• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.8. Rusya’da Çeviri

1.8.1. Slavlardan Rusya'ya uzanan çeviri faaliyetleri

1.8.2.1. Petro döneminde çeviri

Büyük Petro’nun reformlarına değinen Rus Tarihçi S. M. Solovyev onun aydınlanmaya yönelik girişimlerinden şöyle bahseder: “Okullarda ve yetişkin kişiler arasında bilginin yayılması için Rus dilinde kitaplar, özellikle ders kitapları gerekiyordu. Elbette bu kitapların yabancı dillerden çevrilmesi şarttı ve kitapların çevirisi en önemli ve en zor işlerden biriydi… Biz zaten Petro’nun bu işle özenle ilgilenmesini bekliyorduk: O, sadece hangi kitapların çevrilmesi gerektiğini göstermekle kalmıyor, çevirilerin kendisine getirilmesini istiyor ve onları düzeltiyor, nasıl çevrilmesi gerektiğini öğretiyordu… Yaşamının sonuna kadar çeviri üzerine yoğunlaşmaya devam etti”.114 Bu çabaları doğrultusunda Çar 23 Ocak 1724 yılında kitapların çevrilmesiyle ilgili olarak bir kararname çıkartır. Bu kararnameye göre kitap çevirisi için gerekli donanıma sahip çevirmenler olmadığından dolayı dil bilen fakat alan bilgisi olmayanlar alan bilgisi, alan bilgisi olan fakat dil bilmeyenler ise dil öğrenmek için gönderilir. Çevirisi yapılacak alanlar matematik, teknik, sivil mimari, cerrahi, anatomi, botanik, askeri vb.’dir.115 Ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda çeviri faaliyeti faydacılık esas alınarak yürütülür. Topluma faydalı olabileceği düşünülen tarih, hukuk ve siyasi bilimler de bu çalışmalara dâhildir. Araştırmacıların hesaplarına göre o dönemdeki sanatsal eserler basılan eserlerin %4’ünden fazla değildir. Dini nitelik taşıyan eserler çarın listesinde yoktur. Petro insanlık ve vatandaşlık görevi, ayrıca Hristiyanlık inancıyla ilgili kitapları çevirmenlere bizzat kendisi gönderir. Petro döneminde İncil çevirileriyle ilgili mesele gündeme gelir.

1712 yılında Slavca İncil metninin Eski Ahit’in Yunancasına uygun olarak denetlenip

114 Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 205.

115 Улибина С., Бабшанова Г.Н. Развитие переводческой деятельности в россии в XVIII веке. Тюменский государственный нефтегазовый университет, Тюмень ,Россия.

düzenlenmesi ve basılmasıyla ilgili çar emri çıkar. Bu işi papaz Feofilakt Lopatinski, Sofrani Lihud ve birkaç yardımcıları başpapaz Stefan Yavorski denetiminde yürütür.

Fakat bazı sebeplerden dolayı ancak yarım asır sonra, Petro’nun kızı Yelizaveta’nın çariçeliği döneminde iki baskısı çıkar ve Yelizaveta İncili olarak adlandırılır. Kilise Slavcasının sınırlı kullanımından ve Rusya’daki dil değişikliğinden dolayı çar ve kilisedeki yardımcısı papaz Feofan Prokoviç’in desteğiyle İncil’in Rusça çevirisi yapılmaya çalışılır. XVI. yüzyılda başlayan ve XVIII. yüzyıl boyunca devam eden çeviri denemeleri ancak XIX. yüzyılda sonuç verir ve İncil’in Rusçaya çevirisi yapılır.

Bu dönemin çeviri özelliklerine bakıldığında çeviriler ana dilden değil, ikinci dilden, aracı dillerden yapıldığı için yabancı dildeki kitaplar ulusal yapılarını kaybederek aktarılırlar. Çeviri yapılırken orijinal metnin yeniden oluşturulmaması, kısaltılmaması, özetlenmemesi ve gereksiz görülen yerlerin atılmaması çar tarafından özellikle emredilir. Çarın bir diğer çeviri önerisi ise konuşma diliyle değil, kolay anlaşılır bir şekilde yazı diliyle aktarmadır. Çarın talebi olan dilde açıklık, anlaşılırlık ilkesi bir takım güçlükleri de beraberinde getirir. Çeviri yapılacak dil belirlenirken kilise Slavcası ve Rusçanın olduğu iki dilliliği göz önünde bulundurmak gerekir. Rus alfabesine dayanan yeni edebi dilin oluşturulması kültürel gelişim için en önemli görevlerden biri sayılarak gündeme gelir. Bunda çevirinin rolü büyük olur.

