• Sonuç bulunamadı

Aristoteles Ahlak nda Phronesisin Merkezili i

BÖLÜM 2: AR STOTELES ET NDE PHRONES S

2.4. Aristoteles Ahlak nda Phronesisin Merkezili i

Aristoteles ahlak phronesis kavram merkeze almak suretiyle okumak, yani onun ahlak bir tür phronesis ahlak olarak ileri sürmek mümkündür. Çünkü onun eserlerinde temel olan bu kavram, böyle bir de erlendirme yap lmas n me ruiyetini sa layacak öneme haizdir. Bu ba lamda phronesisin merkezili ini u noktalarda görmek mümkündür:

a) Karar verme erdemi olarak phronesis,

158

c) Kesinlik olmayan etkinlik alan nda eyleme k lavuzluk eden bir erdem olarak phronesis,

d) Ahlaki bir ölçüt olarak phronesis.

Tüm bu nitelikler Aristoteles’in vurgulad manada hem ahlaki erdemlere sahip olan bir ki i olmak, hem bu niteli i devam ettirmek, hem de karar vermenin güç oldu u durumlarda do ru yarg vermek bak ndan son derece önemlidir.

a) Karar verme erdemi olarak phronesis: Bölüm 2.2.3.de aç kland üzere Aristoteles için karar verme sürecinde tercihi temel al r ve onun de erini arzu, tutku, isteme ve kan ile kar la rarak gösterir. O, bunlar içerisinde belirleyici olan n tercih oldu unu gösterir. Bu durumda ona göre ahlaki karar verme, amaçlanan iyi ya ama ula mak için do ru eylemi seçerek tercih yapmak demektir. Do ru eylemi seçmeyi sa layan rasyonel yeti ise tam da phronesistir. Celano’nun da belirtti i gibi phronesis, ahlaki ya am kapsayan ve pratik aç dan önemli olan konularda do ru olarak hüküm verilmesine izin verir (Celano, 1995:226). Böylece ki inin ahlaki ilkelere hapsolmas na engel olur. Böylece phronesis ahlaki bir ilkenin e lik edemeyece i çeli kili durum içerisinde do ru eylemi sa layan erdemdir. Aristoteles bu durumu Retorik’te de ifade eder: “Sa görü [phronesis], insanlar n daha önce saym oldu umuz iyi ve kötü eylerin1 mutlulukla ili kisi üzerine ak ll kararlara varmalar olanakl k lan anlay k erdemidir” (Aristoteles, 1997b:65; 1366b).

b) Erdemler aras ndaki birli i sa layan bir erdem olarak phronesis: Aristoteles’in ahlak felsefesine erdem kavram aç ndan bak ld zaman bir erdem çoklu undan söz etmek mümkündür. Temel olarak karakter erdemleri ve dü ünce erdemleri olarak iki ana gruba ayr lan erdemler, Nikomakhos’a Etik ba lam nda dü ünüldü ünde on üç karakter erdemi ve be dü ünce erdemi olmak üzere say olarak on sekiz tanedir. Bu çokluk içerisinde iki soru gündeme gelir: “Erdemlerin birli i nas l mümkündür?” ve “karakter erdemleri ile dü ünce erdemleri aras nda nas l bir ili ki veya ili kisizlik vard r?” Her iki soruya da verilecek cevap, phronesis arac yla eklindedir. Dolay yla phronesis

1

159

erdemler aras ndaki birli i sa lar (Gottlieb, 2009:92). Böylece da k bir görünüm arz eden Aristotelesçi erdemler, phronesis sayesinde uyumlu hale gelir.

c) Kesinlik olmayan etkinlik alan nda eyleme k lavuzluk eden bir erdem olarak phronesis: Bu ifade z mnen Aristoteles felsefisinde ahlaki eylemlerin do as veya nas l olmas gerekti ini belirleyen ilkelerin olmad ifade eder. Böylece phronesis ahlaki bir k lavuzdan yoksun oldu umuz veya ayn anda farkl ahlaki yakla mlar uygulamakla çeli kiye dü ece imiz bir durumda ne yap lmas konusunda insana yard mc olan yeti olarak do ru hüküm verilebilmesini sa lar. Bu erdem nas l ortaya

