• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.10. PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

Vergi verme, vergiye uyma ve mükellef üzerinde olan ödevler mükellef psikolojisini etkileyecektir. Bu etkilenme vergi uyum sorununu beraberinde getirir. Çünkü vergi mükellefin kazancından belli bir oranda pay alır. Bu payın etkisi ile mükellefin harcanabilir geliri azalacaktır. Bu azalma mükellefin vergiye bakış açısı mükellef üzerinde psikolojik etki bırakması muhtemeldir. Yani görünürde vergi, mükellefin gönülsüz olarak ödemek zorunda kaldığı, devletin zorla topladığı ve devlet için gelir olduğunu kısaca söyleyebiliriz.

Vergi uyumunda mükellefin psikolojisi etkisi vardır. Tunçer’in (t.y.: 111) ifade ettiği gibi mükellefin vergi kaçırma durumunda hissedeceği suçluluk ve utanma duygusu vergi uyumları üzerinde etkide bulunacaktır. Bu etki vergi uyumuna ilişkin olumlu katkı yapacaktır. Ayrıca dış etkilerin de mükellef üzerinde olumsuzluk yarattığı ve bunun yansıması olarak vergi uyumunu etkilediğini söyleyebiliriz. Söz gelimi, ülkemizde zaman zaman kamuoyuna yansıyan kamu ihalelerinde yolsuzluk ve iddialar, 1990 yılında örtülü ödenek tartışmaları, banka boşaltmaları ve kamuda israf gibi hususlar, vatandaşların ödedikleri vergilerin harcandığı yerler konusundaki kuşkularını arttırmış (Selman, 2007: 74) ve tüm bunlar mükellef üzerinde psikolojik etki yaptığını varsaydığımızda vergi uyumu etkilenir.

3.10.1. Mükellefin Vergi Bilinci

Vergi bilinci tanımı üzerinde bir uzlaşı sağlanamamış olmasına rağmen genel olarak bakıldığında, tanımların ana temasını bireylerin vergiyi algılamaları ve bunu davranışlarına olumlu şekilde yansıtmaları oluşturmaktadır (Taytak, 2010: 498). Başka bir tanımla vergi bilinci, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için bireylerin elde ettiği gelirlerden veya

servetlerinden kanunlarda belirtilen usul, esas ve oranlara göre katkıda bulunmaları gerektiğini fark etme, bilme ve hatırlama yeteneğine sahip olmalarını ifade etmektedir (Ömürbek vd., 2007: 104).

Torgler’in ifade ettiği gibi toplum bireylerinin, vergi ile ilgili görevlerini yerine getirme konusundaki istekliliklerinin düzeyini ifade eden vergi bilincinin düşüklüğünün mükelleflerin daha fazla kayıt dışı ekonomiye yönelmelerine neden olduğunu belirtmiştir (Torgler, 2004 Aktaran: Şahin, 2009: 48).

Vergi bilinci tüm yükümlüler için aynı olması beklenemez. Vergi bilinci ülkeden ülkeye ve hatta aynı ülkenin çeşitli bölgeleri arasında farklılıklar gösterebilir. Örneğin Doğu Almanya’da yaşayanlarla Batı Almanya’da yaşayanlar arasındaki vergi bilinci karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda Doğu Almanya’da yaşayan yükümlülerdeki vergi bilinci, Batı Almanya’da yasayan yükümlülere oranla daha yüksek bulunmuştur (Gerçek 1996: 79-80 Aktaran: Kaynar, 2007: 27-28).

Vergi uyumu ve vergi bilinci arasında önemli bir düzeyde ilişki vardır. Vergi uyumun artması veya mükellefin vergi bilinç düzeyi artması, ekonomide görülen kayıt dışı ekonomik faaliyetler olarak nitelendirilen yasal olmayan girişimlerin azalmasına neden olabilir.

3.10.2. Diğer Mükelleflerin Davranış Şekilleri

Mükellefler davranışlarıyla birbirini etkileyebilmektedir. Bu davranışlar neticesinde toplumsal bilinç dediğimiz olgunun oluşmasında görev üstlenir. Gönüllü vergi uyumunun sağlanmasında asıl önemli olan bireysel bilinç toplum bilincidir. Toplumsal bilinç, bireylerin şahsi görüşlerinden daha fazla önem taşımaktadır. Vergi kaçıran bireylerin toplumda nasıl tanımlandığı vergi bilincinin belirlenmesinde önemli rol oynar (Biberoğlu, 2006: 59).

Mükellefler vergiye uyum gösterirken çevresinde bulunan diğer mükellefler ile etkileşim içindedirler. Vergi cebri bir ödeme olduğu için mükellefler bundan kaçma yolları arayabilir. Çevresindeki diğer mükelleflerin tutumları da onların vergiden kaçmasını sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Ancak vergi bilinci olan bir

mükellef verginin amaçlarını ve gerekliliğini iyi kavradığı için bu dış etkenlerden daha az etkilenecektir. Bu bakımdan vergi bilinci vergi toplamada büyük bir yardımcıdır (Külekci, 2011: 79-80).

