• Sonuç bulunamadı

3.2. İş – Aile Çatışması

3.2.9. İş – Aile Çatışmasının Nedenleri

3.2.9.1. Cinsiyet Faktörü

1960'lardan itibaren kadınların işgücü piyasalarına katılımlarının giderek artmasıyla beraber, işgücü piyasaları erkek egemen görüntüsünü yitirmeye başlamıştır. Ancak, kadınların işgücü piyasalarına aktif katılımı sonucunda daha önceden yaygın bir şekilde kadınlar tarafından üstlenilen ailevi sorumlulukların kim tarafından yerine getirileceği ve söz konusu sorumluklarla iş hayatının çalışanlara yüklediği sorumluluklar arasında nasıl bir denge kurulacağı konusu da sıklıkla tartışılan bir problem haline gelmiş bulunmaktadır. Genel itibariyle, kişilerin sahip oldukları sınırlı zamanı hem iş, hem de ailevi hayatlarındaki yükümlülüklerini en iyi şekilde gerçekleştirecek dengeli bir şekilde dağıtmaya mecbur olmaları aile hayatı ve iş dengesinin Avrupa düzeyinde önemli bir sorun alanı olarak belirmesine neden olmaktadır. (Erdoğan, 2010:19)

Demografik değişim ve işgücü pazarındaki gelişmeler iş ve aile yaşamını biçimlendirmekte olup, bu durum gelecek için kapsamlı sonuçlar doğurmaktadır. Demografik değişimin itici güçleri ailenin oluşma biçimlerinin değişmesi ile erkek ve kadınların evde üstlendikleri rollerdeki değişimlerin yanı sıra artan ortalama yaşam süresi ve coğrafi hareketliliktir. İşgücündeki dönüşümlerin sonucunda artan ekonomik istikrarsızlık ve iş belirsizliğiyle birlikte iş verimliliği ve esnekliği de artmıştır. (Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı, 2010:1) Gerek iş hayatında olsun

gerek aile hayatında bireylerin cinsiyetleri ilişkiler bakımından önem arz etmektedir. Özellikle ülkemizdeki kültürel yapının bir ürünü olan aile ve aileyi oluşturan bireyler açısından aralarındaki fark dış çevre tarafından farklı algılanmıştır. Erkeğin yapabileceği argümanlarla kadının toplum tarafından izin verildiği kadarıyla hareket etmeleri nedeniyle bu cinsiyetteki farklılıklar oldukça fazladır.

Bir çok erkek ve özellikle de kadınlar için aile dostu iş yerleri ve aileyi koruyan politikalar pozitif farklılıklar doğurmaktadır. Daha eleştirel bir gözle bakıldığında bu politikalar maskulen (erkek) organizasyona ait yapıdan biraz daha farklı bir yontuyu temsil edebilir. Bununla birlikte, bu politikların avantajlarından yararlanan kişiler özellikle küçük çocukları olan kadınlar işlerinde başarılı olmak için gerekli olan fedakarlığa daha az istekli ve daha az motive olmuş olarak algılanabilirler. (Harcar, 2007:70) Kadınlar genellikle aile yükümlülüklerini erkeklerden daha az adil olarak algılarlar. (European Commission, 2004:9)

Ücretsiz işe harcanan zaman ile günlük bakım ve ev işlerine harcanan zaman miktarında yaş ve cinsiyet bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. En fazla ücretsiz iş yüküne sahip olanlar 35-49 yaşındaki kişiler ve bilhassa da kadınlar olup, bunu 25-34 yaşındakiler izlemektedir. Erkeklerin durumundan farklı olarak, kadınların ücretsiz iş ve günlük işler için harcadıkları zaman ülkeler arasında fazla değişkenlik göstermemektedir. Cinsiyet farkının derecesi cinsiyet rollerinin algılanmasıyla bağlantılı olup, evde cinsiyet eşitsizliğinin öznel değerlendirmesi nesnel tabloyla tutarlılık göstermektedir: erkekler ev işlerinde adil olarak paylarına düşenden daha azını yaptıklarını kabul ederken, kadınlar adil olarak paylarına düşenden fazlasını yaptıklarını bildirmektedir.(Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı, 2010:1-2)

