• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: AR STOTELES ÖNCES FELSEFEDE PRAT K B LGEL K LE

1.3. Platon’da Sophrosune ve Phronesis Dü üncesi

1.3.2. Erdemlerin Birli i Sorunu

Yukar da Platon için ideal bir devleti yönetecek olanlar sahip olmas gereken nitelikler bak ndan erdem üzerinde durulmu tu. Buna kar k ideal devlet ideal yurtta tan geçece inden erdemlerin birli i meselesi üzerinde durmak gerekir. Ayn problem Aristoteles’te de bulunmaktad r. Platon’da erdemlerin birli i, dört erdemin birbirleriyle

82

olan ili kileri ba lam nda aç kl a kavu turulmaya çal rken bu problem Aristoteles’te bizatihi phronesis terimi taraf ndan gerçekle tirilmektedir. Yukar da devletin sahip olmas gereken dört erdemi ayr ayr her bir insan için gerekli gören Platon, bunun nas l gerçekle ece ine dair problemi Protagoras ve Yasalar’da

lemektedir.

Protagoras’daki temel tart malardan birisi “erdemin bir bütün ve erdem kabul edilen eylerin onun bölümleri mi, yoksa erdem kabul edilen nitelikler bir bütüne verilen farkl adlar m r” noktas ndan hareketle yap r. Diyalogda Sokrates’in tart maya giri ti i sofist Protagoras temelde u tezleri savunur:

a) Edep ( ) ve adalet1 ( ) insanlara Zeus taraf ndan verilmi tir.

b) Adalet ( ), dinlilik ( ), ölçü ( ) gibi eyler bir bütün te kil ederler ve bu bütüne erdem denir (Platon, 2001b:34; 329c).

Protagoras’ n tezleri erdemlerin Tanr taraf ndan insanlara verildi ini ve bir bütün te kil etti ini ifade eder. Sokrates erdemlerin kayna meselesine de inmeksizin erdem ve erdemi olu turan tek tek erdemlerle olan ili kiyi anlamaya yöneliktir: “Erdem bir bütündür de do ruluk, ölçü, dinlilik bu bütünün bölümleri midir, yoksa bu sayd m erdemler bir tek bütüne verilen ba ka ba ka adlar m r?” (Platon, 2001b:34; 329c). Protagoras önce tek tek erdemleri, genel erdem adland rmas n bölümleri ve tekil erdemlerin toplam n genel olarak erdeme e it oldu unu savunur. Ancak ona göre insanlar n bütün erdemlere sahip olmaks n tek bir erdeme sahip olmalar mümkündür. Yani bir insan n cesur ( ) ama adaletsiz ( ) olmas veya adil ( ) olup bilge olmamas ( ) ona makul görünür. Buradan hareketle Protagoras, erdemlerin bölümleri aras nda benzerlik olmad ileri sürmek durumunda kal r. Böyle bir kabul ise Sokratesçi ele tiri sonrs nda zor durumda kal r: O halde dinlilik

1

Protagoras’ta geçen ‘ ’, ‘ ’, ‘ ’ terimleri s ras yla metindeki do ruluk, e ri ve do ru terimleri yerine adalet, adaletsiz ve adil terimleriyle kar lanm r. Aç kt r ki ‘do ruluk’ ve ondan türetilebilecek terimler asli olarak epistemolojik terimlerdir. Platon’un burada tart ma konusu yapt ise ahlaki aland r ve onun için bu alan n temel terimlerinde ve dört erdemden biri olan , adalet manas na gelmektedir. Buna kar k birçok çeviride, özellikle Devlet’te ilgili terimin ‘do ruluk’ eklinde kar lanmas söz konusudur.

83

( ) özü adil ( ) olmayan bir eydir ve bunun tersi de geçerlidir. Protagoras bu kar ç n ard ndan bir parça geri çekilir ve tekil erdemlerin tamamen birbirlerinden ayr de il de yüzün bölümlerinde oldu u gibi benzer oldu unu savunur. Bu tez de Sokrates için tatmin edici de ildir. Ancak o, Protagoras’ n yürütülen münaka adan ho lanmad dü ünerek tart man n yönünü de tirir ve bu tez aç k

nmaz (Platon, 2001b:34-38; 329e-331e).

