• Sonuç bulunamadı

B. REKLAMCILIĞIN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

1. OSMANLI DEVLETİ VE TÜRKİYE’DE REKLAMCILIK

2.2. Reklam Mesajının Sunum Stratejisi

Reklam mesajı, tüketicinin eyleme geçmesinde en önemli etmenlerden biridir. Tüketici açısından da karar verme aşamasında reklama başvurmak vazgeçilmez bir durum olmuştur. Reklam aracılığı ile muhtemel tüketici ya da hedef kitle gereksinimleri doğrultusunda pazardaki benzer binlerce ürün arasından kendine uyan ürünü seçecektir. Günümüz reklam anlayışı, tüketicisine ürün ya da hizmetleri tanıtmakla yetinmeyip, fiyatları, dağıtımı ile ilgili de bilgiler vermektedir. Bunun dışında tüketicinin mantığına seslenmek amacıyla ürünün kullanım biçimi de aktarılan bilgiler arasındadır134.

Reklamda yaratıcı strateji ya da neyin söyleneceği farklı yaklaşımlarla belirlenebilir. Baldwin’e göre, Temel satış vaadi (Unique Selling Proposition), Konumlandırma, (Position), Problem çözme (Problem Solution) ve Marka İmajı (Brand Image) dır135. USP’de reklamı yapılacak ürünün rakiplerinden

üstünlüğü ve tüketicilerin onu almakla elde edecekleri yararlar ele alınmaktadır. Bunu da sayısal üstünlükler, kıyaslamalar, kalite standartları ve fiyat gibi kıstaslarla yapılır. Konumlandırma, firmanın tüketicinin zihninde ya da rakip marka mal ya da hizmetlere nazaran kendi mamulünün faydasını ve algılanabilirliğini yaratma çabasıdır. Konumlandırma, yeni ve değişik bir takım şeyler yaratmak değil, zihinde olup bitenleri ustalıkla yönlendirmek ve var olan bağlantıları yeniden düzenlemektir136.

Laskey, Day, Crask’a göre, Reklamla verilen mesajların tüketici tarafından analiz edilmesi sonucunda gerçekleşebilir. Problem çözmede, var olan bir sorunun çözümüne yönelik yaklaşımlar bulunur. Marka imajında ise, reklamı yapılan ürün veya hizmetin fiziksel özellikleri, fonksiyonları, yerine psikolojik farklılıklar ön plana çıkartılmaktadır. Reklamda yaratıcı strateji sürecinde mesajın oluşumunda diğer bir yaklaşım ise, bilgisel reklam ve dönüşümsel reklam olarak sınıflandırılmaktadır137. Yine Laskey,

Day ve Craks’a göre, bilgisel televizyon reklamları için beş tür mesaj stratejisi tanımlamaktır. Bilgisel mesaj türleri, karşılaştırıcı, temel satış vaadi, önce-üstünlük, abartı ve jenerik stratejileri içermektedir. Ayrıca, transformasyonel mesaj stratejisini ise kişiler, yerler ve şeyler üzerine odaklanan genel bir çerçevede tanımlamaktadır. Buna göre de transformasyonel jenerik, marka kişiliği, kullanıcı kişiliği ve kullanım fırsatı olarak dört tür transformasyonel mesajın varlığından söz edilmektedir138.

Kitlesel reklamcılık tek bir homojen kültür değildir. Leiss ve arkadaşlarına göre, dört tür reklam sunuş biçimi vardır: Ürünle ilgili bilgilerin sunulduğu biçimler, ürünün görüntüsünü içeren biçimler,

133 Albert Book, C. Dennis Schick “Reklamcılıkta Metin ve Taslağın İlkeleri, Çev: Dilek Şendil, Yayınevi Yayınları, İstanbul, 1998, s.103-104 134A. Bülent Göksel-Füsun Kocabaş-Müge Elden, (1997). Pazarlama İletişimi Açısından Halkla İlişkiler ve Reklam, Yayınevi Yay., İstanbul, 1997, s.145

135 Huntley Baldwin, Creating Effective TV Commercial, 1982, s.62’den Aktaran A. Ziya Özgür, Televizyon Reklamcılığı “Kavramlar- Süreçler”, Der Yayınları, İstanbul, 1994, s.61

136 Füsun Kocabaş ve Müge Elden, Reklamcılık- Kavramlar, Kararlar, Kurumlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997, s.82-103

