• Sonuç bulunamadı

Pavlusçu Dönem

Belgede Hıristiyanlık`ta Havarilik (sayfa 45-49)

B. İlk Yüzyıl Hıristiyanlığının Kısa Tarihçesi

2. Havariler Dönemi Ve Pavlusçu Dönem (M.S 33-67)

2.2. Pavlusçu Dönem

Pavlusçu dönem olarak da ifade edebileceğimiz bu periyoda ait en önemli bilgiler yine Resullerin İşleri’nin son kısımlarıyla, Pavlus’un mektuplarında yer alır. Pavlus’un Hıristiyanlığa girişi, kilise tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu dönem, Pavlus’un Şam vizyonu ile başlamaktadır.180

Kudüs cemaatine düşmanca tavırlarını arttıran Pavlus, başkahine giderek Şam’daki havralara181 verilmek üzere mektuplar yazılmasını ister. Amacı, burada yaşayan ve Kudüs cemaatine katılan insanları yakalatıp Kudüs’e getirtmektir.182 Kendisi de Şam yolunda olan Pavlus, bu kente yaklaştığı sırada birdenbire gökten gelen bir ışığın çevresini aydınlattığını görür. Yere yıkılan Pavlus, “Saul, Saul bana neden zulmediyorsun?” sözünü işitir. Luka’nın yazdığına göre, sözün kime ait olduğunu soran Pavlus’a, “Ben, senin zulmettiğin İsa’yım. Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek” cevabı gelir.183 Pavlus’la birlikte yolculuk eden kişilerin dilleri tutulur ve oldukları yerde kalakalırlar. Gökten gelen sesi duyarlarsa da kimseyi göremezler. Pavlus’un burada yaşadıklarının etkisiyle hiçbir şey göremediği, Şam’a götürüldüğü ancak gözlerinin üç gün boyunca görmediği bu nedenle de hiçbir şey yiyip içmediği zikredilir.184

Pavlus’un İsa tarafından “seçilmiş bir aracı” olduğuna ve İsa tarafından görevlendirildiğine dair cümleler, Luka’ya aittir. Şam’da, Hananya adında bir İsa öğrencisi vardır. İsa, bu öğrencisine görünerek, Yahuda adlı birinin evinde dua etmekte

177 Kürşat Demirci, a.g.md., D.İ.A., XVII/331 178 Ernest Renan, a.g.e., s.71

179 Ernest Renan, a.g.e., s. 76 180 Res. İş. 9:3-6

181 Burada zikredilen Şam, Sur ve Sayda kentlerinin kuzeydoğusuna düşen Şam kenti olup, bugünkü

Suriye’nin başkenti Şam ile alakası yoktur. Bkz. Yeni Ahit, Haritalar kısmı.

182 Res. İş. 9:1-2 183 Res. İş. 9:3-6 184 Res. İş. 9:7-9

olan Saul adında Tarsus’lu birini aramasını ister. Hananya, Pavlus’un Kudüs cemaatine yaptığı kötülüğü ve onun Şam’a niçin geldiğini İsa’ya anlatır.185 Luka’ya göre İsa, tam burada, Pavlus’un havariliğini onaylayan şu cümlesini söyler:” Git. Bu adam, benim adımı diğer uluslara, krallara ve İsrailoğulları’na duyurmak üzere seçilmiş bir adamdır. Benim adım uğruna ne kadar sıkıntı çekmesi gerektiğini ona göstereceğim.”186 Hananya da İsa’nın bu şekildeki emrine uyarak Pavlus’un kalmakta olduğu eve gider, İsa’nın Pavlus hakkındaki sözlerini aktarır. Hananya’nın, ellerini Pavlus’un eli üzerine koymasıyla birlikte Pavlus’un gözleri açılır, vaftiz olur ve sağlığına kavuşur.187 Tezimizin ileriki bahislerinde bu hususun detaylarını zikrettiğimizden, burada Pavlus döneminin gelişmelerini kısaca aktarmayı uygun görüyoruz.

Pavlus’un Hıristiyanlığa girişinden önce bu din Filistin dışına yayılmış bulunuyordu. Ancak Hıristiyanlığı Gentile coğrafyasında yayan esas kişi Pavlus olmuştur. Pavlus’un yeni dinde bulduğu tek şey yalnızca mesihi bir umut değildi; belki daha önemlisi, Yahudi şeriatından kopan yeni bir dine zemin hazırlamaktı. Bunu gerçekleştirmenin tek yolu da yeni dini evrensel bir mesaj çerçevesinde yorumlamaktı. Onun Hıristiyanlığı seçişinin arkasındaki sebebin karanlıkta kalması bu yorumu desteklemiş olmalıdır.188

