• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. VERGİLEMEYE MÜKELLEF TEPKİLERİ: İŞLEM MALİYETLERİ

3.1.2. Eğitim Durumu

Eğitim çok yönlü bir yapıya sahip ve bireylerin dünya görüşü biçiminde ifade edilebilecek, her türlü inanç ve davranışları etkilemeyi amaç edinen çabaların bütünü olarak ifade edilebilir (Şenyüz, 1995: 34).

Vergi uyumu üzerinde mükellefin almış olduğu eğitim, vergilemede tutum ve davranışlarına yansıyacaktır. Bu tutum ve davranışlar vergi uyumu üzerinde temelde iki etkisi olduğunu varsayarsak birincisi vergi uyumu artırıcı ikincisi ise vergi uyumunu düşürücü etkidir.

Mükelleflere vergileme konusunda verilecek eğitimler, bireylerin vergiye olan tutumlarını olumlu yönde etkileyerek vergi uyumunu da arttıracaktır (Kaynar, 2010: 54; Sönmez, 2014: 24). Bireyin eğitim seviyesi artıkça, vergiye gönüllü uyum oranının da artması beklenmektedir (Demir, 2009b: 3-4; Sönmez, 2014: 24). İpek ve Kaynar (2009b:179) tarafından yapılan Çanakkale iline yönelik bir araştırmada eğitim düzeyi yükseldikçe, yükümlülerin vergi hakkında sahip oldukları bilgi düzeylerinin de artacağı yönünde bulgulara ulaşılmıştır.

Lewis’in ifade ettiği gibi eğitim, vergi mükelleflerinin vergi kanunları hakkındaki bilgisi ile ilişkilidir. Torgler’a göre, daha iyi eğitimli mükellefler vergi kanunları ve mali bağlantılar konusunda daha bilgilidirler böylece vergi uyum dereceleri daha yüksektir (Lewis, 1982 Aktaran: Ömürbek vd., 2007: 105).

Eğitim düzeyinin vergi uyumunun düşürdüğünü savunan Richardson’a göre gelişmekte olan ülkelerde eğitim seviyesi arttıkça vergi uyumu azalmaktadır (Saygın, 2013: 83). Bu görüşü destekleyen Tuay ve Güvenç‘e (2007: 20) göre ise eğitimin artması ile birlikte yasalardaki açıklıkları fark eden mükellef bu açıklıklardan yararlanarak vergiden kaçınma yöntemlerini daha kolaylıkla uygulayabilir.

Chan vd. (2000) ise Hong Kong ve Amerika Birleşik Devletlerini (ABD) ele aldıkları bir çalışmalarında, eğitim düzeyi ile vergi uyumu arasında pozitif yönlü fakat dolaylı bir ilişkinin olduğunu göstermişlerdir. Onlara göre; aslında insanlar, eğitim düzeyi arttıkça vergi kaçırma fırsatlarının da farkına varırlar ve bundan dolayı da eğitimin vergi uyumu üzerindeki doğrudan etkisi olumsuz olur. Ancak eğitimle birlikte aynı zamanda ahlaki değerler de geliştiği için eğitimin, vergi uyumu üzerindeki nihai etkisi dolaylı olarak olumlu olmaktadır (Şahin, 2011: 70).

Eğitim düzeyi yükseldikçe bireyin vergileme sistemini algılama düzeyi de artacaktır. Bu nedenle mükellef vergi yasalarından daha fazla yararlanır, vergi sisteminden doğan haklarını kullanır. Vergiye uyum düzeyi artarken diğer yandan da vergiden kaçırma yollarını daha iyi bildiğinden vergi kaçırma düzeyi de artar.

3.1.3. Yaş

Mükellefin vergi uyumunu etkileyen faktörlerden biri olan yaş, önemli bir diğer olarak kabul edilir. Yaş faktörü çeşitli çalışmalarda vergi uyumu ile pozitif ve negatif ilişkili olduğu sonuçlarına varılmıştır. Yaş ile vergi uyumu arasında pozitif ilişki olduğu daha yaygın olarak kabul edilir.

ABD’de yapılan bir araştırma, 65 yaş üzerindeki kişilerde doğru beyanda bulunmama eğiliminin (noncompliance) daha az olduğunu, buna karşılık gençlerin risk alma güdülerinin güçlü olması nedeniyle vergi kaçırmaya daha fazla eğilimli olduklarını ortaya koymaktadır (Tuay ve Güvenç, 2007: 22).

