• Sonuç bulunamadı

Realizm Perspektifinden Enerji Güvenliği

2. ENERJİ GÜVENLİĞİ

2.1. Enerji Güvenliğine Kuramsal Yaklaşımlar

2.1.2. Realizm Perspektifinden Enerji Güvenliği

Enerji güvenliğine yönelik bir diğer görüş olan realist kurama bakıldığında

“uluslararası güvenlik” kavramı ön plana çıkmaktadır. Enerji güvenliğini de bu kavram etrafında değerlendirilmektedir. Uluslararası güvenliği açıklarken savunma ve saldırı konumu olmak üzere iki durumun oluştuğu vurgulanmaktadır. Savunma, diğer aktörler karşısında güvenliği sağlamak iken saldırı, aktörler arasında maksimum faydaya erişebilmek olarak tanımlanmaktadır.50 Başka bir ifadeyle, Realist kuramın bu yaklaşımı devletlerin enerji ve enerji güvenliğine olan yaklaşımlarının bütüncül bir güvenlik algısı içinde oluştuğudur.

Waltz uluslararası güvenliği açıklarken, üst otoritenin bulunmadığı anarşik bir sistem içerisinde devletlerin hayatta kalma mücadelesi olarak tanımlamaktadır. Bu tanım doğrultusunda saldırgan realizm açısından bakıldığında, bütün devletlerin hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ettiği bir ortamda oluşan güvensizlik algısı, hayatta kalma anlayışı ile giderilemez. Bu noktada Waltz’ın yaklaşımını eleştiren Mearsheimer, devletlerin anarşik sistem içerisinde güvenliğini sağlayabilmek için diğer devletlerden daha güçlü olması gerektiğini belirtmektedir.51 Enerji güvenliğine bu açıdan bakıldığında, petrol krizinin yaşandığı dönemden bugüne, sanayileşmiş ülkelerce enerji güvenliğine olan

48 İpek, a.g.e., s. 234.

49 Şöhret, a.g.m., s. 542.

50 Arı, a.g.e., ss. 167-173.

51 Ali Balcı, “Realizm”, Uluslararası İlişkilere Giriş, ed. Şaban Kardaş, Ali Balcı, İstanbul: Küre Yayınları, 8. Baskı, 2018, ss. 133-138.

21

ilginin artması ve enerji jeopolitiğinin önem kazanması da bu ülkelerin saldırgan olduklarını göstermektedir.

Realist perspektife göre liberallerin ortaya koyduğu karşılıklı bağımlılık anlayışı eşitlik getirmemektedir. Buradaki bağımlılık üstün tarafın istekleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Buna örnek olarak doğal gaz tüketicisi bir ülkenin, üretici ülke karşısında ambargo veya fiyat artışlarına karşın kırılgan bir konumda bulunması gösterilmektedir. Bu sebeple realistlere göre tüketici ülkelerle, üretici ülkeler arasında eşit bir bağlılıktan çok asimetrik bir bağlılık söz konusudur.52 Aynı zamanda üretici ülkelerinde talep güvenliği konusunda sorun yaşayabilecekleri görüşü bulunmaktadır.

Doğal gaz veya başka bir kaynak ithalatının siyasi veya ekonomik sorunlardan dolayı başka bir ülkeden gerçekleştirmesi, üretici ülkeler açısından önemli bir ekonomik sorun oluşturmaktadır. Bu konuda İran’ın doğal gazı ve petrolüne, ABD ve AB ülkeleri tarafından ambargo uygulaması örnek olarak gösterilebilir.53 İran’ın yaşadığı bu durum göz önünde bulundurulduğunda üretici ve tüketici ülkeler açısından ekonomik kazancın bazı durumlarda önemsenmediği görülmektedir. Bu durumlarda ekonomik getiriden çok siyasi tutumlar ön plana tutularak ulusal güvenlik kavramı içerisinde değerlendirilmektedir.

Realist düşünceye göre uluslararası sistemdeki temel aktör devlettir. Bununla birlikte devlet dışındaki aktörlerin sınırlı etkilerinin olduğunu ifade etmektedirler. Bu nedenle OPEC benzeri uluslararası örgütlerin enerji güvenliğine etkilerinin sınırlı kalacağı belirtilmiştir. Ancak, 1973 krizinde OPEC’in bir uluslararası örgüt olarak etkinlik kazanması bu görüşün aksinin mümkün olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, bu etkinlik petrol üretiminde etkili olan ülkeler açısından önemli bir değişimi ortaya koyarak, OPEC ülkelerinin enerji üretiminde söz sahibi olmasını sağlayan bir süreci oluşturmuştur.54

Enerjinin dış politikaya olan etkilerini açıklarken doğal kaynak milliyetçiliği görüşü ön plana çıkmaktadır. Bu görüş, enerji kaynaklarına sahip ülkelerin enerji alanında devletçi bir tavır sergilemeleri olarak adlandırılmaktadır. Bir başka ifadeyle kaynak

52 İpek, a.g.e., s. 229.

53 Şöhret, a.g.m., ss. 536-537.

54 a.g.m., s. 537.

