• Sonuç bulunamadı

1.6. Öz Bilinç Duyguları

1.6.2. Öz Bilinç Duygularının Oluşum Sürec

Tracy ve Robins (2004) öz bilinç duygularının oluşum sürecini kuramsal bir modelle açıklamıştır. Söz konusu modelin ilk unsuru, yaşanan olayın yaşamı devam ettirme sürecine katkısı bağlamında, olayın değerlendirilmesini kapsamaktadır. Bu durumda, eğer olay ilk değerlendirmede yaşamsal olarak değerlendirilirse, bunun sonucunda temel duygular meydana gelmektedir. Eğer aynı olay yaşamsal süreçlerle ilgisiz olarak değerlendirilirse duygu meydana getirmeyecektir. Ancak söz konusu olay, bireyin kimliğine ilişkin hedefleri barındırıyorsa, birey bu durumda kendilik temsilleri ile ilgili değerlendirmeye gidecektir.

Bireyin benlik temsili ile o anki olaydaki davranışını birlikte değerlendirmesi, öz bilinç duygularının oluşum sürecini meydana getirir. Bu süreç hem var olan benlik temsilinin harekete geçmesini hem de ideal olan ya da olması gereken benlik temsilinin harekete geçmesini sağlamaktadır (Tracy ve Robins 2004). Bunun sonucunda birey, benlik temsiline dair değerlendirme sürecinin harekete geçmesiyle birlikte, gerçekleştirdiği eylemi kimliğini içeren hedefler bağlamında değerlendirir.

Tracy ve Robins (2004) modeline göre, öz bilinç duygularının deneyimlenmesi, bireyin kimliğine dair unsurların özel ya da kamusal anlamda tehdit edilmesi sonucunda gerçekleşmektedir. Örneğin bireyin diğerleri tarafından alkışlanması ve takdir edilmesi, eğer bireyin kendisi bu değerlendirmeleri önemsemiyorsa onda gurur duygusunu uyandırmayacaktır. Olay bireyin kimliği ile ilişkili olarak değerlendirildiğinde ise, olayın sonucunda ortaya çıkan durumun,

63

bireyin kimliğine ilişkin hedefleri ile ne kadar örtüştüğünün değerlendirmesi yapılmaktadır. Örneğin müşterisinden hatalı beden ölçüsü alan bir terzi, durumun içerisinde kendisini, hem mevcut benlik temsili (Ben işini iyi yapan bir terziyim) ile hem de olması gereken idealize ettiği benlik temsili (Ben işimi iyi yapmalıyım) ile kıyaslar. Bu durumda olayın sonucu, olması gereken (ideal benlik) ve gerçekte var olan benlik temsilleri arasında tutarsızlık yaratıyorsa, birey suçluluk ya da utanç hissedebilir. Bir sonraki aşama ise, olayın kişinin kendisinden ya da başka bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığını değerlendirme sürecini içerir. Durum, eğer bireyin kendisinden kaynaklanıyorsa öz bilinç duyguları meydana gelmektedir. Bunun aksine olayın meydana gelişi dışsal nedenlere atfedildiğinde, temel duyguların oluşumu gerçekleşmektedir (aktaran Tracy ve Robins, 2006).

Bu bağlamda bireyde öz bilinç duygularının meydana gelmesi, diğerlerinin bireyin davranışlarına dair değerlendirmelerinde önem taşımaktadır. Stearns ve Parrott (2012) tarafından yapılan çalışmada, bireyin yanlış eylemi sonrasında ifade ettiği suçluluk duygusunun, bireye ilişkin algıda değişime sebep olduğu gözlenmiştir. Bunun nedeni duygu ifadesinin, bireyin ahlaki normu zedelediğinin bir göstergesi olmasıdır. Suçluluk duymak, bir nevi "yanlış yaptım" demektir. Bunun diğer bireylere ifade edilmesi ise, aynı davranışın tekrar edilme olasılığını azaltan bir unsur olarak görülmektedir. Suçluluk duygusu ifade eden bireylere ilişkin olumlu yargı, "Şu an yanlış yaptı ancak ileride yapmayacak" değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır.

Günümüzde cereyan eden terör olaylarını ve etkilerini düşündüğümüzde, insanların bu terör olaylarının gerçekleşmesi sonrasında verdiği tepkiler ve beklentileri, devletlerin bu olayların oluşumuna dair önlem almaları üzerinedir. Bu durumda, yönetici kademesindeki bireylerin sorumluluğunu kabul etmesinin, özür dilemesinin ya da istifa etmesinin beklenmesi, Stearns ve Parrott (2012) çalışmasında ortaya çıkan sonucun bir yansımasıdır, olayların tekrar etmeyeceğine, gereken önlemlerin alınacağına dair inanç. Ancak suçluluk ya da utanç gibi öz bilinç duygularının meydana gelmemesi, bu inancın oluşumunu engellemektedir.