Erkeklerin ücretsiz günlük işlere katılımında en kötü performansı sergileyen ülkegünlük %17'lik katılım oranıyla Türkiye olmuştur. Erkeklerin ücretsiz ev işlerinekatılımı konusunda en iyi örneği teşkil eden İsveç'te bu oran %70'tir. Türkiyeaçısından kadınların ücretsiz günlük işlere katılım oranlarıyla erkekler için aynıoran arasındaki uçurumu kapatmak hayli zor görünmektedir. Çünkü, Türkiye'deerkeklerin %71'i, kadınların ise %62'si ücretsiz ev işlerinin ifa edilmesi konusunda kendilerine düşen payın adil olduğuna inanmaktadır. Yani, Türkiye'de hemerkek hem de kadınların büyük bir oranı, kadınlar aleyhine olan ve kadınların aktif bir şekilde işgücü piyasalarına katılımı önünde büyük bir engel teşkil eden ücretsiz ev işi yükünün makul olduğu kanısındadır. Bu duruma Türkiye'de daha çok erkeklerin evin

geçini sağlamak üzere çalışan tek aile ferdi olması da neden olmaktadır. (Erdoğan, 2010:20)

3.2.9.2. Çocuk Bakımı Sorunları

İş-aile çatışması ayrıca çocuk sayısına ve çocukların yaşına da bağlıdır. Çocukların sayısı arttıkça zaman darlığı da artmakta olup, küçük çocuk sahibi anne babalar için bu durum daha da güçleşmektedir.(Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı, 2010:2)

Geriye dönülüp bakıldığında, anahtar anlayış kadını bu modelden işçi gücüne, çalışan grubuna yönlendiren güçle alakalıdır. Aşağıda devam eden satırları hatırlarsak: “yükselen bir annelik zamanı değeri bir annenin meslek hayatına girmesi ihtimalini düşürür ve önceden hazırlanmış yiyecekler tüketerek yemek yapmak için daha az zamanının olmasına ve çocuk bakımı için bakıcı, dadı veya kamplara ihtiyaç duyarak çocuk bakımı için daha az zaman ayıracağı ihtimalini düşürecektir” (Murpy ve Halpern, 2005:17) Çocuk bakımı ailelerin ideolojik anlamda hayata bakış açılarıyla da ilgilidir. eşitlikçi ideolojiye sahip kişilerin aile yükümlülüklerinin eşit olarak paylaştırılmamasını gelenekselci yaklaşıma sahip olan kişilerden daha az adil olarak değerlendirmelerini destekleyen önemli fakat güçlü olmayan yola çıkılan tahminle çok da alakalı olamayan sonuçlar bulunmuştur. (European Commission, 2004:9)

3.2.9.3. Yaşlı Bakımı Sorunları

Yaşlı ve malul akrabalara yönelik bakım talebi ve arzı arasında artmakta olan dengesizliklere, bilhassa orta ve doğu Avrupa ülkelerinde daha fazla önem verilmelidir. (Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı, 2010:2) Aileler kendi çekirdek aileleriyle beraber yaşayanlar artan sorumluluklarına karşın, yalnız yaşayanlara kıyasla hayatlarından daha fazla memnun bulunmaktadır. Bu nedenle, daha mutlu bireylerden oluşan bir toplum yaratmada aile ve iş hayatı dengesinin sağlanmasının büyük önemi bulunmaktadır. Buna ek olarak. Avrupa'nın nüfus yapısı, yani giderek yaşlanmakta olan bir nüfusa sahip bir toplum oluşu, göz önünde bulundurulduğunda, gelecek dönemde yaşlıların aileleri tarafından bakımının iş ve aile hayatı arasındaki gerilimin artmasına neden olacağı ileri sürülebilmektedir. (Erdoğan, 2010:21)

