• Sonuç bulunamadı

IV. BÖLÜM

3. Dini Radikalizm – Fundamentalizm

Dinsel şiddet konusuna değindikten sonra açıklamamız gereken husus; dinlerin insanları şiddete teşvik etmediği, ancak dini metinlerde yer alan bazı ifadelerin (uç kesimlerce) yanlış ve ideolojik şekilde yorumlanmasıyla, dini kaynaklara

373 Ş. Gündüz, “Din Terör ve Şiddet“, Diyanet Aylık Dergi, S. 170 (Şubat 2005), s 10. Bu ifadelere bazı örnekler verirsek; Eski Ahit'te; zaman zaman İsrailoğulları, düşmanlarını öldürmeye, mallarını yağmalamaya, yıkıp yakmaya davet edilir (Çıkış, 32:27-28; Samuel, 15:2-3). Yeni Ahit metinlerinde de; birçok yerde kılıç ve kandan bahsedilmekte; Mesih düşmanlarının yok edilmesi ve onlara yönelik öfke ve nefret temaları işlenmektedir. (Matta, 10:34-35, 23:33; Luka, 19:27, 22:36-38; Vahiy, 2:27-28) Kur'an'da da yer yer bazı şiddet çağrıştıran ifadeler bulunur; Allah yolunda yapılacak olan cihadın önemi vurgulanır ve düşmanların öldürülmelerine dair hususlara değinilir. (Nisa, 89-91; Tevbe, 12, 29,36)

374 Ş. Gündüz, “Hristiyanlıkta Şiddetin Meşruiyet Zemini”, İslâmiyat, C.5, S.1 (2002 Ocak-Mart), s.

35.

375 A.g.e, s 37-39.

dayandırılan terör ve şiddet eylemlerinin ortaya çıktığıdır. Bu noktada dini radikalizm376 konusunu açıklamakta yarar vardır.

Genel olarak dinler; sosyal yaşantıya belirli bir düzen getirmek isterler, hatta toplumsal düzeni bizzat din kurmuştur da denilebilir. Dinler, her türlü kaos ve karmaşanın prensip olarak karşısındadır, ayrıca dindar insanın da cemaat ya da cemiyet düzenini bozacak her türlü davranıştan genellikle uzak kalacağı düşünülmektedir. Yani dinin getirdiği inanç ve ritüellerin, inananlar üzerinde onları birlikte tutmaya yönelik baskıları vardır. Bu baskıları, o grubun dışa karşı korunma ve yayılma isteğiyle de kendini gösterir ki, bu da yine önemli bir birleştirici işlev görür.

İnsanların sahip olduğu her türlü inanç, onların kurumlarına, sosyal ilişkilerine, üretimlerine vb. hayatın bütün alanına etkide bulunur.377

Sistemin denge halinde bulunduğu toplumda, din veya dinsel hareketler, bir toplumsal bütünleşme fonksiyonudur. Toplumsal karşıtlıkların toplum içindeki konsensusu zedelediği ve hoşnutsuzlukların belirdiği toplumlarda din toplumsal farklılaşmanın bir fonksiyonudur ve dinsel hareketlerde toplumsal muhalefet biçimi olma eğilimindedir. Kurulu düzenin ve sistemin yadsındığı toplumlarda ise dinsel hareketler baş kaldırmanın, protestonun bir ifadesidir ve top yekûn yıkıcılığı dahi içermektedir.378 İşte bu noktada, İslâm dini de dahil olmak üzere dinlerin büyük çoğunluğu, temel öğreti olarak sevgi ve barışı, hoşgörüyü ve insanların özgür iradelerine saygıyı ön plana çıkarırken, bu değerler; insanlar tarafından şiddete ilişkin argümanların referansı hâline getirilmektedir.379

