• Sonuç bulunamadı

B. Kuzey Boynuz Bölgesi ve Aksum Krallığı

2. Platolar

a. Aksum-Öncesi Dönem: D’MT Krallığı ve Kızıldeniz

M.Ö. ikinci bin yılın sonlarına kadar platolardaki yerleşimler oldukça cılızdı.

Bölgenin ekonomisine büyük ölçüde hayvancılıkla uğraşan göçebe ve yarı-göçebe topluluklar şekil veriyodu.196 M.Ö. birinci bin yılın başında farklı kültürlere sahip

193 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 161.

194 Fattovich, “The Development of urbanism…”, s. 10'dan Fattovich, R., K. Sadr ve S. Vitagliano,

“Society and territory in the Gash delta (Kassala, eastern Sudan), 3000 BC–AD 300/400,” Origini, Vol.

14(1988–89.), s. 329–57.

195 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s 155-156.

196 Ibid., s. 151.

58 topluluklar platolara yerleşmeye başladılar.197 Göç, yerleşik bir yaşamı inşa edebilecek ekonomik ve kültürel altyapıyı da beraberinde taşıdı. Hayvancılığın yanı sıra tarım yapılmaya, çömlekler ve yonga aletler düzenli şekilde kullanılmaya başladı.198 En azından M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren, Aksum ve Asmara'da bazı köyler artık taştan yapılmış evlerden oluşuyordu.199 Öte yandan, göçebeler sayesinde yerleşik topluluklar arasında ve platolarla kıyı ve alçak bölgeler arasında bir ilişki ağı kurulmuştu.200 Bu ağ, Kızıldeniz'in büyüyen ticari potansiyelinden faydalanmaya başlayan platolardaki toplulukların ticaret geliri eşliğinde giderek daha hiyerarşik bir sosyo-ekonomik düzen kurmalarına olanak sağladı.

M.Ö. birinci bin yılda Kızıldeniz ticareti Güney Arabistan'ın öncülüğünde bir büyüme sürecine girdi. Kızıldeniz'in karşı ucunda ekonomik bir gücün ortaya çıkışının platolardaki ilk yansıması, Yeha'da M.Ö. 700'lerde inşa edilen Güney Arabistan tarzı anıtsal bir tapınak oldu.201 Bunu, M.Ö. birinci bin yılın ortalarına doğru Güney Arabistan'ın ideolojik sembollerini kullanarak siyasi üstünlüklerini meşrulaştıran yerel bir seçkin sınıfın türemesi izledi.202Yerel seçkinlerin kurduğu düzen, Güney Arabistan Saba Krallığı ile birlikte bin yılın ortalarında ticari genişlemesinin zirvesine ulaştığında iyice güçlendi. Nitekim Yeha - Aksum bölgesinde D'MT adlı bir krallık kurulmuş, böylelikle, platolardaki devletleşme süreci başlamıştı.

197 Rodolfo Fattovich, "Reconsidering Yeha, c. 800–400 BC," African Archaeological Review, Vol. 26 (2009), s. 284. Arkeolojik veriler, Kassala bölgesinin kültürel özelliklerini taşıyan küçük bir topluluğun, daha M.Ö. üçüncü ya da ikinci bin yılda Aksum bölgesine yerleştiğini gösteriyor. Fattovich, “The Development of Ancient…”, s 151.

198 David W. Phillipson, Foundations of an African Civilisation Aksum & the northern Horn 1000 BC - AD 1300, Woodbridge, James Currey, 2012, s. 15.

199 Ibid., s. 11.

200 Fattovich, “Reconsidering…”, s. 284.

201Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 164.

202 Michael J. Harrower ve A. Catherine D’Andrea, "Landscapes of State Formation: Geospatial Analysis of Aksumite Settlement Patterns (Ethiopia),” African Archaeological Review, vol. 31(2014), s.

518.

