• Sonuç bulunamadı

İSLÂM’DA MÜZİK ÜZERİNE ÇAĞDAŞ GÖRÜŞLER

7.7 Prof Dr Nebi Bozkurt

1950 yılında Silifke’de doğdu. 1969’da İstanbul İmam Hatip Okulu’ndan, 1973 yılında istanbul Yüksek islam Enstitü sü’nden mezun oldu. Mersin, Erdemli ve Silifke’deki çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Marmara Üniversitesi İlâhîyat Fakültesindeki görevine, Yüksek İslâm Enstitüsü döneminde, 1982 yılında asistan olarak başladı. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde hazırladığı “Sünnet Verilerine Göre Hz. Peygamber Dönemi Hicaz Folklorü (Mesken)” adlı doktora tezini 1991 yılında tamamladı. 1997 yılında doçent, 2003 yılında da profesör oldu. Hâlen fakültenin Hadis Ana Bilim Dalında görev yapmaktadır. “Hadis’lerde Sosyal Hayat” ve “Hadis’te Folklor Eğlence” isimli yayımlanmış iki önemli kitabı vardır.

Hadis’lerde Sosyal Hayat140 isimli kitabından müzikle ilgili yaptığımız alıntıyı özetleyerek aşağıda veriyoruz:

“Eğlencelerin vazgeçilmez temel unsuru söz, müzik ve oyundur. Müziğin toplumların kültür hayatlarında çok önemli bir yeri olduğunda şüphe yoktur. Her milletin kendine has bir kültürü ve müziği vardır. Şölenlerde, düğünlerde müzik ve onun eşliğinde yapılan ritmik hareketlerin, oyunların çok uzun tarihi bir geçmişi vardır. İnsanın yaşadığı coğrafyanın üzerinde bıraktığı etkinin, hayat tarzının müziğin şekillenmesinde büyük bir tesiri vardır. Baharın ve hazânın yaşandığı bir coğrafya ile çölün insan duyguları üzerindeki etkisi herhâlde farklıdır. Çölde, berrak semâdaki yıldızlar altında yolculuk yapan kervancılar veya hayvanını otlatan çobanların duygularını şiir ve nağmelerle dile getirmeleri; bazen karanlığın, ıssızlığın ve sessizliğin ürpertisini gidermek için söylenen şarkılar farklı bir kültürün oluşmasına vesile olmuştur. Uzun çöl yolları ancak, uzun terennümlerle kolay katedilir.

140

142

Güzel ses konusunda İslâm’ın tavrının genel olarak güzellik anlayışından farklı olduğu düşünülemez. Hz. Peygamberin buyurduğu gibi Allah güzeldir ve güzelliği sever. Kuran’da güzel sese zımnen övgü vardır. Lokman’ın oğluna tavsiyelerinden söz edilirken ona “yürüyüşünde tabii ol (kibirli olma) sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir” dediği anlatılır (Lokman 19). Âyetin mefhum- u muhalifinde güzel ses övülmektedir. Fâtır suresin ilk âyetindeki “O yaratmada dilediğini artırır…” (Fatır 1) ifâdesine sayılamayacak kadar çok olan diğer güzelliklerle birlikte ses güzelliği de dahildir. Hz. Dâvûd’un verilen mucizelerden biri güzel sesiyle Mezmur’u okuması dağların ve kuşların ona eşlik etmesiydi. Kuran’da buna işaret edilerek şöyle buyrulur: “Andolsun, Dâvud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik: Ey dağlar çınlayın onunla beraber ve ey kuşlar…” (Sebe 10).

