• Sonuç bulunamadı

Phronesis – Karakter Erdemleri li kisi

BÖLÜM 2: AR STOTELES ET NDE PHRONES S

2.3. Bir Dü ünce Erdemi Olarak Phronesis

2.3.5. Phronesis – Karakter Erdemleri li kisi

Aristoteles’e göre karakter erdemleri ile phronesis aras nda s bir ba lant vard r. Yukar da belirtildi i üzere, karakter erdemleri söz konusu oldu unda, ahlaki iyiyi aç a

karmak aç ndan hedeflenen, ifrat ve tefritin ortas nda olmak suretiyle eylemde bulunmakt r. Bu ortay belirleyecek olan ak l olarak Aristoteles akl selim (orthos logos) kavram ortaya koyar. Akl selim kavram ise phronesis ile u ekilde ili kilidir:

imdilerde de herkes erdemi belirlerken bir huy oldu una ve neye göre oldu u konusunda da sa akla [akl selime] göre oldu una kat yor. Sa ak l [akl selim] ise akl ba ndal a uygun olan. (…) erdem akl ba ndal a [akl selime] uygun böyle bir huy. Ama küçük bir ey eklemek gerekiyor: Yaln zca sa akla [akl selime] uygun de ildir, ayn zamanda sa ak lla giden bir huydur erdem. Sa ak l ise bu tür

eyler hakk ndaki akl ba ndal kt r. (…) mdi söylediklerimizden aç k ki akl ba ndal ktan [phronesis] ba ms z as l anlamda iyi olmak ve karakter erdeminden ba ms z akl ba nda olmak olanaks zd r” (Aristoteles, 1997a:129; 1144b).

Böylece Aristoteles karakter erdemleri ve dü ünce erdemlerini phronesis ile birbirine ba lar. Hatta Eudemos’a Etik’te karakter erdemlerinin bir liste olarak verildi i emaya bak lacak olursa, phronesis eksikli i avanakl k, a kurnazl k olan bir karakter erdemi olarak ifade edilmektedir (Aristoteles, 1999:57; 1221a). Burada geçen erdemler sakinlik, yi itlik, utanmay bilme, ölçülülük, infial, adalet, cömertlik, ciddiyet, dostluk, samimiyet, sa lam karakterlilik, yüce gönüllülük, ihti am ve akl ba ndal kt r. Bu erdemler tekrar Nikomakhos’a Etik’in III. kitab nda tekrar ele al r ve üzerinde durulur. Farkl olarak söz konusu kitapta adalet ve phronesis yer almaz. Ancak adalet, yine Nikomakhos’a Etik’te özel bir bölümün ayr ld bir erdem olarak kar za ç kar. Di er taraftan phronesis, Nikomakhos’a Etik’in VI. Kitab nda aç k olarak bir dü ünce erdemi olarak ortaya konulur ve hatta di er dü ünce erdemleri ile aralar ndaki farkl klar

153

aç klanmaya çal r. O halde bu durum Aristoteles için bir çeli ki mi, yoksa bilinçli bir yakla m m r? Aristoteles’in bir ba ka yerdeki aç klamas bu durumun bilinçli oldu u izlenimini kuvvetlendirmektedir: “Kendisinden bir tek anlamda söz edilmeyen adalet konusunu da bundan sonra ele al p, her iki anlamda da ortalar oldu unu söyleyece iz. Ak l erdemleriyle ilgili olarak da ayn eyi yapaca z” (Aristoteles, 1997a:37; 1108b). Adalet Aristoteles’in dile getirdi i manada iki ekilde ele al r ve orta olmas belirlenir. Di er taraftan ak l, yani dü ünce erdemleri böyle bir soru turman n nesnesi olmazlar. Bu durumu nas l anlamak gerekir? Nas l Aristoteles do rudan kendinde kötü olarak nitelendirdi i zina gibi birtak m durumlar için orta olman n söz konusu olamayaca belirtiyor ise ayn ekilde kendinde iyi olarak kabul edilebilecek ve hatta di er erdemleri yönetme vazifesi yüklenmi dü ünce erdemleri için orta olman n dü ünülmesi tutars z olacakt r. Fakat phronesis burada bir istisna te kil eder. O, karakter erdemlerinin duruma göre a uçlar dengeleme veya idare etme yetisi olarak kendisiyle a n veya eksikli in ne oldu una dair bilgiyi elde etti imiz erdem olarak ortaya konulur. O halde o, salt dü ünce erdemi olarak dü ünüldü ünde kendinde iyi ve ortas olmas mümkün olmayan bir erdemken, karakter erdemleri ile birlikte dü ünüldü ünde, insani bir nitelik olmas bak ndan iyi olmayana kap arayabilir. Pearson, Aristoteles’in phronesisi hem dü ünce hem de karakter erdemi olarak ele almas bilinçli bir yakla m olarak görür:

