• Sonuç bulunamadı

C. Kuzey Afrika ve Akdeniz İmparatorlukları

2. Kartaca: Kırsal Ekonominin Oluşması

Ticari çıkarın büyümesi rekabetin artmasını da beraberinde getirdi. Öyle ki Fenikeliler, Batı Akdeniz’deki Yunan genişlemesini çıkarlarını tehdit eden bir girişim olarak görmeye başladılar. İtalya yarımadasının güneyinde ve Doğu Sicilya'da yerleşimler kuran Yunanlılar, Fenike'nin İber yarımadasındaki nüfuz alanına sızıyorlardı. M.Ö. 638'de Tartessos'a giden yolun kazara da olsa keşfedilmesi, aynı dönemde, Yunanlıların Fenike etki alanı olan Batı Sicilya'ya girmesi ve Sirenayka'da yerleşimler kurması, Batı Akdeniz'deki Fenike çıkarlarını ciddi bir tehdit altına soktu.232 Üstelik Fenike kent devletlerinin lideri konumundaki Tire'nin Batı Asya'daki imparatorlukların baskısı altında kalışı, Batı Akdeniz'deki Fenike çıkarlarının korunmasına engel oluyordu. Bu nedenle, tarım ve ticaret gelirine sahip güçlü ekonomisi ve Batı Akdeniz'i kontrol eden coğrafi konumu ile Kartaca giderek öne çıktı.

Kartaca aralarında ekonomik ve kültürel açıdan ciddi farklar bulunan “barbar”

Batı Akdeniz ile “uygar” Doğu Akdeniz’in kesiştiği stratejik açıdan savunulması kolay bir noktada kurulmuştu. Sahra Çölü de eklendiğinde, Kartaca batıdan ve güneyden ucuza mal alıp doğunun kentlerine kârlı bir şekilde pazarlama olanağına sahipti. Öyle ki, Cassiterides Adaları ve kuzeybatı İberya’dan kalay; Sardinya ve güney İberya’dan kurşun, bakır ve gümüş; Sahra-ötesi ticarete aracılık yapan Berberlerden altın ve köle ithal ediyordu.233 Ticari gelirin yanı sıra, Kuzey Afrika ve Batı Sicilya gibi bölgelerdeki verimli arazilerden toprak geliri de sağlıyordu. Bu sayede Kartaca, M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Tire’nin yerine Fenikelilerin lider gücü

232 Law, “North Africa in the period…”, s. 120.

233 Braudel, Bellek…, s. 243.

68 konumuna yükselerek Batı Akdeniz’deki Yunan tehdidine karşı etkin bir politika izlemeye başladı. Nitekim M.Ö. 540'ta Etrüsklerle ittifak kurarak Yunanlıları yenilgiye uğratmış ve Korsika'dan çıkarmıştı. Batı Akdeniz'deki Fenike çıkarları böylece bir süre için garanti altına alınsa da, M.Ö. 480 yılındaki Himera Savaşı, Akdeniz'deki dengeleri kısa ve uzun vadede tamamen değiştirdi.

Sicilya'da Yunanlılara kaybedilen savaş, Kartaca'nın içe kapanarak siyasi, ekonomik ve ideolojik yansımaları olan büyük bir dönüşüm geçirmesine yol açtı.

Akdeniz'deki genişleme politikası yaklaşık yetmiş yıllığına terk edilmişti.234 Öte yandan, gümüş ve altın gibi değerli madenlerin akışını engellemek için Yunan, Etrüsk ya da Pers mallarının ithalatı tamamen durduruldu.235 Bunlara ek olarak, Afrika ve uzak batıdaki kaynaklar üzerindeki tekelin korunması ve sıkılaştırılması için çeşitli seferlere girişildi. Bir yandan, egemenlik sahası Kuzey Afrika'nın iç bölgelerine doğru genişletilirken, öte yandan Afrika, İber yarımadası, Sicilya ve Sardunya'daki öteki Fenike kolonileri üzerinde denetim kuruldu. Bu sayede Kartaca, her ne kadar Siyrakuz'un başını çektiği Yunan tehdidi sürse de, M.Ö. 5. yüzyılın sonunda Batı Akdeniz'deki ve Sicilya'daki güçlü konumunu geri kazandı.236 Bu süreçte bir kent devletten Kuzey Afrika merkezli bir imparatorluğa dönüştü.

