• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.3. Orta Çağda Çeviri

Antik Roma’dan sonra Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesiyle Batı'da canlılık kazanan çeviri ve çevirinin işlevi farklı alana yönelir. Çeviri etkinlikleri ve çeviri sorunları Orta Çağ’da din adamları tarafından da ele alınır. Çeviri dini kurum altında varlığını sürdürür. Çeviri etkinlikleri ve çeviri sorunları Orta Çağ’da din adamları tarafından ele alınır. Toplumsal yaşamda belirleyici güç olan dini kurumlarda kutsal metinlerin çevirisine ağırlık verilir. Çevirmen kendi özgür iradesiyle değil, dini kurumun kararlarıyla çevirisini biçimlendirir. Kutsal metinler tanrının sözü olarak kabul edildiği için içerik ve dilsel yapılara bağlı kalınarak her sözcüğün karşılığının verilmesi zorunludur. Tanrının dile getirdiği gerçeğin/anlamın mümkün olduğunca metne sadık kalınarak aktarılması çevirmenin en önemli görevidir. Görevini yerine getirmeyen çevirmen ise tanrının sözünü yanlış aktardığı gerekçesiyle kilise tarafından cezalandırılır. Susan Bassnet bu dönemde çevirmenin girdiği riske ve yaptığı işin önemine vurgu yaparak tek bir cümle veya ifadeden dolayı çevirmenin idam dahi edildiğini söyler.14 Dolayısıyla dini kurumun çevirmen ve çeviri üzerindeki gücü baskındır. Çeviriler kutsal metinlerin daha iyi anlaşılması, yorumlanması ve insanlara aktarılabilmesi için din görevlileri ya da din eğitimi alan öğrenciler tarafından yapılır. Ortaçağda Kutsal Kitap çevirisinde çevirmenler arasında iki zıt görüş hakimdir. Bunlardan ilki, asıl metindeki sözcük sayısından fazla hedef dilde sözcük kullanmanın sadakatsızlık olacağını düşünen Katolik görüş, diğeri ise konunun yabancısı olan bir kişinin kullanabileceği bir metin oluşturmayı amaçlayan Protestan görüştür.15 Protestan görüşün uygulayıcısı hiç şüphesiz ki Martin Luther olmuştur. Martin Luther’in İncil çevirisi kutsal metin çevirilerinde yeni

14 Yalçın, P. (2015). Çeviri Stratejileri Kuram ve Uygulama. (1.Baskı). Ankara: Grafiker Yayınları, 21.

15 Köksal, D. (1995). Çeviri Kuamları. (Birinci Baskı). Ankara: Neyir Yayınları, 22-23.

bir çığır açar. Luther, Kutsal Kitap çevirisinde anlama öncelik verdiğini ve bu amaçla

“halkın dili ve kendi imgelem gücünü kullandığını” belirtir.16 Kilisenin toplumsal yaşamdaki etkin gücünü kırmak, İncil’i halka yayabilmek ve doğru anlaşılmasını sağlayabilmek için Luther çevirisinde anlaşılırlığı kendisine ölçüt alır. Matbaanın yaygınlaşmasıyla Luther’in çevirisi geniş kitlelere ulaşır. Bu sayede topluma farkındalık kazandırılarak düşüncenin özgürce ifade edilmesinin yolları açılır. Ayrıca bilgi kilisenin tekelinden çıkarak paylaşılır. Luther’in çevirisi, salt kutsal metin çevirisi olmakla kalmamış, dinde değişime yol açan Reformasyon hareketini başlatarak döneme damgasını vurmuştur. Rönesans ve Hümanizm’in de etkisiyle Orta Çağ’ın karanlık dönemi sona ermiş, Aydınlanma Çağı başlamıştır. Luther’in çevirisinin çeviri tarihindeki önemi ise halka indirgediği Almanca’yla ortak bir dil yaratarak yazın dilini geliştirmesidir. Sevim Acar, Luther ’in Kutsal Kitap çevirisinin yazın dilindeki etkisinden şöyle bahseder: “Açık ve yeni Almancasıyla önce Almanya’ya sonra da bütün Avrupa’ya ulaştı. Aslında Luther İncil çevirisi sayesinde edebi nesirde yeni bir çığır açmıştı, bu nesir, kelime seçimi, cümle yapısı, üslup, dil akışı, ritim ve ses uyumu açısından emsalsizdi. Bütün yapmak istediği "berrak ve saf" bir Almanca kullanmaktı.(…) Luther dili kullanmadaki yeteneği sayesinde, yüksek sanatın halkın günlük hayattaki konuşmasının doğallığıyla bütünleştiği bir edebiyat dili meydana getirmişti.”17

