• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Moda Resmi Dersinin Dayandığı Temel Tasarım Ögeleri ve Ġlkeleri

2.5.1. Moda Resmi Tasarım Ögeleri

Nokta: Sürekliliğin içinde önemle belirtilmesi gereken andır nokta. Resim sanatında oldukça farklı bir kullanım alanına sahiptir. Görsel sanatların diğer unsurları gibi çeĢitlenebilen, büyüyen, küçülen, dinamizmi olan, kompozisyon içerisinde söz sahibi olan bir elemandır (Abacı, 2007, 11). Görsel bir anlatım öğesi olarak nokta, bulunduğu yere göre küçük veya merkezi nitelik gösteren dairesel benek ya da leke biçimindedir. Tek baĢına hareket göstermeyen nokta, her yöne aynı güçte harekete hazır bulunmaktadır. Ġki boyutlu (dairesel) ya da üç boyutlu (küresel) yapısı bulunana noktanın konumuna göre etkisi ve niteliği değiĢmektedir (Balcı, Say, 2005: 9).

Parçaların bütün ile oluĢturduğu bağlam ile kazandığı anlam, Gestaltçıların da temel anlayıĢıdır. Bütün, onları oluĢturan parçaların aritmetik toplamından ibaret değil, kendisini oluĢturan parçaların her birisinden daha büyük ve onların oluĢturduğu yeni bir kimliktir. Bu Ģekilde bakıldığında nokta ve çizgi gibi elemanlara ait fonksiyonlar bütünün algılanmasıyla birlikte anlam kazanmaktadırlar. Hacim, mekan, yüzeysel nitelik ve konum bildirmekle birlikte sembolik görevler yerine getirebilmektedirler (Seylan, 2005: 63, 64).

Çizgi: Çizgi hareketi, yönü ve kuvveti olan, artistik duygularımızı, teknik yeteneğimizi, gözlemlerimizi, sanatsal sezgilerimizi ve hayal gücümüzü ortaya koyan ilk baĢvurduğumuz araçtır. Çizgi en karmaĢık duyguları ve görüntüleri sadeleĢtiren en önemli anlatım aracıdır (Read, 1960: 53). Blake Ģu sözleriyle çizginin önemini vurgulamaktadır: “Sanatın da hayatında büyük ve altın kuralı şudur:

sınırlayan çizgi ne kadar temiz, keskin ve akıcı ise sanat eseri de o derecede mükemmeldir, çizgi nerede kuvvetini, keskinliğini kaybederse orada mutlaka hayal kıtlığı, kopya ve beceriksizlik ortaya çıkar…” (Aktaran: Read, 1960: 53).

Görsel bir anlatımda ilk olarak kullandığımız, anlatım unsuru olan çizginin objektif ve sübjektif anlatım olanakları bulunmaktadır. Ölçüm, teknik resim ve projelerde objektif olarak kullanırken; sınırsız imkanlara sahip olduğumuz sanatsal çalıĢmalarda, moda resminde ve illüstrasyonda da sübjektif olarak kullanmaktayız

(IĢıngör, 1986: 10). Tıpkı Read ve Blake‟in aktardığı gibi çizgi moda resminin de altın kuralı ve en önemli elemanıdır. Ünlü moda illüstratörü Donovan çizim yaparken hiçbir unsurun, bileĢenin, aracın ya da faktörün derinlik, yaĢam, enerji ve kiĢiliğin Ģekillendirilmesinde ve iletilmesinde çizgi kadar kuvvetli olmadığını belirtmektedir (Donovan, 2010: 10). Giysi tasarımında çizgi hem ürün hem de moda resmi açısından çok önemli ve etkileyici bir öğedir. Kalın ve ince çizgiler bir arada kullanılarak yüzeye değiĢik efektler verirler; düz çizgiler daha durağan bir hava katarken, eğri çizgiler daha dinamik görünmektedirler. Farklı sıklıkta ve biçimde kullanılan çizgilerle doku yaratılabilir. Belli bölgelerde sıklaĢtırılıp belli bölgelerde uzaklaĢtırılan çizgilerle değiĢik görüntüler yakalanabilir.

Çizgilerle göz aldanması yaparak farklı illüzyonlar yaratılabilir; vücudu daha uzun, ince, kısa veya kalın göstermek mümkün olmaktadır. Çizgiler doğru Ģekilde kullanıldıklarında beden ideal görünümüne kavuĢmaktadır. KumaĢın desen ve dokularının dıĢında; moda çiziminde giysinin kesiklerinde ve model özelliklerinde çizgisel ifade kullanılmaktadır (Olgaç, 2014: 15, 19).