Dinin işlevsel özellikleri, onun yerini ve önemini kavramamızı sağlasa da, din adına yapılan savaşları, öldürülen insanları, işlenen cinayetleri değerlendirmeye pek yardım etmez. Bu noktada, dinin dünyevi-siyasal süreçlerde, iktidar mücadelelerinde, toplumsal çatışmalardaki rolünü anlamak için onun ideolojik işlevlerine bakmak gerekmektedir.Dünyanın pek çok yerinde, din; toplumsal patlamaların, yoksulluğa

376 Fransızca’dan dilimize geçen Radikal kelimesi; “Köklü, kökten, kesin, temelden" anlamlarının yanı sıra "bilimde, dinde, siyasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana olan" manasında da kullanılır, bu sözcüğün bir başka anlamı da "yaşama biçimlerini, yaşama ilişkilerini eleştirip kökten değiştirme eğiliminde olan kimse"dir.

377 S. Eren, “Cemaatsel Oluşum ve Dinin Rolü”, Dini Araştırmalar Dergisi, C. 3, S. 7 (Mayıs-Ağustos 2000), s 102.

378 N. Vergin, Din Toplum ve Siyasal Sistem, Bağlam Yay., 2000, İstanbul , s 15.

379 Ş Gündüz, Kültürlerarası Barış ve Bir Arada Yaşamanın Teolojik Temelleri, Hatay’da 25-30.09.2005 tarihleri arasında yapılan “1. Hatay Medeniyetler Buluşması”nda sunulan tebliğ.

isyanın veya zenginliğe hıncın ateşleyicisi olan bir “ideolojik” işlevle karşımıza çıkmaktadır. Yani insanlara barış, huzur ve mutluluk vadeden dinler, savaş, kan ve dehşetin adı haline gelirler, böylece aynı dine inananlar dünyanın bir yerinde, örneğin Bosna’da “maktul” olurken, Sivas’ta “katil” olabilmektedirler. 380

Konu ile ilgili Etyen MAHÇUPYAN’ın “esas tehlike dinlerin kendisinde değil kullanılma eğiliminden (dinselleştirmeden) doğar ve bu tüm zihniyetler için geçerlidir" şeklindeki sözleri durumu özetler niteliktedir.381

Dinselleştirme sonucu, din; radikal eğilime tabi olanlar için bireyi ortadan kaldıran içine kapalı ve bünye içi sıkı bir bütünleştiricilik işlevi görürken, dışa karşıda; "öteki" ve tamamen muhalefet ve yok edilmesi gereken bir olgu olarak göstermektedir. Başka bir deyişle radikal (fundemantalist) tavır kendini "ötekine"

karşı olarak tanımlamaktadır. İlelebet varlıklarını sürdüren muhtemel düşmanların varlığı radikalizmin çimentosudur. Çünkü böylece kendi iç farklılıklarını göz ardı eden gruplar düşmana karşı bir dayanışma içine girip, ideolojilerini kapsayıcı bir savunma aracı olarak kullanabilmektedirler.382

Bu ötekileştirme sonucunda, kendisine düşman bulmakta hiç zorlanmayan radikal veya başka bir deyişle kesin inanç adamı; kendini ayrıcalıklı, dünyaya nur saçmaya gelmiş bir kişi, uysal görünüşlü bir savaşçı ve dünyanın mirasçısı olarak görmeye başlar. Kendi inancından olmayan kişiler, onun için birer iblistir ve söylediklerini dinlemeyenler kahrolacaklardır.383

İslam veya herhangi bir dinin savaş ortamında kullanılması, insanlığın doğasında olan bir gerçektir, ancak fundemantalistlerin İslam’ı veya her hangi bir dini kullanması veya dinselleştirme eylemi, doğal bir olaydan öte bilinçli ve profesyonelce yapılan bir manipülasyondur. Çünkü terör örgütleri eylemlerini dini bir çerçeveye sokarak, dinselleştirerek hem kendi militanlarını yaptıkları eylemin doğruluğuna inandırarak motive etmekte, hem de sempatizanlarına ve bir nebze de halka haklılıklarını ispat etmeye çalışmaktadırlar. Öyle ki yapılan en korkunç şiddet dahi meşrulaştırılabilmektedir. Bir yönüyle şiddeti, içeriği belirsiz, herkesin zihninde

