• Sonuç bulunamadı

3.3. Performans Kavramı

3.3.1. Performans Kavramının Tarihsel Açıdan Gelişimi

İşletmeler ve bireyler çalıştıkları iş kolları veya uğraştıkları herhangi bir argümanda istenen en büyük hedef, yapılan iş-oluş-harekette en verimli ve performansta netice alabilmektir. İşletmeler bazında performansın başında kar elde edebilmektir. Kar amacı gütmeyen STK’lar gibi kuruluşlar ise yapabilecekleri yardımlarda en üst düzeyde performansı amaçlarlar. Kar amacı güden iş kolları veya organizasyonların devamının ve geleceğe kalabilmelerinin tek yönü ekonomik açıdan iyi durumda olmaktır ve bu ekonominin iyi olması durumu tamamen iyi bir performansla gerçekleşebilir.

Performans anlayışında ikinci sırada "verimlilik" boyutu yer almaktadır. Verimlilik kavramı tarih içinde ekonomik düşünce okulları tarafından değişik yaklaşımlarla ele alınmıştır ve geçmişi 16. ve 17. yüzyıldaki Merkantilist döneme kadar uzanır. Ekonomik büyümede verimlilik artışının rolüne oldukça önem verilmiştir. Daha sonra verimlilik boyutuna en geniş anlamda önem, klasik ekonomistler tarafından verilmiştir. Klasik ekonominin öncülerinden Adam Smith (1723-1790) ünlü eseri "Ulusların Zenginliği"nde (The Wealth of Nations), değeri üreten emeğin verimliliğinin artırılmasına (işbölümü) dikkati çekmiştir. Fransız ekonomist Turgot'un "Zenginliğin Oluşumu ve Dağılımının Yansımaları" (Reflections on the Formation and Distribution of Wealth) adlı çalışması, Malthus'un "Nüfusun Prensipleri Hakkında Bir Yazı" (An Essay on the Principle of Population) adlı çalışması ve Ricardo'nun (1772-1823) "Vergilendirme ve Politik Ekonominin Prensipleri Üzerine" (On the Principles of

Political Economy and Taxation) adlı çalışmasında verimlilik terimi tam olarak kullanılmasa da üstü kapalı olarak verimlilikten bahsedilmiştir. Bu gelişim, 19. yüzyılda Marx'ın emek verimliliği hakkındaki görüşünden neo-klasik ekonomistlerin "Marjinal Verimlik Teorisi" ile devam etmiş ve tüm ekonomi ekolleri verimlilik boyutuna önem vermişlerdir. Bu gelişmelerden sonra performansın maliyet boyutu, yani ekonomiklik (karlılık) eski önemini kaybetmiş ve performans verimlilik çerçevesinde düşünülmeye başlanmıştır. (Celep, 2010:8).

Verimlilik kavramı performansla eş değer anlamlar taşımaktadır. Kurumsal anlamda organizasyonların ortaya koyacakları ürün veya hizmetlerin hem verimlilikle hem de performansla anlamlı bir şekil de ilerlediğini görmekteyiz.

Verimlilik kavramı iktisadi düşünce okullarında değişik yaklaşımlarla ele alınmıştır. Bu son derece doğaldır. Çünkü emeğin üretkenliği hem toplumsal gelişmelerle hem de üretim araçlarıyla yakından ilgilidir.

Toplumsal gelişmenin ilk evrelerinde, emeğin üretkenliği son derece düşüktü. Çünkü aletler, araçlar çok ilkeldi. İşbölümü yoktu. Bu eski çağlarda da insanlar üretimi ve verimliliği arttırma çabası içindeydiler. Ancak yaptıklarının verimlilik olduğunu bilmiyorlar, adını böyle koymuyorlardı.

Asırlar sonra üretimin gelişmesiyle, toplumsal işbölümü ortaya çıktı. Tekniklerin ilerlemesi üretim araçlarının gelişmesini ve toplumsal işbölümünün derinleşmesini yarattı. Giderek sanayi tarımdan ayrıldı, sanayi içinde yepyeni kollar ve etkinlikler ortaya çıktı. İşte bu gelişmelerden sonra verimlilik hem teorisiyle hem de pratiğiyle iktisadi düşüncenin içinde önemli bir olgu-kavram-teknik olarak yerini almaya başladı. (Suiçmez, 2006:1)

Verimlilik, üretim sistemlerinin performansının değerlemesinde en çok kullanılan ölçülerden biridir. İşletme bölümlerinin, sanayi sektörlerinin veya ülke ekonomilerinin karşılaştırılmasında öncelikle verimlilikten söz edilir. Yöneticilerin, karar vericilerin verimliliğe dayanarak kararların geçerliği uygun ölçme kriterinin seçimine ve bulunan rakamların doğru yorumlanmasına bağlıdır.