kar? Aristotelesçi orta yol ö retisi, hayat içerisindeki durumlar n de ebilir niteli inden ahlaki durumlara uygulanabilecek standart davran ilkeleri ortaya koyamaz. Pieper “ampirik eylemin soyut olarak a priori belirlenemeyen tarihsel bir yan ”n n oldu unu belirterek phronesisin tam da bu noktada durumu do ru de erlendirmesiyle devreye girdi ini ifade eder. Phronesis mevcut bir durumda cesur bir eylemin ne oldu unu, örne in sald rman n m yoksa savunman n m , dü man tahrik etmenin mi yoksa oyalaman n m cesaret i i oldu una karar verir (Pieper, 1999:91). O halde phronesis, ahlaki bir ilkenin e lik etmesinin güçle ti i durumlarda nas l eyleyece imize dair bir tür ahlaki bilinç olarak görülebilir. Ahlaki bilinç olmas Aristoteles taraf ndan phronesise atfedilen en önemli nitelik olarak da kabul edilebilir. Bu durumu ahlaki ilkelere eylemenin bir ölçüt olarak kabul edildi i durumlar için de dü ünmek mümkündür. MacIntyre ahlaki alan s bir ekilde ilkelere ba olarak eylemek suretiyle bir ahlak teorisi geli tiren Kant’ n kategorik imperatif konusunda kendisini ele tiren B. Constant’a verdi i cevab nakleder:

“Diyelim ki, sözde bir katil öldürmeye niyetlendi i kurban n nerelerde bulundu u hakk nda benden malumat istedi. Ve diyelim ki, ben de kurban korumak maksad yla yalan söyledim. Sonra katil benim yönlendirmelerime göre hareket etmeye ba lad , fakat benim tan mad m kurban asl nda kalk p tam da benim katili yönlendirdi im yere gitti. Bunun sonucunda da benim yalan n bir sonucu olarak cinayet i lendi ve tam da yalan söyledi im için sorumlu oldum. Fakat do ruyu söyleseydim, sonuç ne olursa olsun sorumlu tutulamazd m. Çünkü buyru a itaat etmek ve sonuçlara bakmamak benim ödevimdir” (MacIntyre, 2001a: 223).

Bu durumda phronesis sahibi olan ki inin eylemi nas l olmal r? Yukar daki al nt dan hareketle, günümüz için Aristoteles gibi üzerinde çok tart lan bir ahlak teorisi ortaya koymu Kant’ n ahlaki görü lerini tekil durumlar için kar la rmak mümkündür. Buna

160

göre Kant’ n ahlaki sistemi ‘deontolojik’ olarak adland r ve birtak m ahlak yasalar ödev olarak kabul ederek onlara göre eylemeyi ve dolay yla ya amay içerir. Fakat Kant’ n sistemi tekil durumlar için bir esneklik sa lamaz. Heller’in de belirtti i gibi:

“Kant’ n önerisi ahlaki seçimlerin durumsall na bakmamam zd r, çünkü onun sisteminde hiçbir ahlaki seçim yoktur. (…) Kant duruma ba seçimin genelle tirilmesi (ya da evrenselle tirilmesi) gerekti ini de il, evrensel düsturun duruma bakmaks n gözetilmesi gerekti ini savunur” (Heller, 2006:113).

Yukar daki örnekte, teori ve örnek ba lam nda birbiriyle çeli kili gibi görünen iki durum vard r: “Do ruyu söylemek gerekir” ve “Masum insanlar korumak gerekir”. Kant’a göre “buyru a itaat etmek ve sonuçlara bakmamak benim ödevim” oldu u için ‘do ruyu söylemek gerekir’. Buna kar k ayn durum Aristoteles için farkl bir perspektiften de erlendirilebilir. Çünkü Kant’ n kulland ekilden farkl olarak eylemden önce gelen ve eylemin içeri ini belirleyen norm/yasa, durum ve ko ulun içerisinden ç kart lmaktad r. Buna göre ‘do ruyu söylemek’ ve masum insanlar korumak’ ayn durum ba lam nda ele al nacak olursa, ‘masum insan korumak’ esas olacakt r. Phronesis sahibi olan insan, duruma göre hangi ilkenin öncelikli oldu unu sars lmaz bir ekilde belirleyebilen kimsedir. Hatta denilebilir ki böyle bir durumda evrensel olan yarg / kabul edilebilecek hükmü verebilen phronimostur. Böylece Sponville’in phronesis hakk ndaki de erlendirmesi tam da burada anlaml r: “Yaln zca ahlak dinlemek basiretsizliktir (imrudent) ve basiretsiz olmak ahlaks zl kt r” (Sponville, 2004:40).