137 A. Ziya Özgür, “TV. Reklam Filmlerinin Yaratıcı Yapım Süreçleri Açısından Değerlendirme Standartları”, Selçuk İletişim, Konya, C. 1, S. 4, Ocak Konya, 2001, s.14

138 A. Laskey, Henry Ellen Day, Melvin R. Craks, “The Typology of Main Message Strategies of TV Commercials”, Journal of Advertising, Vol:18, 1989’dan Aktaran: Ferruh Uztuğ, “Kimlik Krizine Bir Çözüm Olarak Markalar: Türkiye Reklamlarında Transformasyonel Mesaj ve Benlik İmajı”, Uluslararası İletişim Sempozyumu, “Medyanın Manipülasyon Gücü” Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fak. Yay., No:43, Eskişehir, Nisan 2001, s.167

kişisel bilgiler, yaşam biçimi ile ilgili biçimler. Son yirmi yılda dördüncü form yani yaşam biçimi diğerlerinden daha yaygın kullanılır hale gelmiştir. Yaşam biçimi reklamcılığında insanlar, ürünler ve tüketim ortamları birleşmiş bir duygu etrafında buluşmakta ve bu birleştirici duygu kullanımı doyum ya da yarardan çok bir toplumsal grup ya da duruma uygun ya da onun tipik özelliği olan bir şeye ait olma ihtiyacı hissettirmektedir139.

Reklam ile söylenen vaat, tüketiciyi en fazla oranda etkileyecek şekilde düzenlenmelidir. Tüketicinin faydasının doğru olarak formüle edilmesi, tüketicinin gözüyle dile getirilmesi reklamın başarısında etkili unsurdur. Spurr’a göre reklam mesajı “öyle bir öneride bulunmalı ki, bu öneri hiç kimse tarafından daha önce söylenmemiş ve söylenmeyecek olsun” zihniyeti ile hazırlandığında tam amacına ulaşabileceğini ifade etmektedir140.

Doğrudan satış (hard sell) ve dolaylı satış (soft sell) tekniklerine bağlı olarak, rasyonel (rational), duygusal(emotional), ciddi (serious), mizahi (humorous), gerçekçi (realistic) ve abartılı (exaggerated) anlatım tarzları olarak sınıflandırılabilir141.

Doğrudan satış (Hard Sell): Reklam sözlüğünde anlamı: Rekabetçi (dolaysız) satış yapma. Ürün yararlarını vurgulayarak dile getiren müşteriyi alım yapmaya özendirmek için çeşitli yollara başvuran ısrarcı satıcılık. Reklamda, ürünün hemen satılmasını teşvik eden ve reklamı bunun nedenleri üzerine kuran iddialı, rekabetçi yaklaşım olarak verilmektedir142. Bu tip reklamlarda amaç tüketicileri bilgilendirmek ve ikna etmektir. Bu tek amaçlı ve yalın anlatımı seçen yaklaşım tarzında, “şimdi alın”, “hemen alın” gibi çağrılardır ve reklam vaadini doğrudan söyler ve reklam yapılan ürünü almaları için baskı yapar. Bu yüzden reklamı yapılan ürünün faydalarını ve özelliklerini ön plana çıkarır. Dolaylı Satış (Soft Sell): reklamda, duygulara seslenen, imaja dayanan dolaylı yaklaşımdır. Bu yaklaşımda ürünün tüketiciye sağlayacağı yararlar, çağrışım ve çıkarım yoluyla iletilir. Hard Sell’in zıddıdır143. Dolaylı (Soft

Sell) tip yaklaşım da ise, tüketicilere reklamı yapılan ürünü satın almaları için doğrudan baskı yapmak yerine, eğlendirici daha çok duygusal bir yaklaşımla, olumlu bir marka imajı yaratarak dolaylı olarak satışı gerçekleştirmeye çalışılır.

Doğrudan Satış (düz anlatım) tarzında, reklam düşüncesi çok yakın ve basit bir şekilde anlatılır ve daha çok duyuru niteliğindeki haber veren reklamlarda kullanılır. Reklamlarda söylenen ve gösterilenler arasındaki uyumun yanısıra vaadin tüketiciler için gerçekten bir ödül içermesine önem verilir. Yapılan araştırmalar doğrudan yaklaşım tarzının, dolaylı anlatım tarzından daha ikna edici olduğu ortaya çıkmıştır144.