“[Aristoteles] phronesisin makul olarak iki perspektiften ele al nabilece ini dü ünmü olmal r. Bir taraftan, NE 6’da [Nikomakhos’a Etik, 6. kitap] as l olarak ele al nd üzere, bir dü ünce erdemi olarak ele al nabilir ki; burada dü ünüp ta nmadaki mükemmellik anlam na gelir. Di er taraftan, varolmas için ihtiyaç duydu u akli olmayan motivasyonlar perspektifinden ele al nabilir. Bu perspektiften bak ld nda, [phronesis] tüm uygun akli olmayan motivasyonlara ihtiyaç duydu u için, [Aristoteles] dü ünmü olmal r ki; bu tarz motivasyonlar n uygun olmada ba ar zl a u rayabilecekleri di er genel biçimlerle makul olarak kar la labilir” (Pearson, 2007:293).

Phronesis ile karakter erdemleri içerisinde müstakil iki erdem, ölçülülük ve adalet de kar la larak ele al nmal r. Çünkü ölçülülük, çal mada iddia edildi i üzere, Aristoteles’e kadar olan felsefi dü üncenin hedefledi i bir de erdir. Bu de eri neden Aristoteles’in merkezi yerinden al p bir ba ka erdemi söz konusu merkeze almas son derece önemlidir. Di er taraftan adalet, bütün ahlaki eylemlerde sonuç olarak

154

arzulan lan ve hedeflenen bir erdem olmas nedeniyle önemlidir. O halde her iki erdem ile phronesisi kar la rmak gerekir.

2.3.5.1. Phronesis – Sophrosune li kisi

Sophrosune (ölçülülük), Aristoteles öncesi ahlak felsefesinde ba ta yedi bilgeler olmak üzere Herakleitos ve Demokritos gibi filozoflar taraf ndan eylemlerin ahlakili ini sa layan bir erdem olarak sunulmu tur. Bu erdem, eylemlerin ölçülü bir ekilde gerçekle tirilmesini ifade eder ki benzer ekilde phronesis de bir anlamda her durumda ölçülü bir ekilde eyleyebilme erdemidir. Böylece her iki erdem eylemde gerçekle tirilmesi amaçlanan hedef aç ndan birbirlerine yakla rlar. Nitekim Aristoteles pratik bilgelik ile ölçülülü ü Nikomakhos’a Etik’de kar la r ve sanki phronesisi ölçülülü e tabi k lar: “Akl ba ndal içerdi inden ötürü ona ölçülülük ad veriyoruz; gerçekten de ölçülülük böyle bir kabulü içerir” (Aristoteles, 1997a: 1140b). Bu durumda phronesisi ölçülülü ün bir çe idi olarak m kabul etmek gerekir?

Ökten, Aristoteles’in phronesis’i sophrosune’ye tabi k lan yukar daki ifadelerini Platonik etkiye ba lamaktad r:

“Asl nda bu ç kar m Platon’un Kratylos isimli diyaloguna dayanmaktad r. Ancak Platon burada sophrosune kavram n etimolojisini yanl göstermektedir (zaten bu diyalogun genelinde ilginç etimolojiler türetmi tir). Bunu veri kabul eden Aristoteles de sophrosune’nin phronesis’i içerdi ini söylemektedir” (Ökten, 2002:324, dipnot 66).

Diyalogda Sokrates, Hermegones ile adlar n kökeni üzerine tart maktad r. Hermegones, Sokrates’ten erdemle ilgili adlar n kökeni hakk nda konu mas ister. Bu istek özellikle dü ünce (phronesis), anlay ve adalet kavramlar na yöneliktir (Platon, 2000a:65; 411a). Burada phronesis için yap lan belirleme “dü ünce (phronesis) hareket ve ak n zihin taraf ndan kavranmas r (phoras onesis). Onu hareketin yard mc (phoras onesis) olarak da anlayabiliriz. Her halükarda, o, hareketle ili kilidir” (Platon, 2000a:67; 411d) eklindedir. Sophrosune ise tam da bu ekilde belirlenen phronesis ile ili kilidir: “Ölçülülük, az önce inceledi imiz dü üncenin [phronesisin] muhafazas r”1

