• Sonuç bulunamadı

A. GENEL OLARAK EKONOMİK YAKLAŞIM KAVRAMI

2. Peçeleme İşlemleri

Peçeleme, mükelleflerin vergiyi dolanmak veya bertaraf etmek için başvurdukları yollardan biri olarak kabul edilmektedir450.Peçeleme işlemleri, “vergi yükümlüleri ile vergi sorumlularının vergi kaçırma ya da vergiden kaçınma amacıyla özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kullanarak yaptıkları işlemlerdir451. Başka bir deyişle , “olağan ve doğal olarak vergi kanununun vergilendirme konusu yaptığı bir özel hukuk işlemiyle ulaşılması gereken bir ekonomik sonucu elde etmek amacıyla, vergi kanununun vergilendirme konusu saymamasından yararlanmak üzere olağan ve doğal kullanımı dışında başvurulan başka tür ve nitelikteki özel hukuk işlemine “peçeleme sözleşmesi” denilmektedir452.

Vergiyi doğuran olayın saptanmasında ve bu saptama sonrasında uygulanacak kanun hükmünün belirlenmesinde ekonomik yaklaşım esas alınmaktadır. Bu bakımdan vergiyi kaçırmaya yönelik faaliyetlerin, peçeleme ve muvazaa gibi işlemlerin tespit edilip daha sonra bu tespite uygun vergi kanunu hükmüne göre vergilendirme hep ekonomik yaklaşım çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir.

449

Ekonomik yaklaşım ilkesinde muvazaa ve peçeleme uygulama alanı bulunmaktadır. Doktrinde bu husus şu şekilde belirtilmektedir: “Somut maddi olayın “vergiyi doğuran olayın” büründüğü formun veya biçimin ötesine geçilerek gerçek iktisadi niteliğinin vergilendirmede esas alınmasının ön koşulu, verginin bağlandığı olgu ve olayların tanımında yer alan kurum ve kavramların biçimleri nedeniyle değil, iktisadi içerikleriyle vergilendirmede etkili unsur olarak belirlenmiş olmasıdır. Bu ön saptamadan sonradır ki, biçimiyle iktisadi içeriği farklı (muvazaa), hukuken geçerli bir biçime sahip olmaksızın iktisadi sonuçlar doğurmuş (ahlâk ve kanuna aykırı), iktisadi sonuçlar doğurmuş olmakla birlikte geçerliliği veya geçersizliği askıda olan (iptal edilebilir) veya taliki ya da bozucu şarta bağlanmış somut maddi olayların vergi normunun uygulanmasındaki konumlarının belirlenmesi, ekonomik irdelemenin uygulama alanının sınırlarının çizilmesi bakımından gereklidir. Ekonomik irdeleme hususunda ele alınması gereken son bir konu da vergisel sonuçlara ulaşmak için irade özgürlüğünün sunduğu olanakları kötüye kullanarak, vergi yasalarını dolanmaya yönelik “peçeleme” sözleşmeleridir.” AKKAYA, s. 83; Vergiyi doğuran olayın saptanmasında ve bu saptama sonrasında uygulanacak kanun hükmünün belirlenmesinde ekonomik yaklaşım esas alınmaktadır. Bu bakımdan vergiyi kaçırmaya yönelik faaliyetlerin, peçeleme ve muvazaa gibi işlemlerin tespit edilip daha sonra bu tespite uygun vergi kanunu hükmüne göre vergilendirme hep ekonomik yaklaşım çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir. KİZİR-ÜSTÜN, s. 105. 450 ŞENYÜZ-YÜCE-GERÇEK, s. 338. 451 KARAKOÇ, Vergi, s. 76. 452

“Kısaca peçeleme işlemleri, vergi konusu teşkil eden bir özel hukuk işlemi yerine, vergi konusunu oluşturmayan bir başka özel hukuk işleminin “olağan ve doğal kullanımı dışında” kullanılarak yapılan işlemlerdir.” AKKAYA, s. 96.

Peçeleme işlemlerinde, kanunun istemediği bir sonuca, kanunda yasaklanmayan işlemlerle, bu işlemleri olağan ve doğal kullanımı dışında kötüye kullanılarak ulaşılması durumu söz konusudur. Bu itibarla peçeleme işlemleri, kanuna karşı hilenin vergi hukukundaki özel türü, vergi hukukuna yansıması olarak kabul edilmektedir453. Bu özelliği dolayısıyla malî güce göre vergileme ve eşitlik ilkeleri bakımından ciddî tehdit oluşturmaktadır454.

