• Sonuç bulunamadı

İmparatorluklar Dönemi: Batı – Doğu Ticaretinde Bir Merkez Olarak

C. Uluslararası Ticaretin Kurucu Merkezlerinden Biri Olarak Mısır…

3. İmparatorluklar Dönemi: Batı – Doğu Ticaretinde Bir Merkez Olarak

40 akınları gerçekleştirildi. Her ne kadar, çağının öteki güçlerine kıyasla ayakta kalmayı başarsa da, Mısır yabancı istilacılara karşı verilen bu mücadeleden ekonomik açıdan yıpranmış olarak çıktı. Öyle ki, III. Ramses (M.Ö. 1184-1155) dış ticaretin devamlılığı için Fenikelileri ülkenin resmi denizcileri ve tacirleri olarak görevlendirdi.136 Bu aslında Mısır'ın gerek ideolojik tutuculuk gerek konjonktürel şartlar nedeniyle emperyal rolünü terk edip yeni dünyanın fiili ve düşünsel karmaşasına karşı savunma konumuna geçmesi anlamına geliyordu. Böylelikle, Mısır düşünüşü ve siyasi davranışı mumyalanarak Roma zamanına dek yaşasa da, M.Ö. birinci bin yılın kozmopolit yeni dünyası karşısında “firavunların iktidarının derinden yıpranma çağı” başlamıştı.

3. İmparatorluklar Dönemi: Batı – Doğu Ticaretinde Bir

41 açığa çıktı.140 Güçlenen nomarklar taht kavgasına girişirken, ne ekonomik ne askeri gücü kalan Mısır geleneksel etki alanlarındaki tehditlerin önünü alamadı. M.Ö. 8.

yüzyılda Asur Levant’ta tek egemen haline gelirken, Nil vadisinin güneyinde başkenti Napata olan bağımsız bir Kuş Krallığı kuruldu. Merkezi otoritenin zayıflaması sonrasında Mısır, içten ve dıştan sürekli tehdide maruz kalacağı bir döneme girmişti.

Ne Asur’un ne Kuş Krallığı’nın siyasi hâkimiyeti çekirdek bölgeleriyle sınırlı kaldı. Önce M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında Kuş Krallığı, ardından M.Ö. 7. yüzyılda Asurlular Mısır'ı işgal ettiler. Asur, Mısır'ı işgal eden büyük emperyal imparatorluklardan ilkiydi; onlardan sonra Mısır kozmopolit imparatorlukların yayılma alanı haline geldi. M.Ö. 6. yüzyılda Ahameniş İmparatorluğu, 4. yüzyılda ise Büyük İskender Mısır’ı fethetti. Özellikle İskender’in Nil - Amuderya arasında kurulan büyük imparatorlukların sınırlarını Ege’den İndüs’e dek genişletmesi batı ile doğu arasındaki bütünleşmenin yeni bir safhaya geçmesine yol açmıştı. Ne var ki, İskender’in M.Ö. 323’teki ölümü sonrası imparatorluğu parçalanmış, Mısır'da Ptolemik Hanedan, Mezopotamya'dan Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada Selusid Hanedanı hâkimiyet kurmuştu. İki güç arasındaki siyasi ve ekonomik mücadele Mısır’ın uluslararası ticaretteki konumunun güçlenmesine neden oldu.

Selusid İmparatorluğu coğrafi konumu gereği, doğuya giden karayolları üzerinde mutlak bir denetime sahipti. Bu sayede kazandığı ekonomik ve askeri güç Ptolemik Mısır'ın varlığını doğrudan tehdit ediyordu. Ptolemeler güç dengesini ancak

140 R. C. C. Law, “North Africa in the period of Phoenician and Greek colonization, c. 800 to 323 BC”, The Cambridge History of Africa, Volume 2: C. 500 BC to AD 1050, der., J. D. Fage, Cambridge, Cambridge University Press, 2008, s. 89.

42 büyük bir gelirle kapatabilecek ağır bir harcama yaparak sağlayabilirlerdi. Bu nedenle, bir yandan bakir toprakları artan bir şekilde işlemeye başlayan hanedan, öte yandan, denizcilik merkezli sistematik bir ihracat politikası geliştirdi. Söz konusu politikanın merkezinde kent ekonomilerin palazlandığı Akdeniz vardı. Nitekim başkentin Mısır tarihinde ilk kez kıyıdaki bir kente, İskenderiye’ye taşınması, Ptolemelerin Akdeniz ticaretine yönelik arzularının açık bir dışavurumuydu.

Kızıldeniz kıyısında Kuseyr, Berenike ve Myos Hormos gibi limanlar kurarak Hint Okyanusu ve Afrika mallarını İskenderiye aracılığıyla Akdeniz’e ihraç etmeye başladılar.141 Ticaretin ana ihraç ürünleri dönemin siyasi ve askeri gereklerini karşılar nitelikteki altın ve fildi. Filin savaş alanında bir tank gibi kullanılmasının yanı sıra, fildişi özellikle Yunan dünyasında çokça talep edilen bir maldı. İzlenilen sistematik ticaret politikası, Selusidlerin tekelini kırdığı gibi, Kızıldeniz’i142 Hint Okyanusu’na giden alternatif bir yola dönüştürmeye başladı.

Kızıldeniz’in uluslararası ticaretteki ağırlığı Roma ile beraber giderek arttı.

