• Sonuç bulunamadı

y ıl savaşlanndan beri dokum acılann nasıl k ötü ye kullanıldıklarını edildik

GERHART HAUPTMANN

30 y ıl savaşlanndan beri dokum acılann nasıl k ötü ye kullanıldıklarını edildik

lerini anlatır Zimmermann’ın kitabı. Silezya, önceleri A vusturya İm paratorluğu’nun bir bölgesiyken sonradan Prusya’ya devredilmiştir. Böylece fiyatlar ve vergiler değiş­

m iş, ama bu dokumacıların sefil durumuna bir yarar sağlam am ıştır.Dokum acılar y ü z­

yıllardan beri gelen bu sefilliklerini düzeltm ek için tarihte bir kez işverenlere karşı a- yaklanm ışlardır. 1844’de özgürlük düşüncesi birden bütün dokumacıların aldım çel- m ıştir.K aynağı bilinm eyen bir dokumacılar türküsü evden eve yayılm ış v e bir özgür­

lük sim gesi olarak kullanılm aya başlanm ıştır. İçşiler ayaklanarak işverenlerin evlerini basmışlar v e haklarını istemişlerdir. Ama yiğitlikleri uzun 6Ürmemiş acele çağrılan polis k u vveti iki dokum acıyı öldürmüş, öbürküleri de işlerine göndermiştir. B öylece, dokumacılar yine aynı sefil haytlarm ı sürdürmek zorunda kalmışlardır.

H auptm ann’ın oyunu bu olaya bağh kalmıştır. Tarihi bir oyun havası getir­

mekle beraber, D okum acılarım işlenişi moderndir. H atta bir açıdan dışavurum cu izleri taşır. Berlin’deki polis sansürü bu oyunun halka oynanm asım yasak etm iştir.

Oyun yalnızca özel bir topluluğu gösterilm iştir. B u yü zyıh n başında bazı gerici A l­

man incelem ecileri, bu oyunu H auptm ann’ın yazdığı oyunlar listesinden çıkartm a çareleri aramışlardır.

Dokum acılar tek kişinin dramı değil, bir kütlenin bir toplum un çığbğıdır. Bunun için bu oyunda bir baş karaktere raslam ayız. Birkaç çok iy i işlenmiş karakter vardır, ama bunlar öbür karakterlerin ölçülerinin üstünde değildirler. Bu karakterlerin tüm ü insansı yönden, bir insan kütlesinin acısını seslendirir.

Oyun başladığında ayaklanm a başlam ak üzeredir. Oyun bittiğinde de ayaklanm a henüz bastınlm am ıştır. A yaklanm ayı bastırm aya gelen k uvvetler geri püskürtül- müştür, ancak oyunun sonunda H ilse’nin ağzından dokumacdarın yenileceklerini sezeriz. O yundaki olaylar dizisi bir iç m antıkla geliştirilmiştir. İşverenin evine gi­

ren işçiler kendilerini lüks eşyaların arasında çok aşağı görürler, sonra da eşyaları kırarlar. Öbür yanda, işverenin şaraphanesini açan dokumacılar, şarap içm eye, eğ­

lenm eye başlamışlardır. Daha burada bu ayaklanm anın yenilgiyle sonuçlanacağını anlarız; çünkü ayaklanan kütle özgürlüğünü nasd kullanacağım bilm em ektedir.

H auptm ann bu oyunuyla, Synge v e Lorca gibi, köylü dramına eğilm ektedir.

Büchner’in Woyzeck'inden sonra Alman tiyatrosundaki en güçlü toplum sal oyun Dokum acılar'dn, kanısındayım .