Hz. Peygamber, güzel sesiyle Kuran okuyanı dinlediği zaman ona Âl-i Dâvûd’un mizmarlarından bir mizmar verilmiş olduğunu söylerdi (Buhâri, Fedailü’l-Kuran, 31; Müslim, Müsafirin, 235,236). Rivâyette geçen mizmar çok eski bir kelime olup Akadca zamaru şarkı söylemek, nağme yapmak anlamına gelmektedir. İslâm, insanın içinde bayağılık, çirkinlik ve haram bulunmayan davranışlarında hürriyetini kısıtlamaz. Kuran, o ümmi Peygambere uymalarını; O’nun kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındırdığını; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kıldığını, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kırıp attığını belirtip, kurtuluşa erenlerin ona inanan, destekleyip saygı gösteren, yardım eden ve onunla beraber indirilen nura uyanların olacağını haber verir (Araf 157). O nur Kuran’dır ve Hz. Peygamber, güzel sesin onun güzelliğini artıracağını (Dârimî, Fedailü’l-Kuran, 34) belirtmiştir. Kuran kıraatinde teganni ile ilgili birçok hadis vardır. Hz. Peygamber, “Allah, güzel sesiyle cehren Kuran okuyan bir adamın (tilavetini), muganniye câriyesi (kayne) olan birinin onu dinlemesinden daha büyük bir istekle dinler” (İbn Mâce, İkame, 176). Hadisteki mukayese sebebiyle şarkı dinlemenin helâl olduğuna delil getirilmiştir. Hz. Peygamber Kuran’ın güzel ses ve teganni ile okunmasını isterdi. Hz. Peygamber, “Her şeyin bir süsü vardır, Kuran’ın süsü ise güzel sestir” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, VII, 293; Abdurrezzak, II, 484) buyurur. Hz. Peygamber, güzel sesiyle Kuran okuyanları dinlemeyi sever ve ona Dâvûd’un nağmelerinden verildiğini söylerdi. Kendisinin de çok güzel bir sesi vardı. Sahabe’den Berâ bir yatsı namazında Hz. Peygamber’i Tîn sûresini okurken

143

dinlediğini ve sesi veya kıraati ondan daha güzel birini duymadığını söyler (Buhâri, Tevhîd, 52). Hz. Peygamber’in Bilâl’i müezzin olarak seçmesinin en önemli sebebi şüphesiz onun gür ve güzel sesidir. Bir hadiste Bilâl’i kastederek, “Dâvet (ezan) Habeşliler’de…” (Müsned, IV, 185) buyurur.

Gına’nın fıskı artıracağına dair bir takım rivâyetler olmakla beraber, çirkin sözler, aşırılıklar olmadığı sürece o câiz görülmüştür. Sosyal hayatın, kültürün en önemli unsurlarından biri müziktir. Müzik ile ilgili lehte ve aleyhte birçok rivâyet kaynaklarda yer almaktadır. Bir görüşe göre bu hadislerin vürudu zamanında İslam müzik sanatı henüz kurulmuş değildi. Hz. Peygamber zamanında İslâm müzik nazariyatı; teknik mânâda beste ve gelişmiş müzik âletleri yoktu. Bundan dolayı makam, beste ve birçok müzik âletinden bahseden hadisler uydurmadır. Ancak bu görüş birçok yönden tenkide muhtaçtır. Hepsinden önce hadis âlimleri başka konulardaki hadislerin tenkidini yaptığı, sıhhati konusunda bir değerlendirme ortaya koyduğu gibi müzik ile ilgili hadislerinde tenkidini yapmışlardır. Günümüzde halk müziğinden yapılan derlemeler sonradan notaya alınmaktadır. Anonim birçok beste bazı büyük bestekârlarımıza da ilham kaynağı olmaktadır. Arap toplumunun da şüphesiz kendine has geleneksel usullere dayanan bir müziği vardır. Bu tür müzik nesilden nesile devam etmiştir. Müziğin notaya alınması da yeni bir olay değildir. Mezopotamya’da üzerindeki yazı ve işaretler bir tür nota olduğu tahmin edilen tabletler bulunmuştur (Parrot, Nineveh and Babylon, s. 297 vd.). Bütün bunlar düşünüldüğünde Arapların müzik bilgisinden yoksun, bu konudaki bir takım rivâyetlerin de bu nedenle mevzû olduğunu söylemek hatadır. Ayrıca bölgede bulunan muganni ve muganniyelerin büyük bölümü Mısır, Bizans, İran ve Mezopotamya kökenlidir. Şarkıcı, sanâtkar anlamına gelen kayne aynı zamanda köle anlamına da gelmektedir. Çünkü bunların çoğu köle kökenliydi. Geçmişten günümüze ulaşan pek çok belge üflemeli, telli ve vurmalı birçok müzik âletinin adı geçen medeniyetlerde varlığını ortaya koymaktadır.

İslâm’ın gelmesiyle Arap müziğinin usul olarak değişmeyeceği muhakkaktır. Ancak onun özünü teşkil eden sözlerde büyük bir anlam değişikliği olmuştur. Fuhuş ve putperestlik ifâde eden sözler yerini tevhîd ve saf sevgiyi işleyen sözlere bırakmıştır. Arap toplumunda deve çobanlarının onları coşturmak üzere yaptıkları hıda; kayne, muğanni ve muganniyeler ile mesleği şarkıcılık olmadığı halde bu konuda kabiliyeti

144

olanlar tarafından söylenen şarkılar ve müzik âletleri hakkında kaynaklarda bir takım bilgiler yer almaktadır.