59 Platolardaki süreci batıdaki alçak bölgelerden ayıran temel nokta tarımın ekonomideki payıydı. Yerleşimler genellikle su kaynaklarının bol olduğu tarımsal üretime uygun yerlerde kurulmuştu.203 (Ek 5) En azından M.Ö. birinci bin yılın ortalarından itibaren öküz sabanının kullanılmaya başlaması, taraçalama ve rezervuar gibi yöntemler vasıtasıyla toprak ve su idaresinin geliştirilmesi toprak gelirinin artmasını sağladı.204 Tarımsal üretim Güney Arabistan’la kurulan ticari ilişkilerle birleşince platolarda Aksum dönemini öncüleyen bir kentleşme süreci yaşandı. Öyle ki, M.Ö. 500’lerden itibaren platolarda Yeha, Matara ve Kaskase gibi kentler ortaya çıkmaya başladı.205 Şüphesiz dönemin en önemli kenti, D'MT Krallığı'nın en büyük seromoni merkezi ve muhtemelen başkenti olması sebebiyle Yeha'ydı. Yeha, Güney Arabistan'ın ay tanrısı Almaqah için yapılmış bir tapınak, büyük bir saray ve geniş bir mezarlık tarafından şekillendirilmişti. Yeha'nın yanı sıra çevresindeki yerleşimlerde de Almaqah'a adanmış tapınaklar inşa edilmişti.206 Dolayısıyla, Aksum-öncesi dönemin anıtsal mimari, yazı ve sanat gibi kentle alakalı kültürel gelişimi büyük ölçüde Güney Arabistan'ın ideolojik etkisi altında doğdu ve gelişti.

Ne var ki, bu etki seçkin sınıfla sınırlıydı. Nüfusun büyük kısmı hâlâ çömlekçilik ve yerleşim mimarisi konusunda yerel kültürü takip ediyordu.207 M.Ö.

ikinci bin yılın ortalarından itibaren Saba Krallığı düşüşe geçince mevcut kültürel ve siyasi düzen yerinden oynamaya başladı. Öyle ki, seçkinlerin siyasi düzenini temsil eden D'MT Krallığı M.Ö. 400'lerde yıkıldı. Yeha bölgesel merkeziliğini kaybetti, anıtsal yapılar terkedildi ve yerleşimler keskin bir şekilde küçüldü.208 Yine de

203 Ibid., s. 530.

204 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 163.

205 Fattovich, “The Development of urbanism…”, s. 12.

206 Phillipson, op. cit., s. 40.

207 Harrower ve D’Andrea, op. cit., s. 533.

208 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 165.

60 toplumun dar bir kesimiyle sınırlı kalan Güney Arabistan etkisi toptan ortadan kalkmadı. Kimi noktalarda kopuşlar yaşansa da, özümsemeyi ve yerelleştirmeyi takip eden bir süreklilik sağlandı. Dinsel yapıda sözkonusu yerelleştirme M.Ö birinci bin yılın ortalarında hali hazırda yaşanmıştı. Panteon, Almaqah'ı simgeleyen boğa ile Mısır/Meroe tarzı aslan figürünün merkezi rol oynadığı Güney Arabistanlı ve Afrikalı bir karaktere sahipti.209 Buna ek olarak yazı sisteminde, çömlekçilikte ve mimari tarzda yerel şartlara göre değişimler yapılarak belli noktalarda süreklilik korundu.210 Kısacası, siyasi alandaki etkinliği yüzünden dış kabuğu Güney Arabistanlı bir biçim alsa da, yerleşik kültür temelde Afrikalı yerel geleneklerden beslenmeyi sürdürdü.

b. Aksum Krallığı: Akdeniz Dünyasının Büyüyen Etkisi D'MT Krallığı’nın yıkılışıyla beraber Yeha merkeziliğini kaybetmiş ve küçülmüştü. Daha batısındaki Aksum'da ise çekirdek bir nüfus etrafında kırsal yerleşimler sürekliliğini koruyordu. Aksum nehir vadilerinin kesişiminde yer alan bir coğrafi konuma sahipti. Bu vadiler, bir yandan, iç bölgelerden kıyılara dek uzanan geniş bir alandaki iletişim ağı olarak işlev görüyorlar, öte yandan, yağmur mevsiminde doğal su kaynağı olarak kullanılıyorlardı.211 Yani Aksum, coğrafi şartları gereği hem toprak hem ticaret geliri üretme kapasitesine sahipti. Nitekim bölgenin çekirdek nüfusu, M.Ö. 400'ten itibaren giderek artan bir toplumsal farklılaşma sürecine girdi.212 Bu süreç, ideolojik bir kopuşla beraber gelişti. Aksum-öncesi devlet yapılanmasının toplumun ideolojik odak noktasına yerleştirdiği Güney

209 Ibid., s. 164.

210 Shinnie, op. cit., s. 262.

211 Luisa Sernicola ve Laurel Phillipson, “Aksum's regional trade: new evidence from archaeological survey,” Azania: Archaeological Research in Africa, Vol. 46, No.2 (2011), s. 194-195.

212 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 158.