1893’de, A ntoine tarafından Theâtre Libre’de sahneye konan Dokum acılar, belki A ntoine’m n sanatçılık hayatının en büyük ürünüydü. Sahneye koyucu, sahne­

ye işçilerin eğri büğrü kulübelerini, ortalığı daha bir karanlık ve pis gösteren do­

kuma tezgâhlarım getirr iştir. T em sil okadar başardı olm uştur ki, seyireder ayağa kalkıp dakikalarca alkışlamışlardır. A ntoine bu oyundan şöyle söz eder:

“Um duğum un tersine bu oyun büyük bir başarı kazandı. Seyirci perde aralan hiç alkışı kesm edi. Bu oyun her şeyden önce um utsuzluğun ve sefaletin sesidir.Bu toplum sal tiyatronun bir şaheseridir. Oyunun sonunda çok heyecanlanan Jaures (1) bu oyunun b ütün siyasal kam panyalardan ve konuşmalardan çok daha etkili olduğunu belirtti.

A yn ca, çabam ın ürünlerini ufukta gördüğüm şu anda bu benim en son sahneye koyduğum oyunlardan biridir.” (2)

H auptm ann’ın Dokum acılar'dan sonra yazdığı oyunlar, iki komedyadır. Biri

(1) J e a n J a u re s sosyalist p artisi milletvekili, p roleter ve liberal F ra n sa’n ın tap tığ ı a d am d ır.

Birinci D ü n y a savaşının başında öldürülm üştür.

(2) A n n a Iren e M iller — The Independent Theatre In Europe (R ay L ong a n d R ich a rd R . Sm ith, N ew York, 1931)

sarhoş bir akedem i profesörü üzerine, öbürü de K leist’ın K ır ık Testi kom edyasının çizgisinde yürüyen K u n d u z K ü rk. K leist’ın oyununda k ın k testiy i kim in kırdığım inceleyen bir yargıcın testiy i kendinin kırdığını anlaması gibi K u n du z K ü rk ’te de bir soylu kişinin kunduz kürkü çalam n kendi evinde çalışan Frau W olff olduğunu öğ­

renmesi gösterdir.

H au ptm ann , bundan sonra sim gesel oyunlara eğdim gösterir. Örneğin, 1896 yılında yazd ığı B atm ış Çan, zam anında Dokum acılar'dan bde fazla tutunm uştur.

Bu oyunda sim gesel bir m asal havası izlenir. Güzel şiirli geçişleri olan bu oyunun fantazi yönü, Shakespeare’in oyunlarının tersine, cansız, kuru ve iğretidir. Bundan sonra sim gesel ve yarı sim gesel oyunları olarak Ve P ip p a Danseder, Hannele gibi oyunlarını görürüz. Am a bence H auptm ann, simgeleri kullanm akta usta olmadığı gibi, bu oyunlar onun en zayıf tiyatro yapıtlarıdır.

Onun yazarlık gelişm esinde önem li rol oyn uyan iki y a p ıtı, Rose Bernd ile A ra ­ bacı Henschel, öbür oyunlarıyla karşdaştırınca iki noktada değişiklik gösterirler: Bu oyunlardaki karakterler acıyla gelişirler, alm yazıları birtakım dış etm enlere (çevre, soyaçekim gibi) tesb it edilm em iştir. Karakteler ah nyazdan m kendderi yaratırlar.

Bu bir. İkincisi, karakterler hareketlerini kendileri seçer, hareketlerinde özgürlük­

lerini bulm uşturlar v e daha önem lisi, gerçek bir psikoloji yolunda gelişirler.

H auptm ann son oyununu ölümünden ondört yd önce yazm ışrtır. îlk oyunu Gün Doğarken, son oyunu da Gün Batarken... Bu adlarda biraz da yazarın kendi hayatından parçalar olduğu m uhakkak. U m utsuz bir sonbahar aşkım işliyen oyunun Y a ln ız İnsanlar'a benziyen bir yön ü var... Bu oyunun kahramanı H auptm ann de yaşıttır (70). Genç bir kıza aşık olan yaşlı erkeğin duyduğu sevgideki çıkm azı anla­

yıp zehir içerek kendini öldürmesi ele alınm ıştır oyunda.

H auptm ann’m oyunları iki bölüm e ayrdabdir: N aturalist tutum da olan oyunları ve R om antik, sim gesel havası olan oyunlar... Bence H auptm an’ın tiyatro alanında büyük olm asını sağlayan naturalist tutum daki oyunlarıdır. H auptm an, hayatın anlam ım arayan v e bu anlamı ortaya çıkarmaya çalışan akdcı bir yazardır çünkü.

