• Sonuç bulunamadı

1.2.5. Olumlu Sosyal Davranışları Açıklayan Kuramlar

1.2.5.1. Psikanalitik Kuram

Freud'un (1933) Psikanalitik kuramına göre kişilik, Freud'un ilk yıllarda yaptığı çalışmalarda bilinç ve bilinçdışı olarak adlandırdığı iki bölümden oluşmaktadır. Bilinç kişiliğin görünen, yüzeysel kısmını, bilinçdışı insan davranışının arkasında yatan dürtüsel yönü temsil etmektedir. Buna ek olarak bilinç öncesi olarak adlandırılan, bilinçdışındaki materyaller gibi tamamen bastırılmamış olan ve bilince geri çağrılabilme ihtimali olan bilgilerin bulunduğu kısım da, kişiliği oluşturan parçalardan biri olarak kabul edilmiştir (aktaran McWilliams, 2011).

Daha sonraki yıllarda Freud, bilinç ve bilinçdışı ayrımına ek olarak kişiliğin, id, ego ve süper ego denilen 3 yapıdan oluştuğunu ortaya koymuştur. İd kişiliğin ilkel dürtüleri kapsayan, cinsellik ve saldırganlık dürtülerini barındıran bölümüdür. Freud (1933) "İd elbette ki düşünüp doğru karar vermenin değerini bilmez; iyi ya da kötü, erdem ve ahlaklılık yoktur" olarak tanımladığı idin, nesnel gerçeklikten uzak olarak, haz ilkesi prensibi ile çalıştığını, haz ve hızlı şekilde doyum aradığını ifade etmiştir. İdin içerisinde yer alan libido temel ruhsal enerjimizi oluşturur, idin istekleri sonucunda libidinal enerjide artış meydana gelir ve gerilim oluşur, söz konusu gerilimin azaltılması gerçek dünya ile ilişki kurulabilmesi ve isteklerin somut bir alanda yer edinebilmesidir (aktaran Schultz ve Schultz, 2007).

Örneğin susuzluk çeken birinin içecek bir şeyler araması ve sıvı alımıyla susuzluğunu gidermesi gibi idin yarattığı gerilimin sönümlenmesi gereklidir. İd ile dış dünya arasındaki dengeyi kişiliği oluşturan diğer yapı olan "ego" kurmaktadır. Ego gerçeklik ilkesi tarafından yönetilir ve idin haz peşindeki hislerini, ihtiyaçlarını bu ihtiyaçları gidermeye yarayacak nesne bulunana değin erteler ve idin arzularını kontrol altında tutar. Kişilik yapısının üçüncü parçasını ise süper ego oluşturur. Süper ego ilk çocukluk yıllarında, davranışların, normların ve değerlerin ebeveyn tarafından çocuğa öğretilmesi yoluyla gelişir, çocuğun ebeveyn tarafından "yanlış" olarak değerlendirilen davranışları cezalandırılırken, "doğru" olarak değerlendirilen

25

davranışları ödüllendirilir, bu sayede yanlış olan davranışlar süper egonun bir parçası olan "vicdan" unsurunu oluştururken, doğru olan davranışlar ego idealini oluşturur (McWilliams, 2011).

Freud (1933) süper egoyu "insan hayatının yüce tarafları olarak tanımlanan ahlaki kısıtlamaların, mükemmelliğe ulaşma çabasının tümü" olarak ifade etmektedir (aktaran Schultz ve Schultz, 2007). Haz ilkesini savunan idin arzuları ve istekleri, süper egonun kısıtlayıcı tutumu sonucunda, ego tarafından dengelenmeye çalışılarak, libidoda oluşan gerilim azaltılmaya çalışılır.

Freud'un (1954) psikanalitik kuramı, bireyin gelişim dönemleri boyunca psikoseksüel evrelerden geçtiğini savunur. Psikoseksüel evreler; oral dönem, anal dönem, fallik dönem, gizil dönem ve genital dönem olmak üzere birbirini izleyen 5 farklı yaşam döneminden meydana gelir (aktaran Senemoğlu, 2010).

Fallik dönemde, ödipal kompleks annenin ve babanın bir çift olduğunun kabul edilmesi ile birlikte, kendi cinsinden olan ebeveynle özdeşleşme yoluyla çözümlenir, özdeşleşmenin oluşumu süper egonun da gelişmesidir, çocuk davranışlarını süper ego standartlarına uygun hale getirerek gerçekleştirmeye çalışır. Bu dönemin ardından gelen gizil dönemde cinsellikle ilgili dürtüler bilinç dışına itilir ve cinselliğe olan ilgi azalır. Bir sonra dönem olan genital dönemde ise ergenliğe girilmesiyle birlikte cinsel dürtülerde yeniden artış görülür (aktaran Schultz ve Schultz, 2007).

Ödipal kompleksin çözülmesiyle oluşan vicdan ve süper ego gelişimi, aynı zamanda çocuğun hemcinsinden olan ebeveyniyle özdeşim kurmasını da kapsar, bu nedenle çocuk ebeveynin sevgisini kazanmak ve ona karşı davranışlarda bulunmamak adına, ebeveynin değerlerini, normlarını ve davranışlarını kendi içine yansıtır. Böylelikle süper egonun oluşumu ve gelişimi ile birlikte çocuklar olumlu sosyal davranışlarda bulunarak, bu davranışlarda bulunmamanın getireceği zararlardan örneğin süper egonun dayatmasıyla ortaya çıkan suçluluk duygusundan kaçınmış olurlar (Shaffer, 2009).

