik yapıtlarını “havadan yarat­

malarına” karşı olduğu belirtir. Ö yleyse, H ebb el’e göre, oyun yazarı, yaşadığı, içinde bulunduğu h ayatın sorunlarım, yakından duyduktan sonra eşeliyecektir.

Bunu yaparken de, sanat disiplinini önem seyecek, belli bir sanat gerçeği ile d iye­

ceklerini iletecektir seyirciye.

H ebbel, bu kuramlarını yalnızca sözde bırakmam ış, oyunlarını da bu kuram­

larına göre yazm ıştır. Öyle soyu t kuramlarla yetinm em iştir yazar. Onun için, H eb­

b el’in oyunlarım h ayatı yan sıtan görüşler olarak kabul etm ekten çok, h ayatı an­

latan aydınca incelem eler olarak ele alm ak gerekir.

Hebbel bütün oyunlarında yalnızca bir tek düşünceyle işe başlar. Bu da, yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkm ış olduğudur. Onun için M aria M agdalena, Ibsen’in gerçekçi oyunlarının aksine, bir sorunun tartışm ası değildir, yalnız genel olarak o çağın orta sın ıf halkına bir kuş bakışıdır.

Scribe, Fransız tiyatrosunun kırabyken, H ebbel de tiyatro tarihinin en önemli oyunlarından olan M aria M agdalena'yı bitirm iştir. Ibsen’den önce en büyük to p ­ lum oyunu olan M aria M agdalena'yı yazarken, H ebbel, birçok oyun yazarının tersine, Scribe’in yöntem inin etkisi altında kalm am ıştır. O, belirttiğim gibi, kendi kuramlarım kendi kurmuştur. Şimdi bu kuramların ışığında bu oyunu irdeliyelim .

A nton U sta, eski anlayışın kuru ve sert tem silcisi olan bir babanın tutum u (1) A ynı yazı

(2) A ynı yazı

karşısında yitm ek zorunda olan Klara oyunun trajik akım ını götüren bir karak­

teridir. A nton usta ondokuzuncu yü zyılın katılaşm ış saygı ve erdem heykelidir.

Klara evlenm eğe zorlandığı adam tarafından terkedilince, babasının hiç yu m u ­ şam ayan dindarlığı yüzünden çocuğunu doğuracağına kendini öldürür. Oysa on­

dokuzuncu yü zyd A nton U sta’m n ahlâk anlayışını aşmış bulunm aktadır; bunun için de, Klara çağının talihsiz bir kurbamdır. K im i eleştiriciler, Klara’yı yalm zca babasının kurbanı olarak ahrlar. Bence bu tam m lam a eksiktir. A nton U sta kendi kişiliğinden başka, belli bir anlayışı da tem sil ettiği için, Klara, daha çok, içinde yaşadığı çağın alm karayazılı bir kurbanıdır. Klara yen i bir ahlâk anlayışı uğruna yitm iştir. Çünkü o bir eski anlayışın sonuyla, bir yeninin başlangıcı arasında kal­

mıştır.

H ebbel, bu oyunda insanın bir güçsüz yanını deşer: toplum içinde insanlar kendi hareketlerine v e düşüncelerine değer vereceklerine komşuların ve başkaları­

nın düşüncelerine önem veriyorlar. B u da birçok trajik olaylar yaratıyor. Bu da, yan lış bir şeref ve ahlâk anlayışından ileTİ geliyor. Y anlış bir şeref anlayışı yü zü n ­ den insan en sevdiği insanı bile yitirebiliyor.

Kişiler suçsuzdur H ebbel’in oyununda. Aslında suç diye bir şey yoktur. Y a l­

nızca birtakım insanların değişen bir anlayışla bağnazlaşm ış düşüncelerin arasında kalmışlıkları vardır. Bireyin toplum un basıncı ile yokolm asıdır önem li olan bu oyunda. Tek tek insanlar iyi olabilir, ancak yanlış inançlarla kurunca toplum u, insanlar birbirleriyle ilişkide bulununca, bu kütlenin dışında kalanlar yitecektir.