Vergi hukuku uygulamasında bazı alanlarda peçeleme işlemlerine sık rastlanmaktadır. Bunların başında veraset ve intikal vergisinden kaçınmaya yönelik olanları gelmektedir. VİVK. ivazsız servet intikallerini vergilendirmektedir. Bu kanun her çeşit bağışın 3.371,00 TL’ sini vergiden istisna etmektedir. (VİVK. m.4/d). Bir anne kızına 7.000,00 TL. bağışlamışsa 3.371,00 TL.’lik istisnadan arta kalan kısmı vergiye tabi tutulacaktır. Anne böyle yapmayıp vergi borcunun doğmasını önlemek amacıyla her biri 3.500,00 TL.lik iki ayrı bağış yaparsa bu durum kanunun emredici hükmüne ters düşeceğinden peçeleme olarak nitelendirilecektir. Bununla beraber, peçeleme olayını değerlendirirken çok dikkatli olmak gerekmektedir. Yapılan iki ayrı bağış, on beş gün içine yayılmışsa, somut olayın özellikleri içinde, kanunun istisna hükmü uygulanabilecektir. Annenin kızına yaptığı bağışı geniş bir zaman dilimine yayması halinde, peçeleme işleminin varlığını ileri sürmek kolay olmayacaktır455. Burada önemli olan husus, yapılan bağışın olayın özelliğine göre uzun bir zaman dilimine yayılarak yapılmasıdır. Örneğin, bir öğrenciye her ay karşılıksız burs verilmesinde olduğu gibi456.

Veraset ve intikal vergisinden kaçınmaya örnek oluşturan peçeleme işlemlerine, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde rastlanmaktadır. Taşınmazların ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile temliki, bir ivaza, yani karşılığa dayandığı için veraset ve intikal vergisinin konusu dışında kalmaktadır. Taraflar, veraset ve intikal vergisi kapsamına giren bağış sözleşmesini, ölünceye kadar bakma sözleşmesi altında gizlemeye çalışmaktadırlar457. Karı kocanın birbirlerine taşınmazlarını

453

KANETİ, s. 49; AKKAYA, s. 96; KARAKOÇ, Vergi, s. 170.

454 ÖNCEL-KUMRULU-ÇAĞAN, s. 28; KANETİ, s. 49-50. 455 KARAKOÇ, Vergi, s. 76. 456 ATAR, s. 34. 457

“…818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 511. maddesinde düzenlenen ölünceye kadar bakma akdine dayalı vaki intikallerin ivazlı bir intikal sayılması halinde, veraset ve intikal vergisi dışında kalacağı, ancak; Medeni Kanun’ un 315. hükmü karşısında sözü edilen sözleşmeye dayanılarak

karşılıklı olarak ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ile devretmeleri halinde, peçeleme işleminden söz edilmektedir. Çünkü evlilik ilişkisi tek başına eşleri, birbirlerine ölünceye kadar bakmakla yükümlü kılmaktadır. Dolayısıyla bu sözleşmeler salt vergiden kaçınma amacına yöneldiğinden peçeleme sözleşmeleridirler458.

Gelir vergisi açısından, emsal kira bedeli esasına göre vergilendirmeden kaçınma amacıyla yapılan konut tahsisi işlemlerinin de peçeleme işlemi olarak nitelendirilmesi mümkündür. Örneğin baba A’nın bir konutu, oğul B’nin iki konutu vardır; amca C’nin ise konutu yoktur. B’nin iki konutundan birini amcası C’ ye oturması için bırakması halinde, bu ilişkiden kira geliri elde etmese bile, GVK. 73 maddesine göre emsal kira bedeli üzerinden vergi yükümlüsü olması gerekir. Oysa B’nin iki konutundan birini babası A’ya; baba A’nın da kendi kontunu kardeşi C’ ye oturması için bırakması halinde, bu taşınmaz tahsisleri usul-füru ve kardeşlik ilişkileri çerçevesinde yapılmış olduğundan GVK. 73/II, 2’ ye göre vergiyi doğuran olay meydana gelmediğinden herhangi bir vergi yükümlülüğü meydana gelmemektedir. Ancak bu sonuç A ile B ve A ile C arasında yapılan taşınmaz tahsislerinin vergi hukuku açısından geçerli kabul edilmesine bağlıdır. İdare ya da yargı organlarının olaydaki fiili durum ve ekonomik gerçeğin B’nin taşınmazını amcası C’ ye oturması için tahsis ettiği sonucuna varmaları halinde, görünüşteki tahsislerin peçeleme işlemi olarak nitelendirilmesi ve vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinin kabul edilmesi mümkündür. Ancak, olayın tüm ayrıntıları dikkatle araştırılarak söz konusu evlerin büyüklükleri, bulundukları şehir ya da semt, kişilerin sosyal durumları vb. incelendikten sonra bu taşınmaz tahsislerinin salt vergiden kaçınma amacına yönelip yönelmediği konusunda bir karara varılmalıdır459.

iktisap edilen taşınmazın intikalinin aralarında yakın akrabalık bağı bulunanlar arasında vaki olması halinde ivazlı bir intikal olarak kabulü mümkün bulunmadığından veraset ve intikal vergisi kapsamında sayılarak vergilendirilmesi gerekeceği….” Danıştay 7. Dairesi’ nin 13.01.1987 gün ve 1985/164 E. ve 1987/2 K. sayılı kararı, Kararın alındığı kaynak: DEMİRKOL-TEKİN- TOKTAŞ, s. 1061.

458

KARAKOÇ, Vergi, s. 77.

459