139 David Chaney, Yaşam Tarzları, Çev: İrem Kutluk, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999, s.117

140 L.F. Spurr “Case Studies In Marketing” 1987 s.54’den Aktaran Hanife Güz, “Reklam Stratejisini Etkileyen Unsurlar” Selçuk İletişim, C. 1, S. 4, Ocak, Konya, 2001, s.23

141 Huntley Baldwin, Creating Effective TV Commercial, Aktaran A. Ziya Özgür, Televizyon Reklamcılığı “Kavramlar-Süreçler”, Der Yayınları, İstanbul, 1994, s.63

142 Tanses Gülsoy, Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü, Adam Yayınları, 1999, İstanbul, s.234 143 Tanses Gülsoy, Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü., Adam Yayınları, 1999, İstanbul, s.498 144 A. Ziya Özgür, Televizyon Reklamcılığı “Kavramlar-Süreçler”, Der Yayınları, İstanbul, 1994, s.62

Duygulara seslenen yumuşak satış reklamları, daha yavaş ama yinede daha sonra reklam filmlerine hakim olmuştur. Yine de her iki teknik zaman zaman birlikte kullanılmıştır. Yumuşak satışta sözden çok görüntüden, benzetmelerden ve müzikten yararlanılmıştır145.

Mizahi anlatım tarzı (Humorous), fazla güçlü olmayan reklam vaadini çekici hale getirmek ve canlı kılmak düşüncesiyle kullanılan zor ve biraz da riskli bir yaklaşım durumudur. Reklamda kullanılan mizah anlaşılır olmalıdır. Mizah ürünün ya da hizmetin kendisinden kaynaklanmalı ve satış düşüncesinin aktarılmasında katkıda bulunmalı ayrıca yaşamdan bir kesit sunmalıdır.

Abartılı anlatım tarzı (Exaqqerated), Bu tarz reklamlarda, mesajın abartılı öğelerle (ses, görüntü ve hareket) tüketicilere sunulmasıdır. Abartılı reklamların, tüketicileri daha çok etkiledikleri yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır146.

145 Paul Rutherford, Yeni İkonalar (Televizyonda Reklam Sanatı), Çev. Mustafa K. Gerçeker, Yapı Kredi Yay. İletişim – 4, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.26-32

146 Huntley Baldwin, Creating Effective TV Commercials, Chicago: Crain Boks, 1982, s.92’den aktaran A. Ziya Özgür, Televizyon Reklamcılığı “Kavramlar-Süreçler”, Der Yayınları,İstanbul, 1994, s.64

İKİNCİ BÖLÜM

1990'LI YILLARDA TÜRKİYE'DE SİYASİ ORTAM A. YILDIRIM AKBULUT HÜKÜMETİ

Siyasi ortamı oluşturan en önemli unsurların başında kuşkusuz hükümetler yer almaktadır. İncelediğimiz dönemin ilk yılında Anavatan Partisinin kurduğu Yıldırım Akbulut Hükümeti bulunuyordu. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığına çıkmasından sonra yerine Yıldırım Akbulut’u getirmesiyle kurulan bu hükümetin en büyük sıkıntısı parti içi çeşitli eğilimlerin muhalefetiydi. Özal’ın karizması ve partinin kurucusu olması nedeniyle onun zamanında hemen hemen hiç görülmeyen parti içi ideolojik dengeler yeni hükümetin en büyük sorunuydu. Ayrıca partiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın müdahalesi ve Akbulut’un adeta emanetçi pozisyonunda lansedilmesi de genellikle eleştiri konusu olmaktaydı.

ANAP içindeki Liberal ve muhafazakar çatışması özellikle “Ayasofya’nın ibadete açılması” kararnamesinin imzalanmasında iyice gün yüzüne çıkıyordu. DSP lideri Bülent Ecevit ise Ayasofya’nın müze olarak kalması gerektiğini ifade ediyordu147.