İmparatorluk ekonomisinde de ticaretin baskınlığı devam etti. Kartaca’nın hali hazırda ticari ilişkiler geliştirdiği doğal kaynaklar açısından zengin bir hinterlandı vardı. Ancak, imparatorluğun ağır yükünün çekilebilmesi için bu ilişkilerin yoğunlaştırılması şarttı. Bunun için Afrika’nın iç bölgeleriyle kara ve deniz yolu olmak üzere iki şekilde ilişkiye geçildi. Kara yolunun ana rotası Sahra Çölü'nü takip

234 Law, “North Africa in the period…”, s. 121.

235 B. H. Warmington, Carthage, Londra, The Trinity Press, 1960, s. 51.

236 Naylor, op. cit., s. 27.

69 ediyordu. Çöl yaşamının merkezindeki vahalara uzanan doğal koridorlar Sahra-altı Afrika ile Sirte Körfezi'nin batısındaki Trablusgarp’ı237 birbirine bağlıyordu. Berber bir topluluk olan Garamantlar sözü edilen koridorları kullanarak Sahra-altı Afrika'dan tuz, hayvan derisi, yakut ve köle gibi ticari değeri yüksek malları Trablusgarp’taki kentlere getiriyorlar, karşılığında Kartaca kentlerinde üretilen mamul malları vahalarda kurdukları yerleşimlerine götürüyorlardı.238 Özellikle, antik dünyada çokça talep edilen yakut Kartaca kentleri tarafından büyük bir kârla Akdeniz piyasasında yeniden pazarlanıyordu.239

Kartaca'nın Afrika'daki ticari atılımının öteki ayağını Atlantik kıyısında kurduğu koloniler meydana getirdi. Ordusu büyük oranda paralı askerlere dayanan, ticari geliri mamul maldan ziyade değerli madenlere dayalı olan Kartaca'yı Afrika'nın Atlantik kıyılarına çeken muhtemelen hammadde değil maden arayışıydı.

Kartacalılar Atlantik sahilinde altı tane koloni kurduktan sonra, antik dünyada altın kaynaklarıyla ünlü olan Sahra kıyısındaki Cerne'de240 son bir koloni daha kurdular.241 Sahra-altı Afrika’dan temin edilen değerli madenler sayesinde Kartaca

237 Sabratha, Oea ve Lepcis Sahra-ötesi ticarete doğrudan erişim sağlayan iki ana yola sahiptiler. İlki, Oea ve Lepcis’ten güneye doğru Fizan vahalarına ilerleyen, devamında Kawar vaha zincirini kullanarak Sahra-altı ticaretin merkezindeki Çad Gölü’ne uzanan Garamant yoluydu. Diğeri ise, Sabratha’dan başlayarak Gadames vahaları aracılığıyla güney batı yönünde ilerleyerek Orta Sudan’a, hatta Batı Afrika’nın en büyük nehrinin kuzeye dönerek çölle buluştuğu Nijer Büklümü’ne dek uzanmaktaydı. Wright, op. cit., s. 10-11.

238 Phillipson, African…, s. 218-219.

239 Law, “North Africa in the period…”, s. 127.

240 Herodot, Kartacalıların Batı Afrika kıyılarına yelken açıp buradaki yerli halkla “sessiz ticaret”

yaparak altın sağladığını yazar. “Sessiz ticaret” yabancı ve yerel tacirlerin doğrudan bir iletişim kurmadan giriştikleri bir mübadele türüdür. Buna göre, önce yabancı tacirler kendi mallarını, ardından yerel tacirler bunlara eş değer olduğunu düşündükleri mallarını, kent ya da köylerden uzaktaki bir mübadele alanına bırakırlardı. Yabancı tüccarlar mübadelenin adil olduğunu düşünürlerse yeni malları alıp giderlerken, tersi durumda, bırakacakları malları ayarlayıp ticari ortağının sessiz tepkisini görmek için alanı terk ederlerdi. Herodot'a ek olarak M.Ö. dördüncü yüzyılda yaşayan Yunan Palaephatus ise yazılarında Cerne’nin altın açısından çok zengin bir bölge olduğuna değinir. Cerne’den temin edilen altının asıl kaynağı muhtemelen sonradan bölgedeki devletleşmenin ekonomik kaynağını oluşturacak Bambuk ve Galam'ın madenleriydi. Ibid., s. 139.

