• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

6. Terörizmin Tarihi Süreci

6.2. Fransız İhtilali ve Terör Kavramının Ortaya Çıkışı

Terörizm literatüründe Fransız İhtilali'nin bir dönüm noktası olarak yorumlandığı görülmektedir. Bu kapsamda Fransız İhtilalinden sonra, 1791 Temmuz ayından 1793 Mart ayına kadar olan dönemde şiddet yöntemleri uygulandığı ve tedhiş (terör) rejimi olarak isimlendirildiği bilinmektedir.111 “Tedhiş Rejimi” denilen bu dönem ile birlikte Jakoben zihniyetin doğuşu da sağlanmıştır. Siyaset biliminde

"doğru ve mutlak olduğuna inanılan bir fikri veya hedefi insanlara zorla benimsetme,

107 M. Ş. Alpaslan, a.g.e., s.22.

108 Terörizmin Tarihi ve Teorik Temelleri, EGM Yayınları, Ankara, s. 6-10.

109 E. Demirel, Terör, Alfa Yay., 1999, İstanbul, s 33.

110 Y. Altuğ, Terörizm, İçişleri Bakanlığı Yay., 1989, Ankara, s. 20.

111 M. Ş. Alpaslan, a.g.e., s 1.

bu amaçla şiddet kullanma hareketi" anlamına gelen Jakobenizm; adını bu dönemde Fransa'daki Jakoben kulüplerinden almıştır.112

Bu süreçte, tedhiş-siyasi şiddet; yönetenler tarafından yönetilenlere karşı uygulanmıştır. Bu nitelikleri gösteren şiddet kullanımına, başka bir deyişle belirli bir düzenin korunması için yönetim tarafından uygulanan şiddete “Vigilantism”

denilmektedir. Oysa terörizmde kullanılan şiddet, genelde kurulu bir düzeni ortadan kaldırmak için uygulanmaktadır. Bu açıdan söz konusu dönem içinde yönetimin uyguladığı şiddet ancak “Vigilantism” olabileceği belirtilmektedir.113 Bir diğer ifadeyle, bu dönem için kullanılan tedhiş kavramını, belirli bir düzene karşı değil, o düzeni koruma amacı güden şiddet kullanımı olarak anlamak gerekir.

6.3. 19. yy’da Terörizm Kavramının Gelişmesi

Çağdaş terörizmin kökenlerinin 19.yy’da olduğunu ve bu çağın Buonarotti, Blanqui, daha sonra ise Bakunin ve Neçeyev gibi komplo ve darbe kuramcılarının çağı olduğu belirtilir. Fransız İhtilali ile başlayan ve 19.yy’da devam eden kişi hak ve özgürlüklerindeki gelişmeler ile kazanılan siyasi haklar, 20.yy’a kadar devam eden toplumsal hareketlere, ayaklanmalara ve ihtilallere uygun bir ortam hazırlamıştır. İşte bu ortam içerisinde terörizm kavramı da gelişmiş ve olgunlaşmıştır.114

Bu yüzyılda terörist davranışların yaygın olmasının en büyük nedenlerinden biri olarak; bu dönemde gelişen ve mevcut yönetim sistemlerine ters düşen Anarşizm, Komünizm, Nihilizm gibi akımların ortak araç olarak terörü kullanmaları gösterilebilir.115 Bu çerçevede, 19. yüzyılın ortalarındaki Rusya'daki sol hareketleri günümüzde sistematize terörizmin izlerini bulduğumuz örneklerdir. Rus devrimci grubu “Narodnaya Volya" (Halkın İradesi) birçok yönden 20.yüzyıl hareketlerinin prototipi gibidir. Ocak 1878'den Mart 1881'e kadar Rus Çar'ının otoritesine karşı şiddet dolu mücadele eden örgüt; çeşitli kamu görevlileri ve polislere suikastler düzenlemiştir. Çoğu başarısız kalmış birçok girişimden sonra, Çar II.Alexander'ı 1881'de bir suikast ile öldürmüştür.116

112 Ö. E. Ünsal, “Fransız Devriminde Jakobenler”, A.Ü. SBF Siyasal Araştırmalar Dergisi, S. 9 (1998), s 79-81.

113 M.Ş. Alpaslan, a.g.e., s 23–24.

114 A.g.e., s. 25.

115 Y. Altuğ, 1995, a.g.e., s.46.

116 G. Korkmaz, a.g.e., s. 22.

Ayrıca, siyasi terörizmin; 19.yüzyıl sonlarında başlayarak 20.yüzyılda yayılan;

milliyetçi, ayrılıkçı mücadelelerde etkinlik kazandığı gözlenmiştir. Bu meyanda 1870 ile 1880'lerde ve I.Dünya Savaşı sırasında İngiltere'ye karşı şiddet kampanyası sürdüren İrlanda'lıları, Ermeniler'i ve Makedonyalılar'ı sayabiliriz.117

6.4. 20. Yüzyılda Yaygınlaşarak Gelişmesi

Terörizm, gelişmesini sürdürerek 1900’lü yıllardan itibaren de yaygın bir biçimde uygulanmış ve artan sayıda taraflar toplamıştır. Bu gelişmenin nedenlerini, öncelikle 20.yy başlangıcından itibaren dünyanın sosyo-politik durumu ve ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinde aramak gerekmektedir.