ABD’de yapılan diğer bir çalışmada yaş ilerledikçe sosyal sermaye birikimi sağlandığından, kişinin topluma daha yüksek bir aidiyet duygusu hissedeceği buna bağlı olarak da daha az vergi kaçıracağı öne sürülmüştür. Başka bir bulgu ise yaşla birlikte artan bağlılığın yaratacağı sosyal yaptırımların daha ağır olacağı, dolayısı ile vergiye gönüllü uyumun artacağı yönündedir (Tuay ve Güvenç, 2007: 22).

Avustralya ve İsviçre’de yapılan vergi etiği konusunda 50-64 yaş arası referans grubunun vergi etiği derecesinin 30 yaştan küçüklere oranla daha sağlam ve devamlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Kitapcı, 2011: 277).

Torgler tarafından yapılan bir çalışmada 30-64 yaş arasındaki bireylerin vergi ahlakının 16-29 yaş arasındaki genç insanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Torgler’i destekleyen başka bir çalışmada Hanno ve Violette ise daha yaşlı mükelleflerin gençlere göre daha uyumlu olduğu sonucuna varmışlardır (Saraçoğlu, 2008: 18).

Genç yaştaki yükümlüler, gelirlerinin büyük bir kısmını tüketmek ya da tüketime yönelik kısa vadeli tasarruflara ayırmak durumundadırlar. Özellikle, yaş sınıflamasında 25-30 yaşlarındaki kişilerin henüz yüksek bir gelire sahip olmamaları yanında bir aile kurmak ve daha yüksek bir hayat standardına sahip olmak istemeleri, devletin vergi taleplerine tam bir isteksizlikle karşı durabilecekleri belirtilmektedir (Külekci, 2011: 71).

İpek ve Kaynar’a (2009a: 127-128), göre vergi uyumunun 50 yaş ve üzeri yükümlülerde daha fazla hâkim olduğu tespit edilmiştir. Vergi gelirlerinin kamu tarafından etkin kullanılmadığı yönündeki düşünceye olan inancın ise 30 yaş ve altı yükümlülerde daha yaygın olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Yaş ile vergi uyumu arasında negatif ilişki olduğunu söyleyen Wallschutzky çalışmasında yaşlıların vergi uyumunun daha düşük olduğu ve vergi kaçırmaya daha meyilli olduğu sonucuna ulaşılmıştır (İpek ve Kaynar, 2009a: 118). Yaş arttıkça insanların daha fazla risk yüklenebildikleri, bunun ötesinde mevzuatı ve sistemi daha iyi öğrenmelerine bağlı olarak vergiden kaçma eğilimine girebildikleri saptanmıştır. Mükellefin yaşı ilerledikçe art niyetli olduğu durumda daha fazla tecrübeye sahip olarak uygulama açıklarını öğrendiği vergi idaresinin tedbirlerini tahmin edebildiği söylenebilir (Saygın, 2013: 82).

3.1.4. Cinsiyet

Kadınların ve erkeklerin farklı şekilde çalışan duygu ve düşünce mekanizmaları onları vergiye uyum davranışı konusunda da farklı tutumlara itebilecektir (İnanç, 2012: 34). Yapılan çalışmalara göre cinsiyet mükelleflerin davranışlarını ve vergi uyumu tutumlarını doğrudan belirleyen önemli bir faktördür. Kadın vergi mükellefleri erkek vergi mükelleflerine göre vergi sistemi karşısında

daha ılımlı ve vergiye gönüllü uyum sürecine daha hızlı adapte olmaktadırlar (Saygın, 2013: 82).

Torgler ve Schneider’in, İsviçre, Belçika ve İspanya yaptıkları araştırmada kadınların erkeklere göre beyan ettikleri gelirin daha yüksek olduğunu tespit edilmiştir. Bu durum üç ülkede kadınların vergi ahlâkının erkeklerden daha yüksek olduğunun göstergesidir (İnanç, 2012: 34).

Kasipillai ve Abdul Jabbar (2006), Malezya’da yaptıkları bir anket çalışmasında, kadınların vergi uyumu ortalamasını 7 puan üzerinden 4,77 olarak bulurken, erkeklerde ise bu oranı 4,42 olarak ölçmüşlerdir (Şahin, 2011: 82).

Ömürbek ve Çiçek (2007: 120-121), üniversite örgencileri üzerinde yapılan çalışmada özellikle cinsiyet ile vergi uyumu arasında oldukça anlamlı bir ilişki söz konusu olduğu ve erkek öğrencilerin kız öğrencilere nazaran vergiye daha fazla uyumlu olduklarını gözlemişlerdir.

İpek ve Kaynar (2009a: 128), Çanakkale ilinde yapılan araştırmaya göre cinsiyet arasında anlamlı farklar bulunmuştur. Bulunan bu veriler ışığında Çanakkale ilindeki kadın yükümlülerin erkek yükümlülere oranla uyum düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.

