• Sonuç bulunamadı

Helen-Roma Felsefesinde Prudentia Olarak Phronesis

BÖLÜM 2: AR STOTELES ET NDE PHRONES S

2.5. Aristoteles Sonras Ahlak Felsefesinde Phronesis Yorumlar

2.5.1. Helen-Roma Felsefesinde Prudentia Olarak Phronesis

M.Ö. 380’den ba lay p M.S. V. yüzy n ortalar na kadar süren Helen-Roma felsefesi Büyük skender’in Do u’yu fethiyle birlikte Yunan dil ve kültürünün Yunanistan’ n rlar n d na ç p Do u’ya yay lmas ve onlar etkisi alt na almas ifade eder. Helenistik felsefe her ne kadar skender’in fetihleriyle ba layan bir dönem olsa da siyasal güç olarak Roma’n n hâkimiyet kurmas yla beraber bir dönem sonra adeta Roma’n n s rlar içerisinde yap lan felsefeyi kapsar hale gelmi tir. Helen felsefesi özellikle Platon ve Aristoteles’in etkisi alt ndad r. Buna kar k bu filozoflardan iki yönden ayr k bulunmaktad r:

a) Platon ve Aristotelesçi felsefenin teoriye, entelektüel bilgiye, bilime gösterdi i büyük ilgiye kar ç karak felsefenin esas i levinin ve de erinin pratikte, insan n pratikle ilgili sorunlar ele almas nda yatt görü ünü benimsemi lerdir.

b) kinci olarak onlar yine Platoncu ve Aristotelesçi sistemlerin ortak bir özelli i olan insan n ahlaki hayat toplumsal siyasi hayat içinde anlama ve de erlendirme yönündeki genel e ilime kar ç karak birey insanla ilgili sorunlara a rl k vermeyi do ru bulmu lard r” (Arslan, 2008:10).

Bu belirlemeler, felsefenin odak noktas n teorik belirlemelerden uzakla ve ya am içerisinde temellendirilmeye çal ld , bundan daha fazla felsefi dü üncenin politik iyi ya am idealine hizmet eden bir disiplin olmaktan ziyade ‘tek bir birey için iyi nedir’ sorusuna yöneldi ini göstermektedir. Phronesis aç ndan bak ld nda, terimin pratik ya am içerisinden dü ünülece i anlam na gelir ki nitekim de öyle olmu tur. Helenistik dönem içerisinde yer alan Epikürosçuluk, Stoac k ve Septisizm okullar içerisinde phronesis aç ndan önemli görünen ak mlar, Epiküros hazc ve Roma felsefesi ba lam nda Cicero taraf ndan bu okula yap lan ele tirilerdir. Özellikle Cicero’nun phronesis terimini temellendirmesi, onun Epiküros felsefesine yöneltti i ele tiriler arac ylad r. Dolay yla her iki filozof üzerinde durmak gereklidir.

164

Epiküros’un ahlak anlay haz temellidir. O, hazz n en yüksek iyi oldu unu temellendirmek için bir insan portresi çizer. Buna göre insan ilkin ‘isteyen’ bir varl kt r.

steklerimizin bir k sm tabiattan gelir, di er bir k sm ise bo tur. Tabiattan gelenlerin bir k sm zorunlu, bir k sm ise do ald r. steklerimizi dikkatli bir ekilde incelersek bedenin ve ruhun sükûneti için nas l ya amak gerekti ini anlar z. Asl nda bütün eylemlerimizin kayna ac çekmemek ve korkuya kap lmamak içindir. nsan bu duruma eri tikten sonra art k beden ve ruhun rahat tam hale getirecek eyi aramaya ba lar ki bu da hazd r (Epikür:1962:35-36). Haz onun felsefesinde en yüksek iyilik olarak takdim edilir:

“(…) haz mutlu bir hayat n ba ve sonudur. O bizim en ba ta gelen ve do tan bizim olan iyiliktir. Neyi seçmemiz, neden kaç nmam z gerekti ini bize gösteren odur, kar za ç kan bütün iyiliklerin de erlerini kestirebilmek için duyumlar ölçü olarak kulland z zaman, onun ölçe iyle sonuca var z” (Epikür, 1962:36).

Buna kar k onun haz ile kastetti i basitçe bedensel hazlar de ildir. “Hazz n bizim için hayat n en üstün amac oldu unu söylemekle ne sadece her eyin tad ç karmak isteyen sefihlerin zevklerini, ne de maddi hazlar söylemek istiyorum” (Epikür:1962:37)

eklindeki ifadesi, onun ruhsal hazlar da dikkate ald ve hatta as l olarak gördü ünü göstermektedir.