20. yy; sosyal, siyasal ve ekonomik platformda, belirgin karışık yapıya sahip bir dönemdir. Uzun yıllar süren isyanlar, ihtilaller, bağımsız devlet kurma faaliyetleri, devletlerin birbirleriyle çıkar amaçlı ilişkileri, terörist eylemleri de fazlalaştırmış ve yeni bir boyut kazandırmıştır.118 Gerçekten bu yüzyıl kargaşa içinde başlamış, örneğin; Rusya bu yüzyıla ihtilal çalkantıları içinde girmiş yine bu yüzyıl içinde iki büyük dünya savaşı yaşanmıştır. Şiddet kullanımına bu derece elverişli olaylarla dolu bir ortam içinde terörizminin çoğalması normal görülebilir.

Bu noktada, yüzyılın hemen başında Milletler Cemiyeti’nin, terörizmin önlenmesi ve müeyyidelendirilmesini amaçlayan bir sözleşme oluşturması, terörizm konusunun bu yüzyılın hemen başlarında önemli boyutlar kazandığını göstermektedir. Ayrıca, 20.yy’ın ikinci yarısından sonra terör uygulamalarının hız kazandığı ve bilhassa 1960’lardan başlayarak günümüze kadar bir tırmanma sergilediği söylenebilir. Son 20 yıl içinde terörün yeni bir boyut kazanmasında terörizmin felsefesine katkıda bulunan düşünce ve eylem adamlarının katkısı çok olmuştur.119 Öte yandan, Milletler Cemiyeti; uluslararası alanda terörizmle mücadele için komiteler kurmuştur. Ancak bazı hükümetler teröre karşı olsalar da, diğer bazıları terörden yana olmaları sebebiyle bu çabalar boşa gitmiştir.

1880'ler ile 20.yy’ın ilk on yılı arasında Avrupa'da ve Amerika'da önde gelen devlet adamlarına yönelik pek çok suikast olmuştur. I.Dünya Savaşı'ndan sonra sağ

117 Y. Altuğ, 1995, a.g.e., s. 46.

118 Y. Toker, S. Dilmaç, a.g.e., s.13.

119 M.Ş.Alpaslan, a.g.e., s. 31.

kanat terörizmi özellikle Almanya, İtalya ve Hırvatistan'da artış göstermiştir.120 Bunun sonucu olarak da II. Dünya savaşı yaşanmıştır. Ortadoğu'da ki terörizm ise;

1930-1940'larda Müslüman Kardeşler ile Mısır'da ve Araplara karşı mücadele veren Yahudi yeraltı örgütleri Hashomer (Gözcü), Haganah (Savunma), Irgun ve Lehi ile Filistin'de ortaya çıkmıştır. Anti sömürgeci terörizm, Kıbrıs ve Aden'de İngiliz İmparatorluğuna karşı, FLN tarafından Cezayir'de Fransa'ya karşı devam etmiştir.121

II. Dünya savaşından sonra dönemin iki süper güç çevresinde (soğuk savaş süreci) yeni bir terör dalgası ortaya çıkmıştır122. 1960'larda başlayan bu terör dalgası;

üç şekilde görülmektedir. Birincisi; İrlanda, Kanada ve İspanya'daki gibi ayrılıkçı terörizm, ikincisi Latin Âmerika ülkelerindeki şehir ve kır gerillacılığı, üçüncüsü ise Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya'da ortaya çıkan Yeni Sol akımlarla başlayan şehir terörü şeklindedir.123

Yine bu dönemde Ortadoğu’da İsrail Devleti’nin kuruluşu ile birlikte, bölge sonu gelmez bir çatışmanın içerisine girmiştir. Dünya’nın çeşitli yerlerinden göç eden Yahudilerin, Filistin ve diğer yerleşik bölge insanlarını, yaşadıkları yerlerden arındırma ve yurt edinme faaliyetleri neticesinde; karşılıklı yoğun çatışmalar ve bu çatışmalara bağlı gelişen terör olayları, dünyanın gündeminde sürekli yerini korumuştur.124 Çatışan taraflar İsrail ve Filistinliler, haklı gördükleri davaları için, terör dahil her türlü eyleme başvurmaktan çekinmemişlerdir. Olayların uzun bir dönemi kapsaması, terör açısından Ortadoğu’yu sürekli dünya gündeminin ön sırasında tutmuş, bölge dünya terörünün merkezi bir görünüm kazanmıştır.