1.6.3. Öz Bilinç Duygularının Gelişimsel Süreci

Öz bilinç duygularının oluşumu, karmaşık bir bilişsel yapıyı gerektirmektedir. Bununla birlikte söz konusu duyguların oluşumunda yatan bilişsel ve sosyal süreçler,

64

erken dönem benlik, zihin ve diğerlerine yönelik temsillerin özellikle suçluluk duygusunun oluşumunun gelişimsel sürecinin incelenmesi önem taşımaktadır.

Lewis'e (2000) göre çocukların suçluluk, utanç ve gurur gibi öz bilinç duygularını deneyimleyebilmesi için 3 önemli bilişsel beceriye sahip olması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, kendine dair farkındalık ve süreklilik arz eden kendilik temsilidir. Söz konusu kendilik temsili yaşamın 18 ile 24 aylık döneminde şekillenmeye başlamaktadır (aktaran Muris ve Meesters, 2014).

Lewis, Sullivan, Stanger ve Weiss (1989) tarafından yapılan çalışmada, 9 aylık ve 24 aylık çocuklara “mirror rouge test” uygulanmış ve kendini tanıma özelliği gösterip göstermediklerine bakılmıştır. Bu testte çocukların burunlarına benek halinde ruj sürülerek, çocukların burunlarındaki ruj lekesini fark edip etmeyecekleri, ona dokunmayı seçmeleri ya da silmeyi deneyip denemeyeceklerinin kaydedilmesi hedeflenmiştir. Bununla birlikte çocuklara, temel duygu olarak korku ve öz bilinç duygusu olarak utanma (embarrassment) duygularını uyandıracak prosedürler uygulanmıştır. Bunun sonucunda, iki farklı yaş grubunda yer alan çocuklar, korku duygusu gösterirken, utanma duygusunu yalnızca kendini tanıma konusunda başarılı olan grupta yer alanlar göstermiştir.

Kendine dair farklılık ve süreklilik arz eden kendilik temsilinden sonra gelen ikinci önemli unsur, çocukların sosyal anlamda uygun davranış kalıplarına, kurallarına ve standartlarına dair farkındalığının olmasıdır. Yapılan çalışmalara göre, 21 aylık olmalarından itibaren bebeklerin sosyal bağlamda neyin adil olup olmadığına dair fikirleri şekillenmeye başlamaktadır (Lagattuta ve Thompson, 2007).

Cole, Barrett ve Zahn‐Waxler (1992) tarafından 2 yaşındaki çocuklarla yapılan çalışmada, çocuklar deneysel manipülasyon yoluyla, ufak kazalara sebep olmuşlardır. (oyuncak bebeğin kollarının kırılması, meyve suyunu yere dökme vb.) Bunun ardından, çocukların öfke, gerginlik ve olumsuz durumu onarmaya yönelik tepkileri kaydedilmiştir. Çalışmanın sonucu, bu yaş grubunda oluşan suçluluk duygusuna ve onu onarmaya yönelik girişimleri göstermektedir.

Sosyal anlamda uygun davranış kalıplarının, kurallarının farkında olmanın yanı sıra, öz bilinç duygularının gelişebilmesi için gerekli olan bir diğer önemli unsur da, zihin kuramı gelişimidir. Çocuklar, gittikçe artarak diğerlerinin özellikle de

65

ebeveynlerinin, kendi davranışlarına yönelik beklentilerinin farkına varmaya başladıkça kendilerini dışsal bir değerlendirme sürecine sokmaktadırlar, bununla bağıntılı olarak otizm rahatsızlığı olan çocuklar, öz bilinç duygularını anlamakta ve tecrübe etmekte güçlük yaşamaktadırlar (Heerey, Keltner ve Capps, 2003).

Bilişsel anlamda olgunlaşma sayesinde, çocukların kendi davranışlarına dair dışsal değerlendirmeleri, kendi benlik temsillerini içermektedir. Bu durum da, çocukların olayları içsel anlamda değerlendirebilmelerine olanak sağlamaktadır. Ferguson, Stegge ve Damhuis (1991) tarafından yapılan çalışmada 7-12 yaş aralığındaki çocuklara, suçluluk ve utanç duygularını içeren çeşitli senaryolar verilerek, senaryolarla ilgili sorulara cevap vermeleri istenmiştir. Çalışmanın sonucunda, 7-9 yaş arasındaki çocukların, olaylar sonrasında kendilerini değerlendirirken, diğerlerinden gelecek tepkilere daha fazla odaklandığı gözlemlenmiştir. 10-12 yaş arasındaki çocukların ise, kendilerini değerlendirmede, kendilerine koydukları standartları daha fazla ön plana koydukları izlenmiştir.

Öz bilinç duyguları, bireyin değerlere ve standartlara göre kendi benliğini yansıtması ve benliğine dair değerlendirmeleri sonucunda meydana gelmektedir. Bu bağlamda öz bilinç duyguları, sosyal duygular, ahlaki duygular olarak da değerlendirilebilmektedir. Bu bağlamda, öz bilinç duygularının olumlu sosyal davranışlar ve ahlak ile ilişkisi açıklanmıştır.