• Sonuç bulunamadı

1.3. KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞINDAKİ DEĞİŞİMİN GÜVENLİK YÖNETİMİNE YANSIMAS

1.3.2. Yeni Kamu İşletmeciliğinin Polis Hizmetlerine Yansıması

1.3.2.1. Polis İşletmeciliği Yaklaşımı

Kamu yönetiminin bir parçası olan polis örgütü günümüzde, Yeni Kamu İşletmeciliği doğrultusundaki reformların yansıdığı bir örgüt konumundadır. Kuşkusuz, bu reformların derecesi ülkeden ülkeye değişebilmektedir. Örneğin Anglo-Sakson ülkelerinde değişim daha radikaldir. İngiltere ve Avustralya örneğinde Yeni Kamu İşletmeciliğinin polis hizmetlerine yansıması çabaları, çeşitli direnişlere ve geri adımlara rağmen, süreklilik göstermektedir. Yine de polis hizmetlerinin Yeni Kamu İşletmeciliğinden etkilenmesi diğer kamu idarelerine göre daha geç başlamış ve daha sınırlı kalmıştır.

Polis işletmeciliği yaklaşımı, Yeni Kamu İşletmeciliği kavramlarının polisliğe uygulanmasından doğan bir kavramsallaştırmadır. Bu yaklaşıma göre, klasik polis yönetiminde mevzuata uygunluk yeterli iken artık bu unsurun yanında bir de “yerindelik” (kaynakların yerinde, etkin kullanımı) eklenmiştir. Polisin ürettiği güvenlik hizmetinin “pahalı” olması nedeniyle bu hizmeti “işletmecilik” anlayış ve yöntemleri ile yerine getirmesi gerektiği (Fındıklı, 1997: 91) savunulmaktadır. Öte yandan polisliğin yalnızca bir güvenlik kurumu değil, aynı zamanda bir sosyal hizmet/yardım kurumu olarak da değerlendiren (Dündar, 1994: 35; Cerrah, 2006: 94) görüşlerin arttığı görülmektedir. Reiner’e göre (1992: 767), günümüzde egemen olan polis düşüncesi, polisliğin başlıca görevinin suçla mücadele olduğuna ilişkin popüler görüşe karşın polisin kanun uygulayıcısından çok sosyal hizmet görevlisi olduğunu vurgulamaktadır. Ancak Reiner, çoğu rütbesiz polisin, polisliğin hizmet yönünün çok düşük düzeyde olduğunu ya da öncelikli olmadığını düşündüğünü belirtmektedir. Vickers ve Kouzmin de (2001: 9), son zamanlarda hizmet odaklılığın daha çok vurgulanmaya başlandığını ancak temel olarak çok büyük bir değişim yaşanmadığını belirtmektedir.

Polis işletmeciliği yaklaşımına göre, polisin başarısı artık yakaladığı suçlu sayısı ve suç oranlarının düşürülmesiyle değil, bunları yaparken ne kadar kaynak kullandığı, ne kadar “kayıp” verdiği, başarılarının maliyetinin ne olduğu, “getiri ile götürü oranı” ile ölçülmektedir. Bu nedenle polis eğitiminde ekonomi, işletme, maliye ve muhasebe dallarına ağırlık verilmeye başlanmıştır. Etkili bir polis işletmeciliğinde temel konu, polis tarafından gerçekleştirilen faaliyetleri incelemek

değil, topluma daha nitelikli polis hizmeti vermenin yollarını araştırmaktır (Fındıklı, 1997: 85-91).

Fındıklı’ya göre (1997: 92-94) bir an önce gelişmiş ülkelerde olduğu gibi polis eğitim programlarında “işletme”, “maliye” konularına yer verilmelidir. Türkiye’deki güvenlik kuruluşlarında çağdaş ülkelerde olduğu gibi “iş zenginleştirme”, “hedeflerle yönetim”, “iş değişimi”, “insan kaynakları yönetimi” ve diğer motive edici davranışlardan çok, “otoriter yönetimin zora dayanan verimi arttırma özelliğinden yararlanma eğilimi” yaygındır.

Ülkemizde polis eğitim kurumlarında “işletme”, “kamu maliyesi”, “muhasebe” ve “işletme yönetimi” dersleri okutulmamaktadır. Bu nedenle polis yöneticileri, işletmecilik kavramına yabancı olması eleştirilmektedir. Bu tür dersler Polis Akademisi Başkanlığının Güvenlik Bilimleri Enstitüsü lisansüstü dersleri kapsamında ve Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığının orta ve üst yöneticiler için düzenlediği eğitimlerde kısmen bulunmaktadır.

Polis işletmeciliğinde etkili hizmet verilebilmesi için çeşitli varsayımlar ileri sürülmektedir; a- Bütün polis kadrosu tarafından paylaşılan ve benimsenen bir gelecek vizyonu b- Bir polis kültür ve işletmeciliği stili içinde başarı için personelin bütün potansiyelini harekete geçirecek pozitif liderlik c- Toplumun ihtiyaç ve beklentilerinin nesnel ölçülerle belirlenmesi konusunda bir anlayış d- Bir kalite güvencesi sistemi tarafından desteklenen hizmet standartları e- Polis sisteminin işletme sistemi biçiminde yeniden yapılandırılması konusunda kesin bir kararlılık gerektiği (Fındıklı, 1997: 91-92) belirtilmektedir.