Özal Cumhurbaşkanı seçildikten sonra özellikle ANAP’ın liberal milletvekillerinden eleştiriler almaya başlıyordu. Trabzon Milletvekili Necmettin Karaduman’ın ANAP grubunda Özal’ı eleştiren bir konuşma yapması Milletvekilleri arasında huzursuzluğa sebep oluyordu148. Cumhurbaşkanı Turgut

Özal’ın “kıyak emeklilik ve kıyak profesörlük yasalarını iptal etmesi ANAP’la ilişkilerini bozuyordu149. ANAP Genel Başkanlık yarışına katılmak isteyen Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz 20 Şubat 1991’de görevinden istifa ediyordu150. Yine genel başkanlık adayları arasında ismi geçen Hasan Celal

Güzel’in Dışişleri Bakanlığında memure Hande Şevkat Mumcu ile ilişkisi hakkındaki haberleri gündeme bomba gibi düşüyordu151. İddiada H. Celal Güzel’in aşk hayatı yaşadığı Hande Şevkat Mumcu’yu iğfal

ettiği, daha sonra tehdit ve şantajla ABD Başkanı Bush ile Cumhurbaşkanı Özal’ın görüşmesinin tutanaklarını aldığı ve gazeteci Uluç Gürkan’a vererek Güneş gazetesinde yayınlattığı öne sürülmüştü152.

Demirel, Güzel’in aşk skandalı konusunda endişelerini dile getirirken “Umarım işin altından devlet çıkmaz. Devletin içine Çankaya’dan A’dan Z’ye herkes girer” diyordu153. Aslında Demirel bu sözlerle

imalı olarak Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı da olayın içinde olmakla itham ediyordu. Daha sonraki günlerde yapılan soruşturmalarda, böyle bir olayın olmadığı ve bu haberlerin yalan olduğu ortaya çıkıyordu. Hande Şevkat Mumcu ifadesinde “baskı zoruyla o ifadeleri verdim şimdi rahatım, Tugay Özçeri beni zorladı” diyordu154. Daha sonra sanıklar 24 Ekim 1991 tarihinde beraat ediyorlardı.

147 Milliyet, 05.01.1990, s.1 148 Milliyet, 10.01.1990, s.1 149 Hürriyet, 06.02.1990, s.1 150 Hürriyet, 21.02.1990, s.1 151 Hürriyet, 12.04.1990, s.1

152 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.307 153 Hürriyet, 13.04.1990, s.1

28 Mart’ta Maliye ve Gümrük Bakanı Ekrem Pakdemirli ANAP’a başkan adayı olmak için bakanlıktan istifa ediyor ve iki gün sonra da Maliye Bakanlığına Adnan Kahveci atanıyordu. Daha sonraki günlerde Ekrem Pakdemirli ANAP Genel Başkanlığına aday olduğunu açıklıyordu. 13 Haziran, ANAP kurucu üyesi ve Zonguldak Milletvekili Veysel Atasoy partisinden istifa ediyordu155.

ANAP, Özal’ın yetkileri kısıtlarken Başbakan Yıldırım Akbulut “Meclisin sesini dinledik” diyordu156. 17 Ağustos’ta Mesut Yılmaz ANAP Genel Başkanlığına aday olduğunu açıklıyor ve çalışmalarına başlıyordu. Mini seçimlerden ANAP galip çıkıyor157 ve yeni kurulan 13 ilçeden 11’ini

ANAP alırken, DSP İstanbul Bayrampaşa’yı kazanıyordu.

Adnan Menderes'e Anıt Mezar

27 Mayıs 1960 darbesiyle idam edilen (17.09.1961) dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın naaşları 17 Eylül’de devlet töreniyle İmralı Adası’ndan Vatan Caddesinde yaptırılan Anıt Mezar’a naklediliyordu. Törene Demirel, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ayrıldıktan sonra gelirken, Ecevit ve İnönü katılmıyordu158.

Ekim ayının ilk günlerinde Dışişleri Bakanı Ali Bozer istifa ediyor yerine A. Kurtcebe Alptemoçin getiriliyordu. Ali Bozer’den sonra savunma Bakanı Safa Giray da istifa ediyordu. Giray’ın istifasına iptal edilen Kadıköy seçimleri neden olduğu belirtiliyordu159. Delege seçimlerindeki olaylardan

sonra liberallerden, Mesut Yılmaz ve Yıldırım Akbulut’a muhtıra geliyordu. Cumhurbaşkanı Özal ANAP’taki anlaşmazlıklar için arabuluculuk yapıyor ve bunun üzerine genel merkez geri adım atarak Kongreler 15 gün erteleniyordu160.

“Yıl sonunda enflasyonu %30’a düşüremezsem istifa edeceğim” diyen Güneş Taner rol icabı istifa ediyor ve Akbulut’ta kabul etmiyordu161. Hüsnü Doğan “Semra Özal kamuoyunda sürekli konu

olmaktan kaçınmalı” diyordu162.