1

Kratylos’un ilgili parças nda Türkçe çeviride ‘bilgelik’ olarak kullan lan kavram ‘ölçülülük’ olarak da tercüme edilebilir. ngilizce metin u ekildedir: “Moderation (sophrousune) is the saviour (soteria) of the

155

(Platon, 2000a: 67; 411e). Bu belirleme ise sanki sophrosune’ye, phronesisi kapsayan bir terim ifadesini vermektedir. Buna kar k, ölçülülü ü bir karakter erdemi olarak belirleyen pasajlar, Aristoteles’in yukar da al nt lanan belirlemelerine paralel de ildir. Aristoteles ölçülülük üzerinde Nikomakhos’a Etik’in III. kitab nda durur. Ölçülülü e ili kin ilk belirlemeleri onun yi itlik ile birlikte ruhun ak ldan pay almayan yan yla ilgili oldu u, ölçülülü ün hazlar konusunda bir orta oldu u ac larla ise daha az ve de ik biçimde ilgili oldu u eklindedir (Aristoteles, 1997a:60-61; 1117b-1118a). Bu belirlemeler pratik bilgeli in ölçülülü ün bir parças olamayaca gösterir. Çünkü ilk olarak ölçülülük ruhun ak ldan pay almayan parças yla ilgiliyken pratik bilgelik ruhun ak ldan pay alan parças yla ilgili erdemdir. Bu durumda pratik bilgeli i ölçülülü e tabi lmak, akli olan akli olmayana tabi k lmak anlam na gelir ki bu aç kça çeli iktir. kinci olarak ak ldan pay almayan erdemler ak ldan pay alan erdemlere tabi olaca na göre ölçülü olmay belirleyecek olan durumsal seçimleriyle phronesistir. Yani phronesis sayesinde yap lan tercih ile ahlaki alanda ölçülü olmak mümkün görünmektedir. Dolay yla Aristoteles’in pratik bilgeli i ölçülülü e ba layan yakla Platon’dan al nm ise, Ökten’in de belirtti i gibi hatal r. Çünkü böyle bir yakla m, bizatihi kendi ahlak felsefesinde çeli kili görünmektedir.

Etimolojik olarak bak ld nda ‘sophrousune’ teriminin kendisinden türedi i ‘sophron’ kelimesinin “gönlü ve yüre i esenlikte olan, sa lam zihinli, sa görülü, ölçülü, ml , mutedil, özellikle kendine hâkim, öz-denetimli, salih, salim, selim, kanaatkâr” (Peters, 2004:343-344) gibi anlamlar vard r. Bu anlamlar ba lam nda bak ld nda ‘sophron’, bir karakter özelli i olarak hem pratik bilgeli i, hem de akl selim olmay kapsayacak bir geni li e sahip gibi görünmektedir. Di er taraftan ayn durum, phronesis teriminin etimolojisinde de aç kt r. Terim, sophrosune’ye benzer ekilde son derece geni bir kar k kümesine sahiptir. O halde as l hareket edilmesi gereken yer, her iki kavram n sahip oldu u etimolojik yap de il, filozofun ona yükledi i anlamd r. Bu aç dan bak ld nda Aristoteles’in ölçülülük kavram görece daha dar bir yap da kulland söylemek mümkündür. Çünkü onun felsefesinde ölçülülük kavram özellikle bedensel

wisdom (phronesis)” (Plato, 1997a:411e). Ölçülülük, bilgeli in bir niteli i olmakla birlikte filozofun metni kullan ba lam nda aralar nda bir fark söz konusudur.

156

hazlarla ilgili bir kavramd r: “Bedensel hazlardan uzak kalan ve bundan ho nut olana ölçülü, bundan yak nan ise haz dü künüdür” (Aristoteles, 1997a:26-27; 1104b). Buna kar k phronesis sahibi olan n yapm oldu u eylemleri hazz merkeze alarak de il, olsa olsa bir sonuç olarak dü ünmek mümkündür. Daha do rusu, phronesis sahibi olan n eylemleri, gerçekle tirildi inde haz vermiyor olsa dahi gerçekle tirilmesi gereken eylemler olarak ortaya konulabilir. Burada Aristoteles’in verdi i örnek aradaki fark ortaya koymak bak ndan önemlidir ki Aristoteles bir f rt nayla kar la denizcilerin durumunu tasvir eder. Böyle bir durumda, daha önceki gemi örne ini hat rlayacak olursak, geminin batmamas için bir eylerin denize at lmas gerekli oldu unda “genellikle hiç kimse isteyerek bir ey atmaz, basiret sahibi herkes, kendisinin ve ötekilerin kurtulmas için atar” (Aristoteles, 1997a:40; 1110a) diyerek phronimos olarak eylemenin do rudan haz verici bir karaktere sahip olmad ifade eder.