Doku (Tekstür): Doku, sanatsal anlamda maddelerin doğal yapısının dıĢ yüzeyindeki görüntüdür. Resim, heykel, seramik, grafik, mimari, tekstil ve moda gibi görsel sanat dallarındaki uygulamalarda etkin biçimde kullanılan doku, yapılan tasarımlara estetik bir görüntü kazandırmaktadır (Buyurgan, Buyurgan, 2007: 108). Dokular oluĢumları itibari ile doğal ve yapay olarak iki ayrı biçimde sınıflandırılmaktadır. Yaprak, ağaç kabuğu, kürk doğal doku; kağıt, kumaĢ, metal gibi örnekler yapay dokulardır. Bir de yüzeye dokunulmadan duyumsal olarak görme yolu ile elde edilen doku türü bulunmaktadır. Dokuma, kolaj veya fırça darbeleri ile yüzey üzerinde doku etkisi yaratılmaktadır, bu Ģekilde oluĢturulan doku, gerçek olarak gözle ya da duyumsal olarak algılanmaktadır ki bunlara da gerçek veya görsel doku denilmektedir (Maccario, 2010:370). Gerçek dokunun yanı sıra resimde, moda resminde ve giysi tasarımı üzerinde kullanılabilen taklit doku, soyut doku ve icat edilmiĢ dokulardan da bahsedebiliriz (Ocvirk vd., 2015: 169-174).

Dokuların birbirlerine göre psikolojik etkileri bulunmaktadır. Sert veya yumuĢak dokuların kullanıldığı yere ve biçime göre farklı etkileri bulunmaktadır.

YumuĢak dokular sakinlik, rahatlık, huzur verirken; kaba ve sert dokulu yüzeyler insanı aktif kılar, bilinci uyarır hatta bazen rahatsızlık hissi verebilir. Tasarım yaparken doku kullanımının özelliklerinin bilincinde olarak yapılmalıdır (Abacı, 2007: 93). Doku tasarıma bambaĢka bir ruh hali katar. Dokuma kumaĢlarda gerçek dokuyu hissederken baskı kumaĢlarda görsel dokuları duyumsayabiliriz. YumuĢak bir ipeğin dokusu, sert bir timsah derisi ya da samur bir kürkün dokusu bambaĢka hisler ve estetik duyumlar uyandırır. Bilinçli bir tasarımcı dokuyu en çarpıcı veya yerli yerinde kullanabilmektedir.

Biçim (ġekil)-Form: Bir nesnenin iki boyutlu görüntüsü biçimle adlandırılırken; üç boyutlu görüntüsü form olarak adlandırılmaktadır. Nesnenin boyutunu anlatan her çizgi, ıĢık-gölge, doku ve renk gibi yöntemler boyutlu formu ve derinliği anlamamıza yardımcı olmaktadır (Abacı, 2007: 39). Nesnenin varlığını ifade eden terim olan form, biçim çeĢidi bakımından sınırsızdır. Simetrik, asimetrik, doğal, yapay, dinamik, durgun, organik veya inorganik biçimlerde olabilir (OdabaĢı, 2002: 63). Belirli dıĢ hatları, görünüĢü ve yapısı olan bir biçim ya da alan olan Ģekil, aynı zamanda bir Ģeyi strüktür iskeleti içinde oluĢturma veya destekleme yoludur. ġekiller beden ve giysiye tasarıma aktarılabilecek fikirler sundukları için moda tasarımı için çok önemlidir. ġekil olmadan hiçbir siluet olamaz. ġekli destekleyebilmek için strüktürü çok iyi anlamak gerekmektedir (Seivewright, 2013: 14).

IĢık-Gölge-Leke: Çizimin en büyük problemlerinden birisi figürü üç boyutlu gösterebilme ihtiyacıdır (Barber, 2009: 126). Ġki boyutlu yüzeyde derinlik etkisi yaratarak nesneleri hacimlendirmede kullanılan ıĢık gölge üç boyutun algılanmasında önemli bir yöntemdir. Nesnelerin üzerindeki girinti ve çıkıntılar, büyüklük ve küçüklük gibi özellikler ıĢık gölgenin etkisi ile algılanıp bilgiye dönüĢtürülmektedirler (Balcı, Say, 2005: 21). IĢık kaynakları doğal ve yapay olabilir. Siyah beyaz veya renkle verilebilmektedir (Abacı, 2007: 31-35). Moda figüründe ve giysi giydirilmiĢ figürde de temel sorunlar, vücudun üç boyutunu, giysilerin hacmini, vücut üzerindeki dönüĢünü ve boyutlarını vermektir. Bunun için en çok tercih edilen yöntem ıĢık-gölge kullanmaktır.