Süper ego gelişimi bu bağlamda bireyin ahlaki davranışlarını sergilemesine öncülük eden unsurdur. Freud’a göre bebekler süper egodan yoksundur bu yüzden bencil ve dürtüsel eylemler sergilerler. Ancak süper egonun ortaya çıkmasıyla

26

birlikte, kişilik yapısının bu unsuru içsel bir sansür vazifesi görerek çocuğun ahlaki anlamda iyi olarak nitelendirilen davranışlarından ötürü gururlanmasını, ahlaki ihlallere sebep olan davranışlarından ötürü de utanç ya da suçluluk hissetmesine sebep olur. Ahlaki anlamda olgunlaşan çocuklar bu bağlamda, olumsuz duygulanımlardan kaçınarak, öz güvenlerini korumaya çalışarak ahlaki normları zedeleyecek davranışlardan kaçınma eğilimi gösterirler. Söz konusu ahlaki normlara aykırı olarak nitelendirilen davranışların kökeninde ise karşı cinsteki ebeveyne duyulan ensest arzu yatmaktadır (Turiel, 2006).

Ensest arzunun çözümlenmesi ise Ödipal kompleksin sonlamasıyla gerekçekleşir. Ödipal kompleks hem cinsinden olan ebeveynle özdeşim kurma yoluyla, çocuğun onun için korkutucu olan figürle özdeşimi yoluyla çözümlenmektedir (McWilliams, 2011). Erkek çocuk babayla özdeşim kurarken yalnızca onun erkeklik rolünü benimsemez aynı zamanda babasının ahlaki standartlarını ve normlarını da benimser, ebeveynle özdeşim kurma aynı zamanda ebeveynin ahlaki normlarını ve kurallarını da özümseme anlamına gelmektedir (Turiel, 2006).

Ödipal kompleksin çözümlenmesi ve erkek çocuğun babayla özdeşlemesi süreci, kız çocuklarda da benzeri şekilde bir sırayı izler, kız çocuklar da anneleriyle özdeşim kurarak, annenin ahlaki standartlarını ve normlarını benimserler, ancak Freud(1925/1959) kız çocukların erkek çocuklara göre daha zayıf bir süper ego geliştirdiklerini savunmaktadır. Erkek çocuk, anneye karşı duyduğu ensest arzularından ötürü baba tarafından kastrasyona uğrayacağını düşündüğü için, süper ego gelişimi daha güçlüyken, kız çocuklarda kastrasyon anksiyetesinin olmamasının kız çocukların daha zayıf bir süper ego geliştirmesinde etkili olduğunu belirtmiştir (aktaran Turiel, 2006).

Psikanalitik kurama göre, özgeci davranışların altında da, suçluluk, kendini yok etme eğilimi gibi unsurlar bulunmaktadır; olumlu sosyal davranışlar da bu bağlamda süper ego ve id arasında denge unsuru oluşturarak gerilimi azaltan egonun savunma mekanizmaları kapsamında ele alınmaktadır (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006). Buna karşın Freud (1930) özgeci davranışların toplumu birleştiren, bencil davranışların da bireyin kendi mutluluğunu sağlayan davranışlar olduğunu ifade

27

ederek bireyin gelişiminde ikisinin de önemli pay sahibi olduğunu belirtmiştir (aktaran Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

Ahlaki standartlara uygun olmayan davranışlar neticesinde bireylerin suçluluk, utanç duyguları göstereceği ahlaki standartlara uygun davrandıklarında da gurur duygusunu hissedeceklerine dair çıkarımlar önem taşımaktadır. Kochanska ve ark (2002) tarafından 22 ile 45 aylık çocuklarla yapılan çalışmada, annelerinin disiplin teknikleri, hem öz bildirim, hem de gözlem yoluyla kaydedilmiştir. Çocuğuna cezalandırıcı disiplin teknikleri uygulayan annelerin çocuklarının, yaptıkları ihlaller karşısında daha az suçluluk duygusu gösterdikleri bulunmuştur. Ancak, daha az suçluluk gösterenlere kıyasla suçluluk duygusunu daha fazla gösterenlerin kuralları daha az ihlal ettikleri bulunmuştur. Kochanska ve ark (2002) tarafından yapılan çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde, cezalandırmanın suçluluk duygusunun yaşanmasına engel olduğu, bu durumun da daha fazla ihlale yol açtığı görülmektedir. Suçluluk duygusunun daha fazla gösterilmesinin, ahlaki standartlara uygun olan davranışlarla olumlu yönde ilişkili olduğu görülmektedir.

Freud’un kuramında, süper ego gelişimine dair cinsiyetler arasındaki farklılıklarla ilgili yaptığı vurgu, Kochanska ve ark (2002) tarafından yapılan çalışmada desteklenmemiştir. Kızlar ve erkekler arasında kuralları ihlal etme bakımından yapılan kıyaslamada, kızların kuralları erkeklere göre daha az ihlal ettikleri bulunmuştur (Kochanska ve ark, 2002).

Psikanalitik kurama göre çocuğun vicdan ve süper ego gelişimi, Ödipal konpleksin çözülmesi, hem cinsi olan ebeveynle özdeşim kurma ve onun norm ve değerlerini içselleştirme yoluyla gerçekleşmektedir. Bu bağlamda, çalışmanın bu bölümünde, çocuğun ebeveynin davranışlarını karşılıklı etkileşim ve model alma yoluyla öğrendiğini ve içselleştirdiğini ifade eden sosyal öğrenme kuramının olumlu sosyal davranışlarla ilişkisi açıklanmıştır.