• Sonuç bulunamadı

EL KAİDE TERÖRÜ

El Kaide tarafından gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları ile tüm dünyada terörizm alanında yeni bir sayfanın açıldığı ve uluslararası terör kavramının ön plana çıktığı hususuna değinilmiştir. Bu kapsamda terör, uluslararası terör, Türkiye’de terör, din ve dini motifli terör konularına değindikten sonra çalışmamızın asli konularından, terörizmin yeni yüzü El Kaide ile ilgili bilgilere yer verilecektir.

1. El Kaide Kavramı

‘Kaide’ Arapça, kaf-ayn-dal kökünden gelmekte olup, (Ka’id) Kamp ya da ev gibi merkez alınan bir mekân, bir üs anlamına gelebileceği gibi, evin altındaki temel anlamına da gelebilmektedir. Ayrıca bir sütunu destekleyen tabanı da anlatabilir, kural, ilke, akide, formül, yöntem, örnek ya da izlek anlamına da gelebilmektedir.456 Ayrıca; 1980’lerde Afgan cihadı sırasında, Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşan mücahitlerin, ‘bağlı oldukları üssü’ , El Kaide sözcüğü ile ifade ettikleri eldeki bilgilerdendir.457

El Kaide’nin ideologlarından Abdullah AZZAM’ın, 1987 yılında ‘El Kaide’

tabirini bir örgüt olarak değil, bir amacı-taktiği anlatmak için kullandığını belirtilmektedir.

“Her ilkenin, kendisini ileriye taşıyacak, ağır görevler üstlenip büyük fedakârlıklara katlanacak bir muhafıza gereksinimi vardır. Dünyevi ya da ilahi bir tek ideoloji yoktur ki, zafere ulaşmak için sahip olduklarının hepsinden vazgeçecek bir muhafıza gereksinim duymasın. O, bu sarp, sonu gelmez, zorlu yolda bayrağı en önde taşır, ta ki gerçek hayatta amacına ulaşana dek. Allah onun bunu başarmasını ve kendini gös-termesini buyurmuştur. Bu muhafız, beklenen, özlenen toplumun güçlü temelini, El Kaide oluşturur.”458

Bilinen anlamda bir terör örgütünü anlatmak için El Kaide tabiri, ilk defa; 1998 yılında Afrika’daki ABD Büyükelçiliklerini hedef alan intihar eylemleri ile ilgili yürütülen soruşturmada FBI tarafından kullanılmıştır. Nitekim saldırıların hemen sonrasında, ABD Başkanı Bill CLİNTON Afganistan’a yönelik misilleme niteliğindeki füze saldırılarının hedefinin "Usame Bin Laden'e bağlı ya da onun

456 M.S. Swetnam, Y.Alexander, Bir Terörist Ağının Profili Usame Bin Laden, Güncel Yay., 2001, İstanbul, s.17.

457 J.Burke, a.g.e., s.10.

458 A.g.e., s.11.

desteklediği köktenci gruplar ağı" olduğunu ifade etmiştir. Bu noktada CLİNTON'ın El Kaide'den değil de “Bin Laden’in Ağı”ndan bahsetmesi dikkat çekmektedir. 459

Tüm dünyada terör denilince nasıl El Kaide akla geliyorsa, şüphesiz El Kaide denilince de akla Usame Bin LADEN gelmektedir. Her ne kadar LADEN’in günümüzdeki El Kaide’ye etkisi tartışılsa da, El Kaide’yi daha net ortaya koyabilmek için LADEN’in hayatı ile birlikte ele almakta yarar vardır.

2. Usame Bin LADEN

Asıl adı Usame Bin Muhammed Bin Avad Bin LADEN’dir. 1957 yılında Muhammed Bin Avad Bin LADEN’in 52 çocuğundan 17.si olarak dünyaya gelmiştir.460 Babasının, Suudi Arabistan'a 1930’lu yıllarda Yemen’den göç ettiği, Suudi Krallığından aldığı ihalelerle büyük bir müteahhit olarak süratle zenginleştiği ve ailesini ülkenin varlıklı ailelerinden birisi haline getirdiği, dünya çapında faaliyet gösteren Bin Laden Group Şirketlerinin sahibi olduğu bilinmektedir.461 Çok zengin olan şahsın 1968 yılında bir uçak kazası sonucu öldüğünde servetinin 11 milyar dolara ulaştığı belirtilmektedir.462