Bunun için de, h ayat dolu, gerçeğe uygun karakterleri, fantazi karakterlerinden daha iy i işlenm iştir. Onun hayata bakışı tam am en beşeri açıdandır. Dokum acılar o zamanlar siyasal bir açıdan ele abndığından sansür tarafm dan yasaklanm ıştır. Oysa yazarm bu oyunda üstünde durduğu şey toplum içindeki insandır. H auptm ann, h a­

yatınd a hiçbir dönem inde bir dış akım ın, anlayışın ideolojinin içine girmemiş bir y a ­ zardır. O yaptıklarını insanhğa bakıştaki evrensel duyguyla yazar. Örneğin, Na- zilere karşı durmuş, fanatik toplum culara sırtını dönm üş, kısacası insanlıktan uzak­

laşan herhangi bir tu tu m ondan çok aşağılarda kalmıştır. Onunla 1932’de yapılan bir konuşm ada N aturalism tarihi sorulunca yam tı şu olmuştur:

"Naturalism tarihi diye bir şey yok! Belki sonsuz güçlerin tarihi anlam ında öyle bir yola girebiliriz. Ama doğayı taklit

ne zam anım ızın hastalığıdır, ne de zam anımızın hastalıklarına sağhklı bir tepkidir. N aturalism ,

insanın esasta duruş od ur. bir esas iradedir:

yâni sonsuz bir güçtür“ 11 î.

Tam am en usçul bir davranışla Naturalism 'i zam amn m odası olduğu için kabul etm iş bir yazar değildir Hauptm ann. onun için de 1946 y ı l ı n d a k i ölüm üne çadar çe­

şitli tiyatro akımlarım eskiterek bu güne kalmıştır. Örneğin, 1896’da başbyan İzle­

nim ci, 1910’da tiyatro da başbyan Dışavurum cu akımların çok taraftar bulm asına rağmen, o bilinçli naturalist tutum uyla ayakta kalabilmiştir.

H auptm ann, psikolojik bir özellikle ilk oyunlarım , çoğu kimsenin sandığı gibi, Ib sen ’in değil, D ostoievsk i’nin etkisinde yazm ıştır. Hernekadar, 1891 yılında yazd ı­

ğı Y a ln ız İnsanlar ile Rosmersholm'u örnek alm ışsa da üslûp yönündan Ibsen’in bu yap ıtınd an çok başka yolda gelişir H auptm ann’ın bu oyunu.

Bence H auptm ann’ın zayıf yan ı, üstün değerde bir yazar olm asına rağmen ya- zarbk h ayatı boyunca bir değişime girmemiş oluşudur. B aştaki ölçüleriyle sonraki ölçüleri aym yerdedir yazarın. Bunun nedeni, onun biraz da kendinden öncekileri örnek almış olmasıdır. N etekim , en büyük y a p ıtı olan D oku m acılarda T olstoi’un etkisini, Arabacı Henschel’de D ostoievsk i’nin, K u n du z K ü rk 'te K leist’m , Ve P ip p a Danseder'de Robert Browning’in havasım buluruz. D aha sonraları sim gesel yam o- lan oyunlar yazm ışsa da, Strindberg, ya da Chekhov gibi simgeleri gerçeklikle iy i bir yold a kaynaştıram am ıştır.

H auptm ann’ın N aturalist akım içindeki yerini daha iy i belirtm ek için, onu Ib- sen ile karşılaştırm ayı doğru buluyorum . B u karşılaştırm a da örnek olaral alacağım oyunlar daha çok Ibsen’in N ora'sı ile H auptm ann’ın Rose Bernd'ı.