Bu dönemde Hıristiyanlık Yahudi olmayanlar arasında da yayıldı. Bu da iki ayrı grubun, Yahudi menşeli Hıristiyanlarla putperest menşeli Hıristiyanların oluşmasıyla neticelendi. “Yahudi menşeli Hıristiyanlar” tabiri geniş anlamda, gerek Kudüs ve Filistin’de gerekse Diaspora’da yaşayan Yahudi ırkından gelen Hıristiyanları, dar anlamda ise özellikle Kudüs ve Filistin kiliselerine mensup Hıristiyanları ifade eder. Bunlar İsa’nın mesajını benimseyen ve onun İsrail Krallığı’nı tesis için yeniden gelmesini bekleyen, ancak Tevrat’ı kabul edip Yahudi şeriatı üzere yaşayan Hıristiyanlardı. “Putperest menşeli Hıristiyanlar” tabiri ise Yahudilerin dışında başka ırk ve dinlere mensupken Hıristiyan olanları ifade etmektedir. Liderliğini Pavlus’un yaptığı bu hareketin mensupları, Kudüs Havariler Konsili kararlarıyla bazı kuralların dışında Yahudi şeriatından muaf tutulmuştur.189

Hıristiyanlık, Pavlus tarafından “Yahudiliğin bir Yunan mezhebi” haline

185 Res. İş. 9:10-14 186 Res. İş. 9:15-16 187 Res. İş. 9:17-19

188 Kürşat Demirci, a.g.md., D.İ.A., XVII/331 189 Kürşat Demirci, a.g.md., D.İ.A., XVII/331

getirilmiştir. Aynı zamanda da hem Yahudi dininden, hem Yunan felsefesinden sindirebildiği ne denli şey varsa hepsini yutmuştur. III. Yüzyıl kilise önderlerinden biri olan İskenderiyeli Clement’e göre nasıl ki Şeriat, Yahudileri Hıristos’a hazırladıysa, felsefe de Yunanlıları buna hazırlamıştır. Böylece de evrensel olmak amacını güden bir din ortaya çıkmıştır.190

Pavlusçu dönem periyodu içerisinde onun yeni cemaat üzerindeki faaliyetleri ve misyon yolculukları bu döneme damgasını vurmuş ve Hıristiyanlığın her bakımdan temel şekillenme süreci umumiyetle bu zaman zarfında gerçekleşmiştir.

M.S. 67’de Roma’da öldürülmesinden önce Pavlus’un, Filistin, Antakya, Anadolu ve Balkanlarda birçok yerleşim bölgesinde zamanını Hıristiyanlığın yayılmasına harcadığını ve çabalarının karşılığı olarak gittiği yerlerde cemaatler oluşturduğunu görmekteyiz. Ancak Helenistik eğilimli Pavlusçu Hıristiyanlığın hem coğrafi hem de doktrin olarak gentile topraklarında hızla yayılması ölümünden sonraya rastlamaktadır.

Hellenistik eğilimli Pavlusçu Hıristiyanlık Gentile topraklarında hızla yayılmaya devam etti. Kudüs’te Yahudi kökenine bağlı Hıristiyan cemaat varlığını bir müddet daha sürdürdü. Bu cemaatin başında, İnciller’de İsa’nın kardeşi olarak geçen Yakup (Jacques)191 bulunuyordu. Yakup liderliğindeki Yahudi-Hıristiyanlar 57’de Yahudilerin Romalılar’a karşı başlattığı isyana ve 66’da Romalılar’la Yahudiler arasında patlak veren savaşa katılmamışlardır. Kudüs’ün 70 yılında Romalılar’ın eline geçmesinden kısa bir müddet önce Yahudiler, İsa’nın kardeşi Yakup’u öldürdüler. Yakup’a bağlı Hıristiyanlar da Ürdün’deki Pella şehrine çekildiler.192 M.S. 66/67 senelerinde Doğu Ürdün’e yapılan bu göçün hedefi putperest Pella veya diğer ismiyle Dekapolis idi. Ebionlar,193 uzun zaman bu sapa bölgede sükunetle yaşamışlardır. İkinci ana yerleşme

190 Felicien Challaye, Dinler Tarihi, s. 190 191 Bkz. Mat. 13:55; Mar. 6:3

192 Kürşat Demirci, a.g.md., D.İ.A, XVII/332

193 Kendilerinden ayrı bir grup olarak, “Ebionlar” olarak ilk kez İrenius söz eder. Kendilerini ilk dönem

Yahudi kökenli Hıristiyan grupla özdeşleştirmeye çalışan bu mezhebin özellikleri şunlardır: Bakireden doğumu kabul etmezler; İsa’nın; Meryem’in ve Yusuf’un oğlu olduğunu vurgularlar; onun bir peygamber olduğuna ve diğer insanların Tanrının oğlu olmaları anlamında Tanrının oğlu olduğuna inanırlar; sünnet de dahil Yahudi Şeriatı’nin emirlerini yerine getirirler; Matta’nın İncili’ni kullanırlar ve Pavlus’u Şeriat’ı geçersiz kılan biri ve Yahudi ve Hıristiyan hakikatinin düşmanı olarak görürler. Bkz. Fuat Aydın, “Hz. İsa Sonrası Tartışma Konularından Havarilik ve Pavlus’un Havarilik Anlayışı”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Ankara, 2001, s. 89. Ayr. Bkz., F.L. Cross–E.A. Livingstone, “Ebiones”, The Oxford Dictionary of The Christian Church, s. 439