Ölçü-Oran: Güzelin ve estetiğin matematiksel olarak belirlenmesi oldukça eski tarihlere dayanmaktadır. Grek estetiğine kadar gitmektedir. Özellikle bu düĢünce orantı kavramında anlamını bulmaktadır. Orantı denilince iki büyüklük ya da bütünün parçaları ile hoĢa gidecek Ģekilde belli bir sayı ilgisi ile estetiğin oluĢturulması anlaĢılmaktadır (Tunalı, 2008: 207). Oran parçaların bütünle iliĢkisini göstermektedir. Sanattaki ölçü ve oran duyguları insan bedeninden gelmektedir. Antik Yunan heykellerinde matematiksel formüller kullanılarak insan bedeni güzellik için idealize edilmiĢtir. Sanatçılar daha sonraları üslupları doğrultusunda ölçü ve oranı istedikleri Ģekilde abartarak vurguyu artırmıĢlardır (Maccario, 2010: 374). Görsel sanatlarda ölçü-oran çok fazla kullanılan kavramlardır. Ġnsan genel olarak her Ģeyi kendisine göre ölçülendirmektedir (Civcir, 2015: 268). Oran-orantı giysi tasarımında en etkin kullanılan baĢlıca öğelerden biridir. Giysinin bölümleri, parçaları ve bütünü ile iliĢkisi (Olgaç, 2017: 62) tasarımın estetiği ve uygunluğu, vücuda uyumu konusunda oldukça önemlidir.

Renk: Renk, duygu yaratan, duyguyu aktaran, kompozisyona hareket ve anlam katan bir değerdir. Renkler ancak aydınlık bir ortamda görülebilirler. IĢık ne kadar fazla olursa renkler de o kadar kendi değerinde görünür (Özsoy, AlakuĢ, 2009: 81). Renk görsel iletiĢim tasarımında son yirmi yılda demirbaĢ özelliktedir. Renkleri türetme özellikle insan gözünün üç renkli görüĢü üzerine kurulmuĢtur. Göz içerisinde her bir ana renge duyarlı üç reseptör bulunmaktadır. Kırmızı, yeĢil ve mavi bunlara eklemeli ana renkler denir, bu renkler birbirine eklendiğinde ya da birbiri ile kesiĢtiğinde beyaz ıĢık oluĢturmaktadırlar. Camgöbeği, macenta ve sarı eksiltmeli ana renklerdir hepsi bir araya geldiklerinde siyahı oluĢtururlar, ikisi bir araya geldiğinde ise eklemeli ana renklerden birini oluĢturmaktadır (Ambrose, Harris, 2011: 162).

20. yüzyılda renge verilen önem hiç bu kadar fazla olmamıĢtır. Endüstriyel çağın geçmiĢle en büyük bağı renk olabilir. Çoğu kez konuyu bile resminden atan sanatçı yalnızca renk üzerinde durmaktadır. ÇağdaĢ sanatçılar rengi salt anlatım aracı olarak kullanmaktadırlar. Tıpkı sesler gibi insanda duygu uyandıran renkler de sesler gibi armonize edilerek ifade edilmelidirler (Gökaydın, 1990: 30). Renkler doğada hiçbir zaman birbirinden ayrılmıĢ Ģekilde tek tek değerler ya da skalalar Ģeklinde

bulunmazlar. Tek bir renk lekesinde dahi yakından bakıldığında pek çok değer bulunmaktadır. Gerçeğe dönük modern eğitimciler bu tarz bir renk eğitimini tercih etmekteler. Temel renk eğitiminde amaç öncelikle rengi yerinde değerlendirmek, seçmek, incelemek, gruplandırmak ve en sonunda soyutlama yaparak rengi ünite halinde görerek özel bir sıralama içinde yerini tayin etmektir (IĢıngör, 1986: 45, 47). Renk, mesaj-iletiĢim döngüsü içerisinde görsel algıya doğrudan etki eden bir tasarım elemanıdır, renkte yapılacak en ufak yanlıĢlık, bu döngüde doğrudan olumsuz mesaja dönüĢebilecektir. Renk, bu özelliği ile doğrudan mesaj iletme yetisine sahiptir. Psikolojik ve sosyolojik etkileĢimlere neden olur. DavranıĢlar üzerinde etki ederek, yönlendirme, kiĢisel kararlar, tutumlar ve satın alma davranıĢlarına etki eden baĢat görsel tasarım elemanıdır (Arıkan, 2009: 39).