Toplumda vergi kaçırmanın yaygınlığı halinde dürüst yükümlülerin de bu durumdan etkilenebilmeleri ve vergi kaçırma yolunu tercih etmeleri de söz konusu olabilmektedir. Bu bakış açısıyla, vergisini düzenli olarak ödeyen bir yükümlü bir süre sonra çevresindeki yükümlülerin vergi kaçırdığını fark ettiğinde veya bu yönde bir düşünceye kapıldığında, kendisinin de vergi kaçırması daha yüksek bir olasılık olabilmektedir (Kaynar, 2007: 36).

Mükellef davranışlarını bir atasözü ile açıklamak gerekirse Üzüm, üzüme baka

baka kararır sözü konun anlaşılması için yerinde bir sözdür. Mükellefin hem

etkilenen hem de etkileyen bir özelliği vardır. Bu etki ve etkilenmede söz konusu vergi iken, vergi kaçırmayan mükellef, vergi kaçıran mükellefe benzediği bir durumla karşılaşırız.

3.10.3. Vergi Gelirlerinin Yerinde Kullanılma Durumu

Devlet, mükelleften aldığı vergilerle toplumun toplumsal ihtiyaçlarını ve kamusal harcamalarını yapar. Devlet, vergi gelirlerini doğru yere ve zamanında yapması ve bunu saydamlık çerçevesinde mükelleflere anlatabilmesi önemlidir. Çünkü mükellef bu vergi gelirlerini nerelere harcandığını bilmek ister. Böylece mükellefin vergiye uyumu konusunda daha da istekli olmasına neden olabilir.

Psikolojik faktör içinde vergi gelirlerin yerinde kullanımı mükellef açısından psikolojik etkisi vardır. Mükellef, gönüllü veya mecburi olarak ödediği vergilerin karşılığı olarak ne ölçüde yararlandığını ne ölçüde kendisine geri döndüğünün muhasebesini yapacaktır. Çünkü vergi dediğimiz olay mükellef açısından parasal gelirin belli oranda azalması olacaktır. Gelirinde azalma olmasına rağmen verdiği gelire karşılık fayda alamıyorsa vergiye karşı direnç zemini oluşur. Bu direnç vergi psikolojisi ile birleştiğinde mükellefin vergiye uyma gayret düzeyinde düşme olacaktır.

Günümüzde teknolojinin gelişim süreciyle beraber kitle iletişim araçları mükellefin bilgilendirme yönünde oldukça önemli bir yere sahiptir. Aslında kitle iletişim araçları her iki taraf (devlet ve mükellef) için farklı özellik olarak görülebilir. Mükellef açısından bakacak olursak; geçmişte olduğu gibi günümüzde olan ve gelecekte devam edeceği algısı oluşturan kamu ihalesinde yolsuzluk, rüşvet vb. devletin vergi gelirlerini israf etmesi, verimsiz alanlarda kullanması vb. mükellefin eskiye oranla daha hızlı haber olması oldukça önemlidir. Çünkü mükellef verdiği vergileri devletin etkin bir şekilde kullanmadığına kanaat getirmesi, mükellefin vergi uyumu düzeyinde düşüşler yaratacaktır. Diğer yandan devlet açısından kitle iletişim araçları vergileri nasıl kullandığı, hangi sektör için istihdama dönüştürdüğü vb. konuları mükelleflerle paylaşabilir. Şeffaf yönetim gereği hesap verebilir açısından basit bir dille anlatarak vergilerin kullanımı hakkında mükellefi aydınlatabilir.

3.10.4. Bir Vatandaşlık Görevi Olarak Vergiye Yaklaşım

Bir ülkenin vatandaşlarının yerine getirmesi gereken yükümlülüklerin en önemlilerinden biri, devletin asli görevlerini yapabilmesi için gerekli olan ( eğitim, sağlık, güvenlik vb.) kamu harcamalarına herkesin geliri oranında katılmasıdır. Bu basit tanımlama, vatandaşlık görevlerimizin birisinin de vergi ödemek olduğunu ortaya çıkarmıştır (Biberoğlu, 2006: 60).

Vergi ödemeyi bir vatandaşlık görevi olarak algılayan mükellef vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek konusunda daha istekli olacaktır. Çünkü vergisel yükümlülüklerini eksiksiz ve zamanında yerine getiren mükellef devlete olan bağlılığını göstermiş olur. Devletin politikalarını desteklemeyen ve ona güvenmeyen bir bireyin vergisini tam olarak ve istekli bir şekilde ödemesi beklenemez (Tuay ve Güvenç, 2007: 25).

Vergileme devlet ile vatandaşlar arasındaki ekonomik ilişkiye dayalı olduğuna göre, vergilerin meşruiyeti de büyük ölçüde devlete bağlılık, güven ve bunların sonucunda oluşacak vatandaşlık bilincine bağlı olacaktır. Mükelleflerin vergi ödeme açısından gösterecekleri gönüllü davranışları, çatısı altında yaşadıkları devlete içten bağlılıkları ile doğru orantılıdır. Mükellefler vergi ödedikleri otoritenin her zaman ve

her şartta kendilerini koruyan, kollayan, refah içinde yaşamaları için çabalayan ve varlığını vatandaşlarının varlığına borçlu sayan bir varlık olarak görmek isterler (Tosuner ve Demir, 2009: 2-3).