Rus okuyucusunun tanıştığı yeni konular yeni ifade biçimleri gerektirir. Özel alan çevirilerinde çevirmenler terminolojik olarak karşılık bulmakta büyük güçlük çekerler.

116 Bu sorunun giderilmesi için iki yola başvurulur. Bunlardan biri Avrupa dillerinden eksik terimlerin alınması, diğeri ise terimlerin Rusçada uygun eşdeğerlerinin oluşturulmasıdır. Fakat çevirmenler başvurulan bu iki yolu çevirilerinde karmaşık bir şekilde uygularlar. Örneğin; bilimsel alanla ilgili çeviri yapan bir çevirmen Latince ve Yunanca terimleri metnin içeriğini bozmamak için çevirmeden bırakır. Bu yöntem çevirinin anlaşılabilirliğini kısıtladığı için çevirmen parantez içinde Rusçasını ya da sırayla kendi dilinde ve yabancı dilde sözcüğün kullanımını vererek çevirisini yapar.

Örn: “экватор”(ekvator) sözcüğü Rusçada “уравнитель”(eşlek) sözcüğüyle karşılanmaya çalışılır. Fakat Rusçada terminoloji oluşturma çabaları her zaman başarılı sonuç vermez. Bu nedenle XVIII. yüzyılın ilk yarısında çevirmenler N. M.

Karamzin’in önemli reformlarına kadar Batı Avrupa’nın bilimsel terminolojisini

116 Улибина С., Бабшанова Г.Н. Развитие переводческой деятельности в россии в XVIII веке. Тюменский государственный нефтегазовый университет, Тюмень, Россия.

benimseyi tercih ederler. XVIII. yüzyıl boyunca devam eden bilim ve teknik alanındaki çeviri problemine dair eleştirisini A. S. Puşkin şöyle dile getirir: “bilim, politika ve felsefe henüz Rusça’da ifade edilemezken – kuramsal dilimiz hiç oluşmaz”.117 XVIII. yüzyılın ikinci yarısında diğer konularda, özellikle edebiyat alanında çeviri eserler ortaya çıkmaya başlar. Bunun ilk örneklerinden biri Vasiliy Trediakovski’nin çevirdiği Fransız yazar P. Talman’ın Aşk Adasına Yolculuk (Езда в остров любви) adlı alegorik romanıdır. Bu eser düz yazı tarzındaki çeviriye tarihsel bir başlangıç oluşturması bakımından önemlidir. Yelizeveta Petrovna döneminde kolay okunabilen çeviri kitapların sayısı artar. Çariçe bizzat kendisi faydalı ve eğlenceli olabilecek farklı içeriklerde kitapların Rusçaya çevirisi ve basımıyla ilgilenmesi için bilim akademisine talimat verir. Kurgusal eserlerin çevirisi ise II Yekaterina döneminde, 1762-1796 yılları arasında hız kazanır. Çevirmenler bu dönemi çevirinin altın çağı olarak adlandırır. İlk kez bu dönemde antik dönemden XVIII. yüzyıla kadar olan dünya edebiyatından önemli eserler çevrilir ve pek çoğu XX. yüzyıla kadar Yekaterina döneminde çevrildikleri haliyle kalır. Çevirmenlik prestijli bir meslek haline gelir ve çevirmenler arasında toplumun farklı kesimlerinden insanlar bulunur. XVIII. yüzyılın önde gelen yazarlarından A.T. Bolotov, İ.F.Bogdanoviç, D.İ. Fonvizin gibi pek çok kişi çeviriyle ilgilenir. İmparatoriçenin kendisi de Volga’ya yaptıkları seyahat esnasında ona eşlik eden saray mensuplarıyla birlikte Fransız yazar J.F. Marmontel’in «Bélisaire» adlı romanını çevirir. Çeviri faaliyetinin artması bu etkinliği düzenli bir hale getirme ihtiyacını doğurur. V.K. Trediakovski’nin girişimiyle akademik çevirmen ihtiyacını karşılama ve çevirmenlerin çalışmalarının sonuçlarını görüşebilme amacıyla Rus çeviri topluluğu kurulur. Bu topluluğun çalışmaları doğrultusunda yabancı dillerden Rusçaya çevrilen kitaplarla ilgili yapılan görüşmeler milli edebiyatın gelişimine önemli katkı sağlar. Rus çeviri tarihinde bu topluluk önemli yer teşkil eder. Bu toplulukta A.N.

