• Sonuç bulunamadı

Gelecek için hedeflenen yatırım kararlarında, bugünden riskin tam olarak tahmin edilememesi ve belirsizliğin söz konusu olmasından dolayı alternatif yatırım tercihleri arasından beklentiyi karşılayacak en uygun tercihi yapmak zor olmaktadır. Bundan dolayıdır ki finansal karar sürecinde risk ve belirsizlik durumunun yatırımcının isabetli karar vermesini engellediğini söyleyebiliriz. Bu iki kavram tam olarak olumsuzluk olarak nitelendirilmemelidir. Bunlardan risk kavramını tanımı itibariyle de olumsuzluk olarak açıklayabiliriz ancak belirsizlik kavramı yatırımcının lehine veya aleyhine sonuçlar doğurabilmektedir. Bir olaydaki olasılık dağılımının bilindiği durumlar risk olarak tanımlanırken bu dağılımın bilinmediği durumlar ise belirsizlik olarak tanımlanmaktadır55. Bu nedenle belirsizlik olumlu veya olumsuz bir anlam içermemektedir. Gelecekteki koşulların bugünden öngörülebilmesi veya hesaplanabilmesi yatırım ile ilgili şartların belirsizlik halinden risk haline dönüşmesine neden olabilecektir56.

Risk genel olarak beklenenden farklı bir sonuca ulaşılması olarak ifade edilmektedir57. Büyük Larousse’daki sözlük anlamına göre risk bir zarara, bir kayba, bir tehlikeye yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığı olarak ifade edilmektedir. Finansal yatırımlar açısından bakıldığında ise riski, beklenen getirinin gerçekleşen getiriden sapma olasılığı olarak tanımlamak mümkündür. Yatırımcı yatırım planlaması yaparken kendine bir getiri hedefi belirler. Yapacağı yatırımın verimli ve faydalı olmasını beklemektedir. Yapılacak yatırımdan sağlanacak olan getiri beklenen faydanın altında veya beklenen faydanın üzerinde olabilir. Her iki olasılık da yatırımın

54 Mehmet Saraç ve Mehmet Burak Kahyaoğlu, “Bireysel Yatırımcıların Risk Alma Eğilimine Etki Eden Sosyo-Ekonomik ve Demografik Faktörlerin Analizi”, BDDK Bankacılık ve Piyasalar, 2011, Cilt: 5, Sayı: 2, 135-158, s. 138.

55 Abdurrahim Emhan, “Risk Yönetim Süreci ve Risk Yönetmekte Kullanılan Teknikler”, Atatürk

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2009, Cilt: 23, Sayı: 3, 209-220, s. 211.

56 Ede, a.g.e., s.4

57 Elif Gökgöz, Riske Maruz Değer (VaR) ve Portföy Optimizasyonu, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara, 2006, s. 2.

riskini oluşturmaktadır58. Pratikte risksiz bir yatırımdan bahsetmek pek mümkün değildir. Yatırım tercihlerinde riskin düşük veya yüksek olması muhtemeldir ancak hiç risk içermeyen yatırım yoktur. Bu sebeple, riskin ve oluşabilecek zararın en aza indirilmesi için yatırımcıların karşılaşabilecekleri riskleri azami düzeyde yönetmeye hazırlıklı olmaları ve olumsuz durumları zarar görmeden veya en az zararla atlatabilmeleri gerekmektedir59.

Yatırımların yapılmasının ana nedeni getiri elde etmektir. Yatırım kararlarında riskin önemli oluşu kadar getirinin de bekleneni karşılaması önem arz etmektedir. Bu yüzden yatırım kararı alacakların, yatırım tercihlerinde beklenen getiri ile birlikte zarara uğrama tehlikelerini de göz önünde bulundurmaları gerekmektedir. Oluşabilecek risk ve beklenen getiri değerlendirilerek oransal planlamalar doğrultusunda verilen kararlar isabetli kararlar olacaktır. Risk ve getiri arasında doğru orantılı bir seyir mevcuttur. Getiri beklentisi arttıkça katlanılan risk de artacaktır. Bu yüzden yatırım kararları verilirken getirinin yüksek olması bekleniyorsa daha fazla riske katlanma zorunluluğu oluşacaktır. Risk ile getiri arasındaki doğru orantılı seyir, vade ile risk arasında da söz konusu olmaktadır60.