Phronesis tam da bu noktada önemlidir: Epiküros’a göre hazz n do as n yukar da belirtildi i ekilde oldu unu bilme erdemi ‘phronesis’tir. En yüksek iyi ya da mutluluk hazla gerçekle ece i için bizi hazza götüren bilgi ancak phronesis ile sa lanabilir. Bu manada phronesis haz de il, onun bilgisidir. Bundan dolay o phronesisi ‘en büyük zenginli imiz’ olarak nitelendirir ve felsefeden bile de erli görür. Phronesis, bütün erdemlerin ba r ve ak ll , do ru ve namuslu ya amad kça mutlu olman n, mutlu olmad kça da ak ll , namuslu ve do ru ya aman n imkâns z oldu unu bize ö reten odur (Epikür:1962:38). Böylece Aristoteles’e göre en yüksek iyi olan eudaimonia, Epiküros felsefesinde ‘haz’ eklinde kendisini gösterir. Bu ay mla birlikte, konu erdem oldu unda aralar ndaki fark daha da derinle ir: Aristoteles mutlu bir hayat n erdemli bir hayat oldu unu ve böyle bir hayat n haz verici oldu unu söylemesine kar k Epiküros felsefesinde erdemler amaç olarak de il, hazz n araçlar olarak görülürler (Arslan,

165

2008:139). Böylece Aristoteles’in için haz bir sonuç iken Epiküros için amaç kabul edilmektedir.

Di er taraftan Epiküros’un erdemi hazza özde k lan yakla , Cicero taraf ndan ele tiri konusu yap lm r:

“Sizin okulunuz uzun uzun erdemlerin, a n güzelli inden söz etmektedir. Ancak er hazz meydana getiren eyler olmasalar onlar kim övgüye de er veya arzu edilebilir eyler olarak görür? Nas l ki t p bilimine bu sanat n kendisi için de il, sa meydana getirdi i için de er veriyorsak, nas l ki gemicilik sanat bilimsel de erinden ötürü de il, bir gemiyi ba ar olarak yönetme konusunda sa lad kurallardan, pratik de erinden ötürü tavsiye edilen bir eyse ya ama sanat olarak ele al nmas gereken bilgelik de e er ortaya koydu u bir ey olmazsa arzu edilmez. er o arzu edilen bir eyse, bunun nedeni hazz sa lamas ve meydana getirmesidir” (Cicero’dan nakleden Arslan, 2008:140).

Cicero, Epiküros’un indirgemeci yakla do ru bulmamaktad r. Çünkü Epiküros’un Platoncu dört kurucu erdeme de er vermesinin nedeni, bu erdemlerin kendinde de erli olmas de il, hazz meydana getirmesidir. O, phronesisi farkl bir ba lamda de erlendirir.

Grekçe felsefi terimleri Latin diline aktarmakla felsefi dü üncenin Roma dünyas nda mümkün olmas sa layan Cicero’nun bu ba lamda ba ca katk bir felsefe dili olu turmakt r. “Romal lar genel olarak felsefede Yunanl lar n ö rencileri olarak kalm lar, buna kar k özellikle Lucretius ve Cicero’nun çal malar yla felsefi bir terminoloji olu turmu lard r” (Yonarsoy, 1982:5). Bu ba lamda phronesis kavram ‘prudentia’ eklinde Latinceye aktaran ve onu benzer bir terim olan ‘sapientia’dan ay ran Cicero olmu tur:

Prudentia, Cicero’dan önceki Romal lar için felsefi bir kavram olarak aç kça

tan mlanm yordu. “Pratik bilgelik” anlam bile sonraki bir geli me olarak gözükür; çünkü sapientia hem teorik hem de pratik bilgelik için kullan yordu. Prudentia,

providentia’n n (öngörü) daralt lmas yd ve onun daha önceki kullan esas olarak yasal sonuçlar olan eylemler içindi. Hukukla olan bu ba lant uzmanl k terimi

iuris prudentia’ya “hukuki bilirki i” ve prudentia’n n hukukçularla [jüri üyeleriyle]

birle tirilmesine götürdü. Sonraki Latincede prudentes hukuk dan manlar

(juriconsults) için k saltmayd (short-hand) ve prudentia hukuk bilimine (jurisprudence) i aret ediyordu (Cape: 2003: )

Buna göre günlük Roma dilinde hukuki bir kar a gönderme yapan ‘prudentia’ terimi Cicero taraf ndan ba ka bir zeminde dü ünülmü tür. Bu zemin ise ahlaki dünyad r. Onun kullan nda prudentia u anlamlara gelir: “Önceden görme; -bir mesele

166

hakk ndaki- bilgi; -bir eyle- tan kl k; öngörü; ak l; anlay ; felsefe: tedbirli davran ” Terimdeki anlam kaymas ise ‘önceden görme’ ve ‘bilgi’den ‘öngörü’, ‘anlay ’ ve ‘ak l’a do rudur” (Yonarsoy, 1982:49-50).