Önce benzerliklerini kurcahyahm . Bir kez, ikisi de naturalist anlayışta olan y a ­ zarlardır; güçlü olanın üstün gelm esi, soyaçekim , cinsel çatışm a gibi, birtakım b i­

yolojik koşullan kabul etmişlerdir. Darvvin’in Türlerin K aynağı'ran etkisiyle, güçlü olanın üstün gelm esi iki yazarın da hem en b ütün oyunlarında vardır. Rose Bernd'e Streckm ann’ın üstün gelmesi. D okum acılarda acı çeken bir kütlenin yenilgisi, Hort- laklar'da B ayan A lvin g’in ikili yenilgisi (çevreye v e kendine karşı), Y a p ı U stası Solness'te genç mimar Ragner B rovik ’in üstün gelişi... Soyaçekim konusunda baba­

dan oğula hastalık ve kusurlann kalması sorununu izliyoruz her iki yazar da. Gün Doğarken oyununda çiftçinin sarhoşluğu ile kızı helcn arasındaki durum, B arış Şen- liği'nde soydan gelen hastahk; bunun gibi, N ora'da D oktor R ank’ın soyundan gelen hastalığı, H ortlaklar'da Oswald’ın babası yolu yla kaptığı hastahk. Cinsel çatışm a konusu bu yazarların çoğu vak it ana tem asım koruyor: Rose Bernd'e R ose-Streck- m ann, R ose-F lam m , B ayan F lam m -F lam m arasında izlenen çatışm alar, y a da No- ra’da N ora-Torvald, N ora-K rogstad arasındaki cinsel çarpışmalar....

Her iki yazar da konularında ayrıntılara iniyorlar ve bir problem i yüzeyde de­

ğil, içinden incelem e yolu m a gidiyorlar. A nalitik Y öntem her ikisinde de var. B rand'- da kahramam n toplum la olan çatışm ası dinsel düzeyde ele alınm ış, D okum acılar'da bu ekonom ik düzeyde incelenm iş.

(1) K . L o th ar T a n k - Gerhart Hauptmann (R ow ohlt V erlag, H a m b u rg , 1959), s. 96

Her iki yazar da bireyin özgürlüğünü vurguluyor. Ibsen, birkaç oyununda ka­

dın baklan ve özgürlüğü üzerinde, bir de düşünce özgürlüğü üzerinde duruyor. K a­

dın haklarına N ora, Hortlaklar, Denizden gelen kadın, Hedda Gabler gibi oyunlarında, düşünce özgürlüğüne Brand, Peer Gynt, Y a p ı U stası, Toplum un temelleri gibi oyun­

larında rastkyoruz. H auptm ann’ı iki çeşit özgürlük ilgilendiriyor: birey v e kütle. An­

cak kütle özgürlüğü üzerindeki tutum u da bireyci açıdan H auptm ann’ın.

Ibsen ile H auptm ann arasındaki ayrılıklar ve aykınbklar benzerliklerden daha çoktur. Ibsen’de toplum düzeni ön düzeydeken, H auptm ann’da toplum içindeki b i­

rey daha öndedir. Örneğin, R ahip Manders’in toplum un sesi olması, bu ses değiş­

m edikçe birey’in yitikliğinin sürüp gitm esi Ibsen için daha önemli görünür. A lvin’gin çevre ile çatışm asında yokuluşu, Ibsen’in bireyi de düşünm esinden ortaya çıkıyor.

Ancak Ibsen’in ilkelden yöneldiği nokta toplum dur. Öbür yanda, H auptm ann Ro- se’un ezilm esini toplum a değil, bireye bağlar. Çevre Rose’a yakındır. R ose’u, Flam m ile Streckm ann ezer, bunda biraz R ose’un kabahati de vardır. Rose bu yön den kendi davranışlarından da sorumludur.

Bunun için, Ibsen y en i bir toplum düzeni için çarpışırken, H auptm ann toplum u olduğu gibi kabul eder. H auptm ann, “h ayat trajiktir,” düşüncesiyle çevreyi oldu­

ğu gibi kabul etm eğe zorunlu hisseder kendini, onun için de, H auptm ann’ın oyun k i­

şileri bu “trajik h ayat”ın kurbamrlar; onlar çevreden çok birbirlerinin kurbanıdır­

lar. Yazar, yen i bir toplum düşünm ez, onu ilgilendiren genel anlamı içinde insandır.