Radişev dâhil olmak üzere sayıca yüz ondan daha fazla çevirmen edebiyatçı bulunur. 112 eser 173 ciltte basılır, daha sonra bu sayı artar. Topluluk faaliyetine felsefeye ağırlık vererek başlar. İmparatoriçenin felsefeye olan merakı da bunda etkili olur. İlk yıllarda Voltaire ve Montesquieu’nun eserlerine, Fransız filozof Diderot ve D’Alembert’in editörlüğünü yaptığı ünlü Ansiklopedi’den (Энциклопедия) makalelere yer verilir. Ayrıca Avrupa edebiyatından J. Swift, T. Tasso, P. Corneille,

117 Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 215.

Gellert ve C. Goldoni’nin eserleri ortaya çıkar. Bilimsel alana gereken önem verilerek Tarih, Coğrafya, Matematik, Fizik ve Tabii bilimlerle ilgili çeviriler de yer alır. Çeviri yapılan diller arasında Fransızca, Almanca, Eski Yunanca, Latince, İtalyanca ve hatta Çince de bulunur. Fakat çevirilerin bazıları diğer dilleri bilen çevirmenler olmadığı için ikinci ya da üçüncü ara dillerden yapılır. Petro döneminin devamı niteliğindeki bu topluluk faaliyetini başarılı bir şekilde 1775 yılına kadar sürdürür. 1783 yılında ise topluluk tamamen ortadan kalkar ve çeviri faaliyetini ve Rus dili ve edebiyatını geliştirme görevini dönemin Rus akademisi üstlenir. Çariçe Yekaterina, Romanovna Daşkova’nın girişimiyle Bilimler Akademisi’nde Profesör A.

P. Protasov’un başkanlığında çeviri bölümü kurulur.

18. yüzyılda çeviri faaliyetleriyle de bilinen Vasiliy Kirilloviç Trediakovski’nin P. Talman’dan “Aşk Adasına Yolculuk” adlı eserin içinde Fransızca, Latince ve Rusça yazılmış kendi şiirleri de yer alır. Eser gençlere zarar verdiği gerekçesiyle dindar kesimin tepkisine yol açsa da Trediakovski, İmparatoriçe Anna İvanovna tarafından sarayın şairi ve çevirmeni, aynı zamanda Rus Bilimler Akademisi’nin akademi üyesi unvanını alır. Trediakovski, Romalı şair Horatius, Fransız şair N. Boileau, J. Barcley gibi isimlerin çevirmeni olarak da bilinir.

Trediakovski’nin çeviri dışında yaptığı önemli çalışmalarından biri de Rus şiirinin nazım şekline yeni düzenlemeler getirmesi ve klasisizmin edebi türlerini açıklayarak kaside, sonat gibi şiir türlerinde ilk örnekleri vermesidir. Trediakovski, F. Fenelon’un

“Telemak’ın Serüveni” (Приключения Телемака) adlı eserini Fransızcadan koşuk şeklinde çevirir ve bu çeviri eser “Тилемахида” adını alır. Çeviriye kendi giriş metnini de koyan Trediakovski yazarın üslubunu tekrar düzenler.

Trediakovski’nin çağdaşı olan ve çeviriyle yakından ilgilenen bir diğer isim ise büyük Rus bilim adamı Mihail Vasilyeviç Lomonosov’dur. Çeviri ve çevirinin yeniden düzenlenmesiyle uzun süre uğraşan Lomonosov, çeviriyi yabancı dildeki türleri tanımaya imkân tanıyan ve Rus edebiyatını yeni tema ve biçimlerle tanıştıran materyal olarak değerlendirir. Lomonosov’a göre çeviri Rus dilinin normlarına zarar vermediği ölçüde sadık olmalıdır, bu nedenle çevirinin yeniden düzenlenmesi onun için en önemli görevlerden biridir. Klasisizm döneminin çeviri anlayışına göre yazarın eserindeki üslup henüz dikkate alınan esas nokta sayılmazken Lomonosov diller arası yapılan çeviride üslubun değerini yitirmemesi gerektiğini savunur.

