• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

1. Türkiye’de Terörün Tarihsel Gelişimi

1.1. İdeolojik Terör Dalgası (1980 öncesi terör)

Türkiye'de özellikle 1980’e kadar ülke gündemine ağırlıklı olarak damgasını vuran terör faaliyetlerinin ideolojik kaynağını, Marksizm-Leninizm'den almıştır. Bu ideoloji Türkiye gündemine TKP (Türkiye Komünist Partisi) ile birlikte girmiş, Fikir

185 A. M. Çay, Her yönüyle Kürt Dosyası, Boğaziçi Yay., Ankara, 1993, s.347-348

186 M. S. Denker, Uluslararası Terör Türkiye ve PKK, Boğaziçi Yay., İstanbul, 1997 s.45.

187 “Dinci Terör” yerine “Dini Motifli Terör” tabirinin kullanılmasının daha uygun olduğu düşünülmektedir. Konuya ilişkin ayrıntılara araştırmamanın ileriki bölümlerinde yer verilecektir.

188 E. Kongar, 2002, a.g.e., s 84-94.

189 G. Aydıner, a.g.e.,s 5.

190 S. Dilmaç, 2004, a.g.e., s 364-365.

Klupleri Federasyonu (FKF) ile de illegal örgütlenmelerin çekirdeği oluşmaya başlamıştır.191 Bu doğrultuda, Türkiye Cumhuriyet’inde terörün tarihi seyrine, 1920’li yıllara TKP’nin kuruluşundan başlamak gerekmektedir. 1980 öncesi ideolojik terör dalgası; 1920’lerden başlayarak 1960’lı yılların sonu doğru, öğrenci hareketlerinin doruğa ulaşması sonrasında başlayan şiddet eylemleri ve 1960’lardan 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar olmak üzere iki başlıkta ele alınmıştır.

1.1.1. 1920-1960 Yılları Arası

Osmanlı devletinin son dönemlerini de içine alan yakın tarihimiz içinde, devlet ve rejime yönelik faaliyetlerin lokomotifi durumundaki ilk örgüt TKP’dir. TKP, Sovyetler Birliği’nin kontrolündeki 3. Sosyalist (Komünist) Enternasyonal kararları gereğince, Sovyet Rusya’da yaşayan Türk Komünistleri olarak bilinen Mustafa SUPHİ ve arkadaşlarınca 10 Eylül 1920 tarihinde Bakü’de kurulmuştur.192 Parti;

“Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası” adı altında ortaya çıkmış, ancak birçok üyesi daha sonra tutuklanmıştır. Bu sırada THİF’yi geliştirmek için Ankara’ya doğru hareket eden Mustafa SUPHİ ve (14) arkadaşının 28-29 Ocak 1921’de Karadeniz’de öldürülmesinden sonra hareket başarısız kalmıştır.193 Ancak TKP, daha sonraki yıllarda ortaya çıkan birçok terör örgütünün fikri temelini teşkil etmiştir.

Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve benzeri milli meselelerini tartışmak herkesin hakkıdır. Fakat Marksist-Leninist çevreler konuyu bu sınırlar içinde tutmamışlardır.

Sermaye çevrelerinin sözde tahakkümünü kaldırmak için proleterya diktatörlüğünü kurmaya kalkışmışlardır. Ancak, bu arzuları düşünce sahasından çıkarılıp silah zoruyla gerçekleştirilme sahasına kaydırılmıştır. Bu davranış ne Atatürk ilkeleriyle, ne parlamenter demokrasi anlayışıyla, ne de Anayasayla bağdaşmamaktadır.194

Ayrıca, Cumhuriyet döneminde Kürtçülük faaliyetlerinin de ön planda olduğu görülmüştür. Bu kapsamda bunların ilki ve en büyüğü Şeyh Sait İsyanıdır. İsyanın organizatörü ise 1923 yılında kurulmuş olan gizli “Azadi” teşkilatıdır. Teşkilat, aşiret reisleri ve etkili şeyhlerle temas kurarak isyan çıkartmaya çalışmış ve Şeyh Sait

191 S. Dilmaç, 2004, a.g.e., s 362.

192 Z. Küçükkaya, “Türkiye’de Terör ve Terörün Gelişimi”, Polis Dergisi, S. 34 (2003), s 363-372.

193 Emniyet Genel Müdürlüğü, Terörle Mücadele Temel Kitapçığı, Ankara, 2001, s.186.

194 Başbakanlık, Türkiye Gerçekleri ve Terörizm (Beyaz Kitap), Ankara, 1973, s.16

isyanı 13 Şubat 1925’de başlayarak iki ay sürmüştür.15 Nisan 1925 tarihinde bastırılmıştır.195