Usame Bin LADEN‘in 17 yaşındayken evlendiği, ilk eşinin Suriye’li olduğu da ileri sürülmektedir.463 LADEN ilk ve orta öğrenimini Cidde’de yapmış, yüksek öğrenimini 1979 yılında, Cidde’deki Kral Abdul Aziz üniversitesinde işletme ve ekonomi okuyarak tamamlamıştır.464 LADEN’in radikal düşüncelerinin şekillenmesinde ve El Kaide gibi bir yapıyı oluşturmasında, üniversite yıllarında hocalığını yapan Muhammed KUTUP (Seyyid KUTUP’un465 kardeşi) ile Afgan cihadının önemli isimlerinden Abdullah AZZAM’ın etkili olduğu belirtilmektedir.466

459 J.Burke, a.g.e., s.14.

460 Y. Bodansky, Bin Laden: The Man Who Declared War on America, Prima Publishing, 1999, s.3.

461 J.C.Brisard, G.Dasquie, Yasaklanmış Gerçek Bin Laden, Anka Yay., 2002, İstanbul, s. 116.

462 E. Demirel, Taliban, El Kaide, Laden ve Paylaşılmayan Ülke Afganistan, IQ Kültür Sanat Yay., İstanbul, 2002, s.93

463 S. Gündüz ve diğerleri, Afganistan Taliban ve Laden, Birey Yay., 1998, İstanbul, s.124.

464 Y. Bodansky, a.g.e., s.3.

465 Seyyid KUTUB, 1906'da Mısır’da doğmuş, Kahire Dar’ul Ulum Üniversitesini bitirmiştir.

Akabinde Milli Eğitim Bakanlığında müfettiş olarak görev yapmıştır. Bu dönemlerde edebiyatçı olarak tanınan KUTUB 1949'da ABD’ye gitmiştir. ABD’den döndüğü 1951’de İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) teşkilatına girmiş ve edebiyattan tamamen sıyrılarak, dini kimliği ön plana çıkmaya başlamıştır. 1954'te İhvan-ı Müslimin üyelerinin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdulnasır'a suikast girişimiyle suçlanmasıyla, birçok İhvan mensubuyla birlikte tutuklanarak hapis cezasına çarptırılmıştır. 1964'te serbest bırakılmış, 1965'de "Yoldaki İşaretler" adlı kitabını yayımlanmasıyla

LADEN'in üniversiteden mezun olduğu 1979 yılında, İslam dünyasında önemli gelişmeler yaşanmıştır. İsrail ve Mısır arasında barış anlaşması imzalanmış, İran'da İslam Devrimi gerçekleştirilmiştir. Sovyetler Afganistan'a girmiş ve radikal Vehhabi görüşlere sahip bir grup, Mekke'deki büyük camiiyi işgal etmiştir. Bu olayların her birinin LADEN gibi insanlar üzerinde çok önemli etkileri olmuştur.467 Bu dönemde üniversite eğitimini tamamlayan LADEN, Afgan-Rus savaşına katılmak üzere Pakistan/Peşaver’e gitmiştir.468 Burada mücahit liderlerle tanışmış, Pakistan‘lı güvenlik birimleri ve askeri yetkilileri ile önemli dostluklar kurmuştur.469 Sonrasında Afganistan’a geçerek, burada çatışmalarda ön saflarda bulunmuş, Sovyetlere karşı savaşan Araplar'ın liderliğini ve finansmanını üstlenmiştir.470

LADEN bu dönemde eski hocası Abdullah AZZAM’la işbirliği içinde, Pakistan/Peşaver'de Mekteb ül-Hidamat-MAK (veya Hizmet Bürosu) isimli oluşumun kurulma çalışmalarında yer almıştır.471 MAK; aralarında ABD, Mısır, Suudi Arabistan ve Pakistan da bulunan yaklaşık (50) ülkedeki temsilcilikleriyle Afganistan'da savaşmak üzere, gönüllüleri toplayarak Afganistan'a gönderme işlevi görmüştür.472 Bu kapsamda MAK’ın El Kaide’nin ortaya çıkışına zemin hazırladığı söylenmektedir.473

Afgan-Rus savaşı devam ederken, LADEN; 1986’dan itibaren Afganistan’da müstakil kamplar kurmaya başlamış474 ve 1988’e doğru, kamplara gelen her

‘cihatçı’nın ve diğer gönüllülerin haklarındaki tüm bilgileri içeren bir liste hazırlayarak veri bankası oluşturmuştur. Bazı araştırmacılara göre, El Kaide‘nin temeli bu veri tabanına dayanmaktadır.475 Veri bankasının oluşturulması,

tekrar tutuklanmış ve 1966’da idam edilmiştir. KUTUB’un en önemli özelliği dini siyasetten uzak tutan seküler düşünceyi şiddetle tenkit ederek İslam dışı görmesi ve seküler Müslüman devletlerine karşı da cihat edilebileceğini iddia etmesidir. Bu fikirlerine yer verdiği “Yoldaki İşaretler” ve

“Kuran’ın Gölgesinde” isimli iki önemli kitabı halen radikal dini kesimlerin büyük çoğunluğu tarafından referans alınmaktadır. Ö. Turan, İslami Hareketler, Tarihi Fikir Örgüsü ve Metodları, Step Ajans, İstanbul, 2002, s 64-68.