10 Şubat 1991’de Semra Özal, İstanbul il Başkanlığına aday oldu. Akbulut Genel Başkanlık konusunda Semra Hanımla yarışırım” diyordu163. Daha sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal eşi için destek

istiyordu.

Turgut Özal’ın ANAP’ta muhafazakarların parti içi bir darbeyle iktidarı ele geçirmelerine engel olmak için Semra Hanım’ı partiye soktuğu164 ile ilgili haberler çıkıyordu. 22 Şubat 1991’de

Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan’ı görevinden alıyordu. 1 Mart 1991’de Hüsnü Doğan’dan boşalan Milli Savunma Bakanlığına Devlet Bakanı Mehmet Yazar getiriliyordu165.

Özal, Cumhurbaşkanlığından istifa edebileceğini ima ediyordu166.

155 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.323-325 156 Hürriyet, 14.08.1990, s.1 157 Hürriyet, 20.08.1990, s.1 158 Hürriyet, 17.09.1990, s.1 159 Hürriyet, 18.10.1990, s.1 160 Hürriyet, 20.10.1990, s.1 161 Hürriyet, 05.01.1991, s.1 162 Milliyet, 16.02.1991, s.1 163 Milliyet, 13.02.1991, s.1 164 Hürriyet, 22.02.1991, s.1

165 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.348 166 Milliyet, 25.01.1991, s.3

28 Şubat’ta 1991’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ANAP’lı milletvekilleriyle yaptığı ev toplantısında Abdullah Öcalan da dahil terör suçluları için koşullu af düşündüğünü söyledi167.

Çok sayıda Bakan ve iş adamının desteğini alan Semra Hanım İstanbul İl başkanlığı seçimlerinde iddialı duruma gelirken, Muhafazakarlar ise Semra Hanımı desteklemiyordu. Hüsnü Doğan ekibine (Talat Yılmaz) karşı Semra Özal’ın İstanbul il Başkanlığını destekleyen Bakan Mustafa Taşar, “Çöl Ayısı Schwarzkopf’a özenerek “bende otel ayısıyım” diyordu168. Devlet Bakanı Mustafa Taşar “otel ayısıyım” sözünün bir çok eleştiriye maruz kalması üzerine “ben heykeli dikilecek adamım, espriden anlamayan ayıların sayısı memleketimizde bir hayli fazlaymış” diyordu169. ANAP’ın olaylı İstanbul il kongresi yarım

kalıyordu170. Başbakan Akbulut, Hüsnü Doğan’ı azletme sebebi olarak “benim istememe rağmen

MGK’ya katılmak istedi” diyordu171.

12 Nisan 1991 günü TBMM’de Terörle Mücadele Kanunu kabul ediliyordu. 141, 142 ve 163. maddeler kaldırılarak, bu maddelerden yatanlara şartlı af getiriliyordu. Af, Özal’ın istediği gibi çıkıyor ve akabinde hapishanelerden tahliyelere başlanıyordu. Bu gelişmeyi Hürriyet şu şekilde haberleştiriyordu: “Komünist ve şeriat partileri serbest. 141,142 ve 163.’üncü maddeler artık tarihe karıştı. İsteyen şeriatçı ve komünist parti kurabilecek. Hayali ihracatçılar, banka dolandırıcıları ve rüşvetçiler elde ettikleri haksız kazançları ödemeleri halinde indirimden yararlanacaklar”172.

Turgut Özal’a göre Semra Özal İstanbul’a Belediye Başkanı olacaktı173. Ertelenen İstanbul il kongresi yapılıyor ve Semra Hanım il başkanı oluyordu. İstanbul il Başkanlığını seçiminde Semra Özal 351, Talat Yılmaz 269 oy aldı. Başbakan Akbulut kongrede sürpriz bir konuşma yaparak delegelerden Semra Özal’a oy vermelerini istiyordu174. 30 Nisan 1991’de izinsiz olarak Azerbaycan’a giden Enerji

Bakanı Fahrettin Kurt, Başbakan Yıldırım Akbulut’un isteği üzerine istifa ediyor. Yerine Togay Gemalmaz getiriliyordu175. Güneş Taner “kongrede oyum Akbulut’a Mesut’la hiç çalışmadım” diyerek

Akbulut’u destekliyordu176.