Yeni Ahit'i İngilizceye çeviren İngiliz din reformcusu Tyndale William, Luther'in Kutsal Kitap çevirisi yaklaşımından istifade eder. 16. ve 17. yüzyılda Fransız hümanist yazar Etienne Dolet, İngiliz şair ve yazar John Dryden, İngiliz şair George Chapman, Fransız şair Francois de Malherbe ve İngiliz şair Abraham Cowley çeviriyle ilgili görüşler sunarak çeviri kuramının oluşmasına katkı sağlarlar.

Dolet, "Bir Dilden Diğer Bir Dile İyi Çeviri Yapma Yolları" (La Manière de Bien Traduire une Langue en Autre) adlı çalışmasında çeviri kuramını ele alır ve çevirmenin yapması gerekenleri şöyle sıralar:

16 Yazıcı, M. (2005). A.g.e. 37.

17 Acar, S. (2004). Martin Luther'in İncil Çevirisinin Ortak Alman Dilinin Oluşmasındaki Rolü.

Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 1(1). ,1-5.

Bkz.Stolze, R. (2013). Çeviri Kuramları Giriş (çev. Emra Durukan) , Almancalaştırma Eğilimli Çeviri. İstanbul: Değişim Yayınları.(6.Baskıdan Çeviri), 25-26.

"1. Çevirmen, özgün eserin içeriğini ve yazarın kastettiği anlamı çok iyi kavramalı,

2. Hem kaynak dili hem de hedef dili çok iyi bilmeli,

3.Birebir (sözcüğü sözcüğüne) çeviriden kaçınmalı,

4. Günlük dil kullanımlarına çevirisinde yer vermeli, hedef kültürde geçerli ifadeler kullanmalı,

5. Düzgün bir anlatım için uygun ifadeler, sözcükler seçmeli, yazarın uslübu doğru olarak aktarılmalıdır." 18 Dolet, kaynak ve hedef dile hakimiyetin yanı sıra anlamı hedef kültüre iyi taşıyabilmekten yana bir görüş ortaya koymuştur.

John Dryden üç tür çeviri yönteminden bahseder. Bunlar:

1. Bir yazarı sözcüğü sözcüğüne, satır satır aktarma yöntemi.

2. Açımlama, Cicero'nun anlam çevirisi yöntemi.

3. Çevirmenin uygun gördüğü zaman özgün metinden ayrıldığı, taklit ya da öykünme olarak adlandırılan yöntem."19 Dryden en uygun çeviri yöntemi olarak açımlamayı belirtse de yazarın karakterinin hedef kültürde korunması için çevirmenin ressam gibi portre çizmesi gerektiğinin altını çizer.

Dillerin farklılığından dolayı iki dil arasında birebir çeviri yapmanın imkansız olduğunu belirten G. Chapman, İlyada çevirisinin önsözünde çevirmenin yapması gerekenleri üç maddeyle sıralamıştır. Bunlar:

1. Çevirmen birebir karşılıklar yoluyla çeviri yapmaktan kaçınmalıdır.

18 Yalçın, P. (2015). A.g.e. 21-22.

19 Ülsever, R.Ş. (2007). Karşılaştırmalı Edebiyat ve Edebi Çeviri. (1. Baskı). Eskişehir : Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Basımevi, 41-42.

2. Çevirmen kaynak metnin "ruhu"na yaklaşmaya çalışmalıdır.

3. Çevirmen özgür çeviriden kaçınmalıdır.20

Fransız şair Francois de Malherbe, çeviriye karşı tutumunu okuyucu odaklı sergileyerek tartışma konusu olan şiir çevirisinde estetik bir görüş ortaya atar.

Okuyucunun çeviri metinden zevk alması için sözcüğü sözcüğüne çeviri uygulamasından kaçınarak metnin özünün aktarılması gerektiğini vurgular. İngiliz şair Cowley ise şiir çevirisinde çevirmenin anlamı aktarırken buharlaşmaya neden olan anlam boşluklarını doldurması gerektiğini ve anlam kaybını önlemek için çevirdiği metne ekleme yapabileceğini belirtir. Ona göre yazarın ruhunu yakalamak için gerekli ekleme ve çıkarma yapılabilir.21