merkezleri ise, Kohba şehridir. Burası Pella’dan sonra kurulmuş olmalıdır. Muhtemelen, bugünkü yerinin Tel el-Amarna olabileceği kanaati hakimdir. Daha sonraları Halep ve Şam bölgelerine de yayılmışlardır. IV. yüzyıla kadar suları bol Ürdün yaylalarında veya çöl kenarlarına giren Doğu Ürdün’de yaşamışlardır. Pella’da ilk Katolik piskoposluktan V. yy.’da söz edilecektir.194

Havariler döneminin sonunda bir çok gruba bölünen bu cemaat, Ebionlar (Ebiones “fakirler”) adı altında yaklaşık VI. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Kilisenin uydurma ilan ettiği pek çok gelenekte Ebionlar’ın derin izleri vardır. Ebionlar’ın elindeki İnciller, kanonik İnciller’den oldukça farklı olup ilk Hıristiyanlık düşüncesini yansıtır.195

Yahudi-Hıristiyanlar, genel olarak kabul edildiği anlamda, İsa’nın Mesih oluşuna inanma dışında tamamen Yahudi geleneğini muhafaza eden ve sonraki dönemlerde farklı isimler altında M.S. 5. yüzyıla kadar varlıklarını devam ettiren Hıristiyanlardır. Şemsiye bir kavram olan bu isim altında Ebionlar, Nazaronler196 ve Elkasailer197 gibi ortak noktalarının yanı sıra inançlarında farklılıkları da barındıran Hıristiyan gruplar yer alır. Bunlar, Yahudilikle Hıristiyanlık arasındaki bağların kopmasından sonra, Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından da heretik198 olarak kabul olarak kabul edilmiş, dışlanmış ve zamanla da ortadan kalkmışlardır; ancak inançları

194 Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 322-323 195 Kürşat Demirci, a.g.md., XVII/332

196 Haklarındaki bilginin Epiphanius ve Jerom’dan alındığı Nazarenler’den bir Yahudi-Hıristiyan mezhebi

olarak ilk kez söz eden Epiphanius’tur. Varlıkları M.S. 70’den önceye kadar giden bu grubu ifade etmek için kullanılan “Nazarene” kelimesi, en azından Yahudiler arasındaki Hıristiyanları ifade etmek için kullanılmaktaydı. Bu mezhebin temel özellikleri şunlardır: İsa’nın tanrısallığını ve onun bakireden doğduğunu kabul ederler; Şeriat emirlerinin bağlayıcı olduğunu düşünürler; ancak Gentileler’e uygulanması gerektiğini kabul etmezler. Bkz. Fuat Aydın, a.g.m., s. 89; Ayr. Bkz., Şinasi Gündüz, Pavlus Hıristiyanlığın Mimarı, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2001, s. 15; “Nazarene” ve “Nazarites” için Bkz., F.L. Cross–E.A. Livingstone, The Oxford Dictionary of Christian Church, s. 957

197 Patristik literatürde zikredilen Yahudi-Hıristiyan gruplardan biridir. Trajan’ın hakimiyeti döneminde

ortaya çıkmıştır. M.S. 100’de Elkasi tarafından kurulmuştur. Ebionlar’la ilişkileri sonucu onların özelliklerini benimsemiş, Ebion tipi bir Hıristiyanlıktır. Bu grubun genel özellikleri ise şunlardır: İsa bir peygamberdir; Pavlus’u kabul etmezler; Şeriat’ı yerine getirirler; bekarlığı reddederler ve evliliği mecbur tutarlar; bakireden doğuma önem vermezler. Bkz. Fuat Aydın, a.g.m., s. 89. Ayr. Bkz. F.L. Cross–E.A. Livingstone, “Elkesaites”, The Oxford Dictionary of Christian Church, s. 453

198 Heretik veya Heresi (Heresy): Herhangi bir inancı ya da belirli bir dinsel doktrini yalanlama veya onun

dışında olma; sapkınlık. Hıristiyanlıkta heresi , kilise tarafından imanla ilgili belirlenen herhangi bir doktrini resmen yalanlama ya da ondan şüphe etmeyi ifade eder. Erken dönemlerden itibaren Hıristiyan kilisesi, kendisinin iman esaslarını belirleme ve öğretme otoritesine sahip olduğunu ilan etmiş ve heresiyi mahkum etmiştir. Bkz. Şinasi Gündüz, “Heresi”, Din ve İnanç Sözlüğü, s. 166.

hakkındaki bilgiler, patristik dönemde199 yazılan ve heretikleri hedef alan metinlerde dağınık bir şekilde bulunmaktadır.200

Belgede Hıristiyanlık`ta Havarilik (sayfa 45-49)