466 E. Demirel, 2002, a.g.e., s.93

467 J.Burke, a.g.e., s.70-71.

468 J.C.Brisard, G.Dasquie, a.g.e., s.203.

469 A. Raşid, Taliban, İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun, Everest ve Mozaik Yay., İstanbul, 2001, s.215.

470 A.g.e., s. 216.

471 Y. Bodansky, a.g.e., s.11-12

472 S. Gündüz ve diğerleri, a.g.e., s.125-126

473 M. Faraç, El Kaide Turka, Günizi Yay., İstanbul, 2004, s. 78-79.

474 Y. Bodansky, a.g.e., s.19.

475 G. Kepel, Cihat, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2000, s. 358.

Afganistan’a gelip-giden veya şehit düşen şahısların ailererine bilgi verme düşüncesinden ortaya çıkmış, zamanla daha sistemli hale getirilmesi ile örgütsel yapının oluşumu hazırlanmıştır.

LADEN, bilinmeyen bazı nedenlerden ötürü 1988 yılında AZZAM’la olan ilişkisini kesmiştir, ancak bazı kaynaklara göre; LADEN’in ayrılma nedeninin, kendisine ait bir örgüt kurma isteğinden kaynaklanmış olabileceği belirtilmektedir.

AZZAM'la yollarını ayırdıktan sonra LADEN’in, etrafındaki en fazla (10) kişiden oluşan küçük bir grup ile Afgan savaşı sonrasında İslami gruplar arasında yaşanan bölünmeleri aşma ve Müslümanları baskıya karşı savunacak “uluslararası bir ordu”

yaratma gibi amaçlarla, 1988 yılında El Kaide’yi kurduğu ifade edilmektedir.476 Ancak LADEN etrafında toplanan bu grubun, 1990’ların başında El Kaide olarak anılıp anılmadığı hususunda çelişkili bilgiler bulunmaktadır. 1989'da AZZAM halen aydınlatılamayan bombalı bir suikast sonucu öldürülmüştür.477 O’nun öldürülmesinin ardından, MAK'ın bütün elemanları El Kaide’ye dahil olmuş ve mücahitlerin geniş tabanlı bir ittifak oluşturmalarına zemin hazırlayacak merkezi bir üs (El Kaide) kurulmuştur.1982 ile 1992 yılları arasında; Ortadoğu, Kuzey ve Doğu Afrika, Orta Asya ve Uzakdoğu’daki 43 Müslüman ülkeden “radikal fikirlere sahip yaklaşık 35.000 kişi” Afganistan’a giderek, buradaki eğitim kamplarında tanışmış ve savaşmışlardır. Çeşitli ülkelerden gelen bu insanlar, diğer ülkelerdeki İslami hareketler hakkında ilk kez bir şeyler duymuşlar ve idelojik-taktik bağlantılar kurmuşlardır. Bu kamplar bir nevi gelecekteki İslam radikalizmin okulları haline gelmiştir.478 Bir başka değişle El Kaide’nin temellerini MAK ya da bu eğitim kampları oluşturmuştur.

1989 yılında Sovyet Orduları Afganistan’dan çekilmiş, savaşın kazanılması büyük devletlerin gerilla taktikleriyle nasıl mağlup edilebileceğini göstermiştir.479 El Kaide sempatizanları, Rusya nasıl Afganistan’dan kovulmuş ise, Batılı devletlerin de yapılacak eylemler ile Müslüman ülkelerden kovulacağı düşüncesine kapılmıştır.

Savaşın bitmesiyle LADEN de, Pakistan'dan ayrılarak S. Arabistan'a geri dönmüştür.

