• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. VERGİLEMEYE MÜKELLEF TEPKİLERİ: İŞLEM MALİYETLERİ

2.2.1. MÜKELLEFİN VERGİYE KARŞI PASİF TEPKİ

2.2.1.3. Üretimi Kısma

Üretimin azaltılmasını tetikleyen vergi oranlarındaki artıştır. Vergilerin artırılması üretime giren girdilerin maliyetini de artırır. Bu etki doğrudan üretimin maliyetine giren girdiler üzerindeki vergilerin baskısı olmasa da, vergi oranlarının artması ile kullanılabilir geliri azalan bireyin tüketim kısıtlamasına gitmesi, zaman içinde üretimin de azalmasına neden olmaktadır. Piyasa talebinin daralması arz seviyesini de daraltmakta ve üretim seviyesini düşürmektedir. Bununla birlikte, üretim faaliyetleri üzerine konulan vergiler de maliyet unsuru oluşturduğunda, üretimin karlılığını azaltmakta ve doğrudan üretim kapasitesinin azalmasına neden olabilmektedir (Koç, 2010: 82; Biberoğlu, 2006: 95; Karatoy, 2009: 112).

Mükellefler vergi oranlarının artması nedeniyle gelirlerinde oluşan azalma nedeniyle tüketimlerini azaltma yoluna gidebilirler. Bu durum da zamanla üretimin azalmasına neden olur. Şöyle ki talebin daralması ile arz seviyesi de daralmakta ve üretim seviyesi de düşmektedir. Ayrıca üretim faaliyetleri üzerine konulan vergiler de maliyet unsuru oluşturduğunda, vergiler ya üretim masraflarını artırarak ya da azaltarak üretim üzerinde etkili olabilir. Çünkü vergilerdeki artış üretim maliyetlerini ve fiyatları etkiler. Vergilerin, tüketicilere yansıtılması nedeniyle üretim maliyetlerini ve fiyatlarını etkileyerek üretimin azalmasına neden olmaları kaçınılmazdır (Kaynar, 2010: 31; Zorlu, 2012: 23).

2.2.1.4. Yatırımdan Vazgeçme

Genel olarak yatırımı yapan özel sektördür. Özel sektörün yatırım yapma amacı da kar elde etmektir. Yatırımın karlılığını belirleyen; yatırım sonrası elde edilmesi beklenilen kazançtan yatırım için maliyet unsuru sayılabilecek giderlerin çıkarılması sonucu elde edilecek rakamın büyüklüğüdür. Vergiler burada yatırımlar için maliyet unsurunu ifade etmektedir. Vergi oranlarının artırılması nedeniyle harcama yapma imkânı azalan firmaların yatırım yapma istekleri de bu yönde azalmaktadır (Aktan, Dileyici ve Vural, 2006: 167; Zorlu, 2012: 23).

Vergi oranlarının yükselmesi sonucu yatırım kararında etki gösterdiği gibi üretim faaliyetlerinde de etkili olmaktadır. Çünkü vergi oranlarının artması kullanılabilir gelir seviyesini azaltarak tüketim kısıtlamasına ve sonuç olarak da zaman içinde üretimin azalmasına neden olur. Çünkü vergi oranlarındaki artış talep seviyesine paralel olarak arz seviyesinde de daralmaya sebep olmaktadır (Aktan 2006: 167; Yenigün, 2012: 53).

2.2.1.5. Vergi Yerleştirme

Verginin yerleşmesi fiili ve son olarak, diğer bir birey üzerine yeni transfer ümidi bulunmaksızın, vergi yükü son mükellefte kalmıştır. Kendisine intikal eden vergi yükünü başkasına devredemeyip üzerinde taşıyan kimse verginin hamili (taşıyıcısı) olarak tanımlanabilir (Ekodialog, 2015).

Vergi yükünü fiilen taşımak zorunda kalan mükellefler bu durumda vergi dolayısıyla iktisadi güçlerinde meydana gelen azalmayı telafi etmek ya da iktisadi güçteki azalmayı veri olarak kabullenmektedirler. Gelirlerinde meydana gelen azalmayı telafi etme yolunu seçtiklerinde daha fazla çalışma yoluna gidebilmektedirler. Ancak bu durumun borçlanma yollarına da gidebilmektedirler (Turhan, 1998: 267-268; Taşkın, 2010: 83-84).

2.2.1.6. Verginin Sermayeleştirmesi

Vergili malın vergisinin kaldırılarak sermaye değerinin arttırılması verginin sermayeleştirilmesi olarak tanımlanabilir (Öner, 2014: 42).