Lomonosov, çeviriyle anlamın orijinal metinden alındığı ancak başka kelimeler eklenerek ya da çıkarılarak çeviri eserin orijinalinden uzaklaştığı görüşündedir.

Klasisizm döneminin çeviri meselesiyle uğraşan üçüncü önemli ismi Aleksandr Petroviç Sumarakov’dur. Rus şair ve dramaturg, aynı zamanda Rus tiyatrosunun yönetmeni olan Sumarakov, çeviriye iki farklı şekilde katkı sağlar.

Bunlardan ilki klasisizm etiğine bağlı olarak çeviri eserlerin, özellikle romanların yararsız olarak kabul edildiği anlayışa karşı çıkan çeviri eserlerinin sayısının artırması yönünde görüş beyan eder. Bu dönemde çevrilen eserlerin çoğu kaybolur.

Sumarakov’un diğer önemli katkısı ise Sappho, Horatius, Voltaire, John Locke gibi pek çok yazardan çeviriler yapması ve yazarları tanıtmasıdır. Sumarakov’un çevirileri “Трудолюбивая пчела” adlı dergide yayımlanır ve önemli bir yere sahip olur. Sumarakov çevirdiği eserlere göre farklı yöntemler uygular. Örneğin Fransız klasisizminin önemli temsilcilerinden biri olan Jean Racine’nın eserlerinden yaptığı çevirilerde satır sayıları ve uyak düzeni gibi belli ölçütleri dikkate alarak ideal çevirisini gerçekleştirir. Bu şekilde biçimsel açıdan eser Rusçaya aktarılsa da yazarın sanatsallığı özgün halinin dışına çıkarak çevirmene ait olur. Sumarakov, Alman şair Paul Fleming’in üç sonatını da aynı şekilde çevirir. Shakespeare’in ünlü eseri Hamlet’i klasik yöntemlerden farklı olarak şiirsel bir anlatımla aktarır.

Sumarakov kullandığı çeviri yönteminde yabancı dilde yazılmış bir eseri kendi diline aktarmaktan daha çok yeni bir eser yaratır. Trediakovski, Lomonosov ve Sumarakov gibi isimlerin çeviride faaliyet göstermesiyle birlikte XVIII. yüzyılın son on yılında çevrilen edebi eserlerin sayısı artar. Çevirmenler daha çok toplumsal yararlılığı olan eserler çevirmeyi tercih ederlerken daha sonra yenilik, duygusallık, zariflik, ince üslup gibi etmenleri de göz önünde bulundururlar. Bununla birlikte yeni bir edebi akım olan Sentimentalizm ortaya çıkar. Rus okuyucusu bu akımın temsilcileri olan S. Richardson, L. Sterne, J.J. Rousseau ve Johann Wolfgang von Goethe gibi isimlerin eserleriyle tanışır. Sentimentalizm akımının etkisiyle klasisizmden farklı olarak çeviride yazarın üslubunun, hatta eksik yanlarının aktarılması önem kazanır.

Mihail Nikitiç Muravyev’in ifadesiyle “Temiz bir aynada olduğu gibi çeviride güzellikler kadar hatalar da görülmelidir." (В переводе как в чистом зеркале не только красоты но и погрешности видеть дольжно). 118 Bununla birlikte

118Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 233.

çeviride eserin biçimsel-üslupsal açıdan tam olarak aktarılmaya çalışılması birtakım problemleri de beraberinde getirir ve eserin anlaşılırlığı ortadan kaybolarak okuyucuda farklı anlamlar uyandırır. Ayrıca sentimantalist çevirmenlerin kendi dünya görüş ve tutumlarına uygun olarak yaptığı çevirilere sıkça rastlamak mümkündür.