Yaşlı akrabalara bakmak çocuklara bakmaktan daha az yaygın olmakla beraber, bu gibi bakımı günlük olarak yapanlar için çocuk bakımı kadar zahmetli olduğu görülmektedir. (Avrupa Yaşama ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı, 2010:2) Avrupa düzeyinde ücretsiz aile işlerinden yaşlıların bakımı için harcanan zaman diğer ailevi sorumluluklara kıyasla oldukça düşüktür. Ayrıca, bu konuda harcanan zaman itibariyle kadın ve erkek arasındaki fark daha az belirgindir. Yaşlıların bakımı konusunda dikkat çeken başka bir konu ise, kişilerin ailelerindeki yaşlı fertlerle olan iletişim düzeyleri ve yaşlı fertlerden kişilere sağlanan maddi destek arttıkça, Avrupa düzeyinde yaşlı bakımı için harcanan zamanda belirgin bir artış gözlemlenmesidir. (Erdoğan, 2010:22)

3.2.9.4. Çalışma Saatlerinin Fazlalığı ve İş Koliklik

Gerek işkolikliğin tanımı, gerekse normları hakkında uzları olmadığı gibi agulamalardaki farklılıklar konunun anlatılmasını zorlaştırmaktadır. Snir, Harpaz ve Buike (2003)' in kavramsallaştırma sına göre, işkoliklik bireyin sürekli ise odaklanması ve ışı hayatının merkezi olarak algılamasıdır ve kışının içsel baskılar nedeniyle, zamanlarının çoğunu isle ilgili konulara ayırmalarıdır. Maschlowitz (1980) ile Mosier (1983)’e göre. işkoliklik çalışanların ise koşulların gerektirdiğinden fazla zaman ayırmaları ve haftada 50 saatin üzerinde çalışmanın yanı sıra. sürekli islerim düşünmeleridir, işe olan bu ekstra bağlılık ve çalışma saatlerinin fazlalığı rasyonel bulunmamaktadır.

Bazı kültürlerde ise işe duyulan bağımlılık olarak kabul edilmektedir. Haymon. (1992)’a göre işkoliklik aynı zamanda depresyon ve kaygı. stres ve mükemmelliyetçilik ile de ilişkilendirilmektedir. Yaptıkları araştırmada Spence ve Robbins (1992) işkoliklerin stres seviyelerinin işkolik olmayanlara göre daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. İşkoliklik sadece işkolik bireyin kendisini değil, çevresini de (iş arkadaşları, ailesi, yakınları) etkilemektedir. Evlilikte sorunlar ve boşanmalar İşkoliklerin hayatında daha sık görülmektedir. İşkoliklik zamanla ülser, göğüs ağısı gibi fiziksel rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Nedeni ise işkoliklerin sağlıklarıyla ilgilenecek vakit bulamamaları veya hissettikleri baskıdan rahatsızlanmalarıdır.

(1) içsel faktörlerden kaynaklanan işkoliklik (korkular, özgüven eksikliği, kendini değersiz hissetme, mükemmelliyetçilik)

(2) dışsal faktörlerden kaynaklanan işkoliklik (ebeveyn ve/veya toplumun yüksek beklentileri

Kısacası, birçok kuramsal ve görgül araştırmada işkoliklik kavramı çalısına saatlerinin fazla olması temeline dayanmakta ve zamanın fazlaca işe yönelik olmasının her zaman verimli olmadığı gibi. işkoliklik de bu esasta değerlendirildiğinde çoğunlukla literatürde olumlu olarak değerlendirilmemektedir. Genellikle araştırmacılar işkolikliği olumsuz bir tutum ve dunun olarak ifade etmiş ve işkolikleri. mutsuz, sağlıksız. sorun çıkaran obsesif çalışanlar olarak algılamış ve işkolikliği iş-yaşam dengesini bozan ve işte ve özel hayatta problemli trajik kişiler olarak değerlendirilmişlerdir. Sonuç olarak, işkolikliği olumlu olarak algılayanlar çalışanların bu tür davranışlarını teşvik etmekte, olumsuz olarak değerlendirenler ise tam tersine onları bu davranışlarını engellemeye çalışmaktadır. (Akdağ ve Yüksel, 2010:48)