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir köylü toplumu olan ve çoğunlukla tarımla uğraşan Türk toplumu 1950’lerden itibaren alt yapı yatırımlarına başlamış ve 1960’lı yıllarda sanayileşme yoluna girmiştir. Sanayileşmenin doğal bir sonucu olarak toplumun sosyal yaşantısında değişiklikler olmuştur. Bu değişmeler öncelikle kültür ve düşünce alanlarında kendisini göstermiş, buna da etki eden en önemli unsur siyasi yapıdaki değişim olmuştur. Bu dönemde çok partili sisteme geçilmesinin yanında çeşitli ideolojik akımlar; dernekler, sendikalar çerçevesinde kümelenmiş ve gençlik içerisinde tartışmalara neden olmuştur.196 Akabinde çok partili siyasal hayat ve özellikle Anayasanın getirdiği özgürlük ortamının yarattığı hoşgörü nedeniyle, bu dönemde, farklı düzeyde Kürtçü ve sosyalist fikirli örgütler ortaya çıkmış,197 1960’larda ise mevcut partilerin “sol”unda ve “sağ”ında yeni oluşumlar görülmüş ve solun hızla yükselişine şahit olunmuştur.198

1.1.2. 1960-1980 Yılları Arası

1960’lı yıllarda, ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde başlayan öğrenci hareketleri, 1968 yılında en yüksek seviyesine erişmiştir. ABD, Batı Avrupa ve Japonya’da etkin olarak yaşanan öğrenci hareketlerinin yansımaları, Türkiye’de de görülmüştür.199 Bu noktada, ülkemizdeki ideolojik terör hareketlerinin temelinin, 1967/68 yıllarındaki gençlik hareketleri ile başladığı söylenebilecektir.200Kısaca; 1968-69 yıllarında, öğrenciler ve üniversiteler üzerinde yoğunlaşan “masum istekler” den kaynaklanan olaylar, 1970’li yıllarda “sağ” ve “sol” kamplara ayrılan öğrencileri çarpışma arenalarına dönüşmüştür.201 Gençliğin bir bölümünün kullanılmasıyla ölümlere varan terör olayları, daha da şiddet dolu hale gelmiştir.

195 A. M. Çay, a.g.e., s.396

196 A. C. Ersever, Kürtler PKK ve A. Öcalan, Ocak Yay., Ankara, 1994, s. 39.

197 M. Kocaoğlu, ‘’Millet-i Sadıka’dan Ermeni Mezalimine Niçin Gelindi’’, Avrasya Dosyası, C..2 S.4 (1995), s .89.

198 Z. B. Avşar, a.g.e., s 43.

199 İ. Kayabalı, C. Arslanoğlu, Türkiye’de 12 Eylül 1980 Öncesi Anarşi ve Terör Hareketleri, Filiz Matbaacılık, Ankara 1984, s 152.

200 E. Demirel, 1999, a.g.e., s.21.

201 Z. B. Avşar, , a.g.e., s 44; Ayrıca, bu dönemdeki siyasi ve toplumsal olayların ayrıntılar için bakınız; Kurtuluş Kayalı, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs-12 Mart, İletişim Yay., İstanbul, 2005 ve Metin Toker, Sağda ve Solda Vuruşanlar, Akis Yay., Ankara, 1971.

Bu dönemdeki, terör faaliyetlerinin ideolojik kaynağını oluşturan Marksist-Leninist ideoloji, özellikle 1968 yılından itibaren bölünmelere uğramıştır.202 Özellikle Mihri BELLİ liderliğindeki fraksiyonun, TİP'ni işbirlikçilikle suçlamasıyla, geniş bir sosyalist gençlik kitlesi kendini FKF aracılığıyla illegal örgütlenmeler içerisinde bulmuştur.203 Bu süreçte, anılan örgütlerdeki bölünmelerin, genel olarak;

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (THKP/C), Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) şeklindeki beş ana odak noktası etrafında toplandığı belirtilmektedir.204

Kendi aralarındaki bölünmenin yanı sıra, bombalama ve sabotajlarla etkilerini duyurma peşindeki sol örgütler; üniversitelere boykot, işgal ve saldırı eylemlerini yoğunlaştırınca sağ tarafından, daha sonra “Ülkü Ocakları” adıyla gelişecek dernek ve grupların kurulmuştur205 Aşırı sol ve sağ kanatlardaki öğrenciler arasında kanlı çatışmalar çıkmış ve iki taraf da silahlanmıştır206. Böylece Türkiye birçok gencini kaybettiği bir terör ortamı içerisinde girmiştir.