Erdemler aras birlik, Yasalar’da bizatihi ‘erdem’ kavram ndan hareketle sa lanmaya çal r. Erdem, dört kardinal erdemin birli idir. Bir eylemde e ölçüde bu erdemler etkide bulunurlar. Yani bu erdemlerin birinin eksikli i ile gerçekle tirilebilecek bir eylemin erdemli bir eylem kabul edilmesi çok da mümkün görünmemektedir. Protagoras’da tam manas yla aç kl a kavu turulamayan bu problem, Yasalar’da bir hükme ba lan r. Buna göre erdemler hem birbirleri ile ayn rlar, hem de birbirlerinden farkl rlar. Birbirlerinden farkl olmalar n kan , farkl adlarla isimlendirilmelerdir: “Erdemlerin dört türlü oldu unu söyledi imizde, aç k ki zorunlu olarak her birinin ayr ayr ‘bir’ oldu unu söyleyece iz (Platon, 1998c:217; 963 c). Yine bu erdemlerin insanda meydana geli i onun melekelerinin geli imiyle ilgilidir. Platon bu durumu ‘cesaret’ ve ‘pratik bilgelik’ için izah eder:

“…yi itlik vah i hayvanlarda da görülen ve çok küçük çocuklar n içinde bulunan korkuyla ilgilidir; çünkü ruh akl n yard olmadan do al bir geli imle yi it olur, ama ruhun ak l yürütmeksizin akl ba nda [phronimos] ve ak ll [nous] oldu u ne görülmü tür, ne görülür, ne de görülecektir: çünkü bu ikisi birbirinden farkl

eylerdir” (Platon, 1998c:218; 963e).

Böylece Platon, yi itli i bir anlamda duygu geli imine, phronesis sahibi olmay ise akli geli ime, yani akli kararlar verebilme yetisinin geli imine ve ruhun olgunla mas na ba lamaktad r. Gerçekte burada vurgulamaya çal ey, duygu geli iminin kendi içerisinde gerçekle ebildi i, akli geli imin ise d ar dan bir yard m olmaks n gerçekle emeyece idir. Yani erdemler ancak bir ak l sahibi taraf ndan geli tirilebilir. Her iki erdemin bu ekilde insan için birbirlerinden farkl zeminlerde ortaya ç kmas , onlar n birbirlerinden farkl olduklar anlam na gelir ve bu bak aç ile erdemi olu turan dayanaklar aras nda bir ay m yapmak mümkün görünmektedir. Yani her bir erdem birbirlerinden ayr ayr dü ünülebilir.

84

Di er taraftan erdemler ayn zamanda ‘bir’dirler. Ba ka bir deyi le erdemli olmak, say lan Platonik erdemlerin her birine sahip olmak manas na gelir. Herhangi birisine ‘erdemli’ dendi inde bu dört erdemin söz konusu ki ide gerçeklik kazand kastedilir. Dolay yla dört erdemin her birine ortak olarak erdem denilmektedir: “Yi itli e erdem diyoruz, akl ba ndal a [phronesis] erdem diyoruz, öteki ikisine de ayn ekilde: asl nda bunlar n ayr ayr eyler de il, bir tek ey, yani ‘erdem’ oldu unu dü ünüyoruz” (Platon, 1998c:217; 963d). Dolay yla birbirinden fark eylem durumlar ayn erdem ad yla adland lmaktad r. Bu durumun izah ise çok da kolay de ildir. Güçlü ü Platon da ifade eder: “[Her bir erdemin] iki ayr ad ald klar aç klamak zor de il; zor olan, bu ikisinin [yi itlik ve pratik bilgeli in] ve ötekilerin niçin bir tek ‘erdem’ ad alt nda topland söylemek” (Platon, 1998c:217; 963d). Bu güçlü e kar k Platon, dört erdemin bir oldu u, yani ‘erdemlerin birli i’ dü üncesini devlet dü üncesinden hareketle aç klamaya çal r. Ona göre bu dört erdemden daha önemli bir ey yoktur (Platon, 1998c:218; 964b). Bu erdemler öncelikle bir devlet içerisinde yöneticilerin sahip olmas gereken niteliklerdir. Bu yüzden yöneticiler, bu erdemlere eksiksiz ve kusursuz bir ekilde sahip olacak tarzda yeti tirilmelidirler. Böylece bir yönetici, devleti sa kl yönetmek için görece e it derecede önemli bu dört erdeme sahip olmak zorundad r ki zaten erdem denildi inde de anla lan cesaret, ölçülülük, pratik bilgelik ve adalettir. Bu aç klama, erdemlerin birli inin, her bir s fta a ama a ama gerçekle ti i dü üncesini uyand rabilir. Bir anlamda yönetici s fa kadar olan s flar n erdemli olabilmesi için, kendilerine has erdemi gerçekle tirmeleri erdem aç ndan kâfi görünmektedir. O halde koruyucular n bilge olmas veya tüccarlar n cesur olmalar gereksizdir. Ancak yönetim kademesine gelindi inde bu erdemlerin bir bütün olarak ortaya ç kmas gerekmektedir ki ideal devlet mümkün olsun. Ancak bu dü ünceye ‘bilge olan n, yani yöneticinin yi it olmas neden gereklidir” eklindeki bir soru ile kar