Ibsen ise H auptm ann’a kıyasla daha ülkücü görünüşlüdür. Kadın haklan , yen i f i­

kirlerin tutunm ası üzerine amansız bir çarpışm aya girerken, gelecek için daha iyi bir toplum u yeğ tutar.

Ibsen, bu toplum sal düzeyini en iyi yolda seyirciye yöneltm ek için orta sın ıf halkı seçer konulanna. H auptm ann ise acı çeken “insan” ile ilgilendiğinden alt sını­

fı, köylüleri konu edinir. Bunun için de, hiçbir tartışm aya girmez, yalm zca gösterir Chekhov gibi. Oysa Ibsen toplum sorunları üzerinde kalem oynattığından tartışm ak zorundadır.

Ibsen’in fantazi dünyası da güçlüdür; H auptm ann’ın fantazi dünyası kısırdır.

Onun için de, oyun kişileri Ibsen’in düşsel kişileri gibi, renkli ve güçlü değildirler Ibsen’in sim gesel tutum u, dolayısile H auptm ann’ın tutum undan çok daha iyi ürün verir. Rosmersholm’de “beyaz atlar,” Yaban ördeği’’nde “yaban ördeği,” Y a p ı Usta- s ı’nda “H ilda, kule ve ev ,” H ortlaklarda “ışıksızbk” Ibsen’in oyunlarının derinleş­

mesine yol açar. Bu sim geler iy i bir yolda kaynaştırılm ıştır gerçeklerle...

Ama Ibsen tartışm a ereğiyle birtakım oyun kişilerini ereği uğruna “dondurma”

yoluna gittiğind en besleyici kişilerinde bir iğretilik bir korkuluk niteliği sezeriz.

H auptm ann’ın tartışm ayı düşünm eyişi onun besleyici kişilerini de baş oyun kişi­

leri kadar canlı v e renkli yapar. H auptm ann’ın bu tutum u biraz da, yazarın karak­

terlerini psikolojik açıdan görmesi ile oluşur. Örneğin, Rose Bernd acı alınyazısına doğru psikolojik değişimler içinde yol alır. Öbür yanda, Ibsen’in karakterleri psikolo­

jik değildirler, çünkü tartışm a için dalıa önce yazar tarafından tesbit edilm iş, yazarın

ereğine hizm et eden birtakım kabplardır. Ama bu Ibsen’in karakterlerinde hiç psi­

koloji yoktur anlamına gelmez. Karakterlerini belli bir gelişim in içinde gösterebil­

m ek için tabii psikolojik durumlardan yararlanmıştır, am a bu Ibsen’in psikolojik bir yazar yapmaz.

B Ö L Ü M V III

S O N U Ç

Ondokuzuncu Y üzyılın sonlarında N aturalism ’e bir tep k i olarak ortaya çıkan izlenim ci v e daha sonra dışavurum cu akım modern tiyatroyu bireşime götüren iki çabadır. Ama bu daha sonra yayınlacağım ikinci kitabın konusu içine girmektedir.

B u kitaba konu yaptığım R om antism ile N aturalism akımları bugünün tiy a tro ­ sunu çeşitli yüzeylerde etkilem işledir. Ancak bu iki akım Modern T iyatro’ya bir iki kesin düşünce kesiti sağlamışlardır. R om antik tiyatro anlayışıyla ortaya çıkan dra­

m atik biçim de özgürlük fikri, daha önceleri 1765 tarihlerinde Lessing, bu tarihten sonra C oethe tarafından ortaya sürülen kurallardan sonra, Fransa’da biçim v e dü­

şünce özgürlüğü üzerindeki eğilim ilk V ictor H ugo’nun H ernani'si ile izlenir. Hugo yirm i altı yaşların özgürlük fikrini savunurken klasik Y unan yazarlarının ve klasik anlayıştaki Avrupa yazarlanının anladığı özgürlükten daha başka bir şey k astedi­

yordu. K lasik yazarların birtakım kurallarla kendilerini dondurmalarına karşı çı­

kıyor, yalnızca belli konuların değil,her konunun işlenilebileceğini öneriyordu. H u ­ go’nun özgürlük kavram ına biçim v e üslup yeniliği de giriyordu.