d) Ahlaki bir ölçüt olarak phronesis: Görüldü ü üzere, matematikteki gibi kesin veya mutlak do rulu un olamayaca ahlak n alan nda, eylemin de eri konusunda phronesis bir ölçüt sa lar. Böylece phronesis sayesinde ahlaki alanda verilen yarg lar veya eylemler söz konusu oldu unda do rulu u sa layabilecek olan kriter olarak kar za

kar. Bu kriter olma, ki ide gerçekle ir. O halde phronesisin kendisinde gerçekle ti i insan, yap p etmeleriyle, yani eylemleriyle ahlak alan nda do ru bir eylemin nas l gerçekle ti i kendisine bak larak bilinen bir örnek model olarak i aret edilebilir. Bu nitelikler u ekilde ifade edilebilir:

“O, popüler deyi le sa duyu (good sense) sahibidir ve sanki otomatik olarak ne yapaca bilir. Onun bilgeli i gerçek bilgeliktir, uygulamal ve eyleme yönelmi tir. Kay ts z arts z denilebilir ki basiretli bilge insan n eylemi, iyi eylemin ölçüsüdür” (Ward, 1968:488).

161

Aristoteles böyle bir örnek olarak Perikles’i göstermi ti. Zira ona göre phronesis sahibi ki ilerin yönetici ve siyaset adam olmalar gerektir (Aristoteles, 1997a:118; 1140b). Çünkü Aristoteles’ göre erdem bir huydur ve “ço u kez de huylar, ta lar ndan tan r” (Aristoteles, 1997a:1129b). Bu durumda Perikles üzerinde durmak, phronesisin özellikleri için ayd nlat olabilir.1

Aristoteles, Atina sitesinin bozulmas da onun ölümüne ba lar (Aristoteles, 2005b:42). Perikles, Antik Yunan dünyas n alt n ça olarak kabul edilen dönem Atina’s n yöneticisidir. Onun ya am ve yapt klar ayr nt olarak Plutarkhos taraf ndan günümüze aktar lm r. Perikles’in ya ad dönemde Atina girdi i sava lar kazanm , özellikle sanat ve mimari alanlar nda ilerlemi tir. Plutarkhos onun zaman nda yap lan i lerin de erini u ekilde ifade eder:

“Perikles’in i leri, k sa bir zaman içinde uzun bir ça u runa yap ld klar için, daha da çok hayrette b rak r. Çünkü güzellik bak ndan hepsi, daha yap rken bir eskilik, bir sayg de erlik tesiri b rak yordu; fakat kemal bak ndan da imdiye kadar taze ve yeni kalm lard r; bu i lerde taravetli bir ruh, ihtiyarlamaz bir zihinle kar p kayna nispette, tazelik, zaman n dokunmad manzaralar kaybetmeyip koncalan r” (Plutarkhos, 1945:23).

Ayn zamanda Perikles iki aç dan Aristoteles için phronimos olarak kabul edilebilir. Bunlardan birincisi da adaleti gerçekle tirmi olmas r. Plutarkhos’un da belirtti i gibi Perikles “yapt rd umumi i lerde ihtiyaçlarla serveti hemen hemen her ya ta, her ustal k alan nda çal an vatanda lara pay edip da tt ” (Plutarkhos, 1945:22). Ayn durumu Tekin (2003:84), Perikles’in bir tür koloni olan klerukhia’lar kurarak fakir yurtta lar n oralarda rahat bir ya am sürmelerini sa lamas na ve Atina ‘da bay nd rl k faaliyetlerinde bulunmalar na ba lar. kinci olarak Perikles, Atina’da demokrasiden vazgeçip aristokratik bir yönetim tarz benimsemi tir ki bu, Aristoteles taraf ndan da benimsenen ve en iyi olarak kabul edilen yönetim eklidir.

1

Aristoteles’in bu yakla na kar k olarak Platon’un Perikles ile ilgili olumsuz de erlendirmelerini de görmek mümkündür: “Hükümet memuriyetlerini maa a ba lad için Perikles’in Atinal lar tembel, korkak, geveze ve paracanl etti ini söylemek istiyorum” (Platon, 1997d:118; 515e).

162