Ayrıca, soğuk savaş döneminde, Marksist ideolojinin uluslararası teröre kaynak teşkil ediyor olması, terörün desteğinin de Doğu Bloğu ülkeleri tarafından sağlanmasına neden olmuştur. Böylece terörün yayılmasında etken olmuşlardır. Bu dönemin, ABD uzmanlarınca; devlet destekli laik ve milliyetçi terörist gruplarla

120 G. Korkmaz, a.g.e., s. 23

121 M. Baykal, “Terörizm, Dün-Bugün-Yarın”, Yeni Forum Dergisi, 1997, s.24.

122 S. Dilmaç, 1997, a.g.e., s. 63.

123 W. Laquer, Reflections on Terrorism, Foreign Affairs, C. 65, 1986, s 175.

124 The National Security Strategy of the USA, September 2002, www.whitehouse.gov.nsc/nssall.htm (15.06.2006)

mücadele süreci olarak tanımlandığı ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte bu grupların yok edildiği veya nötralize oldukları şeklinde ifade edilmektedir.125

1970 ve 1980’lerde, Arap-İslam Devrimine önderlik etmeyi amaçlayan Kaddafi liderliğindeki Libya; terörizmin önde gelen destekçilerinden biri olarak görülmüştür. Bu yıllarda Libya’daki kamplarda çok sayıda kişinin eğitim gördüğü, hatta ünlü teröristlerden “Çakal Carlos”un, Libya tarafından maaşa bağlandığı ifade edilmektedir. Ancak Arap dünyasının bile Libya’nın dost olmayan komşuluğunu şüpheyle karşılaması Kaddafi’nin popülaritesini düşürmüştür.126

1980’lerde İslam devrimi sonrasında terörizmin en büyük destekçisi İran olmuştur. Şah döneminde de azda olsa rastlanan bu destek, İslam devrimi sonrasında artmış, İran tarafından; Şiilik doğrultusunda terörizm kullanılarak, militan gruplar desteklenmiştir.127 İslam devrimi sonrasında İran’ın rejim ihraç politikasının da etkisiyle, Ülkemizin de aralarında bulunduğu pek çok ülkede dini motifli terör hareketleri ortaya çıkmıştır.

Ayrıca, bu yıllarda ayrılıkçı terör, İrlanda'da IRA, İspanya'da ETA örgütleri devam ettirirken, Latin Amerika'daki gerilla terörünün ilk örnekleri; kırgerillası olarak Bolivya'da Che GUEVARA, şehir gerillası olarak Brezilya'da Carlos MARİGHELLA liderliğindeki örgütler tarafından ortaya konmuştur. Öte yandan

"yeni sol" olarak adlandırılan, teorisyenliğini Herbert MARCUSE, Frantz FANON ve Che GUEVARA'nın yaptığı akımın etkisiyle Almanya'da Baader-Meinhof, ABD'de Kara Panterler, Japonya'da Birleşik Kızıl Ordu ve İtalya'da Kızıl Tugaylar gibi terör örgütleri türemiştir. Ülkemizdeki bölücü ve sol örgütlerin kuruluşu ve gelişmesi de yine bu döneme rastlamaktadır.128

Soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte terörizm yeni bir boyut kazanmaya başlamış, etnik ayrılıklar terörü oluşturan en belirgin unsur haline

125 National Strategy For Combating Terrorism, February 2003, www.whitehouse.gov.nsc/nssall.htm (15.06.2006)

126 O. Atar, “Terörizmin Felsefi Argümanları”, Polis Dergisi, S. 40 (2004), s 324 .

127 W. Laqueur, The New Terrorism, Oxford University Press, 1999, s 173.

128 G. Korkmaz, a.g.e., s. 25.

gelmiştir. SSCB'nin parçalanması ve komünizm idealinin çöküşü ile birlikte gündeme gelen birçok etnik grup bu açıdan teröre kaynak oluşturmuştur.129

6.5. 11 Eylül Saldırıları ve Terörizmin Küreselleşmesi

11 Eylül 2001 günü ABD’de gerçekleştirilen saldırılar; tüm dünyada terörizm alanında yen bir sayfa açarak uluslararası terör ve terörle mücadele kavramlarının ön plana çıkmasını sağlamıştır. Böylece yeni terör anlayışları ve güvenlik konseptleri ortaya çıkarmış, ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahaleleri yaşanmış, ancak bu harekatlar ile El Kaide örgütü çevresindeki küresel terörün azaltılması bir tarafa, hemen hemen her ülkeyi tehdit eder bir mahiyet kazanmıştır.

En kısa ifadeyle, genel olarak yerel (ülkesel) bir anlam içeren terör; 11 Eylül saldırıları sonrasında küresel bir hal almıştır.130 Bu doğrultuda, Afganistan’da zaman zaman, Irak’ta ise hemen hemen her gün saldırılar gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Öte yandan, iki Avrupa başkenti Madrid ve Londra ile dünyanın en büyük metropollerinden İstanbul bu saldırıların hedefi olmuştur. Ancak, saldırıların bu eylemler ile sınırlı kalmayacağı ve dünya üzerindeki etkisini devam ettireceği görülmektedir. Çalışmamızın asli konularından olan bu hususun ayrıntılarına “uluslararası terör” başlıklı bir sonraki bölümde yer verilecektir.

129 Emniyet Genel Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele 98, KOMDB Yay., Ankara, 1999, s.91.

130 P. Heymann, a.g.e., s.24