• Sonuç bulunamadı

İSLÂM’DA MÜZİK ÜZERİNE ÇAĞDAŞ GÖRÜŞLER

7.5 Edip Yüksel

Edip Yüksel 1957 yılında Bitlis’te dünyaya geldi. 12 Eylül’den sonra yargılandı. “Kuran’ın şifresi ve 19 mûcizesi” üzerine çalışmalar yaptı. Tepkiler nedeniyle kendini sıkışmış hissettiğini söyleyerek ABD’ye göçtü. Kendisi gibi Kuran’ın 19 şifresi üzerine çalışmalar yapan Reşad Halife’nin öğrencisi ve damadı oldu. “19. org ve İslâmicreform. org” sitelerini oluşturdu. Reformist görüşleri üzerine birçok kitap yazdı. Türkiye’de çeşitli televizyon tartışma programlarına katıldı. Türkçe kitaplarının bazıları şunlardır: Kuran En Büyük Mucize (1983), Üzerinde 19 Var (1997), Kitab-ı Mukaddes Allah Sözü müdür (1984), Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar (1992), Sakıncalı Yazılar (1989), Asal Tartışma (1998).

Aynı zamanda hukuk alanında doktora da yapan Yüksel dinin tek kaynağının Kuran olduğunu; hadis ve sünnetin esas alınmaması gerektiğini savunmaktadır. Muhalif ve radikal görüşleriyle tanınan ve hâlen Amerika’da yaşamakta olan araştırmacı yazar Edip Yüksel’in görüşlerini aşağıdaki alıntılarla veriyoruz132:

“Özellikle genç okuyucularımın en çok merak ettiği konulardan birisi müziğin dini hükmü oluyor.

Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, müzik, resim, şiir, sinema, tiyatro. Müzik denilen nesne ırk ve din ayırımı yapmaksızın tarih boyunca insanları en çok etkileyen maddelerin ilk sıralarında yer alır. Neden? Bazı kişilere ters gelecek ama müziğin neden insanları bu derece etkilediğinin cevabı olarak şunu derim: İnsanlar yaradılış açısından müziğe tutkundurlar, hatta belli bir oranda müziğe muhtaçtırlar.

Mezheplerin ve meşreplerin müzik hakkındaki değişik görüşlerini nakletmek ve bunlardan birisini tercih etmek gibi bir yöntem izlemek istemiyorum. Elinizdeki bu kitap bir fıkıh veya ilmihal kitabı değildir. Okuyucularım birinci kitabın yöntem ve

131

Vatan, 18.09.2006.

132

134

uslûbunu kavramışlardır. Farklı anlayış ve seviyedeki geniş bir okuyucu kesimine hitap eden bir yazar olarak başlıca amacım sorunlara en uygun yaklaşım biçimini geliştirmek ve okuyucuya tutarlı ve sağlıklı bir bakış açısı kazandırmaktır.

Her nedense, fıkhî ihtilafları öğrenme konusunda pek hevesli bir kesim mevcut. Ömürlerini bu bitmez tükenmez ihtilâfların anaforunda fıkhî dedikodular yaparak tüketenler, herhangi bir kitabın dip notlarındaki kaynak izimlerinin fazlalığına ilgi duymaktadırlar. Onların arzuladığı gibi sahifenin yarısını alıntılarla, diğer yarısını dipnotlarla doldurarak istediğim sonuca ulaşmak benim için basit bir iştir. Ne var ki bu yöntemden çeşitli nedenlerden ötürü kaçıyorum.

Daha önce, ana karnındayken dokuz ay boyunca dinlemek zorunda kaldığımız kalp atışlarının üzerimizdeki etkilerini konu etmiş, insanların müzikal ritme olan genel sempatisinin yaradılıştan kaynaklandığını kanıtlayan bir araştırmayı sunmuştuk.

Nitekim Rabbimizin biz insanlara bahşettiği duyu organlarımızın evrensel ve güzel zevkleri vardır. Bu zevkler Allah'ın koymuş olduğu sınırları aşmadıkça helâldir. Hiç kimse de onları haram kılamaz. “De ki: “Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?” De ki: “O, dünya hayatında insanlarındır, kıyamet günü de yalnız onlarındır, İşte Biz, bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz” (7/32).

Bir gül kokusu bizi nasıl mest ediyorsa, bir kır manzarası bizi nasıl hayaller âlemine götürüyorsa, lezzetli bir yemeğin tadı nasıl damaklarımızda kalıyorsa, ılık bir suyla duş almak bizi nasıl rahatlatıyorsa tıpkı bunlar gibi bir kanaryanın ötüşü yahut bir şelalenin şırıltısı kulağımıza hoş gelir. Harika bir koku, nefis bir tat, şâhâne bir manzara ne ise, güzel bir ses de odur.