61 Arabistan tipi tapınakların yerini, Gash Şefliği'ndekine benzer şekilde kullanılan dikilitaşlar almaya başladı.213 Dolayısıyla, Aksum’daki devletleşme, D’MT sonrası dönemdeki kopuşlar ve adaptasyon sürecinden geçirilen sürekliliklerin şekillendirdiği siyasi ve kültürel düzen üzerine inşa edildi.

Güney Arabistan'ın M.Ö. birinci bin yılın ortalarından itibaren düşüşe geçmesiyle Kızıldeniz ticareti büyük ölçüde Mısır'a kaymıştı. Bu nedenle Aksum, kuruluş evresinden itibaren, öncülü D'MT Krallığı gibi Kızıldeniz'in karşı kıyısıyla değil, Akdeniz dünyasıyla yoğun ekonomik ilişkiler geliştirdi. Nitekim Aksum'daki şeflik, M.Ö. 3. yüzyıldan itibaren Ptolemik Mısır'ın etkisiyle yoğunlaşan Kızıldeniz ticaretinden faydalanmaya başladı.214 Öte yandan, M.S. 1. yüzyıldan itibaren, yağmurlu mevsimin üç buçuk aydan altı aya çıkması, tarımsal üretimin gelişmesinin önünü açmıştı.215 Bu sayede Aksum, iç bölgelerden temin edilen ticari malların akışını istikrarlı kılacak bir arz kabiliyeti edindi. Gerek toprak gerek ticaret geliri giderek artan Aksum’daki şeflik miladi dönemin başlarında küçük yerel bir krallık haline geldi.

Aksum’un Ptolemelerle başlayan Akdenizli ticaret ortağı dönemi Mısır'ı fetheden Roma İmparatorluğu ile devam etti. Roma Kızıldeniz’i doğu - batı ticaretinde ana bir artere dönüştürdükçe Aksum güç kazanmaya başladı. Özellikle Akdeniz'deki kentlere fildişi ve Güney Arabistan'a köle ihraç ederek gitgide zenginleşti.216 M.S. 3. yüzyıla gelindiğinde krallık altın para basacak kadar bir refah

213 Ibid., s. 165. Aksum kültürünün ayırt edici özelliği olan bu dikilitaşların boyutu ortalama iki - üç metreden, refah seviyesinin artışına paralel olarak, miladi dönemin başlangıcına doğru dört - beş metreye, M.S. birinci bin yılda ise otuz üç metreye kadar çıktı.

214 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 165.

215 Karl W. Butzer, “Rise and Fall of Axum, Ethiopia: A Geo-Archaeological Interpretation,” American Antiquity, Vol. 46, No 3 (1981), s. 491.

216 Phillipson, op. cit., s. 196-197.

62 biriktirmişti.217 Büyüyen refah, Kuzey Boynuz Bölgesi'ndeki siyasi otoritenin hiç olmadığı kadar güç kazanıp merkezileşmesine yol açtı. Öyle ki Aksum, M.S. 3.

yüzyılda platoları ve Kızıldeniz kıyısının bir kısmını siyasi olarak birleştirmiş, hatta geçici bir süreliğine de olsa Güney Arabistan'ı işgal etmişti. Üstelik M.S. 3. yüzyılda Roma’nın düşüşe geçmesiyle Kızıldeniz’deki düzenleyici rolü de devralmıştı. Şimdi Roma’nın yerini Bizans ile dolduran Aksum, M.S. 4. yüzyılda Kuş Krallığı'na son vererek Akdeniz'den Hindistan'a kadar uzanan geniş bir bölgede çıkarlara sahip uluslararası ticareti yönlendiren bölgesel bir hegemon haline geldi.

Ptolemeler, Roma ve Bizans ile kurulan ilişkiler, Aksum’un yükselişine paralel olarak hızlanan kentleşme218 sürecine yoğun bir Akdeniz etkisinin eşlik etmesine neden oldu. Öyle ki, Bizans ile ilişkiler sayesinde, M.S. 330’da Kral Ezana Hıristiyanlığı kabul ederek Aksum Krallığı'nı dünyanın ilk Hıristiyan devletlerinden biri haline getirdi. Ancak Helen dünyasının etkisi, Aksum Krallığı'nın M.S. 451 yılındaki Kadıköy Konsulü'nde Hıristiyanlığın Grek değil Mısırlı yorumu olan monofizist anlayışı kabul etmesiyle sınırlı kalmış, dinsel düşüncedeki Afrikalı unsur Aksum-öncesi dönemin panteonuna benzeyen bir şekilde korunmuştu. Aksum

217 Phillipson, op. cit., s. 50. Altın, gümüş ve bakır şeklinde sınıflandırılan Aksum parası başlangıçta Yunanca yazılar taşıyordu. Sonraları uluslararası dolaşıma sokulan altın paralarda bu özellik korunsa da, çoğunlukla yerel olarak kullanılan gümüş ve bakır paralarda Gı'ız dili kullanıldı.