Verginin sermayeleştirilmesinde birden çok dönemde uygulanacak vergilerin varlığı ve bu vergilerin fiilen ödenmesinden önce vergi yüküne başkasının katlanması söz konusu olmaktadır. Verginin sermayeleştirilmesinde, malı satın alan kişiler ileriki dönemlerde vergilerini fiilen ödemektedirler ancak daha önce malı satın alırken vergi tutarı kadar düşük fiyat ödemiş olduklarından vergi yükü fiilen satıcıya aktırılmış olmaktadır. Verginin sermayeleştirilmesi için, sermaye malı fiyatlarında değişiklik şarttır (Uluatam, 1999: 311 Aktaran: Taşkın, 2010: 84).

2.2.1.7. Vergi Dönüştürülmesi

Koyulan bir verginin etkisini azaltma ve daha verimli bir üretime geçiş yapması sonucu vergi yükünden kurtulması vergi dönüştürülmesi olarak tanımlayabilir. Burada ifade etmek gerekir ki vergi yükünden kurtulması, vergiyi başkalarına yansıtma söz konusu değildir.

Üreticilerden alınan vergiler, onları daha etkin üretim yöntemi bulma konusunda teşvik edebilir. Vergi öncesi duruma göre, maliyetin yükseldiğini ve safi kazancının düştüğünü gören girişimcinin, ödedikleri vergiyi telafi edebilmek amacıyla başvurdukları bu yeni yöntemler sonucunda konulan verginin yükü mükellefler açısından kısmen ya da tamamen ortadan kaldırılmış olur. Ancak, bu durumda yük herhangi bir kişiye aktarılmadığından verginin yansıtılmasından da, sermayeleştirilmesinden de söz edilemez (Uluatam, 1999: 312 Aktaran: Taşkın, 2010: 84).

2.2.1.8. Verginin Yansıtılması

Verginin yansıması, verginin belli bir kısmının ilk defa ödenmesi sırasında veya vergilendirilen mal veya hizmetin birbirini izleyen alım satım aşamalarının her birinde en son ödeyici kimse üzerinde kalmasıdır (Musgrave, 2004: 29-30 Aktaran: Kaynar, 2010: 32).

Şenyüz (1995: 11) vergi yansıması, ödenen vergilerin kısmen ya da tamamen fiyat mekanizması aracılığıyla, bir ya da birkaç aşamada kısmen ya da tamamen başkalarına devredilmesi olarak tanımlar. Ayrıca verginin yansıtılması devlet

tarafından vergi kaybına neden olmayan, vergiyi üstlenen vergi mükellefinin bu vergi nedeniyle oluşan vergi yükünü çeşitli araçlar kullanarak aktarmasıdır (Çetin, 2010: 53).

2.2.1.9. Vergiden Kaçınma

Vergiden kaçınma, vergi yasalarına aykırı hareket etmeksizin kişilerin vergi yükümlülüğünün tamamından veya bir kısmından kurtulması, ancak bunun sonucunda hazinenin vergi kaybına uğramasıdır (Kıldiş, 2007). Başka bir diğer tanımla mükelleflerin vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermemek suretiyle vergi yükünden kurtulması anlamına gelmektedir. Kanun koyucu, vergi borcunu vergiyi doğuran olaya bağladığından, vergi yükümlüleri vergiye neden olan fiil veya hukuki durumdan kaçmak suretiyle vergiden kurtulmak isteyebilirler. Vergi ödemeden, dolayısıyla maddi bir kayba uğramadan kazanç elde etmek, vergi mükellefinin menfaatine uygun olacağından vergi kapsamı dışındaki kaynaklardan servet ve gelir elde etmek yoluna gitme vergiden kaçınmayı doğurur. Vergiden kaçınmada, kanuna aykırı bir durum yoktur. Ayrıca, vergiden kaçınma bir suç da değildir. Yasalarda bulunan boşluklardan istifade edilmek suretiyle yahut uygulamalar ve vergi mevzuatının karmaşık olması nedeniyle vergi yükümlüsü, mali danışman ve muhasebecilere başvurarak vergiden kaçınma yollarına yönelebilir (Mercan, 2006: 13-14).

Son olarak vergiden kaçınma ile vergi kaçırma kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerek. Vergi ödememe eylemi, yasal yollarla gerçekleştirildiğinde vergiden kaçınma, yasa dışı yollarla gerçekleştirildiğinde ise vergi kaçakçılığı olarak adlandırılır (Karabacak, 1997:4).

2.2.1.9.1. Vergiden Kaçınma Yolları

Vergiden kaçınma, vergi kanunlarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi mükellefiyetinden kurtulması olarak tanımlandığına göre mükellefler çeşitli hareketleriyle vergiden kaçınma yoluna gidebileceklerdir (Taşkın, 2010: 78).