2.3.5.2. Pratik Bilgelik – Adalet li kisi

Ölçülülük gibi phronesis ile do rudan ili kisi olan bir ba ka kavram ‘adalet’tir. Çünkü phronesis sahibi olan kimsenin vermi oldu u hükümlerde hep adil olmas ondan beklenilen bir durumdur. Aristoteles, Nikomakhos’a Etik’te müstakil bir kitab adalete ay racak kadar ona de er verir. Adaletin önemi iki aç dan de erlendirilebilir. lk olarak Aristoteles’in büyük önem verdi i ki isel erdemin di er insanlarla etkile im içerisinde ortaya ç kmas adalet olarak kabul edilebilir. O halde erdemin d a dönük durumu adalettir. Di er taraftan phronesis sahibi olan kimsenin, yani phronimosun verdi i yarg lar n adaletli olmas beklenir.

Aristoteles için adalet, iki noktada önemli olarak kabul edilir. Birincisi Hesiodos’un ler ve Günler adl eserinde dile getirilen bir atasözü arac yla belirtilir: “Adalette bütün erdemler bir arada bulunur” (Aristoteles, 1997a:91; 1129b). Bu ifade, herhangi bir eylemin adil görülebilmesi için karakter erdemleri bahsinde ele al nan her bir erdem aç ndan de erlendirildi inde, sorunsuz kabul edilmesi gerekti ini anlat r. Di er taraftan bir erdeme göre yap lan eylem, ayn zamanda adildir. O halde nas l Platon’da üç erdemin gerçekle mesiyle adalet meydana geliyorsa, benzer ekilde Aristoteles’te her erdemin sonucu adaleti meydana getirir. kinci olarak adalet “bir ba kas yla ili kide söz

157

konusudur. Çünkü o ba kas na –bu ister yönetici, ister ili kide olan insan olsun, ba ka birine– yararl olan eyler yapar” (Aristoteles, 1997a:91; 1130a). Bu belirleme ise adaletin bir taraftan yararl olan meydana getirdi ini ve d a dönük yönünü olu turur. Di er erdemler gerçekle tirildiklerinde, do rudan gerçekle tiren için, dolayl olarak ise o eylemden etkilenenler için iyi oldu u halde, adalet do rudan e it ölçüde hem gerçekle tiren hem de ilgili eylemden dolayl olarak etkilenenler için iyidir. Bir sava n cesareti, sava için bir erdemdir ve bu erdem olma, do rudan onun için iyidir. Erdemli bir sava ya sahip olmak ise site için dolayl olarak iyidir. Buna kar k bir site yöneticisinin verdi i karar ile adil olmas hem yöneticiyi adil ve erdemli yaparken onun verdi i karardan dolayl olarak etkilenen site halk , yöneticinin karar nda adaleti tesis etmesi bak ndan adil bir sitede ya amakta olduklar n bilinciyle mutlu olurlar. Aristoteles adalet ile erdem aras ndaki fark u ekilde ortaya koyar: “Adalet erdemle ayn eydir, ama adaletin oldu u ey ile erdemin oldu u ey ayn de ildir. Ba kas yla ili kide söz konusu oldu unda adalettir, kendi ba na söz konusu oldu unda erdemdir” (Aristoteles, 1997a:91; 1130a). O halde adalet, erdemin gerçekle mesi ve bu gerçekle menin erdemi gerçekle tiren d ndaki birisini etkilemesidir.

Bir karakter erdemi olan adalet ile pratik bilgelik aras ndaki ili ki, ölçülülük ile pratik bilgelik aras ndaki ili kiye benzer bir ekilde kurulabilir. Buna göre hangi türde ve nas l eylemenin adil olaca na ili kin tercih, adaletli olmaktan önce gelir. Çünkü ne tür eylemler gerçekle tirildi inde adil veya adaletli olman n mümkün oldu u eylem alan için topyekûn gösterilemez. Bu yüzden pratik bilgelik, adil olmaktan önce gelir.