Allah’ın ve Resulü’nün müminler için helâl kıldığı nimetleri yasaklamak mümkün mü? Ne var ki Allah’ın koymuş oldu yasakları az görerek haramlar türetmeyi dindarlık ve takva zannedenler dinimizi yaşanmaz hâle sokarak insanları tümüyle dinden soğutmuşlardır. Şu haram! Bu haram! O haram! Velhâsıl, Müslüman’a dünya hayatını haram eden bazı kişiler, böylece kendilerini izleyenleri rûhî kompleksler içerisine sokarak kendilerine kul köle haline getirmişlerdir.

135

İslâmın özünü kavramıyan, Kuran’ın ve Resulûllah’ın tebligat ve talimatını kıldan tüyden konularla karıştıran bazı din yobazlarının “emr-i bilmaruf” adı altında sergiledikleri kabalığa ve mantıksızlığa bizzat muhatap olmuş birisi olarak bu tavrın zararının büyük olduğuna inanıyorum. Kendisini Allah’ın ermiş bir kulu sanıp sağa sola önemsiz konularda ilkel bir yaklaşımla müdahâle ederek kendilerini “sol omuzdaki” kirâmen-kâtibin melekleri yerine koyan tipler, İsa peygamberle mücadele eden Ferisîlere ne kadar da benzemektedirler. Dış görünümleriyle bile insanların antipatisini toplayan, estetikten mahrum ve estetik düşmanı bu kimseler sözde tebliğleriyle kim bilir kaç insanı yoldan çıkarmışlardır. Saç uzatmak haram! Yemek yerken bacak bacak üstüne atmak günah! Kısa kollu gömlek haram! Ekmeği belden aşağı taşımak günah! Yüzlerce haram, yüzlerce günah! Rûhbanlığın oluşturduğu bu haramlar ve günahlar, halkın bu uydurma günahlara bağışıklık kazanması sonucu gerçek günahları da işlemesine sebep olmuştur.

Tekrar konumuza, müziğe dönelim. Peygamberimizin, şarkılar söyleyerek eğlenen Neccar kabilesinden kızlara ses çıkartmaması, hatta onları engellemeye çalışan Ebubekir’i uyarması bazılarımız için inanılmayacak bir olay haline gelmiştir.

Bizim için en güzel örnek olan Muhammed aleyhisselâm'ın müzisyenleri ve dansözleri eleştiren bazı söz ve tavırlarına farklı yaklaşımlar sonucu âlimler arasında bazı müzik türleri üzerinde ihtilâflar baş göstermiştir. Bu konuda bağımsız paragraflar halinde şu tesbitlerde bulunabiliriz.

Müziğin kendisi nötr bir olay olup insanlar üzerindeki etkisiyle değerlendirilir. Ahlâksızlığa yönlendirici olmayan bir müzik yasak değildir. Eğer bir müzik gayrı meşru davranışlara; meselâ zinâya, yahut içkiye teşvik ediyorsa zararlıdır. Eğer müzik ibâdetlerden, dinî ve dünyevî görevlerden alıkoyuyorsa yine zararlıdır, kaçınması gerekir. Müzik lehinde veya aleyhinde rivâyet edilen hadisler, söz konusu müziğin içinde veya beraberce uygulandığı çevre, güfte, tavır, zaman ve mekân gibi faktörleri hesaba katmadan anlaşılamaz. Müziğin meşru görülmediği haller ise şöyle sıralanabilir:

a- Günaha teşvik edici duyguların uyarıldığı ortamda

136

c- Yeis ve bedbinliği, kadere isyan ve karamsarlığın verildiği güftelerle

d- Müzik için çok zaman harcanırsa

Dinî musikî denilen bir müzik türü olamaz. Müziği bir ibadet havasına sokarak dinlemek zararlı bir bidattir.

Kısacası, müzik, ortamdan ve şartlardan bağımsız olarak ele alınamayacak bir olaydır. Öte yandan ise çağımız gençliğinin içinde bulunduğu boşluk ve arayışı çılgın müzik modalarıyla doldurmaya çalışan batı uygarlığı gençliği büyük bunalımlara sokmaktadır. Çağdaş müzik salonlarında çığlık çığlığa haykırarak tepinen, el ve ayaklarını çılgınlar misali sallayıp taklalar atan, kâh melânkolik bir yüz ifadesiyle mırıldanan, kâh histerik ve nevrotik kasılmalarla gitarını fırlatan çağdaş bir müzisyenin eşliğinde aynı tavırlara özenen binlerce gencin manzarasını hiç seyrettiniz mi? Afrikadaki en ilkel kabilelerin müzikâl âyinlerinden daha da ilkel bir âyine televizyon aracılığıyla milyonlarca insanın katılması insanlık adına utanç vericidir.