Bu dönemin sonu, 12 Mart Muhtırası olarak bilinen 12 Mart 1971 günü Başbakan Demirel’in istifası ile Nihat ERİM hükümetinin kurulması ile gelmiş olup, teröre karşı çok sert tedbirler alınmış ve sıkıyönetimler ilan edilmiştir. Birçok örgüt mensubu yargılanmış, bazıları idam edilmiştir. Kısaca, 1971-74 yıllarında güvenlik güçlerince yoğun takibe alınan terör odaklarının adeta sindirildiği söylenebilir.207

Terör faaliyetlerinin muhtıra ile engellenmesi çok uzun sürmemiştir. Çünkü terör suçundan yargılanarak tutuklananların; 1974 genel affıyla serbest bırakılmaları, terör örgütlerini tekrar hızla Türkiye gündemindeki yerlerini almalarını sağlamıştır.208 Terör olayları bu yıldan itibaren tekrar başlamış ve artarak devam etmiştir. Nitekim 1978 yılının ilk ayının terör bilançosu; 51 ölü, 444 yaralama, 129 bombalama ve 20 soygundur. Ayrıca birçok kamu kuruluşu politik bölünmeye

202 S. Dilmaç, 2004, a.g.e., s 363.

203 A. Sayılgan, Türkiye’de Sol Hareketler, İstanbul, 1971, s.497

204 S. Dilmaç, 2004, a.g.e., s 363.

205 Z. B. Avşar, a.g.e., s 45.

206 M. İ. Özgen, Türkiye’de Şiddet Hareketleri Kaynakları ve Hedefleri, Yeni Forum Yay., Ankara, 1989, s.14.

207 Z. B. Avşar, a.g.e., s 46.

208 S. Dilmaç, 2004, a.g.e., s 364.

uğramış, Parlamento’da 6 ay içerisinde yapılan 136 oylamada Cumhurbaşkanı seçilememiş, bir nevi sistem işlemez hale gelmiştir.209 Tüm bu zararlarının yanında, terör; vatandaşlar arasında mezhep ayrılıklarını kışkırtıcı sebep olarak kullanılmış ve 23-24 Aralık 1978’de meydana gelen Kahramanmaraş olaylarında 109 kişi ölmüş, 175 kişi ağır yaralanmıştır. 1980 yılına gelindiğinde terör kurbanlarının günlük ortalaması 28 kişiye ulaşmıştır210.

Sonuç olarak; 1960-1980 yılları arasında Türkiye’de terörün genel durumu şu şekilde özetlenebilir.211

1. “1960-67 yıllarında; terör odaklarının, ideolojik kadrolaşma, eğitim, sızma ve organize olmayı yürüttükleri bu döneme “kuluçka dönemi de” denebilir.

2. 1967-71 yıllarında; toplulukları aldatma, eylem yapmaya hazır hale getirme, sindirme ve devleti hareket edemez hale getirme çalışmaları sürmüştür.

3. 1971-74 yıllarında; devlet tarafından düzen düşmanları cezalarını görmeye başlamışlar. Terörde bir duraklama dönemi başlamıştır.

4. 1974-78 yıllarında; tekrardan örgütlenme, yayılma, kitleselleşme, eyleme hazırlanma ve harekete geçme dönemi başlamıştır.

5. 1978-1980 yıllarında; sabotajlar, katliamlar, üretimin düşürülmesi ve devletin iş yapamaz hale gelmesi ile bunalım doruk noktaya ulaşmıştır.”

Sol’un her türlü versiyonu ile sözde devleti-milleti korumak adına onlara karşı çıkan ve çoğu milliyetçilik ve mukaddesatçılık sloganı ile hareket eden guruplar; 20 yılı aşkın birbirleriyle çatışmışlar, bu boğuşmada 5000’i aşkın insanımız hayatını kaybetmiştir. Daha çok öğrenim müesseselerinde hâkimiyet kuran ve resmi kurumlarda bile karşılıklı örgütlenerek devleti görev yapamaz hale getiren bu dalga, 12 Eylül 1980 harekâtıyla büyük ölçüde son bulmuştur.212 Bunun sonucu olarak da 1961 Anayasası’nın getirdiği pek çok demokratik atılım rafa kaldırılmıştır.213