Öbür yanda, R om antism ’e bir tepki olarak çıkan N aturalism modern tiyatroya iki yen i kavram daha getirmiştir: Çevre v e Görüntü. N aturalist’ler sahneyi bir çev­

reyi yan sıtan ortam olarak görürler. H ippolyte Taine’nin çevre bilinci sorunu tiyatro­

yu hızla etkilem iştir. Çevre kavram ı ise bütün naturalist oyunların çatışm a k ayna­

ğını ortaya çıkarmıştır. H ebbel’in M aria M agdalena'sı, Becque’in Kargalar'ı, P aris'- li K a d m 'ı, Ibsen’in , H auptm ann’ın ve Çekhov’un oyunları hep bu çatışm a sorunu üzerinde gelişmiştir.

Tiyatro sahne üzerinde gerçeğin görüntüsünü getirmelidir, düşüncesi ise

belir-siz ve bilinçbelir-siz bir yolda Aydınlanm a Çağı İta ly a ’sında saray oyunları konusunda karşımıza çıkan bir kavramdır. A ncak bu kavram ı bilinçli bir duruma getiren Natu- ralist’lerdir. D aha sonra N aturalism ’e çıkan Adolphe Appia ile Cordon Craig tarafın­

dan işlenen Görüntü düşüncesi modern tiyatronun ilkelerinden biri olm uştur. Appia ile Craig, daha önce de belirttiğim gibi “bireşim ci sanatçdardır” . Appia bu kavram ı ışıklama düzeni ile, Craig ise sahneye koyuculuk ve dekor anlayışı ile geliştirm eyo- lunu tutmuşlardır.

Bugünün tiyatro anlayışı bu tür özgürlük ve Çevre-Görüntü k avram lanyle ge­

lişmektedir. Bundan sonraki kitabım da ele alacağım sahneye koyucular — Meier- hold, Reinhardt, Copeau, V akhtangov, H opkins, Jou vet, Jessner, Barrault, Brecht K azan gibi— bu kavram ları daha da geliştirerek tiyatro sanatını karmaşık, ama yetkin bir duruma getirmişlerdir. Bu yetk inlik öyle bir aşam aya gelmiştir ki, bugü­

nün tiyatrosunun bir çıkm azda olabileceği de tartışılabilir.

E K : 1 — COMMEDIA D E L L ’A R T E Ü Z E R İN E

Commedia delVArte İta ly a ’nın halk “tu lu at” tiyatrosudur. Bu terim in tam ola­

rak tarihî evrim i bilinm iyorsa da, kesin olarak bilinen şey, bu türdeki tiyatro’nun m etinsiz ve oyuncuların yaratıcıbğına bağb oluşudur. “A rte” sözcüğü ile oyuncu­

ların “sanat yap m a” anlam ı ortaya çıkm aktadır. Y alnız m etinsiz, deyişim den kasıt bu tiyatro türü için oyunların yazılm ayışıdır. Yalnızca oynanacak oyunun genel çizgilerini gösterm ek için bir senaryo hazırlanır. D aha sonraları Carlo Gozzi ve Car- lo Goldoni bu tür tiyatroya dayanarak oyunlar yazm ışlardır İtalya’da.

Bu tür tiyatro için kullanılan başka terimler de vardır: all'im proviso, dei zanni, dei maschcre, alV italiana gibi... Bu tür tiyatronun bu terimlerde de bir “tu lû at” ti­

yatrosu olduğu kesinleşiyor. Commedia deli'Arte türünün kaynağını bulm ak için üç y ol vardır kanısındayım : 1) Bir gelenek arıyarak, 2) Bu tür tiyatronun bulucusunu bularak, ya da 3) bu tiyatronun dram atik durumunu inceleyerek. İlk ikisi Comme­

dia dell’Arte'nin kaynağı için pek bir şey verm em ekle beraber, hiç de yararsız değil­

dir.