1990'da ise Saddam Hüseyin’in Kuveyt'i işgal etmesi üzerine, bazı Afganlı

476 J.Burke, a.g.e., s.6.

477 Y. Bodansky, a.g.e., s.26.

478 A. Raşid, a.g.e., s.216-217.

479 R. Gunaratna, Inside al Qaeda:Global Network of Terror, Columbia Universty Press, 2002, s.

21.

komutanlar ile birlikte Suudi Kralına giderek, S.Arabistan'ı kuracağı bir ordu ile korumayı teklif etmiş, ancak önerisi kabul edilmediği gibi, Suudi yönetiminin ülkeyi savunmak için ABD kuvvetlerini çağırması, LADEN’in büyük tepkisini çekmiştir.480 İslam’ın Kutsal topraklarında Müslüman olmayan yabancı güçlerin bulunmaları ve Körfez Savaşı’nın ardından sürekli yayılmaları, LADEN’in hayatını tümüyle değiştirmiş ve batılı güçlere karşı tepkisini ortaya çıkartmıştır.481 LADEN’in 1996 yılında ABD’ye savaş ilan ettiği bildirisinde, eylemsel faaliyetlere geçilmesindeki birinci neden olarak bu husus gösterilmektedir. Hatta El Kaide’nin 07.08.1998’de, ABD’nin Kenya ve Tanzanya Büyükelçiliklerini bombalaması, hicri olarak ABD’nin S. Arabistan topraklarına giriş yıl dönümünde gerçekleştirilmiştir.

Sudan’da 1989'da iktidara gelen yeni İslami rejim; ülkesini savunma teklifi reddedilen LADEN’i ülkeye davet etmiş, Suudi Devletiyle arası açılan LADEN de, 1991’de Sudan’a gitmiştir.482 LADEN burada, şimdilerde tanınan terör ağının ilk örneklerini vererek, Eritre’deki Cemaat-i Cihad Örgütüne ve Ürdün’deki Ebu Ali Grubuna maddi yardımda bulunmuş, Yemen’in kuzeyindeki gruplara silah ulaştırılması ve Çeçenistan’a savaşçıların gönderilmesi için Afgan gazilerini kullanmıştır.483 Ancak, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e 1995’de Etiyopya'da düzenlenen suikast girişimine destek verdiği gerekçesiyle BM’nin; Sudan’a yaptırım kararı alması üzerine, 1996 yılı Mayıs ayında LADEN Sudan’dan ayrılarak, tekrar Afganistan'a geçmiştir.484

LADEN’in 1996’da Afganistan geçmesi, El Kaide’nin örgütlü bir yapıya dönüşmesini hızlandırmıştır. LADEN; ABD’ye karşı başlattığı savaşını tüm dünya kamuoyuna ilan etmek amacıyla 23.08.1996 tarihinde, “Usame Bin Laden'den Afganistan’daki Hindikuş dağlarından, dünyadaki ve özelliklede Arap Yarımadası'ndaki Müslüman Kardeşlerine Bir Mesaj” başlıklı bir bildiri yayınlanmıştır.485

LADEN tarafından yayınlanan bu metne, fetva da denildiği görülmektedir, ancak söz konusu metin fetva olarak adlandırılabilecek nitelikte dini içerik taşımamaktadır.

480 Y. Bodansky, a.g.e., s.31.

481 J. L. Esposito, Kutsal Olmayan Savaş: İslamcı Terör, Oğlak Yay., İstanbul, 2003, s.13.

482 J.C.Brisard, G.Dasquie, a.g.e., s.212.

483 J.Burke, a.g.e., s.174.

484 J.C.Brisard ve G.Dasquie, a.g.e., s.205.

485 J.Burke, a.g.e., s.190.

Bildiride LADEN; sorumlu bir politikacı edasıyla, memurların az maaş alması ve borçlu olması, Riyalin devalüasyonu, Suudi Arabistan’da sosyal hizmetlerin kötü durumu, Suudi Hükümetinin barışçıl protestoları dikkate almadığı gibi hususlara değinmekte, bütün bu sorunlar karşısında tek seçeneğin ise şiddet kullanmak olduğunu belirtmektedir. Kısaca bildirinin; Suudi krallığının kötü yönetimi nedeniyle oluşan toplumsal adaletsizliklere, dini terminolojiyi kullanılarak muhalefet eden (cevap yetiştiren) siyasal bir bildiri olduğu söylenebilir.486

LADEN bildiride, ABD’lilerin hedef alınmasında (3) ana sebep saymaktadır;487

“Birincisi, Amerikan kuvvetleri yedi yıldır islam topraklarını hem de en kutsal mekanların bulunduğu Arabistan yarımadasını işgal etmekte, zenginliklerini yağmalamakta, yöneticilerine hükmetmekte, insanlarını utandırmakta, komşularını terörize etmekte, ve yarımadadaki üslerini komşu Müslüman halklara saldırmak için hazır hale getirmektedir.

İkinci olarak, Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından Irak halkına uygulanan yok etme politikasına ve ölen birçok insana rağmen, Amerikalılar bir kere daha korkunç katliamlarını tekrarlamaya çalışmaktadırlar.