XVIII. yüzyılın son on beş yılında gerçekleştirilen aktif çeviri faaliyetleri sayesinde çeviride ilerleme kaydedilir ve sadece Moskova, Petersburg gibi şehirlerde değil, Rus taşra eyaletlerinde de kültür evleri açılarak çeviriyle yakından ilgilenilir. Çeviri yapılan diller arasında dönemin aydın kesimi içinde yaygın olan Fransızca yer alır ve Fransız edebiyatı ilgi odağı olur. İngilizce az bilinen bir dil olmasına rağmen, İngiliz edebiyatına ilginin artmasıyla ilk başta Almanca ve Fransızca gibi aracı dillerden, daha sonra eserlerin orjinalinden çeviriler yapılır.

Çevirmenler kendi çalışmalarını ülkelerinin aydınlanması ve Avrupa kültürüyle tanışmasında aracı olarak görseler de çeviri ve orjinal eser arasında net bir ayrım söz konusu değildir. Çeviri eserlerin üzerinde önemsiz sayıldığı için yazarın ismi yer almaz. Sentimentalizmin en önemli temsilcisi, Rus edebi dilinin reformcusu, yazar, şair ve tarihçi N. M. Karamzin bu ayrımı net bir şekilde ortaya koyan önemli bir çalışma gerçekleştirir. Shakespeare, Lessing, Sterne gibi pek çok isimden çeviriler yapan ve aynı zamanda dergilerde çeviri eleştirileriyle ilgili özel yazıları bulunan Karamzin, çeviri ve orjinal eser arasında bir ayrım olması gerektiğini şu sözleriyle dile getirir: “Katip ya da yazarlarımızdan, ya da çevirmenlerimizden bazıları- kim onları nasıl adlandırmayı uygun görürse – hala en affedilmeyecek şekilde davranıyorlar. Halka çeşitli piyesleri sunarken bu piyeslerin hangi yabancı dilden çevrildiğini söylemiyorlar. İyi yürekli okuyucu onları Rus eseri olarak düşünüyor ve yazarın nasıl bu kadar iyi düşünebildiğine sıklıkla şaşırıyor, böylece yanlış aktarım söz konusu oluyor. En medeni dürüstlük, bizim ne işimizde, ne sözümüzde, ne de sessizliğimizde yabancı olan birşeyi kendimize mal etmeyi gerektirir.“ .119

Karamzin, çeviri faaliyetlerine aralıksız devam ederek XVIII. yüzyılın sonunda bu alandaki tüm çalışmalarını “Yabancı Edebiyat Anıtı" (Пантеон иностранной словесности) adı altında birleştirir.120 Karamzin, İngilizce, Almanca,

119 Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 236.

120 Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 238.

Fransızca, İtalyanca gibi dillerde farklı fikir ve üslupları görmek adına eski ve yeni yabancı yazarlardan çeviriler yapar. Ayrıca doğu edebiyatına da önem vererek Hintli tiyatro yazarı Kalidasa’nın Şakuntala adlı oyunundan bazı perdeler çevirir.

Karamzin’in çeviriyle ilgili üzerinde durduğu ve eleştirdiği konu ise bilimsel ve siyasi alandaki çevirilerde ortaya çıkan terminoloji problemidir. Dönemin büyük Rus eleştirmeni Belinski, doğu ve batı edebiyatından çeviriler yaparak Rus toplumuna öyküleriyle olduğu kadar çevirileriyle de katkı sağlayan Karamzin’in çalışmalarını takdir eder. XVIII. yüzyılın çeviri alanındaki son temsilcisi Karamzin, döneminin çeviri geleneğini tarihsel açıdan sınırlı olmakla açıklar. Bir sonraki yüzyılda çevirmenler yabancı metin çevirilerinde bazen öncüllerinin çeviri davranışlarına yaklaşarak bazen de onların tutumlarından tamamen uzaklaşarak özgün çeviri prensipleriyle hareket ederler.

1.8.3. 19. yüzyılda Rusya’da çeviri

19. yüzyılda Rus edebiyatının doğuşu ilk olarak şiirle başlar. Dönemin tüm büyük yazarları çeviriyle yakından ilgilenir. A. V. Jukovski şiir alanında yabancı yazarların eserlerini milli edebiyata kazandıran kişi olarak ön plana çıkar. M.P.