Renk tercihlerimizi rahatlıkla yansıtabileceğimiz bir alan vardır o da giysilerdir (Ġbicioğlu vd., 2014. 15). Elbiselerimizi seçerken markalarından ve dokularından daha önce onların renklerinden etkilenerek seçimlerimizi yaparız (OdabaĢı, 2002: 81). Doğru tercihler yapabilmek bu konuda belirgin bir bilgi birikimine, renk psikolojisi, renk armonisi, desen psikolojisi ve giysilerin sosyal psikolojik ortamlardaki fonksiyonlarını bilmeye dayanmaktadır (Ġbicioğlu vd., 2014: 15, 16). Renklerin bir arada uyumla kullanılması herhangi bir tasarımda temel sorun olmuĢtur. Renk uyumlarına baktığımızda çoğunlukla doğa anayı taklit ettiğimiz görülmektedir. Gün batımı, gün doğumu, gökyüzü, deniz, bitkiler, canlılar, toprak kayalar vb. etrafımıza ve doğada gördüğümüz ne varsa sınırsız Ģekilde renk birliktelikleri ve renk uyumu, renk kombinasyonları görülmektedir.

Renkler Ģiddetine ve insanlar üzerindeki etkilerine göre sıcak ve soğuk renkler olarak ikiye ayrılmaktadır. Sıcak renkler: Kırmızı, sarı ve turuncudur. Uzun süre bakıldığında gözü yoran bu heyecan verici renklerden kırmızıda ateĢin sıcaklığı, turuncuda güneĢin etkisi ve sarıda da ıĢığın aydınlığı hissedilmektedir. Soğuk renkler: YeĢil, mavi ve mordur. Gözü dinlendirici ve sakinlik verici renklerdir. Yanında bulunduğu rengin Ģiddetini artıran veya azaltan bir etkiye sahip olan renklere ise nötr renkler denilmektedir. Bunlar siyah, gri ve beyaz renklerdir (Olgaç, 2014: 113).

Renk, olayları, insanları, durumları, nesneleri algılamada psikolojik bir etki yaratmaktadır. YaĢantılarımıza bağlı olarak rengi fizik dünyayı tanımada bir parametre olarak kullanırken, bazı psikolojik etkiler, kültürel anlamlar ve değerler içerdiği unutulmamalıdır (Seylan, 2005: 57). Renkler kültürden kültüre, hatta insandan insana değiĢik etkiler ve anlamlar barındırabilirler. Bireylerin ve toplumların geçirdiği hayat evreleri, tecrübeler, inanç ve değerler renklerin anlamlarını belirlemektedir. KüreselleĢmenin etkisiyle birlikte farklı coğrafyalardaki ve kültürlerdeki insanların benzer renkleri giymeye baĢladığı ancak mikro kültürel farkındalık bilinci ve postmodern akımlarla insanların tekrar kültürel özelliklerine göre giyimlerinde renk tercihleri yapacağı söylenebilir (Ġbicioğlu vd., 2014: 39, 40).

Belli baĢlı bazı renklerin bir arada kullanılmaları kombine edilmeleri gözü yanıltan veya çok dikkat çekici efektler yaratır ki, bu etkiler giysi tasarımında oldukça sık kullanılmaktadır. Bunlara moda illüzyonları denilmektedir.

Moda sektöründe tasarımcıların ve imalatçıların en büyük sorunu uluslararası renkler ile haberleĢmede çekilen sıkıntıdır. Kimsenin istediği rengi ve tonu tarif etmesi pek mümkün olmamaktadır. Buna engel olmak için tüm dünyada kullanılan pantone renk sistemi geliĢtirilmiĢtir. Bu sistemde her renk açıklı ve koyulu olarak binlerce tonda gösterilmektedir. Hangi boyalarla elde edildiği belirtilmiĢ, tüm dünyada kabul edilen renk numaraları verilmiĢtir. Böylece tasarımcı, kumaĢçı, tekstilci istenen rengi pantonelerde bulunan renk kartlarından seçip kullanmaktadır (Gürsoy, 2010: 185). Belirli bir sezon için renk seçimi ve renk analizi, renk yönetimi ve pazar eğilimi tahminleri moda endüstrisi için büyük önem taĢımaktadır (Hopkins, 2013: 102). Renk tasarım ve araĢtırma sürecinin dikkate alınması gereken en önemli faktörlerinden birisidir. Koleksiyonun baĢlangıç noktasıdır (Seivewright, 2013: 19).