Üçüncü olarak, eğer bu savaşların arkasındaki Amerikan amaçları dini ve ekonomik ise, amaç aynı zamanda Yahudiler’in küçük ülkelerine hizmet etmek ve dikkatleri Kudüs’ü işgallerinden ve oradaki Müslümanları öldürmelerinden başka yöne çekmektir”

23.02.1998 tarihinde ise, LADEN; ABD ve müttefiklerine karşı eylemlere hız kazandırmak amacıyla “Yahudilere ve Haçlı İttifakına (Haçlılara) Karşı Cihad için Uluslararası İslami Cephe” imzasıyla bir bildiri daha yayınlanmıştır.488 Bahse konu cepheyi, Ayman El Zewahiri (Mısır Cihad Örgütü), Ebu Yasir Rifai Ahmet Taha (Mısır İslami Grup), Fazlul Rahman’ın (Bangladeş Cihat Hareketi) oluşturduğu bilinmektedir. Bildiriye imza atanlar, “başta El Aksa Camii ve Mekke’yi işgalden kurtarmak ve orduları İslam topraklarından kovmak için mümkün olan her ülkede, Amerikalıları ve müttefiklerini öldürmeyi” Müslümanların bireysel vazifesi ilan etmişlerdir.489

LADEN’in bu bildiriyi yayınlamasından sonra El Kaide bağlantılı gruplarca eylemlerin artış gösterdiği gözlenmektedir. Bu kapsamda, 07.08.1998’de ABD’nin Kenya ve Tanzanya Büyükelçilikleri, 2000’de Yemen limanındaki USS Cole savaş gemisi, 11 Eylül 2001’de de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon, 16 Mayıs 2003’te

486 J.Burke, a.g.e., s.191.

487 R. Gunaratna, a.g.e., s.44.

488 G. Kepel, a.g.e., s.362.

489 R. Gunaratna, a.g.e., s.45.

Fas’ta eğlence yerleri, 15-20 Kasım 2003’te İstanbul‘de Sinagoglar, HSBC Bank, İngiliz Başkonsolosluğu, 11 Mart 2004’te İspanya/Madrid’te tren istasyonu hedef alınmıştır. 11 Eylül saldırıları akabinde ABD’nin Afganistan’a müdahalede bulunmasıyla ortadan kaybolan LADEN’in nerede olduğu hala bilinmemektedir.

Sonuç olarak; El Kaide’nin, 1980’li yılların başında Afgan Rus savaşı sırasında ilk oluşmunun başladığı, 1988-1989 yıllarında LADEN öncülüğünde kurulduğu, 1996-2001 arasında olgunlaştırıldığı ve eyleme yöneldiği, 11 Eylül 2001’den itibaren ise bir ideoloji halini alarak küresel bir nitelik kazandığı söylenebilir.

3. El Kaide’nin Dini Referansları

Tüm terör örgütlerinin şiddet eylemlerini meşrulaştırmak amacıyla bir dayanağa ihtiyaç duyduklarına değinmiştik. İşte dini motifli terör denilince akla ilk gelen El Kaide de, eylem ve faaliyetlerini meşrulaştırmak için dini metinleri, dini liderlerin sözlerini referans olarak kullanmaktadır.

3.1. Abdullah Azzam ve Etkisi

Usame Bin LADEN’in “akıl hocası”nın Abdullah AZZAM olduğu,490 Bu noktada El Kaide’nin de ideolojik temellerini atan kişinin, bilinenin aksine LADEN’in değil Abdullah AZZAM olduğu, hatta El Kaide’nin ideolojik yapısının AZZAM’ın kişiliğine ve fikri alt yapısına sıkı sıkıya bağlı olduğu belirtilmektedir.491

1941’de Filistin’de doğan ve 1967 yılında Filistin’in Batı Yakası ve Mescid-i Aksa’nın İsrail tarafından işgal edilmesinden sonra İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler)492 teşkilatına katılan Abdullah AZZAM; 1969’da Usul-i Fıkıh konusunda master yapmış ve Amman’da Şeriat Fakültesinde okutmanlık görevinde bulunmuş, 1973’de ise Kahire Üniversitesinde Usul-i Fıkıh dalında doktorasını tamamlamıştır.

1973-1980 yılları arasında Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesinde, 1981’de S.

490 S. Emerson, “Abdullah Azzam: The Man Before Osama Bin Laden”, http://www.iacsp.com/itobli3.html (15.03.2007)

491 R. Gunaratna, a.g.e., s. 86.

492 Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) teşkilatı Hasan-El Benna tarafından, 1928 yılında Mısır’da kurulmuştur. El-Benna; şiddet kullanmadan Müslümanları Batı’nın kültürel ve politik işgaline karşı birleştirme ve harekete geçirme amacı taşımaktaydı, bu ana fikir çerçevesinde İhvan, kısa süre içinde Mısır’ın büyük hareketi haline gelmiş ve diğer Müslüman Ülkelerde de temsilcilikler açmıştır.