Alekseyev bu dönemle ilgili olarak Karamzin’in Rus edebi dilindeki reformundan sonra çeviri tarihinde üçüncü dönemin başladığını ve çeviri eserlerde ustalık gösterilerek gerçek şaheserler ortaya konulduğunu, aynı zamanda çeviri kurallarının birkaç kez değişerek iyi bir çevirinin nasıl olması gerektiği konusunda tartışmaların yürütüldüğünü, eleştirel çözümlemeler doğrultusunda çeviri tekniğinde ilerleme kaydedildiğini söyler.121 Edebiyat dergilerinde çeviri eserlere yönelik pek çok eleştiri yazısı yer alır. Çevirmenler eleştirelere yönelik itiraz ve görüşlerini önsözlerde ya da makalelerde dile getirir. Tartışma konusu orjinal eserin sanatsal biçim ve ulusal niteliğinin çeviride doğru şekilde nasıl aktarılması gerektiğidir. XIX. yüzyılın başında Karamzin ve reformlarının taraftarları ve onların karşıtı A. S. Şişkov arasında “yeni ve eski üslup“ tartışması hüküm sürer. Yenilik taraftarları dili geliştirmek için çeviriden yararlanırken, karşıtları onları ana dili önemsememekle ve dile başka anlam ve deyimleri zorla kabul ettirmekle suçlar. Bu iki edebiyat kutbunun içerisinde yer almayan isimlerden biri Boris Vladimiroviç Galitsın olur. Ona göre çevirmen, her

121 Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 240-241.

iki dili iyi bilmeli ve aynı zamanda yazarın özgün üslubunu koruyarak erek dile aktarabilmelidir.

XIX. yüzyılın başında Rus edebiyatında yeni bir akım olarak romantizm ortaya çıkar. Rus romantizminin öncü ismi daha önce de bahsettiğimiz gibi V. A.

Jukovski‘ dir. Jukovski, özellikle şiir çevirisinde döneminin çeviri dahisi olarak adından söz ettirir. Rus Filoloji Bilimi’nin en önemli temsilcilerinden biri olan akademisyen A. N. Veselovski‘nin ifadesiyle Jukovski, klasik ekolden ayrılır ve hızla sentimentalizm etkisinde kalır. Uzun süre üslubunda sentimental izler görünür.

Sentimental şiir onun duygularını biçimlendirir. O, yeni ifade şekilleri arar ve Alman liriği ona yol gösterir. Üslup araştırmacısı Jukovski’ye çeviri zengin materyal sağlar.

Bu materyaller ona ün kazandırır ve romantikler arasında akla gelen isimlerden olur.122 A. S. Veselovski’nin de bahsettiği gibi Jukovsi’nin sanatında XVIII. yüzyıl sonu ve XIX. yüzyıl başındaki klasisizm, sentimentalizm, romantizm akımlarının etkisi görülür. Klasisizmde en iyi çevirinin en doğru yapılan çeviri olduğu anlayışına dayanarak Jukovski, Cervantes’in Don Kişot adlı eserini Fransızca uyarlamasından çevirir. Romanın önsözünde güçlü ifadelerin zayıflığını ve tekrarları gidermek için orjinalindeki pek çok güzelliği kendi ifadeleriyle değiştirdiğini belirtir. Thomas Gray’in “Bir Köy Mezarlığında Yazılmış Ağıt" (An Elegy Written in a Country Church Yard) (Элегия на сельском кладбище) adlı şiiri Jukovski tarafından çevrilir ve 1802 yılında “Вестник Европы“ adlı dergide yayımlanır. Çevirisinde sentimentalizme özgü kavramlar, melankolik ruh hali ve duygululuk göze çarpar. 1839 yılında Jukovski çevirisini tekrar ele alır ve yeni çevirisinde romantik ve sentimental özelliklerin ikisi bir arada bulunur. XIX. yüzyılın büyük eleştirmeni V. G. Belinski, Jukovski’nin Alman ya da İngiliz şairlerin çevirmeni olmadığını, onun XIX. yüzyılın başında Alman ve İngiliz şairlerle, özellikle Schiller’le ortaya çıkan romantizm akımının çevirmeni olduğunu söyler. Belinski, Jukovski’nin çevirmen değil, şair olduğunu, çeviri yapmadığını, şairlerden tema ya da içerikleri alıp orjinalin özünü yeniden yaratarak aktardığını ifade eder. Belinski’nin bir diğer görüşü de Jukovski’nin kendi yaratıcılığının mükemmel olduğunu ancak bu yönteminden tam anlamıyla çeviri olarak söz edilemeyeceğini belirtmesidir.123 Jukovski, iki kez ele aldığı Gray‘in “Bir Köy Mezarlığında Yazılmış Ağıt" adlı şiirinin çevirisinde

122Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 244.