Bu tiyatronun dram atik durumu incelendiğinde, gerek tipleri, gerek ele aldığı konular açısında R om a Tiyatrosu’nun A ttelana kom edyasındaki tipler, Pappus (ih­

tiyar), Cicirrus (Böbürlenen asker), Maccus ile Bucco (soytarılar), Dosennus (Bilgiç adam), sonradan başka adlar, ama aynı özellikler içinde Commedia deli'A rte’y e gir­

m iştir.

Elim izdeki belgelere göre, bu tür tiyatronun ilk gönüllüsünü, 1520-42 yılları arasmda çabşm ış olan Angelo B eolco’yu anm ak gerekir. Sahne adı “R uzzante” olan Beolco, geveze bir P adua’b köylü tipini oynardı. Bu oynuya oynuya kalıplaştırdığı tipi halk arasında gittikçe daha çok tutulm aya başladı. Bunun üzerine

“tulûatçı-çılar” da böyle kahplaşm ış tipleri canlandırm aya başladılar. Sanat kabiliyeti yü k ­ sek olan tutunuyordu.

Beolco öldükten sonra Andrea Calmo adlı başka bir oyuncu parlam aya baş­

ladı. Ama Calmo, Beolco kadar kabiliyetli değildi. Buna rağm en, yaşlı bir V cnedik’li zengini tip edinm işti (Pantalone’nin ilk kaynağı).

B öyle birkaç oyuncunun halk arasında tutulm ası üzerine, oyuncunun, o ardık yaratm a sanatıyla oynanacak k onulan ele alan tiyatro toplu lu klan kurulm aya baş­

ladı. Az bir süre içinde de o dönemin ençok tutulan toplu lu klan bunlardır oldular.

Faransa’ya, A lm anya’ya İngiltere’ye çağınlm aya başlandılar. Fransa’ya giden Gelosi topluluğu Moliere’in gelişm esinde büyük rol oynam ıştır. İngiltere’ye giden ilk topluluklar da Shakespeare’i etkilemişlerdir.

Bu topluluklar birtakım sıfatlan gösteren adlar ahyorlardı: örneğin, I Gelosi (gayretkeş), I Desiosi (istekli), I Ccnfidenli (Güvenli), U niti (Birleşik), I Accesi (İl­

handı), I Fedeli (Sadık) gibi... Bu topluluklar çoğu vak it yedi erkek v e ü ç kadından kuruluydular.

Bu tür tiyatro için senaryalar yazdır dem iştim . Bu senaryolar iki düzeyde ele alınırdı: kom ik tipler için, yân i Zanni (uşak), Capitano (böbürlenen asker), Panta- lone (Venedikli yaşlı zengin), Dottore (Bilgiçlik tasbyan adam); bir de, kom ik obnı- yan tipler için, yân i Innamorato (aşıklar), Cantarina (Ezgicder) ve B allarin a (dans­

çılar).

Senaryo açısından yapdan bu sınıflam a oyun açısından şu yolda genişletilebilir:

Yaşldar, Kom ikler (soytardar), Uşaklar ve Aşıklar.... Şimdi bu sınıflam aya göre Commedia deU'Arte'nin belli başlı tiplerini kısaca ele alahm.

Y a ş lıla r :

Pantalone — V enedik’li bir zengin. Tüccar. Parası çoktur, ama cimridir. H a­

line bakm adan genç kadınlara, dullara ve kızlara aşık olur. Ama hep atlatılır. Çoğu zam an güzel bir kızın babasıdır. Kız da babasını atlatıp sevgilisiyle buluşur. P anta­

lone’nin kızı innamorato’’lardan biridir. Uşağı, Pantolone'1 nin parasım alm ak için türlü düzenler kurar, ön celeri kırmızı bir pelerin, kırmızı külâh giyer, siyah yarım

lone’nin kızı innamorato’’lardan biridir. Uşağı, Pantolone'1 nin parasım alm ak için türlü düzenler kurar, ön celeri kırmızı bir pelerin, kırmızı külâh giyer, siyah yarım