Risk ve belirsizlik kavramları arasında da doğru orantılı bir yapı göze çarpmaktadır. Nitekim yatırım tercihlerinde belirsizlik oranının artması risk oranını da artıracaktır. Gelecek ile ilgili tahmin yapmanın zorlaştığı belirsizlik dönemlerinde riskin de artması normal kabul edilmektedir. Bu belirsizlik dönemleri ile ilgili gelecek tahminleri yapmak veya tahmin yapılmış olsa dahi isabetli tahminler yapmak zorlaşacaktır. Bu durum yatırımcıları kararsızlığa itecektir. Kısaca özetleyecek olursak, yatırımdan beklenen getirinin gerçekleşme ihtimalinin yükselmesi belirsizlik durumunun ortadan kalkması ve dolayısıyla yatırım riskinin azalması anlamına gelmektedir61.

Davranışsal finans modelleri, geleneksel teorilerin savunduğu, yatırımcının rasyonel davranış tezinin yetersiz kalması sonucu ortaya çıkan finans teorilerini içermektedir. Geleneksel yatırım teorileri yatırımcıların sahip olduğu psikolojik eğilimleri göz ardı etmekte, davranışsal finans modelleri ise yatırımcıların yatırım tercihlerinde rasyonel davranmadığı ve bu psikolojik ön yargılardan etkilenerek karar

58 Turhan Korkmaz ve Ali Ceylan, Sermaye Piyasası ve Menkul Değer Analizi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, 2015, s. 470.

59 Mehmet Bolak, Risk Yönetimi, Birsen Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 79.

60 Lale Karabıyık ve Adem Anbar, Sermaye Piyasası ve Yatırım Analizi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, 2010, s. 529.

aldığı tezini savunmaktadır. Finansal kararların alınmasında belirsizlik ortamının da etkili olduğu düşünülerek yatırım kararlarında psikolojik ön yargıların etkili olduğu gözlemlenmektedir. Yatırımcıların yatırım tercihlerinden elde ettikleri sonuçların değişiklik göstermesi finansal karar ve davranış farklılıklarının olduğunu ortaya koymaktadır. Kişinin psikolojisi yaptığı yatırımların sonucundaki kazancı ve kaybı doğrudan etkilemektedir. Bu noktadan yola çıkarak yatırımcıların algılanan riskle hareket ettikleri söylenebilir. Yatırım tercihlerinde yatırımcıların beklenen riske göre hareket etmeyip algılanan riske göre tutum ve davranış sergilemeleri beklenen fayda teorisine ek seçenek olarak Kahneman ve Tversky’nin geliştirdiği Beklenti Teorisi’nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Beklenti Teorisi çerçevesinde yatırımcıların para piyasalarında karşı karşıya kalabilecekleri statüko ve problemlerin ortaya çıkarılması ve algılanması üzerine insan psikolojisi ile ilgili çalışmalara başlanmıştır62.

Beklenti Teorisi, yapılan araştırmalar sonucu yatırımcıların sıklıkla irrasyonel davranışlar sergilediklerini deneysel verilerle ortaya koymaktadır. Beklenen Fayda Teorisine göre yatırımcılar, tercihlerinde en yüksek faydayı hedefleyecek şekilde riskli seçenekler arasından her bir sonucun faydasını olasılıkları ile ölçmekte ve ağırlıklı ortalaması en yüksek olan seçeneği tercih etmektedirler. Beklenti Teorisi ise Beklenen Fayda Teorisinin öne sürdüğü gibi insanların faydayı en yüksek düzeyde tutmaya çalıştığını ifade etmektedir ancak yatırımcıların bu çabalarına psikolojik eğilimlerinden kaynaklanan ek kaideler ve özel istekler eklediği tezini gözetmektedir63.

Özetleyecek olursak, riskin ve belirsiz durumların mevcut olduğu süreçlerde yatırım kararı alma faaliyeti hem beklenen fayda teorisinin hem de beklenti teorisinin temelini oluşturmaktadır. Her iki teoride de yatırımcı, yatırımdan elde edeceği faydayı maksimize etmeye çalışmaktadır. Yatırım kararı alma ile ilgili geliştirilen teoriler ve modeller çoğunlukla oransal veri temellerine dayanmaktadır. Risk içeren şıklar arasından tercihte bulunma konusunda genel kabul görmüş model beklenen fayda teorisi iken bu konuyla ilgili standartları bozan ve en iyi ek seçenek olarak karşımıza çıkan model ise beklenti teorisidir64.

62 Evrim Şenkesen, Davranışsal Finans ve Yatırımcı Duyarlılığının Tahvil Verimi Üzerine Etkisi: İMKB Tahvil ve Bono Piyasasında Bir Uygulama, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2009, s. 105 (Yayımlanmamış Doktora Tezi)

63 Rıchard THALER, “Mental Accounting and Consumer Choice”, Marceting Science, 1985, Vol: 4, No: 3, 199-214, p. 200.