123Нелюбин, Л.Л., Хухуни, Г.Т. (2006). A.g.e. 251.

Belinski’nin bu görüşlerini destekler niteliktedir. Ilk çevirisinden yaklaşık kırk yıl sonra bu çeviriyi mümkün olduğunca orjinaline en yakın şekilde çevirmeye karar verir. Ancak Jukovski’nin orjinale yakın çeviri yapma anlayışı farkllık gösterir. Yu. D.

Levin’in ifadesiyle son çevirisi ilk çeviriyi değiştirmez, orjinalin daha çok yeniden yorumlanması olur.124

Rus romantizminin öncüsü kabul edilen Jukovski’nin çeviri yaklaşımına şüphesiz ki çağdaşları tepki gösterir. Bu kişilerden biri şair, eleştirmen, dramaturg ve aynı zamanda dekabrist çevreden olan Petro Andreeviç Katenin’dir. Katenin’in çeviri anlayışı ise orjinal esere bağlı kalınması ve şiirde tüm biçim ve ölçülerinin çeviride aktarılmasıdır. Bu dönemde diğer Rus edebiyatı temsilcileri arasında da çeviri problemine ilişkin görüşler yankı bulur. Rus kültür tarihinde önemli yeri olan Nikolay İvanoviç Gnediç’in Rusçaya çevirdiği “İlyada“ destanı dönemin çeviri görüşünü yansıtan eserlerden biridir. Gnediç, serbest çevirinin çevirmen ya da orjinal eser için daha elverişli olabileceğini, ancak kendisinin çeviride Homeros’tan yararlanmayı tercih ettiğini ve bu doğrultuda çevirisini mümkün olduğunca en sadık şekilde gerçekleştirdiğini ifade eder. Aynı zamanda Gnediç çevirisinde hiç bir şeyi atlamadığını ve değiştirmediğini, Yunanca ifadeleri Rusçaya aktarırken Rus düşünce tarzını Homeros‘a yüklemekten kaçındığını ve destanın orjinalini süslemediğini belirtir. Gnediç’in “İlyada“ çevirisi çağdaşlarının büyük beğenisini kazanır ve Puşkin bu çeviriden övgüyle bahseder.125

Çevirmenin yazara ve eserine bağlı kalarak mümkün olduğunca orjinale en yakın bir çeviri yapma çabası XIX. yüzyılda çeviri ve çeviri düşüncesinin gelişmesinde kaydedilen yeni bir aşamadır. Bu tarz bir çeviri yöntemi motamot ya da harfi harfine çeviri olarak adlandırılmaktadır. Çeviride bu yöntemin uygulayıcılarından biri şair, gazeteci, edebiyat eleştirmeni ve Puşkin’in en yakın arkadaşlarından biri Pyotr Andreyeviç Vyazemski’dir. Vyazemski, orjinal eserin yabancılığını okuyucuya hissettirerek ve yerel ifadeleri korumaya çalışarak çevirmeyi tercih eder. Fransızca kökenli sözcükleri kullanmaktan kaçınır, ancak

Çevirmenin yazara ve eserine bağlı kalarak mümkün olduğunca orjinale en yakın bir çeviri yapma çabası XIX. yüzyılda çeviri ve çeviri düşüncesinin gelişmesinde kaydedilen yeni bir aşamadır. Bu tarz bir çeviri yöntemi motamot ya da harfi harfine çeviri olarak adlandırılmaktadır. Çeviride bu yöntemin uygulayıcılarından biri şair, gazeteci, edebiyat eleştirmeni ve Puşkin’in en yakın arkadaşlarından biri Pyotr Andreyeviç Vyazemski’dir. Vyazemski, orjinal eserin yabancılığını okuyucuya hissettirerek ve yerel ifadeleri korumaya çalışarak çevirmeyi tercih eder. Fransızca kökenli sözcükleri kullanmaktan kaçınır, ancak