22

zengini ülkeler, enerji kaynaklarını ulusal çıkarlarını en üst düzeye getirebilmek için bir araç olarak görmektedir.55 Irak’ta Saddam Hüseyin ve Venezüella’da Hugo Chavez bu doğrultuda hareket ederek enerjinin iç piyasada kalmasını amaçlamışlardır.56

Enerji kaynaklarının bir ülkede olması veya olmaması devletlerin sistemdeki konumlarını önemli ölçüde etkilemektedir. “Enerji kaynak çatışmaları” aktörlerin sistem üzerindeki davranışlarını ortaya koymaktadır. Tüketici ülkelerin, enerji kaynakları bakımından zengin ülkeler üzerinde etkili olmayı amaçlayan dış politika yaklaşımları ön plana çıkmıştır.57 Son dönemde özellikle Çin’in dış politika yaklaşımı bu anlayış etrafında oluşmaktadır. Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika bölgelerinde Çinli şirketlerin yatırım yapmaları ve bölgede bulunması, Çin’in artan enerji ihtiyacının karşılanmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır.58 Çin’in enerji diplomasisine bakıldığında “devlet merkezli ve rekabetçi” olduğu görülmektedir. Enerji kaynaklarının yoğun olduğu bölgelerde kurulan ekonomik ve siyasi bağlantıların artırması önemlidir. Çin’in enerji alanında gerçekleştirdiği yatırımlarda, enerji ithalatının önüne geçmeye ve enerji verimliliği artırmaya yönelik bir diplomasi içerisinde olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda devlet şirketlerinin ekonomik olarak desteklenmesi ile bölgede gerçekleştirdiği yatırım ve projelerle enerji güvenliğini sağlanmayı hedeflemektedir.59 Çin’in son 20 yıllık dönemde, enerji ihtiyacındaki artış göz önüne alındığında enerji arz güvenliğine yönelik çalışmalarının ana hedefi, enerji ihtiyacında sürekliliği sağlamak olduğu görülmektedir.

Bu nedenle farklı bölgelerde yatırımlar yapmakta ve Orta Doğu bölgesindeki olaylara müdahil olmaya çalışmaktadır.

Realist görüş, enerji piyasalarının yapısından dolayı dış politikada devlet merkezli bir bakışı önermektedir. Uluslararası sistemin mevcut yapısından dolayı enerji güvenliğinin tesis edilebilmesi için devletlerin aktif ve etkin konumda bulunması

55 Serdar Yılmaz, “Doğal Kaynak Milliyetçiliği Bağlamında Rusya-Avrupa Birliği İlişkilerinde Bir Dış Politika Aracı Olarak Enerji”, Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, ed. Sibel Turan, Nergiz Ö. Köroğlu, London: Transnational Press London, 2017, s. 115.

56 Jessica Morris, “Why Resource Nationalism Could Be Increasing”, 07.02.2014, CNBC,

https://www.cnbc.com/2014/02/07/why-resource-nationalism-could-be-increasing.html#:~:text=%E2%80%9CThis%20is%20largely%20a%20response,improve%20livelihoods

%20and%20placate%20voters.%E2%80%9D, (01.04.2020).

57 İpek, a.g.e., s. 230.

58 Şöhret, a.g.m., s. 537.

59 Orhan Şimşek, “Çin’in Merkantilist Enerji Politikaları ve Latin Amerika’daki Yansımaları”, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, C. 11, S. 20 (2019), s. 108.

23

gerektiğini savunmaktadırlar. Bu anlayışın bir örneği olarak Rusya gösterilmektedir.

Putin döneminde, Rusya’nın enerji ticaretinde merkez konumunun oluşturulmaya başladığı görülmektedir. Bu bağlamda, uygulanan devlet merkezli enerji politikaları petrol ve doğal gaz piyasalarında küresel aktör konumuna gelmeyi amaçlayan önemli bir dış politika stratejisi haline gelmiştir.60 Doğal gaz konusunda Gazprom, petrol konusunda Rosneft’in bu noktada devlet tekelinde yatırımlarla büyümesi sağlandı ve dünya pazarında önemli bir enerji ihracatçısı konumuna getirilmiştir.

Realist görüş ulusal çıkar kavramı ile devletlerin kalıcı düşmanları ve dostlarının olmadığını sadece çıkarlarının olduğunu savunarak, devletlerinde bu doğrultuda hareket etmeleri gerektiğini belirtmektedir. Uluslararası sistemin anarşik yapısından dolayı güvenliğin sağlanması en önemli konudur. Güvenliğin sağlanmasında ana faktör güç olduğundan güç ve ulusal çıkar birbiriyle doğrudan alakalı olduğu varsayılmaktadır.

Bundan dolayı uluslararası politika, güç mücadelesi olarak algılanmaktadır. Güç, birçok bileşeni içermekle birlikte temel olarak etkinlik ve caydırıcılık olarak kabul görmektedir.61 Bundan dolayı enerji, enerji güvenliği ve enerji ticareti gibi konulara yönelik realist görüşün geliştirdiği temel argüman, devletin güçlenmesi ve sistemdeki etkinliğinin attırmasıdır. Ekonomik nedenlerin etkili olduğu görüşünü kabul etmekle beraber işbirliğinin geçerli olmadığı durumlarda liberal yaklaşımı eleştirmiştir. Bu konuda, AB-İran örneği verilerek ambargonun ekonomik zarara rağmen uygulandığı belirtilmiştir. Sonuç olarak realist görüşün enerji güvenliğine yönelik bakış açısı, uluslararası güvenliğinin sağlanması için gerekli olan ve etkili olunması gereken bir alandır.