Valör (Değer): Aynı rengin en koyusundan en açığına kadar derecelerine valör denilmektedir. Rengin ıĢıklılık derecesidir. Herhangi bir renge beyaz katılarak açık değerleri, siyah katılarak koyu değerleri elde edilmektedir (Balcı, Say, 2005: 23).

Ton (Sürton): Genellikle renklerin açıklı koyulu olarak aynı zeminde kullanılması durumunda kullanılan bir terimdir. Giysi üretiminde de oldukça fazla

kullanılmaktadır. Giysi parçaları arasında giysi üzerinde kullanılan aplikasyonlarda, garnitürlerde ve patchworkde ton uygulamaları çok fazla kullanılmaktadır. Burada genellikle aynı aileden olan renklerin kullanılması anlaĢılmaktadır (Gürsoy, 2010: 181).

Perspektif: Perspektif gözümüze yakın olan cisimlerin daha büyük, gözümüze uzak olan cisimlerin ise daha küçük görünmesini belirli matematiksel ve geometrik kurallarla açıklayan bilim dalıdır. Perspektif genel olarak iki ana bölümde incelenmektedir: Çizgi perspektifi ve renk (hava) perspektifi (Uzar, 2009: 16). Teknik resim ve teknik çizimde çizgi perspektifi kullanılırken, sanatsal resim, çizim ve tasarımlarda her ikisi birden kullanılmaktadır.

Sanatçılar ve çizerler tarih boyunca çizim yaptıkları düz sathı derinlikli ve kabarık, girintili, çıkıntılı göstermek istemiĢlerdir. IĢık gölgeden faydalanmak Ģekil ve çizgisel perspektif yaratmada büyük buluĢ getirmiĢtir. Beden resmi çizen bir kiĢi derinlik duygusu yaratmak istiyorsa Da Vinci‟den Picasso‟ya dek kullanılagelmiĢ yöntemleri de öğrenmek durumundadır (Hogarth, 1999: 151). Perspektif, kısaltma ve yuvarlak görünüm, Ģekillerin üst üste gelmesi, Ģekillerin giderek küçülmesi, geride kalan uzuvların gölgelendirilmesi, Ģeklin yan görünüĢünü ölçü alarak perspektif elde etme, bir ek yerini merkez alıp elips çizerek elde etme gibi yöntemlerle yapılmaktadır. Ġnsan vücudunun perspektifi genellikle ufuk çizgisine doğru iki kaçıĢ noktasını kapsayan açılar kullanılarak çizilmektedir. Rakursi, insan vücudu üzerinde eğriliğin perspektif etkisidir. Ve insan figürünün neredeyse her zaman bazı ölçülerde rakursi oluĢmuĢ durumlarda görülmesi ve çizilmesi kaçınılmazdır (Civardi, 2013b: 20). Moda figüründe özellikle bacaklarda ve kollarda karĢımıza çıkan kısaltım bir çeĢit optik yanılsamadır. Figürün pozunda belli bir açı ile geliĢen eğilme ve bükülmelerde meydana gelen bu görünüĢ, bir bacağın ya da kolun daha kısa görünmesine neden olmaktadır. Kısaltım ya da rakursi görünümleri canlı modelden ve fotoğraflardan çalıĢarak çizmek daha kolay bir yol olmaktadır (Abling, 2013: 44). Moda resmi çok mekanik bir perspektif çizim gerektirmemektedir. Ancak iyi bir çizimde mutlaka derinlik hissi vardır. Gerçekçi bir çalıĢma olması isteniyorsa, figüre derinlik görüntüsü verilmelidir. Tatmin edici bir görüntü yakalamak için en azından

figürün göz hizasında nerede olduğuna karar verip buna göre çalıĢmak gerekmektedir. Moda çiziminde 20‟lerdeki derinliksiz figürler gibi de çalıĢılabilirken, 30‟lardaki hafif ıĢık gölge anlayıĢıyla da yetinilebilmektedir (Bryant, 2013: 54).