2 Haziran 1991’de Yeni kurulan 1 ilçe ve 16 Belde’de yapılan seçimlerin 10 tanesini muhalefet partileri, 8’ini ANAP kazandı. 4 Haziran 1991’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Aydın Menderes’e ANAP liderliğini teklif ettiği haberleri ANAP’ı karıştırıyordu177. Başbakan Akbulut “Cumhurbaşkanının

sözüne rağmen Semra Hanım’ın Yılmaz’a desteği sürüyor“ diyerek Özal’lara adeta sitem ediyordu178.

ANAP’ta genel başkanın belirleneceği kongre öncesi Hürriyet gazetesi halkla bir anket yapıyordu. Ankete sonucuna göre, vatandaşlar ANAP lideri olarak Mesut Yılmaz’ı görmek istiyorlardı. “Hürriyet halkın

167 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.348 168 Hürriyet, 02.03.1991, s.1 169 Hürriyet, 10.03.1991, s.13 170 Hürriyet, 06.03.1991, s.1 171 Hürriyet, 07.03.1991, s.17 172 Hürriyet, 13.04.1991, s.1 173 Hürriyet, 20.04.1991, s.1 174 Hürriyet, 29.04.1991, s.1

175 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.350 176 Hürriyet, 03.05.1991, s.1

177 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.351 178 Hürriyet, 12.06.1991, s.1

nabzını tuttu seçmen, Yılmaz dedi. Yılmaz %54.8, Akbulut %18.8 ve Güzel’e %5.6 oranında destek geliyordu”179.

KÖRFEZ SAVAŞI

Irak, Kuveyt’i işgal ediyor ve Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmet El Sabah kardeşi ile birlikte Suudi Arabistan’a sığınıyordu180. İlerleyen günlerde ise Kuveyt’i ilhak ediyordu. Körfezde kritik saatler

yaşanırken, Özal ve Başkan Bush arasında sık sık telefon görüşmeleri yaşanıyordu. Amerika Başkanı George Bush Cumhurbaşkanı Turgut Özal için “my friends” diyerek181 oldukça samimiyet gösteriyordu.

Amerika Türkiye’ye askeri müdahaleye katılması için baskı yapıyor ve 48 saatte karar verilmesini istiyordu. Amerikan yanında aktif bir politika izlemek isteyen Cumhurbaşkanı Turgut Özal siyasi liderleri köşkte toplantıya çağırıyor fakat hem Demirel hem de İnönü zirveye katılmıyorlardı182. Türkiye’de genel

toplumsal kanı savaşa katılmama şeklinde biçimleniyordu. Bu konuda yapılan anketlerde halkın %61.4’ü “savaşa girmeyelim” diyordu. Yine de Güneydoğu’ya Irak sınırına asker kaydırması devam ediyordu183.

Körfezde gergin saatler yaşanırken, Rum lider Vasiliu “Türkiye’yi füzelerle vurabiliriz”184

şeklinde açıklama yapıyordu. 10 Ağustos 1990’da Bakanlar kurulu ABD üsleri ve lastik işkolundaki grevleri erteliyordu. 12 Ağustos’ta TBMM’de yapılan gizli oturumda, olası bir savaş durumunda hükümete müdahale izni veriliyordu185. Cumhurbaşkanı Özal izlediği dış politika nedeniyle, özellikle

muhalefet liderleri tarafından “TBMM’yi devreden çıkarmakla” eleştiriliyordu.

Kral Fahd Özal’dan Türk Askeri istiyordu. BM ablukayı delen gemileri vurma kararını onaylıyordu186. KAMAR araştırmasında “Türkiye AT girsin mi? Sorusuna halkın %72.3’ü “Evet” diyordu. Özal “Saddam batıyor” diyordu. Güneydoğuya asker kaydırması sürüyordu187. Özal asker

gönderme konusunda Akbulut ve bazı milletvekillerini ikna edemiyordu188. Eski Cumhurbaşkanı Kenan

Evren, Meclis Başkanı Kaya Erdem’le görüşerek asker gönderilmemesini istiyordu. Türkiye, Saddam’ın olası bir saldırısına karşı Amerika’dan 150 km menzilli Patriot füzeleri istiyordu189. ANAP grubu 4