labilir. Bu asl nda Empedokles’in ‘benzerler benzerleri çekerler’1 ilkesine uygun bir durumdur: Yönetici, her bir erdeme sahip olmal r ki onlara göre karar verebilsin. Çünkü yönetici bilmedi i veya kendisinde bulunmayan bir eyi yönetemez.

1

Söz konusu ilke u fragmanda aç k bir ekilde görülebilir: “Topra zla topra görüyoruz zira, suyumuzla suyu / Hava ile de Tanr ca havay , ate le yok edici ate i / Sevgiyi de sevgiyle, somurtkan nefretle de nefreti” (Kranz, 1994:119).

85

Platon’un erdemlerin birli i hakk ndaki de erlendirmelerini, mant ktaki cins – tür ili kisi ba lam nda aç klamak mümkün görünmektedir. Buna göre erdem bir cins, cesaret, bilgelik gibi say lan erdemler de söz konusu cinsin türleridir. Tür, “cinsin alt nda bulunan ve öz bak ndan ba bulundu u cinsle k smen özde olan genel kavramd r” (Emiro lu, 1999:79). Buna göre tür olarak her bir tekil erdem, cins olarak al nan erdem ile k smi bir özde li e sahiptir. Di er taraftan cins, tür olmaks n varolamayaca ndan, her bir tekil erdem olmaks n cins olarak erdemi dü ünmek mümkün görünmemektedir. Bu durumda bütün erdemler tür olmak bak ndan birbirleriyle benzerdirler. Hatta “bir cinste bulunan tüm özellik, o cinsin alt ndaki bütün terimlerinde bulunaca ndan ve cins için mümkün olmayan eyin tür için de mümkün olamamas ndan” (Emiro lu, 1999:80) erdemi olu turan tekil bir erdemin yoklu u veya eksikli i, genel olarak cins olan erdemin varl tart mal k lacakt r. Yani cesur; ancak adil olmayan ki inin erdemli olmas üphelidir. Buna kar k “herhangi bir erdemin veya birkaç erdemin bir araya gelmesi ve erdem olarak kabul edilen herhangi bir tür olarak niteli in ki ide gerçekle memesi, cins olarak erdemin ortaya ç kmas sa lar m ?’ sorusu sorulabilir. Ancak bu soruya en az ndan yönetici / devlet adam ki ili inde verdi i yan t olumsuzdur. Çünkü Platon’un söyledi i manada cesur, adil ve ölçülü; ama phronimos olmayan bir yönetici tam anlam yla erdemli olarak kabul edilemez.

Di er taraftan Platon’dan farkl bir bak aç ndan dü ünüldü ünde, durumun tekilli i aç ndan herhangi bir tür olarak erdemin bir kararda bask n rolü oynad , di er erdemlerin ise bu durum içerisinde söz konusu bask n erdeme göre tali veya araçsal konumda oldu u durumlar dü ünülerek erdemlerin birli i meselesine bir cevap getirilebilir. Bu vesileyle farkl adlar n farkl durumlar için erdem olduklar söylenilerek erdemlerin neden farkl adlar ile ifade edildikleri temellendirilebilir. Örne in bir sava durumunda öne ç kan bask n erdem sava için cesarettir. Cesaret, di er erdemlerden ba ms z olarak dü ünülürse Homerik at lganl k erdemi gibi duygusal bir tepki olarak ortaya ç kar. Ama di er erdemler, söz konusu sava a e lik ederse erdem tam manas yla cesaret ad alt nda gerçekle mi olur.

86