Bir görüşe göre Arap müziğinin temeli “hıdâ” ya dayanır. Hıda deve çobanlarının hayvanlarını sevk etmek için kullandıkları bir müzik türüdür. Müzik, hasret, ayrılık gibi olayların hüznünü; düğün, bayram gibi olayların neşe ve sevincini ifâdede; insanın duygularını dile getirmede önemli bir araçtır. Bütün toplumlarda müziğin en önemli fonksiyonlarından biri budur. Şüphesiz Asr-ı Saadet dönemi bunun dışında değildir.

Câhiliye devrinde kayne ve muganniyelerin şarkı söyledikleri mekânlar genellikle fuhuş yapılan, içki içilen ve kumar oynanan yerlerdi. İslâm bu tür fiilleri yasaklayınca bu tür yerler de kapandı. Fakat kayne ve muganniye olsun; bunu meslek edinmediği halde bu konuda kabiliyetli kimseler olsun, düğün, bayram gibi sevinç ve neşe günlerinde şarkı söylemeye devâm ettiler. Hadis kaynaklarında bu konuyla ilgili çok sayıda rivâyet bulunmaktadır. Medine’de şarkı söylemeyi becerebilen veya mesleği olmadığı halde şarkı söyleyen hanımlar vardı. Erneb bunlardan biridir. Bu kadın muhtemelen Zeyneb el-Ensariye ile aynı hanımdır. Hz. Peygamber, Es’ad b. Zürâre’nin kızı Fâriğa’nın koca evine gönderilmesi sırasında “Ya Âişe, eğlence yok mu, ensar lehvi (eğlenceyi) sever” buyurmuş; bir rivâyete göre şarkı söyleyecek birilerinin gönderilip gönderilmediğini sormuş, onun gönderilmediğini söylemesi üzerine, “Erneb’i (veya Zeyneb’i) ona ulaştır” demiştir (el-isabe, VII, 478, 682). Anlaşılan ensar hanımlarından olan bu kadın bu özelliği ile tanınmaktaydı. Günümüz köy düğünlerinin özellikle kına gecelerinde hanımlar arasında bu şekilde görev yapan ve sesinin güzelliği ile tanınan kimseler bulunmaktadır.

Hicaz ulemâsı genelde müziğe karşı diğerlerinden daha hoşgörülü bir tutum izlemiştir. Çünkü onların geleneğinde bu vardı ve Hz. Peygamber’in vefâtından sonra da devam etti. Abdullah b. Câfer şarkı dinlemede bir mahzur görmezdi. Abdullah b. Zübeyr’in ûd çalan câriyeleri olduğu rivâyet edilir (et-Terâtîbü’l-idariye, II, 344). Hz. Aişe’nin yanında bayram günü tef çalıp şarkı söyleyenlerden söz edilirken söylenen, “onlar şarkıcı değillerdi” ifâdesi de aslında meslek olarak şarkıcılık yapanların bulunduğunu ifâde etmektedir.

145

Kayne veya muganniyelerin alınıp satılmasının haramlığı ile ilgili hadisler de genelde zayıf bulunmakla beraber bunu meslek edinmiş birçok câriyenin bulunduğunu göstermektedir. Rivâyetlerde şarkı söyleyenlerin genellikle kadınlar olduğu görülüyor. Bunların da çoğu câriye idi. Bazı rivâyetlerde düğünlerde ilgili olarak “onda def çalın” şeklinde erkeklere hitaben kullanılan bir ifâde geçiyorsa da erkeklerin düğünlerde tef çalıp teganni yapmaları Hicaz geleneğinde pek görülmez. Hz. Ömer, Ebû Ubeyde b. El-Cerrah ve Abdurrahman b. Avf’ın da bulunduğu bir grup atlı hac yolculuğu sırasında kendisinden şarkı söylemesini istemişlerdir. O da onları kırmamış söylemiştir.

Şevkânî, Sahabe ve Tabiîn’den şarkı dinlediği rivâyet edilen birçok kimsenin bulunduğunu belirtir. Onun tespit edebildiklerinden bazıları şunlardır: Sahabe’den: Hz. Ömer, Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Ebû Ubeyde b. El-Cerrah, Sa’d b. Ebî Vakkas, Ebû Mes’ûd el Ensâri, Bilal, Abdullah b. el-Erkam, Üsâme b. Zeyd, Hz. Hamza, Abdullah b. Zübeyr, Hz. Aişe, Sahâbe ile ilgili rivâyetlerin kaynaklarını da vermektedir”.