Klara, babası A nton U sta’mn birtakım katdaşm ış inançları yüzünden kendini öldürmüştür. Am a A nton U sta da kötü bir insan değildir. H atta sevim li bir karak­

terdir. Y er yer çekici bile olur. Onun için, bu Klara’m n olduğu kadar, A nton U s­

ta ’m n da dramıdır. Oyunun sonunda, A nton U sta, perde kapanırken şöyle der:

“Ben bu d ünyayı artık anlam ıyorum .”

E v et, A nton U sta bu d ün yayı gerçekten anlamıyordur artık. İşte acı olan da budur. Y aşlı marangoz ustasının bu anlayışsızlığı, bu kakplaşm ışlığı, Klara’mn kendini öldürmesinden bile korkunçtur. D aha korkunçtur, çünkü K lara’nın ey ­ lem i bilinçle yapılm ış olan bir şeydir; oysa A nton U sta’da bu bilinç yoktur. A nton U sta, sadece A nton U stadır, işte asıl korkunç olan da budur.

H ebbel’in bireyi tu ttu ğu anlaşdıyor bu oyunda; onun çizdiği kötü adam, Leon- hard bile öyle k ötü değildir; zavallı bir adamdır, zayıf bir adamdır, bencil bir adam ­ dır; ama lago’nun şeytanlığı, Üçüncü Richard’ın kötülüğü onun yam ndan geçm e­

m iştir. Leonhard toplum un ürünüdür, çevrenin gıdasıyla beslenm iştir. Onun için sorumsuzdur Klara’y a karşı.

Görülüyor ki, H ebbel’in, tam olmasa bile, yirm inci yüzyılın bireyci tutum unu hazırhyan bir yönü var. Onun içinde toplum içindeki değişiklikleri, yalnızca bir değişiklik olarak değil, doğasal, zorunlu bir gelişim olarak alıyor. Onun için iki yam , yân i toplum ile birey için de birer tem silci karakter seçm iş yazar: A nton u s­

ta toplum , Klara birey... İşte bu çatışm adan da o buruk hava ortaya çıkıyor.

Bu baş oyun kişilerinin yam nda, iki uç arasında (top lu m -birey) gidip gelen

yancıl kişiler var: A na, dindar eskiye bağlı, oysa yen iyi hoş gören bir kadın; Kari, eski ile yen i arasında yerini bulam am ış, onun için bunabmlar içinde bir genç; Leon­

hard (her çağın tip i) b ir adam ; N o ter K â tib i, K lara’yı h er şeye rağmen seven, eski inanışların sınırlamalarından kendini sıyırabilm iş bir genç erkek.

M aria M agdalena'm n üç perdesi boyunca gelişen dram atik h avaya koşut olarak bir de aydırdıktan karanbğa doğru gidiş vardır. İlk perde, pazar sabahı, ikinci perde öğle yem eğinden sonra ve üçüncü perde akşam üstü ve gece geçer.

Birinci perde, pazar sabahına açıhr, yân i ibadet gününe. Dindar bir ana olan A na’da ogün ölür. Son perdede, Klara kendini öldürdüğü vak it ayşığı vardır. B u iki ölüm olayının anlamlarını daha iy i karşılaştırabilm ek için kilise çanlarının çaldığı bir pazar sabahı ile yalnızhk sim gesi olan ayışığı havasını düşünm ek yeterlidir.