Müzik ilâhlaştırılmadıkça ve insanları hayvanlaştıran bir şeytan haline sokulmadıkça mübahtır. Nitekim rabbimiz, Lokman suresinin 19. âyetinde şöyle buyurmaktadır: “Sesini ölçülü tut. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir” (31/19). Renklerin ve zevklerin bölgeden bölgeye, kişiden kişiye değişiklik arzettiği bir dünyada hemen hemen herkes eşek sesinden rahatsız olmaktadır. Acaba eşek sesindeki hangi özellikler onu bu derece çirkin hâle sokmaktadır? Acaba eşek sesine zıt özelliklere sahip bir sesin evrensel güzelliği söz konusu olabilir mi?

Bu ve buna benzer soruların cevabını verebilmek amacıyla eşek ile beraber bülbül, kanarya, karga, horoz, aslan, fil gibi bazı hayvan seslerini ve keman, piyano, saz gibi bazı enstrüman seslerini karşılaştırmalı olarak incelemek istedim. Ses spektrum analizi yoluyla yapılacak böyle bir çalışma için başvurduğum hastahane ve üniversitelerde bu iş için yeterli modern aygıtlar bulunmadığı için bu araştırmayı şimdilik yapamıyorum. Lâkin eşeğin ses grafiğiyle, bazı hayvan ve insanların ses grafiklerinin karşılaştırma yöntemiyle incelenmesi çok enteresan sonuçlar çıkarabilir. En çirkin sesin belli olduğu bir denklemde en güzel sesin nitelikleri her ne kadar çok

137

bilinmeyenli bir problem oluşturuyorsa da inançlı ve sabırlı bir çalışmayla ideal sesler için bazı kriterler elde edilebilir”.

Yüksel’in aşağıdaki açıklamadan sonra Müslüman din adamlarına yönelttiği şu sorularla133 bu bölüme de son veriyoruz.

“Allah’ın tam detaylı kitabı olan Kuran, resim, heykel, müzik gibi güzel sanatları ve satrancı haram kılmamaktadır. Aksine Süleyman peygamberin sarayında heykeller bulunduğunu bildirmektedir (34/13). Yine, akortsuz sesin çirkinliğinden söz edilmekte ve ölçülü bir ses tonu öğütlenmektedir (31/19). Hadis kitaplarına göre ise “Ressamlar âhirette en kötü duruma düşenler olacaklar. Çünkü Allah’ın yaratıklarını taklit ederek, dolayısıyla ilâhlık iddiasına kalkmış oluyorlar. Âhiret günü Allah ressamları ve heykeltıraşları toplayacak ve çizdikleri nesnelere can vermelerini kendilerinden isteyecektir. Can veremeyince de onları cehennemin en dibine yollayacaktır (Buhari, libas 88/1,2; 89/2; 90/1). Başka bir hadise göre ise, telli olan müzikâl enstrümanlar şeytandandır ve peygamber onları kırmak için gönderilmiştir.

Resim ve heykeller tapınma amacıyla değil de sadece sanat ve anı olsun diye yapılsa bile neden haram kabul ediyorsunuz?

Süleyman peygamber sarayındaki heykellerden dolayı, hadislere göre kendini cehennemden nasıl kurtaracak? Allah’a ortak koşmakla eş anlamlı kabul ettiğiniz resim ve heykel sanatı, önceki dinlerde helal olabilir mi? Tek Allah’a tapma mesajı tüm ilahî dinlerin ortak mesajı değil midir?

Uçak yapımı, Allah’ın yaratıklarından kuşları taklit etmek değil midir? Uçak yapan mühendisler, işçiler ve uçağa binen kimseler hadislere göre putperest olmuyor mu?

Hadis ve sünnet kaynaklarınıza göre davul ve dümbelek gibi müzik âletleri helâl, ancak telli sazlar ve nefesli aletler haramdır. Hadis uydurmanın moda olduğu hicri ikinci yüzyılda Arapların davul ve dümbelek kullandıklarını ve telli sazların ve nefesli aletlerin ise Bizans ve İran halkları tarafından kullanıldığını düşündüğünüzde işin içine Arap ırkçılığının karıştığını sezmiyor musunuz? Allah'ın bize bağışladığı

133

138

güzel duyguları ve nimetleri yasaklamak putperestliğin ta kendisi değil mi (9/31, 42/21)

“İçinde köpek ve resim olan eve melek girmez” (Buhari, libas 87:1). Bu hadise göre evinde bunlardan birini bulunduran ölümden kurtulmalı; zira Azrail bir melektir, değil mi?