Palmer’a göre (1997: 671) polis işletmeciliği; müşteri talep ve tatmini; polis hizmetlerinin ana ve yan faaliyetlere ayrılması; yönetim sistemi ve karar alma süreci olarak üç noktaya odaklanmaktadır. Kuşkusuz, polis işletmeciliğinin dayandığı ve bütün kamu yönetimi reformunun çerçevesini oluşturan üst ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkeler; 1. Sonuçlara dayalı sorumluluk ve hesap verebilirliğe odaklanmak, 2. Müşteri tatmini, 3. Bürokrasiyi azaltmak, 4. Piyasa mekanizmasının tercih etmek, 5. Kamu kurumlarının profesyonel ve işletmeci bir tarzda yönetimidir (Palmer, 1997: 669).

İşletmecilik anlayışının polis hizmetlerinde giderek yaygınlaşacağı söylenebilir. Bu yönde çeşitli çabalar görülmektedir. Örneğin; İngiltere’nin Leicester kentinde şehrin büyük bir polis karakolunda amir olarak görev yapan yüksek rütbeli

bir polis aynı şehirdeki büyük bir mağazanın müdürü ile 3 aylık bir süre için karşılıklı olarak yer değiştirmiştir (Cerrah, 1998: 60, 67). Polis işletmeciliğindeki gelişme salt uygulamacılardan kaynaklanmamakta, akademik destek de bulunmaktadır. Örneğin, 2006 yılından yayımlanan polis hizmetlerine yönelik akademik bir çalışmada polis hizmetlerinin modern pazarlamanın gereklerine göre sunulması gerektiği savunulmaktadır. “Tüketicinin memnun edilebilmesini” sağlayan genel pazarlama stratejilerinin polis hizmetlerinde uygulanarak, polisin hizmet sunduğu insanları “pazar bölümlendirmesine tabi tutması” ve polisten beklentilerine göre, ürün, dağıtım, tutundurma ve “fiyat” stratejileri geliştirilmesi önerilmektedir (İnal ve diğerleri, 2006: 91-92).

Polislik hizmetleri önceleri kamu malı olarak düşünülmekte ve tüm yurttaşlara ücretsiz sunmaktayken polis artık, polislik hizmetinden ticari yarar sağlayanların bunun bedelini ödemesi gerektiğini düşünmektedir (Bayley ve Shearing, 1996: 589). Konserler, spor etkinlikleri bu tür faaliyetlere örnek olarak verilmektedir. Polisiye hizmetlerin satışı konusunda ABD, Kanada, Avustralya ve İngiltere’de ulusal bir politika yoktur (Bayley, 2006: 96). Bununla birlikte, özellikle spor karşılaşmalarında polis güçleri özel sektöre ücret karşılığı hizmet vermektedir (Law Commission Of Canada, 2006: xv). Polis işletmeciliğinin güvenliğin sağlanmasına getirdiği en büyük zorluk “daha fazlayı daha az”la yapma gereğidir. Polis örgütlerinde ekonomik rasyonalite polisliğin sonuçlarını sorgulanabilir duruma getirebilir. Örneğin ekonomik rasyonalitenin bir gereği olan “kısa yol”dan sonuç alma isteği polislikte soruşturmalarda itirafa zorlamaya yol açabilir. Sonuçlara

odaklanmak dikkatin araçlardan uzaklaşmasına neden olabilir (Vickers ve Kouzmin, 2001: 13-15).

Güvenliği sağlama savurganlık için gerekçe oluşturamaz. Ancak “daha fazlayı daha az”la yapma baskısının olumsuz sonuçları olabileceği gözden kaçmamalıdır. Bu konuda çarpıcı bir örnek ABD Federal Soruşturma Bürosu’nda Edgar Hoover’ın yönettiği dönemde yaşanmıştır. Bu dönemde Federal Soruşturma Bürosu ajanlarının gözaltına alma, suçluları ve çalışmış arabaları vb. ele geçirme, kaçakları yakalama gibi konularda giderek daha çok sayıda etkinlik göstermesi beklenmekteydi. Tüm ajanlar bu tür konularda sayısal bilgiler hazırlamak açısından büyük baskı altındaydılar. Bu baskı ajanların çeşitli uygun olmayan yöntemler

geliştirmesine yol açtı. Örneğin yakaladıkları kaçak sayısını yüksek göstermek için ciddi suç sanıklarını aramak yerine genellikle evlerinde saklanan asker kaçaklarının peşine düştüler. Yerel polisin bulduğu çalıntı araçları kendileri bulmuş gibi merkeze bildirdiler (Wilson, 1996: 185). Görüldüğü gibi, ekonomik rasyonalite polislikte etik sorunlara yol açabilmektedir (Vickers ve Kouzmin, 2001: 13-15).

1.3.2.2. Polis Hizmetlerinde Yeni Kamu İşletmeciliğine Geçişte Ülke Örnekleri