Tuay ve Güvenç (2007: 22-23), cinsiyete bağlı çalışmalarda ise, kadınların erkeklere oranla vergiye karşı daha yüksek uyum gösterdikleri saptanmıştır. Sosyal psikolojik çalışmalarda da kadınların erkeklere göre daha uyumlu oldukları düşünülürse, vergiye karşı tutumlarda öne çıkan bu farklılık fazla şaşırtıcı olmayacaktır

Jackson ve Milliron (1986) kaçakçılık üzerinde cinsiyetin rolü konusuna farklı bir açıklama getirmiş ve kadın-erkek arasındaki uyum aralığının özgürleşen kadınların ortaya çıktığı yeni jenerasyonda (kuşak) giderek küçüldüğünü belirtmişlerdir (Richardson, 2006: 151 Aktaran Saraçoğlu, 2008: 19).

Cinsiyet ve vergi uyumu ilişkisindeki genel sonuç kadınların daha fazla uyum gösterdiğidir. Bu genel kanıda erkeklerin kadınlara göre daha fazla iş hayatında

bulunması ve vergi ile daha fazla ilgilendikleri göz önünde bulunması gerektiğine vurgu yapmak önemli olacaktır.

3.1.5. Medeni Hali

Vergi uyumunda mükellefin medeni hali belirleyici özellik taşır. Bireyin medeni halinin değişmesi durumunda tüketim artacağı için gelire daha fazla ihtiyaç olacaktır. Mükellef, eskiye oranla vergi yükünü daha baskın hissedecektir. Böylece evli olan bekâr olana göre vergi ödemede daha fazla uyumsuz olacaktır. Ancak evlilerin de bekârlara göre daha az risk aldıkları çeşitli araştırmalarda gözlemlemiştir. Evlilerin geleceğe ilişkin planlarını ve kurmuş oldukları düzenlerini düşündükleri için vergi kaçırma olayı bekârlara göre daha azdır.

ABD’de yapılan bir diğer çalışmada ise, evli çiftlerin bekârlara göre daha az vergi kaçırma eğiliminde oldukları gözlenmiştir (Tuay ve Güneç, 2007: 22). Torgler’e göre, evlilik hali, bireylerin yasal ve yasal olmayan alışkanlıklarını kendi sosyal ağlarını kısıtladığı ölçüde etkileyebilir. Evli kişilerin özellikle bekârlarla kıyaslandığında daha yumuşak başlı olduğu varsayımından hareketle bekârlardan daha yüksek vergi etiğine sahip olabilecekleri ileri sürülmektedir (Gökbunar vd., 2007).

Clotfelter ve Feinstein, kaçakçılığın erkekler arasında ve aile reisinin evli olduğu durumda daha yaygın olduğunu ileri sürmektedir. Buna paralel olarak Torgler’in yapmış olduğu tüm çalışmalarda da kadınların erkeklere göre daha yüksek vergi ahlakına sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır (Saraçoğlu, 2008:18).

Çoban (2004: 146-146) tarafından yapılan çalışmada medeni durum ile vergi kaçakçılığı arasındaki ilişkide, evli mükelleflerin vergi kaçırmaya bakış açılarının daha ılımlı olduğu sonucu elde edilmiştir.

Clotfelter’a göre evli insanlar bekârlara göre vergi yükünü daha fazla hissetmektedir ve vergi algılamaları bekârlara göre daha olumsuzdur. Slemrod’a göre evliler daha fazla vergi kaçırmaktadırlar ve bunun en önemli sebebi evlilerin

ekonomik kaygılarının daha fazla olmasıdır (Slemrod, 1985 Aktaran: Demir, 2008: 125).

Alm ve Torgler, İspanya ve ABD için yaptıkları araştırmada vergi ahlâkı ile medeni durum arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu saptamıştır. Araştırma sonuçlarına göre, evli mükelleflerin vergi ahlâkı bekâr, boşanmış veya ayrı yaşayanlara göre oldukça yüksektir. Alm ve Torgler’e göre bu farkın oluşmasının en önemli sebepleri, vergi sisteminin yapısı ve evliler ile bekârların davranış farklılıklarıdır (Demir, 2008: 126).

1979 ile 1997 dönemine ait Amerikan Gelir İdaresi (IRS) verileri kullanılarak yapılan çalışmada, evli mükelleflerin, bekâr mükelleflere oranla daha düşük düzeyde vergi kaçırma eğilimine sahip oldukları bulgusuna ulaşılmıştır (Şahin, 2011: 71).