1949’da Hasan-El Benna bir suikast sonucu öldürülmüş, 1952’te monarşik Mısır rejimini deviren Cemal Abdulnasır, önce Müslüman Kardeşler’in faaliyetleri yasaklamış ve 1954’de ise kendisine suikast planladığı gerekçesiyle örgütü dağıtmıştır. Ancak bu yasaklamaya rağmen İhvan, özellikle Seyyid KUTUB’un kitapları paralelinde, dünya genelinde fikri olarak yayılmış, neredeyse bütün radikal İslami gruplar tarafından örnek alınır hale gelmiştir. M. Z. İşcan, Siyasal İslam, Dini ve Fikri Temelleri, Kültür ve Eğitim Vakfı Yay., 2002. Erzurum, s. 16-26.

Arabistan Cidde Melik Abdülaziz Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 1984’de buradan ayrılarak Afganistan’da Mekteb ül-Hadimat’ı (MAK) kurmuş ve 1989 yılında bombalı bir suikast sonucu öldürülmüştür.493

Abdullah AZZAM; Müslümanları, kafirleri topraklarından çıkarana kadar onlarla savaşmaya çağırmış, bir nevi Müslümanlara küresel ölçekte cihat çağrısı yapmıştır.494 AZZAM; bu noktada İslam “ümmet”inin ancak organize bir silahlı güç kullanımıyla başarılı olabileceğine inanmaktadır. Hatta LADEN’in de mezun olduğu Abdul Aziz Üniversitesinde verdiği derslerden birinde “sadece cihad ve silah, ne müzakere ne görüşme ne de diyalog” şeklinde ifadeler kullandığı ifade edilmektedir.495

AZZAM Afgan-Rus savaşı sırasında, yeni “mücahitler” bulmak için 1984’de Mektebül-Hadimat (MAK) isimli yapıyı kurmuş, 1985-1989 arasında ise, aralarında ABD’nin de bulunduğu bir çok ülkeyi dolaşarak, Müslümanlara İslam düşmanlarına karşı savaşmalarını öğütlemiş, özellikle Arap ülkelerindeki Müslümanları dinlerini ve topraklarını savunmak için bir araya gelmeye çağırmış, böylece binlerce taraftar-gönüllü kazanmayı başarmıştır. AZZAM’ın bir diğer dikkat çeken yönü ise; özellikle Hristiyanlar ve Yahudilere karşı aşırı tepkisel yaklaşımıdır. AZZAM, bu dinlere inananları, İslam’a karşı şeytani planlar kurmakla suçlamış, nefretini kitaplarında ve ses kasetlerinde açıkça dile getirmiştir. Netice itibariyle AZZAM, Müslümanların ancak silahlı mücadele yoluyla başarılı olabileceğine inanmış, bu noktada cihadı sadece Müslüman olmayanlar ile savaşmak olarak anlamış ve taraftarlarından da bu vazifeyi yerine getirmelerini istemiştir.496

İşte El Kaide mensupları da dini referanslarını, yukarıdaki fikirleri savunan AZZAM’ın eserlerinden almaktadırlar. Bu kapsamda AZZAM’ın kitaplarından bazı örnekler sıralarsak;

“Savaşa iştirak etmedikleri müddetçe, güçsüz olduklarından dolayı ne kadınların ne çocukların ne de ruhbanların kastî olarak öldürülmelerine gerek vardır.

Ancak, müşriklere karışırlarsa öldürülürler, çünkü onları müşrik savaşçıların

493 A. Azzam, Cihad Kervanı, Vural Yay., İstanbul, 1997, s. 7.

494 S. Emerson, “Abdullah Azzam: The Man Before Osama Bin Laden”, http://www.iacsp.com/itobli3.html (15.03.2007)

495 Y. Bodansky, a.g.e., s.11

496 S. Emerson, “Abdullah Azzam: The Man Before Osama Bin Laden”, http://www.iacsp.com/itobli3.html (15.03.2007)

arasında tek tek ayırt etmek mümkün değildir, bundan dolayı zayıfları vurmak kast edilmeksizin müşriklere ateş açılır.”497

“Müşriklere ya da müşriklerin dışındaki kafirlere faydası dokunan herkes-yaşlı da olsa, rahip de olsa veya savaşa katılmaya muktedir olmasa da öldürülür.”498

“Hristiyan ve Yahudilerle tokalaşmak caiz değildir. …Bir Amerikalının yüzüne gülümseyerek bakmak caiz değildir.”499