Mısır, M.Ö. 30 yılında Roma İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline gelmişti. Ancak, konumu sıradan bir Roma eyaletiyle aynı değildi; Mısır'ı senatonun görevlendirdiği bir vali değil, doğrudan imparatorun atadığı yüksek rütbeli bir memur olan "prefect"

yönetiyordu.143 Mısır'ı sıra dışı kılan iki önemli özelliği vardı: Roma'nın tahıl ihtiyacının büyük kısmını karşılıyordu ve doğu ticaretine erişim sağlayan bir coğrafi

141 H. Riad, “Egypt in the Hellenistic Era”, General History of Africa II Ancient Civilizations of Africa, der., G. Mokhtar, Paris, United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization, 1981, s.

185-186.

142 Helen dünyası Ptolemik Mısır döneminde Kızıldeniz yolunu kullanarak Somali’ye ve Zanzibar’a kadar uzanmış, hatta Boynuz Bölgesi’nde ve Socotra Adası’nda koloniler kurmuştu. Kearney, op. cit., s. 36-38.

143 Öte yandan, Roma senatörlerinin Mısır'ı ziyareti dahi İmparator'un özel iznine tabiydi. R. C. C.

Law, “North Africa in the Hellenistic and Roman periods, 323 BC to AD 305”, The Cambridge History of Africa, Volume 2: C. 500 BC to AD 1050, der., J. D. Fage, Cambridge, Cambridge University Press, 2008, s. 194.

43 konuma sahipti. İmparatorluk'ta lüks mallara yönelik patlayan talep, Roma'nın doğu ticaretine erişim arzusunu arttırmıştı. Ptolemeler döneminde işlerlik kazanan Kızıldeniz yolu Roma'ya Hint Okyanusu’na doğrudan erişim olanağı sağladı. Üstelik Hippolus isimli bir kaptanın, muhtemelen Roma yönetiminin ilk zamanlarında, Arapların yüzyıllardır özenle sakladıkları ve Hint Okyanusu ticaretini ellerinde tutmalarını sağlayan bir sırrı144, muson rüzgârlarının nasıl kullanılacağını öğrenmesiyle Hindistan’a giden yol hem kısalmış hem de ucuzlamıştı.145 Bu nedenle, Mısır’ı ilhak ettikten sonra İmparator Augustus Kızıldeniz hattındaki güvenliği sağlamaya girişti. Bir yandan, Mısır boyunca, Roma’nın sınır bölgelerinde kurduğu güvenlik sistemi olan “Limes”i146 yaygınlaştırırken, öte yandan, Kızıldeniz’den Hint Okyanusu ticaretine doğrudan ulaşımı engelleyen Güney Araplarına karşı mücadele etti. Augustus'un çabaları sonucu yıllık yaklaşık yüz yirmi gemi Bab-el Mandeb'in ötesiyle ticaret yapmak için Mısır limanlarından demir aldı.147 Uluslararası ticaretin bütünleştiği bu süreçte, Kızıldeniz sistemin ana arterlerinden, Mısır da merkezlerinden biri haline geldi.

Mısır, batı ile doğuyu birbirine bağlayan ana deniz yollarından birine dönüşen Kızıldeniz'e hâkim konumu sayesinde modern döneme dek uluslararası ticaretin

144 Hindistan’a giden Mısırlı denizciler muson rüzgârlarını bilmezken, Araplar bunu biliyor ve kullanıyordu. Dolayısıyla, Akdeniz’in doğu ticareti muson rüzgârlarını kullanarak Hindistan’dan rekabetçi fiyatlarla mal getiren Güney Araplarının elindeydi. Ancak, Akdenizli denizciler de muson rüzgârlarını kullanmaya başlayınca, Araplar Mısır limanları ile olan Hint malları ticaretinin tehlikeye girdiğini gördüler ve muhtemelen Mısırlı denizcilerin Kızıldeniz’den geçmesini engellemeye çalıştılar ve Mısır’daki Roma dönemine kadar başarılı oldular. Thorley, op. cit., s. 212.

145 Hippolus’un bulduğu Kızıldeniz’in ağzından Hindistan’ın güneyine giden kestirme yolda önemli olan, mevsim rüzgârlarını kullanabilmekti; mayıstan ekime kadar güneybatıdan esen muson rüzgârları, dönüş yolunda kasımdan marta kadar kuzeydoğudan esiyordu. Rota basitti, yol boyunca aynı enlemde kalmak yetiyordu. Mcevedy, op. cit., s. 92.

146 Bir dizi yol, kale ve işaret-iletişim noktalarından oluşan sistem ilgili bölgeyi koruyor ve potansiyel düşmanların izlenmesini sağlıyordu. Bunun yanı sıra, kervanlara rezervuar, depo ve silahlı koruma tedarik eden Ptolemeler zamanındaki ulaşım sistemi yeniden canlandırılarak ticaret desteklendi.

Thorley, op. cit., s. 210.

147 Sheriff, op. cit., s. 560.

44 merkezinde kaldı. Firavunun yeni dünya düzenine ayak uyduramadığı noktada coğrafi konumu Mısır'ı uluslararası sistemin merkezine taşımıştı. Ancak, coğrafyasının Mısır'ın kent ekonomileri ağındaki yerine etkisi bunla sınırlı kalmamıştır. Nil'in düzenli taşkınlarıyla sulanan topraklardan elde edilen büyük toprak geliri Mısır’ı dünyanın bilinen ilk teritoryal devleti yapmıştı. Öyle ki, toprağa dayanan yönetim şekli ve Mısır kabuğunu kırıp dış dünyayla etkileşime girdiğinde bu yönetim şeklinin geçirdiği evrim, M.Ö. birinci bin yıldan itibaren hızlanan emperyal politikalara taslak çizen öncül bir ideolojik dışavurumdu. Dolayısıyla Mısır, gerek ideolojik etkisi gerek coğrafi konumu ile M.S. 1. yüzyılda ortaya çıkan Afro-Avrasya ticaret sisteminin kurucu merkezlerinden biri oldu.