Medeni halin vergi uyumunda belirleyici rol oynadığı yukarıdaki çeşitli çalışmalarla ifade edilmeye çalışılmıştır. Medeni hali vergi uyumunu genel olarak risk, vergi yükü, gelecek planları, geçim sıkıntısı gibi özelliklerden dolayı etkiler.

3.2. KÜLTÜR VE GELENEKLER

Irk, din, dil, tarih, iktisadi anlayış, mülkiyet anlayışı, coğrafi özellikler gibi pek çok faktörün bileşiminden oluşan kültürün, vergi açısından da bir altyapı oluşturduğu görülmektedir. Sayılan bu özelliklerin her toplumda aynı olması beklenemeyeceği gibi, bu özelliklerin şekillendirdiği vergi kültürünün de her toplumda aynı olmasını beklemek mümkün değildir (Tosuner ve Demir, 2009: 10).

Vergi mükelleflerinin vergilerini ödemede neden gönüllü olup olmadıkları sorusunun standart bir yanıtı yoktur. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, sosyo-ekonomik yapı, kültürel ve ahlaki değerler, idare ve mükellef arasındaki ilişkinin güven boyutu gibi faktörler ve bu faktörler arasındaki farklılıklar bu duruma etki ettiği için tek bir yanıtın verilmesi mümkün değildir (Işık, 2009: 852).

Şekil 8: Vergi Kültürü

Milli Kültür Vergi Kültürü Vergi Hukuku

Kaynak: Nerre, 2008: 156.

Spitaler’e göre vergi kültürü; ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, coğrafik, psikolojik bireysel ilkeler ve toplumların birbirinden farklılık arz eden öteki kültür unsurları tarafından etkilenmektedir. Nerre ise vergi kültürünü, bir ülkedeki vergi sistemi ve uygulamaları ile resmi ve gayri resmi kurumların tamamını kapsayan ve bütün olarak ele alan, ülkenin kültürel tarihi içine gömülmüş diğer etkenler ile bağları ve etkileşimleri olan bir kavram olarak nitelendirmektedir (Gencel ve Kuru, 2012: 31). Nerre, Şekil 8’de vergi kültürünü basit model çizerek anlatmıştır (Nerre, 2008: 156).

Anglo-Sakson ülkeler ve İskandinav (Nordik) ülkelerinde verginin oldukça anlayışla karşılandığı, buna karşın Fransız ve İspanyolların vergiye karşı genellikle

MEMURLAR UZMANLAR

POLİTİKACILA R

MÜKELLEFLER

olumsuz bir tutum ve davranış içinde oldukları dile getirilmektedir (Demir, 2008: 52).

3.3. COĞRAFİ FAKTÖRLER

Coğrafi konum ve yapısı ülkelerin üretim faktörlerini (doğal kaynaklar, sermaye, emek ve girişimci) etkileyecektir. Etkilenen üretim faktörleri de vergi gelirleri üzerinde etki yapacaktır. Bu da vergi uyumunu etkileyecektir.

Tekbaş ve Dökmen (2007: 2011), vergi yükünün bölgeler arasındaki dağılımı milli gelirin dağılımı ile benzer eğilim gösterdiği ve milli gelirden daha fazla pay alan bölgelerin vergi gelirlerine katkısının daha fazla olacağın belirtir.

Tuay ve Güneç (2007: 98), tarafından Türkiye’de 18 ilde yapılan bir araştırmaya göre coğrafi bölgelerin “cezalar, denetim ve vergi affına yönelik tutumlar” değişkenleri üzerinde anlamlı bir etki yaptığı tespit edilmiştir.

B.Aktan (2004: 85), Türkiye’nin geniş ölçekli bir coğrafya yapısına sahip olması gelir idaresinin vergi toplanmasına etki yapmaktadır. Bu etkiyi azaltmak için merkez ve taşra bütünlüğü içinde etkin bir vergi idaresini, uygulama ağırlıklı bir sistem kurmak üzere çalıştıklarını söylemesi coğrafi etkilerin vergi uyumu üzerinde etkili olduğunu doğrular niteliktedir.

3.4. EKONOMİK FAKTÖRLER

Vergi uyumunu ekonomik faktörlerin etkileme şiddeti, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılıdır. Gelişmiş ekonomilerde kişi başına düşen milli gelir, satın alma gücü ve refah seviyesinin yüksek, vergi oranlarının gelire oranının düşük olması sebepleriyle vergiye uyum oranı yüksek olmaktadır (Koç, 2010: 43).

Mükelleflerin vergiye uyumunu etkileyen ekonomik faktörler bu kısımda incelenecektir.