Ancak, Abdullah AZZAM’ın oğlu Huzeyfe AZZAM bunun tam tersini savunmaktadır. Hatta babasına yapılan suikastin, yanlış çıkarımlarla gençleri şiddet eylemlerine yönlendirenlerin yararına dengeyi bozduğu, İsrail, ABD’nin ve müttefiklerinin işbirliği ile Abdullah AZZAM’ın içinde olmayacağı yeni bir dönemin kapısının açıldığı, eğer babası yaşayasaydı bugün meydana gelen eylemlere destek vermeyeceği, günahsız Müslümanları öldürülmesi bir yana -ister Yahudi, ister Hıristiyan olsun- suçsuz yere birilerinin öldürülmesini haram kabul edeceğini belirtmektedir.500

3.2. Selefilik-Vehhabilik ve İbni Teymiye Etkisi

El Kaide’nin dini referanslarından birinin de, İslam dininin radikal şekilde yorumlanmasıyla oluşan Selefi-Vehhabi anlayışa dayandığı belirtilmektedir. Usame Bin LADEN; Selefi akımın oluşmasında bazı görüşlerinden esinlenilen İbn-i Teymiye’den büyük oranda etkilenmiş olup, birçok açıklamasında İbn-i Teymiye’ye atıfta bulunmuştur. 1996 yılında ABD’ye savaş açtığını ilan ettiği bildirisinde;

Kur’an ve Hz. Muhammed haricinde sadece İbn-i Teymiye’yi referans göstermektedir. Ayrıca söz konusu bildiride, ABD’nin hedef alınmasında, dini dayanağı yine İbn-i Teymiye’den almaktadır.

“İmandan sonra Amerikalı düşmanı kutsal topraktan atmaktan daha önemli bir görev yoktur. Hiçbir öncelik, imandan başka, bunun önüne koyulamaz. İbn-i Teymiye şöyle dedi: ‘Dini ve imanı savunmak için savaşmak ortak bir görevdir.

İmandan sonra hayatı ve dini bozan düşmanla savaşmaktan başka görev yoktur.

Bu görevden daha öncelikli başka bir durum yoktur ve düşmana en iyi imkanlarla karşı konulmalıdır’…Bu şartlar altında birincil düşman olan kafirleri ülkeden atmak ilk görevdir, imandan sonra bundan daha önemli bir görev yoktur.” 501

Bu itibarla, El Kaide’nin dini referanslarından Selefilik ve Vehhabilik kavramlarına değinirsek; Selef sözlük manası itibariyle eskiler-öncekiler-ilkler

497 A. Azzam, Cihad Ahkamı, Vural Yay., İstanbul, 1997, s 15.

498 A.g.e., s. 30.

499 A. Azzam, Tevbe Suresinin Gölgesinde Cihat Dersleri, C.2, Buruç Yay., İstanbul, 1996, s.484.

500 El Mecelle Dergisinin Huzeyfe Azzam röportajı, Aktaran; Kırmızı Çizgi, (Kasım 2005), s.23.

501 M.S. Swetnam ve Y.Alexander, a.g.e., s.107

manasına gelmektedir. Hicri 4. asırda ortaya çıkan bu anlayış; inanç ile ilgili meselelerde Kur’an ve Sünnette yer alan hususların yoruma başvurmadan olduğu gibi kabul edilmesini savunmaktadır.502 Selefiliğin tarihte ortaya çıkışının, 1263-1328 arasında yaşayan İbn-i Teymiye’ye kadar uzandığı ifade edilmektedir.503 Daha sonra bu görüşün tekrar ortaya çıkışı; 1703-1787 arasında yaşayan Muhammed Bin Abdülvehhab’ın fikirleri ile olmuştur. Kısaca Vehhabilik için; M. B. Abdülvehhab tarafından, Selefilik üzerine inşa edilen ancak onun daha da aşırı şekilde uygulamaya konulmuş şekli denilebilir.504

Selefi-Vehhabi düşüncenin ortaya çıkması ve gelişmesi; İslam tarihinde, Moğol istilası, Haçlı Seferleri, 19.yy sonlarında Müslüman ülkelerin Batılı ülkelerce sömürgeleştirilmeye çalışılması gibi büyük krizlerden sonra olmuştur. Bu dönemlerdeki sorunların; dini anlayışının bozulmasından ve dine aykırı uygulamaların yayılmasından kaynaklandığı iddia edilerek, İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an ile Sünnet’e dönülmesi ve Hz. Muhammed döneminin esas alınması savunulmuştur.