Genel olarak oyununu gerçekçi bir düzey üzerine oturtan H ebbel, dram atik gücü arttıracak m otifler de kullanm ıştır bu yapıtında. K anım ca, ana m o tif“ö lü m ” dür. D aha oyunun ilk başlarında Ana’nın gençlik zam am m n gelinliği ile ortaya çıkm ası ilk kez bu ana m otifin kapışım açıyor. Bilindiği gibi, gelinlik (beyaz renkte bir giysi olarak) B atı edebiyatında bir ölüm simgesidir. Örneğin, Ham let'te Ophe- lia’nın beyaz giysileri, Bernarda A lba'nın E vin 'de A dela’nın beyaz geceliği, Gün­

den Geceye oyununda A nne’nin kucağında gelinlikle görünmesi vb ... N etekim , Heb- bel’in A na’sı da: “O artık benim değil, ölüm lük elbisem! böyle şeylerle alay edil­

m ez,’’ der (1). Az sonra A na’m n mezarcı ile konuştuklarım anlatm ası da oyunun ilk başındaki “gelinlik” düşüncesine getirir bizi:

Ana: Gerektiği vak it kazarsımz, ne diye beklem iyorsunuz, diye soracak oldum.

Bugün bir düğüne çağırıldım . G ayet tabii bu toplantım n etkisini yarın kafam da hissedeceğim . Bunu bilm ek için de

peygam ber olm ak gerekmez ya! H iç şüphesiz biri rahm eti rahm ana kavuşacak ve başıma iş açacak. O vak it sabahleyin erkenden buraya gelm ek ve uykum u alam am ak var, diye cevap verdi.

(I. perde, 6. sahne)

Az sonra, sağhk durumu zaten k ötü olan Ana, kötü bir haber üzerine ölecektir.

Mezarcının çağırıldığı düğün, sim gesel olarak Ana’mn düğünüdür, gelinliklerini giyen kadım n ölümüdür yâni.

Ana öldükten sonra “ölüm ” m otifi, “intihar” m otifine bırakır yerini. O andan sonra Klara’m n ölüm ü önem kazanm aya başlar çünkü H ebbel için. Şöyle bir konuş­

m ayı alalım buraya, örneğin:

A nton U sta: Gerçi insam n kendisini m ethetm esi çirkin bir şey, ama ananın tabutunu çivilem ek isteyince kom şuya ne yaptım , bilir m isin?

(1) H eb b el - Maria Magdalena- Ç eviren: S. B A T U (M illi E ğitim Y ayınlan)

Klara: Çekici elinden alıp bu benim şaheserimdir diyerek kapağı kendi elinizle çivilediniz...

(II. perde, 1. sahne)

A nton U sta’m n karısının tabutunu elleriyle çivilem esi ikinci bir anlama götürür bizi: A nton U sta Klara’nın tabutunu da başka bir “şaheseri” olarak çiviliyecektir ilerde. Bundan sonraki ssahnede, Klara’nın “Seni çağırıyorum ey ölüm !”le geli­

şen bir tiradi var. în tih ar m otifine bir başka halka bu da. Oyunun son sahnesinde Karl’ın söylediği “yolculuk” şarkısı da Klara’nın son yolculuğuna koşutluk ku­

rar. Kari evden kaçacaktır. Bırakacaktır her şeyi ve uzaklara gidecektir. Belki de bir gem iyle denize açılacaktır. Tutturm uştur bir denizci şarkısı, ik in ci anlamda, K lara’m n ölümü üzerine bir ağıttır bu. N etekim , az sonra Klara kendini kuyuya atacaktır.

“Ölüm” m otifini yakından uzaktan besliyen çeşitli im geler var oyunda; y ı­

lan, elma im geleri — yılan Leonhard’ı, elma günah’ı sim geliyor; böylece Klara’nın günahım ölüme bağbyor.

H ebbel’in ustabğı görülüyor oyunlarında. K arakterleriyle, konuşmalarla konuyu bütünledikten sonra bunu çeşitli imgelerle pekiştiriyor.

H ebbel, bütün oyunlarında gelenekçi tutum ile y e n i düşünceleri çatıştırır. K onu­

sunu tarihten aldığı oyunları, Herodes und M iriam ne, Gyges und sein R ing, Agnes Bernauer hep bu iki ucun çatışm asını verir. B öylece, H ebbel çağının tipik bir yazarı olduğunu gösteriyor. Onun bu tutum u daha sonra Ibsen’e ışık tutacaktır. N atu- ralism ’in savuncularm a bir destek olacaktır.