Vergi mevzuatından yararlanarak mükellefler vergiden kaçınmaya yönelebilmektedir. Genel olarak vergiden kaçınma yolları aşağıdaki başlıklar halinde sınıflandırmaya gidebilmektedir.

2.2.1.9.2.1. Vergi Avantajları Yoluyla Vergiden Kaçınma

Vergi avantajı sağlayarak vergi yükünü azaltmak, vergi kaçırmanın aksine yasal bir yol olup, yasaların mükelleflere tanıdığı bir haktır. Vergi mükelleflerinin, yasalarla tanınan bu haklarını öğrenip vergi avantajlarından yararlanmak suretiyle vergi yüklerini azaltmaları, vergi ödemek kadar doğal ve normal bir uygulamadır (Kızılot, 1999: 20). Mükellefler Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, KDV ve benzeri vergi kanunlarında mükelleflere tanınan istisna ve muafiyetlerden, indirilebilecek giderlerden, yeniden değerlemeden, azalan bakiyelerle amortisman uygulamasından yararlanarak, enflasyonist dönemlerde maliyetlerin belirlenmesinde son giren ilk çıkar yöntemini uygulayarak vergi matrahlarını azaltma yoluna gitmektedirler. (Heper, 2003: 210-211).

2.2.1.9.2.2. Gelir Aktarımı Yoluyla Vergiden Kaçınma

Kanuni sınırlar içinde vergi yükünden kurtulma olarak tanımlanan vergiden kaçınma gelir aktarımı yoluyla da mümkün olabilmektedir. Örneğin; Yüksek oranlarda vergi ödeyen mükellefler düşük oranda vergi ödeyen veya hiç vergi ödemeyen yakınlarına ya da ülkelere gelir aktarmak yoluyla ödeyecekleri vergiyi azaltabilirler. Şirketler, transfer fiyatlandırması uygulamaları, vergi ödemesini geciktirme vb. uygulamalar yoluyla vergiden kaçınma yollarına giderek, ödeyecekleri vergileri yasal yollardan azaltabileceklerdir (Taşkın, 2010: 79).

2.2.1.9.2.3. Vergi Ertelemesi Yoluyla Vergiden Kaçınma

Tahakkuk eden verginin ertelemesi ile de vergiden kaçınma yapılabilir. Şöyle ki paranın şimdiki değeri gelecekteki değerinden (nominal değer aynı kalır) daha yüksek olduğu varsayımı altında mükellefin vergisini ertelemesi avantajlıdır. Burada mükellef, paranın değer kaybettiği oranda kazançlı çıkar.

2.2.1.9.2.4. Vergi Arbitrajı Yoluyla Vergiden Kaçınma

Vergi arbitrajı, farklı gelir türleri ve farklı bireyleri vergilendiği faklı oranların avantajından yararlanmayı ifade eder. Vergi arbitrajı, sermaye gelirlerinin çeşitli şekillerinin farklı vergi uygulamalarının avantajından ve özellikle birey hesabından çekinceye kadar vergilenmeyen sermaye gelirlerinin belli türlerine izin veren hükümlerden yararlanır (Savaş, t.y.: 1). Bu şekilde vergiden kaçınma olur.

2.2.1.9.2.5. Matrah Kaydırılması Yoluyla Vergiden Kaçınma

Vergilemeden kaçan mükellef, vergiyi doğuran olayı başka bir yere yani vergilemenin olmadığı alanlara yönlendirmek kaydıyla yapılır. Matrah kaydırılması genellikle uluslararası işbölümün getirdiği bir unsurdur ve vergi avantajından kaynaklanır. Bu yolla kurumlar vergisinin daha az ödenmesi durumuyla karşılaşılır.

Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) vergi planlaması suretiyle kârlarını faaliyette bulundukları ülkelerden daha fazla vergi avantajı sağlayan ülkelere kaydırarak vergi matrahını önemli ölçüde aşındırmaları nedeni ile devletlerin kurumlar vergisi gelirlerini önemli ölçüde kaybettiğine dair algılama giderek artmaktadır (GİB, 2013: 1).

Çok uluslu şirketler de yerel mevzuatlar ve Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarındaki (ÇVÖA) farlılıklardan faydalanarak dünya çapında oluşturdukları şirket yapıları ve vergisel uygulamalar ile karlarını düşük vergilendirmeye sahip ya da hiç vergilendirmenin olmadığı ülke ya da bölgelere aktarmaya çalışmaktadır. Bu da çoğu ülke için vergi matrahında daralmalara neden olmaktadır (PwC, 2013: 1).