Dönem itibariyle masum sayılabilecek (İslam inanışının aslına dönülmesi ve Peygamber dönemindeki uygulamaların esas alınması v.b.) selefi düşünce yapısı;

Teymiye’yi referans alan Abdulvahab’la birlikte katılaştırılmış ve adeta günümüz terör örgütlerince, faaliyetlerini meşrulaştırmak için kullanılmıştır.505 Bu noktada, bütün görüşleri radikal olmayan İbn-i Teymiye’nin geçmişte verdiği bazı fetvaların;

El Kaide ve Selefilerce faaliyetlerinin dini referansı olarak yorumladığını söylemekte yarar vardır.

Selefiler şekli koşullara sonuna kadar sarılarak İslam’ı sınırlı şekilde ele almaktadırlar. Bunun sonucunda; mezar inşası ve ziyareti, mezheplere inanma, Ehli Beyti sevmek gibi fikirleri reddetmelerinin yanı sıra, namaz kılmayanı kafir sayma, kafir ilan ettikleri şahısların mallarını ve canlarını helal kabul etme, hatta sigara

502 E. Demirel, a.g.e., 2004, s. 44.

503 İbn-i Teymiye’nin, Tatar’larla savaşmaktan çekinen Müslümanları cihada teşvik etmek amacını taşıyan konjonktürel bir yorumla; namaz kılıp oruçta tutsalar bile, şeriat dışında bir kanunla idare edilmeyi yani dönemin gayrı-müslim yönetimlerini kabul edenlerin öldürülmeleri gerektiği şeklindeki fetvaları, radikal dini kesimlerce terörizmi meşrulaştırmak için bugün bile kullanılmaktadır.

504 E. Demirel, 2004, a.g.e., s 45.

505 M. Faraç, a.g.e., s. 103.

içenleri bile dinden çıkmış olarak görme gibi radikal görüşleri savunmaktadırlar.

Selefiler tek İslami grubun kendileri olduğunu da iddia etmektedirler. 506

Bu noktada vurgulanması gereken husus; radikal Selefi-Vehhabi fikirlerin, sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve müsamahayı öğütleyen geleneksel İslami anlayış ile taban tabana zıt olduğudur. Nitekim Selefiler; kendileri gibi düşünmedikleri için Müslüman olarak görmedikleri bu kesimleri de öldürmekte herhangi bir sakınca görmemektedirler.

Her ne kadar; ABD’lilerin ve Yahudilerin İslam dini adına öldürülmesi yönünde açıklamalar yapsa da, kendi okudukları ve dini kimliği olan kişilerle olan ilişkilerinde öğrendiklerinin dışında LADEN’in (okulda alınmış) dini eğitimi bulunmadığını belirtmek gerekmektedir.507 Bu noktada, Müslümanların büyük çoğunluğu; LADEN ve El Kaide’nin dini temel taşımadığını, kesinlikle İslam dinini temsil etmediklerini hatta İslam’a zarar verdiklerini düşünmektedir. Nitekim İslami ilimlerdeki saygınlığı ile tanınan Mısır’daki El Ezher Üniversitesi'nin Şeyhi Muhammed Seyyid TANTAVİ de, El Kaide mensuplarının İslam’ın çok uzağında oldukları ve İslam'ın imajına büyük zarar verdiklerini belirterek, örgüt üyelerinin Müslüman olamayacaklarını açıklamıştır.508

Öte yandan terör uzmanı Sedat LAÇİNER’e göre; El Kaide terörünün ideolojisindeki unsurlardan sadece birisi İslamcılıktır. LADEN ideolojisinin nihai amacının; bilinen anlamda bir İslam toplumu oluşturmak olmadığı gibi, siyasi hedeflere ulaşmada, İslami tecrübelerden ziyade, Marksist-Leninist örgütlerde rastlanan türden yöntemler benimsediği, hatta El Kaide mensuplarının eğitimleri, intihar saldırıları öncesinde yeminleri vs. İslami renklerden arındırılsa, rahatlıkla herhangi bir sol örgütün eylemi olarak adlandırılabileceğini ifade etmektedir. Bu kapsamda El Kaide ideolojisinin temelinde ‘Batı Karşıtlığı’ olduğunu vurgulamaktadır.509

4. El Kaide’nin Yapılanması - Unsurları

El Kaide’nin yapısını açıklamada geleneksel örgüt modelleri yetersiz kalmaktadır. Hatta çoğu uzman; El Kaide’nin bir örgütten ziyade bir ideoloji ya da

506 E. Demirel, 2004, a.g.e., s 51.

507 R. Gunaratna, a.g.e., s.87

508 Zaman, 21 Eylül 2006.

509 S. Laçiner, ”Usame Bin Ladin İdeolojisi”, www. usakgundem.com./makale.php/id=9 (15.03.2007)