218 Aksum dönemindeki kentleşme Aksum-öncesi dönemde kurulan yerleşim düzeni üzerine inşa edilmişti. Bu yerleşimler tarımsal üretime uygun, platoları Kızıldeniz kıyısı ve Nil vadisi ile ya da kaynak açısından zengin iç bölgelerle bağlayan yollar üzerindeki stratejik konumlarda yer alıyorlardı.

Aksum dönemiyle beraber söz konusu yerleşimler geliştiler, Aksum, Matara ve Adulis gibi bir kısmı büyük merkezler haline geldiler. Harrower ve D’Andrea, op. cit., s. 518- 519. Adulis, Aksum'a sekiz günlük uzaklıktaki mesafesiyle krallığın uluslararası ticarete erişim kapısıydı. Aksum-öncesi dönemin önemli merkezlerinden biri olan Matara D'MT'nin yıkılışı sonrasında kentsel toplumunu korumayı başarmıştı. Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 165.Öte yandan, Aksum devletin başkenti olarak ticari gelirden en çok faydalanan ve antik metinlerde kentten ziyade "metropol" olarak nitelendirilen bir yerleşimdi. Aksum'daki bu yerleşimler, ticaretle gelişen öteki Afrika örneklerinin aksine sadece hammadde ihraç eden ekonomiler değil, aynı zamanda mamul mal üreten birer kent ekonomisiydiler. Fildişi oymacılığı oldukça gelişmişti; deri ve cam işleniyor, şarap yapılıyor, muhtemelen tekstil mallar üretiliyordu. Graham Connah, Forgotten Africa An introduction to its archaeology, Oxfordshire, Routledge, 2004, s. 74.

63 Krallığı M.S. birinci bin yılın ortalarında gücünün zirvesine ulaşırken, kiliseler yerleşimlerin genel özelliklerinden birine dönüştü.219 Böylelikle, Güney Arabistan döneminin aksine Akdeniz etkisi toplumun geneline yayıldı.

Aksum’un Hristiyanlaşması olağandışı bir durum değildi. Giderek büyüyen Akdeniz dünyasının uluslararası ticaretin ana yollarından biri haline getirdiği Kızıldeniz’i kontrol altına alma çabasının bir yansımasıydı. Nitekim Hristiyanlık’ın yanı sıra, Musevilik, Zerdüştlük gibi dinler, Sasani ve Bizans İmparatorluğu gibi büyük devletler M.S. 4. yüzyıldan itibaren Kızıldeniz’de birbirleriyle rekabet etmeye başlamışlardı. Kısacası, Kızıldeniz Akdenizli büyük güçler arasındaki bir mücadele alanı haline gelmişti. Hatta mücadele M.S. 6. yüzyılda Aksum ile Sasanilerin Güney Arabistan'da doğrudan karşı karşıya gelmesiyle çatışmaya dâhi dönüştü. Ancak, Aksum M.S. 6. yüzyılın sonlarından itibaren Kızıldeniz’deki bu mücadelede geri düşmeye başladı.

Aksum’u gerileten Kızıldeniz’deki rekabetin büyümesi değil, M.S. 6. yüzyılın sonlarından itibaren ekonomisinin dayanak noktalarını tek tek yitirmeye başlamasıydı. M.S. 7. yüzyıldan itibaren Kuzey Boynuz Bölgesi ve çevresinde etkili olan kuraklık tarımsal üretimin düşmesine, dolayısıyla nüfusun azalarak yerleşimlerin küçülmesine yol açmıştı.220 Yine bu dönemde, Doğu çölündeki göçebelerin platoların doğu kesimine yerleşmesi Aksum'un Kızıldeniz'e erişimini kısıtladı.221 Arabistan’da İslamiyet'in yükselişiyle Kızıldeniz ticaretinin tartışmasız bir şekilde Müslümanların hâkimiyetine geçmesi Aksum için son ve en büyük darbe oldu. Krallık, M.S. 7. yüzyıldan itibaren ticari malların temin edildiği bölgeleri

219 Fattovich, “The Development of Ancient…”, s. 158.

220 Ibid., s. 167.

221 Idem..

64 kontrol edemez, altın para basamaz hale geldi.222 Toprak ve daha önemlisi ticaret gelirinden mahrum kalan Aksum Krallığı sistemden kopmasa da, hızla düşmeye başlamıştı.