Verimlilik için yapılan bazı tanımlar aşağıdaki gibidir:

Birim üretim çabası sonucunda elde edilen fiziksel ürün (output-çıktı). İşçilik ve teçhizat kaynaklarında yararlanma oranı

Üretim faktörlerinin kullanılmasında endüstriyel yönetimin etkinlik derecesi.

Bu tanımlar verimlilik kavramını genel olarak anlamak için yeterli olmakla beraber ölçme kriterlerinin seçimi ve yorumlanmasında ne yapılacağı belirtilmemiştir. Yapılan başka bir tanıma göre verimlilik üretilenin üretmek için ihtiyacı olana oranıdır ve aşağıdaki gibi formüle edilmektedir.

(http://www.sayisalyontemler.com/?q=content/verimlilik-tan%C4%B1m%C4%B1. 29.12.2011)

Verimlilik= Çıktı (output)/ Girdi (input)

Verimlilik kelimesinin literatürde kullanımı eskiye dayanmaktadır. Prodüktivite terimi literatürde ilk kez Alman bilim adamı Georgius Agricola(1494-1555) tarafından kullanılmıştır. Bu zat aynı zamanda doktor ve maden mühendisidir. Mineroloji biliminin kurucusudur. Prof. Jean Fourastie'ye göre; "prodüktivite" bugünkü anlamında ilk kez, Agricola'nın başyapıtı olan ve ölümünden sonra 1556'da yayımlanan De Re Metallica (Metaller Üzerine) adlı eserinde kullanılmıştır (4 ve 10). Yazar madenin yer altından çıkarılması yöntemlerini, çıkan cevherin zenginleşerek nasıl kullanıma elverişli hale getirileceğini araştırırken, "verimi şu yöntemler arttırır" diyerek prodüktiviteyi bilimsel anlamda kullanan ilk kişi olmuştur. (Suiçmez, 1991:2)

Günümüze yaklaştığımızda ise 20.yy da verimliliği artırma çabalarının teker teker kuruluş ve işletmeler düzeyinde değil de bütün ülke çapında, ulusal ekonomi düzeyinde ele alınmasına yönelik örgütlenmelerin geçmişi çok daha kısadır. Bugünkü anlamda ilk ulusal verimlilik merkezinin kuruluşu, Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllara rastlamaktadır. Almanya'da 1921'de kurulan bu ilk merkez Alman Ekonomisini Rasyonelleştirme Kurumu (Almanca adının kısaltılmasıyla RKW) adını taşımakta ve bugün de aynı adla çalışmalarını sürdürmektedir. (Alp, 2003:27)

Verimliliğin ve performansın bakış açısı işletmelere ve bireylere büyük bir ivmeler kazandırdığı ortaya çıktıkça, bu kavramlara olan ilgi daha da artmış olup üzerlerinde araştırmalara vesile olmuştur. İşletmelerde ki yeni anlayış olan rekabet ortamı ile çıktıların girdilere oranla daha fazla olması gerektiği hususu daha da önem arz etmiştir. Buharın bulunması ile ortaya çıkan sanayi inkılabı sektörlerdeki taşları yerinden oynatmış ve en iyi olan en iyi performansı ortaya koyabilen kişiler veya sektörler ayakta kalabilmiştir. Hizmet sektöründeki bu büyük gelişme ile ortaya çıkan seri üretim mantığı, diğer kuruluş ve organizasyonlar arasında kıyaslamalara gidilmeye

neden olmuştur. Hayatta kalabilme unsuru da her geçen gün zorlaşmakta ve girdilerin çıktılara oranı işletmelerin veya bireylerin performanslarını belirlemektedir. Bu bakımdan performans ve verimlilik konuları organizasyonların ve bireylerin vazgeçilmez birer unsurları haline gelmiştir.