380 K. Emiroğlu ve S. Aydın, a.g.e, s. 225-226.

381 E. Mahçupyan, Osmanlı’dan Postmoderniteye, Patika Yay., 2000, İstanbul, s 156.

382 A.g.e, s 151.

383 E. Hoffer, Kesin İnançlılar, İm Yay., 1995, İstanbul, s 121.

başka bir biçime giren, soyut kutsallaştırılmış ideallere ulaşmanın gerekçesi olarak sunmaktadırlar.384

İşte böyle ortaya çıkan “Dini radikalizm” ya da “köktendincilik” batılı ülkelerde genel olarak “fundamentalizm” kavramı ile ifadelendirilmektedir.

Fundamentalizm ise dini literatürde; bildirilmiş dinin temel metinlerine ya da

“temelleri”ne (fundamentals) geri dönmeyi isteyen bir hareket ya da inanç şeklinde tanımlanmaktadır.385

Günümüzde Batı dünyasının; “İslam ve fundamentalizm’’ arasında doğrudan bir ilişki kurmak, bu sayede Müslümanların başkalarına hayat hakkı tanımadıkları, herkesi kendileri gibi yaşamaya zorlamak istedikleri yolunda bir imaj geliştirmek için çaba sarf ettikleri ve bundan çeşitli (politik, iktisadi, askeri vb.) neticeler elde etmek istedikleri ileri sürülmektedir.386 Ayrıca ‘İslam fundamentalizmi’nin sadece Batı ülkelerinde politika aracı olarak kullanılmadığı, dünya görüşleri ve icraatlarıyla geçerliliklerini kaybetmiş bazı Müslüman ülkelerin iktidarlarının da, geleceklerini güvence altına almak amacıyla ülkelerinde çok ciddi bir fundamentalizm tehlikesi varmış gibi gösterebildikleri, yani nasıl Batı ‘düşman’

olarak tanımladığı ‘İslam’ ile kendini ayakta tutma yolunu seçti ise, bazı hükümetlerin de ‘iç fundamentalizm tehlikesi’ni öne çıkararak kendi meşruiyetlerine ve iktidarlarına geçerli bir zemin aradıkları belirtilmektedir.

Nitekim İslam dünyası hakkındaki çalışmalarıyla tanınan John ESPOSİTO bu hususta; “Müslüman ülke liderleri, kendi rejimlerini ayakta tutabilmek için İslam tehlikesi ve bunu besleyen bir fundamentalizm kavramını geliştirip ortaya attılar’’

şeklinde ifadelerde bulunmaktadır. 387

Bu noktada, dikkat çeken husus, günümüzde İslam dini denince akla gelen fundamentalizm kavramının; ilk olarak; I. Dünya Savaşı sırasında ABD’de gelişen protestan menşeli bir dini akım için kullanılmasıdır. Bu akımın, Kutsal Kitap’ın yalnız metin anlamını göz önünde tuttuğu, bu konuda yapılabilecek olan bilimsel

384 G. İsen, “Terörizm: İzm Çıkarılınca Geriye Kalanlar Üzerine”, Avrasya Dosyası, C.3 S.2 (1996), s 11. 385 G. Marshall, a.g.e, s 251.

386 A. Bulaç, İslam ve Fundamentalizm, İz Yayıncılık, 1997, İstanbul, s 31-32.

387 A.g.e, s 34.

veya tarihi hiç bir yorumu kabul etmediği şeklinde inanca sahip oldukları belirtilmektedir.388

Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, konumuz olan islam dini merkezli radikalizmi izah edebilmek amacıyla, İslam dininin ideolojik şekilde yorumlanması üzerinde durulacaktır.