Cicero’nun son eseri De Oficiis (Ödevler), ‘prudentia’ üzerinde belirlemeler mevcuttur. lu Marcus ve onun ki ili inde bütün Romal gençlere ö üt vermek üzere yaz lm bu eserde Cicero ahlaki sorunlar n ya am n bütün alan na yay lm oldu unu, ya am n güzelli inin birtak m ödevleri yerine getirmekten, çirkinli inin de bunlar umursamamaktan kaynakland belirtir (Cicero, 1980:4). Yani ahlaki aç dan iyi bir ya am sürmek, birtak m ödevlere riayet etmekle mümkündür. Böylece Cicero ahlaki problemleri ödevlere uyma ve uymama noktas ndan ele almaktad r. Ödevlerin neler oldu unun belirlenmesi, ahlaki eylemler için k lavuz te kil edecektir. Çünkü ödeve uymak ‘güzel’dir ve bu güzelli in kayna nda dört ey bulunur:

a) Gerçe in ustaca kavranmas ,

b) Toplumun varl korumak için herkese hakk n verme ve insanlar aras ili kilerde söze ba k,

c) Yüce ve yenilmez bir ruh büyüklü ü ve gücü,

d) Yap lan ve söylenen her eydeki düzen ve ölçü (Cicero, 1980:6).

Güzelli i ve dolay yla ahlakili in kayna nda bulundu u kabul edilen iki, üç ve dördüncü maddeler s ras yla adalet, cesaret ve ölçülülük erdemlerine kar k gelir. Konumuz aç ndan önemli olan ise ‘ak ll k’ ve ‘bilgelik’ eklinde tercüme edilen erdemlerdir. Her iki terim ise ‘sapientia ve ‘prudentia’d r. Cicero, kendisinin de belirtti i gibi Platon’un dü üncesinden çok uzak de ildir (Cicero, 1980:3; I,2) ve yukar da belirtilen erdemler Platoncu kurucu erdemlerdir. Di er taraftan bu erdemlerin ilki olan bilgelik söz konusu oldu unda, Platon’un farkl eserlerinde ‘sophia’ ve ‘phronesis’ terimlerini, aralar ndaki fark üzerinde belirlemede bulunmaks n kulland belirtilmi ti. Buna kar k Cicero, erdemlerin dökümünü yapt sat rlarda her iki terimi Latinize ederek birlikte söylemekle birlikte, ilerleyen sat rlarda ikisi aras nda ay m yapmaya çal r. Bilge ki inin görevi gerçekli in ustaca kavramakt r. Cicero burada Gaius Sulpicius’un astronomi, Sextus Pompeius’un geometri alan ndaki çal malar

167

örnek verir. Dolay yla bilge ki inin ödevi teorik alanda gerçekli in do as ara rmakt r ki bu Aristoteles’in ‘sophia’ terimine e de er görünmektedir. Di er taraftan ayn bilge ki inin ödevi, erdemin bütün de eri eylemde bulundu undan, ayr ca “bütün zihin ve dü ünme çal mas n ya güzel bir davran için karar almada, ya mutlu ya amla ilgili eylerde, ya da bilme ve tan ma çabas nda” söz konusudur” (Cicero, 1980:7; I,19-20). Böylece bilgeli in pratik alan için de erlendirilen ve ‘prudentia’ eklinde aktar lan k sm , eylem alan nda do ru kararlar verebilmekle ilgilidir ve bu haliyle de Aristotelesçi phronesis terimine tekabül eder görünmektedir. Böylece Cicero, Platoncu kurucu erdemleri erdem anlay nda temel kabul etmekte ve Platon’un etkisinde bulunmakta, di er taraftan da bilgeli e i aret eden sophia-phronesis, sapientia-prudentia ay Aristotelesçi bir bak aç yla temellendirmektedir. Bu durumda phronesis, Latincedeki ‘prudentia’ adland rmas yla ahlaki alanda durumsal seçimlerle ilgili do ru kararlar verilebilmesini mümkün k lan erdemin ad olmaya devam etmektedir. Bundan daha fazla, yine Aristoteles’te sophia’n n phronesis kar ndaki öncelikli konumu, yine Cicero’da sapientia’n n prudentia’ya öncelikli olmas yla sürdürülmektedir:

“Erdemlerin en ba ta geleni, u, Yunanl lar n Sophia ad verdikleri ‘sapientia’d r (bilgelik), oysa Yunanl lar n ‘phronesis’ dedikleri ‘prudentia’dan ba ka bir erdemi anlar z, bu da istenmesi ya da kaç lmas gereken eylerin bilinmesi demektir. te en ba ta geldi ini söyledi im o bilgelik Tanr lar ve insanlarla ilgili eylerin bilgisidir, bu bilgi de Tanr larla insanlar aras ndaki ve bunlar n kendi aralar ndaki birlik ve beraberli i içerir. E er bu erdem, erdemlerin en büyü ü ise, ki ku kusuz böyledir, o zaman toplumsall k duygusundan do an ödevin de ödevlerin en büyü ü olmas gerektir” (Cicero, 1980:39; I, 153).