241 Ibid., s. 134.

70 ekonomik gücünü büyük paralı ordular kuracak ve öteki Akdenizli güçlerden çok daha fazla altın para242 basacak kadar arttırdı.243 Kartaca’nın denizden ve karadan kurduğu bu bağlantılar, Akdeniz’in rekabetçi dünyasının bir parçası olan Kuzey Afrika’daki kentleri ticari açıdan besleyecek ilişkilerin altyapısı oldu.

Her ne kadar ticaret ön planda olsa da imparatorluk ekonomisi M.Ö. 5.

yüzyıldaki genişleme sonrasında toprak geliriyle dengelenmişti. Kartaca bu dönemde ele geçirdiği toprakları iki şekilde kullandı: Kartaca'nın doğusunda bulunan topraklardaki Berber toplulukları tahliye edip bölgede köle emeğine dayalı, tarımsal üretim ve hayvancılık yapılan büyük özel çiftlikler kurarken, öteki bölgelerdeki nüfusu ağır vergiler ödemek kaydıyla korudu.244 Bu sayede, tarımsal üretim imparatorluk ekonomisinin önemli bir parçası haline geldi. Kartaca'yı Afrikalı bir güç yapan bu dönüşüm yerel değerlerin daha fazla nüfuz ettiği yerleşik bir kültürün oluşmasının da önünü açtı. Öyle ki, tarımsal üretimin büyümesi toprağın ve yerel şartların öne çıkmasını sağlamış, yaşam ve bereket getiren bir tanrı tapımına ihtiyacı arttırmıştı. Nitekim Kuzey Afrikalı kökenlere sahip Tanit'in245 halk arasındaki popülerliği giderek Fenike kökenli Baal'in üstüne çıktı.246 Bu nedenle, M.Ö. 5.

242 Kartaca, M.Ö. beşinci yüzyılın sonlarından itibaren para basmaya başlamıştı. Ancak düzenli bir şekilde para basılması, doğuda Mısır'ın Ptolemik Hanedan ile beraber para ekonomisine geçmesiyle gerçekleşti. Ibid., s. 125.

243 Warmington, “The Carthaginian Period…”, s. 448.

244 Law, “North Africa in the period…”, s. 129-130.

245 Herodot'a göre, kolonyalistler gelene kadar Kuzey Afrika'nın dinsel dünyasına genelde güneş ve ay kültleri hâkimdi. Başlıca tanrı koç kafalı güneş tanrısı Amon'du. Bu tanrı muhtemelen Mısır'la Kuzey Afrikalı Berberler arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkmış, Kuzey Afrika'nın güneş ve koç biçimli tanrısallığı Mısır'daki Amon-Ra kültü ile birleşmişti. Ay tanrıçası Tanit ise Kuzey Afrikalı yerel kökenlere sahipti. Law, “North Africa in the period…”, s. 145-146. Fenikeliler Kuzey Afrika'ya yerleştikten sonra Doğu Akdeniz'den farklı, Fenikeli ile yerel olanın birleştiği dinsel bir sistem kullanmaya başladılar. Öyle ki, Kartaca’da adı Baal Amon olan güneş tanrısının üstün, ay tanrıçası Tanit'in ise ikincil olduğu dinsel bir yapı hâkimdi. Ibid., s. 132.

246 Aslına bakılırsa bu dönemde, Ana Tanrıça figürünün farklı biçimlerine tapınma kolonyalistlerin toprakla olan bağlarının yeni yeni güçlendiği Batı Akdeniz boyunca artmaktaydı. Bu bağlamda,

71 yüzyılda Kartaca'da dinsel düzen değişti ve Tanit'in konumu Baal Amon ile eşitlendi.247 Yerel ve Akdeniz’in kozmopolit değerlerinin birbirine geçtiği bu ideolojik dönüşüm sayesinde, kırsal ekonomi yalnız ekonomik araçlar yoluyla değil, ideolojik açıdan da organize edilmiş oldu. Bu sayede, Roma döneminde Kuzey Afrika’daki kentleşme bir adım daha ileri taşınabildi.