çekimser ve 1 ret oyuyla asker gönderme iznini veriyordu190. 5 Eylül 1990’da TBMM’de yapılan gizli

oturumda Hükümete ülke dışına asker gönderme izni veriliyordu.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Körfez krizi nedeniyle Başkan George Bush ile görüşme trafiği bütün hızıyla devam ediyordu. Özal’ın Başkan Bush ile Yaptığı görüşmeye Dışişleri Bakanı Ali Bozer’i almayarak başbaşa görüşmesi ve “bir koyup üç alacağız”191 şeklinde medyaya yansıyan sözleriyle yıllarca

179 Hürriyet, 14.06.1991, s.1 180 Hürriyet, 02.08.1990, s.1 181 Hürriyet, 05.08.1990, s.1 182 Hürriyet, 11.08.1990, s.1 183 Hürriyet, 27.08.1990, s.1 184 Hürriyet, 07.08.1990, s.1

185 Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt:IV, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002, s.326 186 Hürriyet, 26.08.1990, s.1 187 Hürriyet, 27.08.1990, s.1 188 Hürriyet, 28.08.1990, s.1 189 Hürriyet, 30.08.1990, s.1 190 Hürriyet, 05.09.1990, s.1 191 Hürriyet, 04.10.1990, s.1

tartışmalara ve eleştirilere hedef oluyordu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal “ülkeyi altı yıl boş kararnamelerle yönettik bu olması gerekendir” diyordu192.

Körfez politikası nedeniyle Özal’la uyumlu çalışamayan Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay “inandığım prensipler ve devlet anlayışımla hizmet devamı mümkün görmediğim için istifa ediyorum” diyerek görevini bırakıyordu193. Torumtay’ın istifası geniş yankı uyandırıyor Demirel “Torumtay devletin

memuru olduğunu gösterdi robotu değil” diyerek istifayı destekliyordu. Torumtay’dan boşalan makama Doğan Güreş, K.K.K’na ise Muhittin Fisunoğlu getiriliyordu194.

Irak ordusunun 2 Ağustos 1990’da Kuveyt topraklarını işgal etmesiyle başlayan Körfez krizi 18 Ocak 1991 gecesi Güneydoğu komşumuz Irak’a yönelik, Amerikan ve müttefik güçlerinin başkent Bağdat’a hava saldırısıyla başlıyor ve Bağdat körfez savaşın merkezini oluşturuyordu. Uzun süren hava bombardımanlarından sonra savaş karada sürdürülüyordu. Çok güçlü bir ordusu olduğu iddialarının aksine Irak lideri Saddam Hüseyin ve ordusu savaşta hiçbir varlık gösteremiyor ne füze ne de bir uçak havalandırabiliyordu195. Türkiye’de Körfez savaşının yapıldığı günlerde Akbulut Hükümeti görev yapıyor

ve hükümet Amerika’ya üsleri kullandırma yetkisini TBMM’den alıyordu196. İlerleyen günlerde hükümet

TBMM’den savaş izni’ni 148’e karşı 250 evet oyuyla alıyordu197. Saddam işgal ettiği Kuveyt’ten petrol kuyularını ateşe vererek çekiliyordu. Irak daha sonraki kara savaşında da büyük kayıplar veriyor ve Irak askerleri savaşmadan esir alınıyor hatta savaşı çeken gazetecilere bile teslim oluyorlardı. Körfez Savaşı Irak’ın çöküntüsüyle sona eriyor ve Kuveyt’te egemenlik tekrar eski sahiplerine veriliyordu. Türkiye’nin Amerikan ve müttefikler lehinde politika izlemesi Arabistan Kralı’nı memnun ediyor ve hapisteki bir çok Türk vatandaşını bağışlıyordu198.

1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali ve 91’in başlarında Körfez meydana gelen ve Amerika’nın üstünlüğüyle biten kriz döneminin sıcak günleri olan 25 Ocak 1991’de Bakanlar Kurulu “Kürtçe konuşmayı ve şarkı söylemeyi yasaklayan 1983 tarih ve 2932 sayılı “Türkçe’den başka dillerde yapılacak yayınlar hakkındaki kanun”un kaldırılmasını kararlaştırıyordu199. Türkiye bu kararlarla bölge Kürtlerine

karşı sıcak politikalar izliyor ve daha sonra sınırlarını 1 milyondan fazla Peşmerge’ye açarak bölge politikasında aktif rol oynamak istiyordu.

Savaş sonrası Saddam yabancı gazetecileri Bağdat’tan çıkartıyor ve savaş sırasında ülkede isyan