1.2. Ermeni (ASALA) Terörü

Kökleri 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşmasına214, Rus Çarı’nın, Osmanlı topraklarındaki Ermenilerin koruyucusu olarak kabul edilmesine kadar dayanan, altında ise, zayıflamakta olan Osmanlı’nın Rusya, İngiltere, Almanya

209 Z. B. Avşar, a.g.e., s 49.

210 Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 12 Eylül Öncesi ve Sonrası, Ankara, 1981. s.38

211 Z. B. Avşar, a.g.e., s 49.

212 G. Aydıner, a.g.e., s 5.

213 E. Kongar, 2002, a.g.e., s 90.

214 Osmanlı tarihinin dönüm noktalarından biri olan bu antlaşma sonucunda; Ruslara boğazlardan serbest geçiş hakkı verilmiş, Kırım’ın bağımsızlığı kabul edilmiş ve Osmanlı Devleti ilk defa savaş tazminatı ödemiştir.

ve Fransa arasında bölünmesi anlamına gelen Doğu sorununun yattığı bu terör;

Türklerin Ermenilere soykırım (jenosid) uyguladığı yanlış iddiasına dayalı olarak günümüze kadar taşınmıştır. Oysa 1915 yılında olup bitenler bir soykırım değil, I.

Dünya Savaşı çerçevesindeki Osmanlı-Rus Savaşı’nda, önce Ruslar sonra da Fransızlar tarafından kışkırtılan Ermenilerin iki ülke arasındaki savaşa içerden katılmaları sonunda ortaya çıkan bir karşılıklı öldürme yani mukatele olayıdır. 215

Ermeniler, emperyalist ülkelerin maşası durumuna düşerek yüz yıllarca huzur içinde yaşadığı Osmanlı İmparatorluğuna ihanet edip, Müslüman Türkleri katliamlara başlayınca, Osmanlı Hükümeti tedbir olarak Ermeniler’i güneye ve Arabistan’a göç ettirmiştir. İşte Ermeni’lerin soykırım, bizlerin tehcir dedikleri bu olay aslında; Osmanlı’nın kendini savunmasından başka bir şey değildir. Ermeniler de, bunun propagandasını yaparak, 1,5–2 milyon Ermenin öldürüldüğünü iddia etmektedirler. Ancak tehcir olayınca çok az Ermeni, onlarda savaşın zorluklarından hayatlarını kaybetmiş, buna karşılık milyonlarca Türk, Ermenilerce öldürülmüştür.216

İntikam adı altında, dünyanın gündemine Türkiye’nin Ermenilere soykırım uyguladığı iddialarını gündeme getirmeyi amaçlayan ASALA terörü217; yurt dışındaki bazı Ermenileri kullanmak suretiyle, 27 Ocak 1973 tarihinde ABD/Los Angeles Başkonsolosu Mehmet BAYDAR’ı ve yardımcısı Bahadır DEMİR’i şehit ederek cinayetlerine başlamış olup, dış temsilciliklerimizde görevli 34 vatandaşımızı şehit etmiş, 15 vatandaşımızı da yaralamıştır.218 ASALA bu eylemler ile yetinmeyip Türkiye’ye yönelik faaliyet gösteren sol terör örgütleri ve PKK ile de işbirliği yapmıştır. Nitekim Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) militanlarının ASALA ile ilişkileri belgelenmiştir219. Bölücü PKK örgütü militanlarının ASALA ile elektronik bombalar üzerine eğitim amacıyla ilişki kurduğu da ortaya çıkarılmıştır.220

Bugün başta ABD ve Fransa olmak üzere bazı ülkelerin tarihte olup biten, tarihsel nitelik taşıyan bir konuda siyasal kararlar almaları, ASALA’nın bu eylemlerin bir sonucu olarak görülebilir. Sonuç olarak, gelecek açısından çok daha

215 E. Kongar, 2002, a.g.e., s 86.

216 A. B. Metel, Ermeni Mezalimi ve Gerçekler, Yeni Batı Trakya Dergisi Yay., İstanbul, s.7. Ayrıca H. Yıldırım, Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Sistem Ofset Yay., Ankara, 2000, s 2.

217 E. Kongar, 2002, a.g.e., s 87.

218 G. Aydıner, a.g.e., s 6.

219 Türkiye’de Anarşi ve Terörün Hedefi ve Sebepleri, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1982, s.69

220 A.g.e., s. 76.

büyük sorunlar yaratacağı kuşkusuz olan bu dış terör, şimdilik siyasal etkinliklerin başka kanallara kaymış olması sonunda durulmuş gibi görünmektedir.221