• Sonuç bulunamadı

4.1. Tüketicilerin Mizahı Tüketme Motivasyonları

4.1.5. İfade Özgürlüğü Aracı Olarak Mizah

4.1.5.3. Pasif Direniş Aracı Olarak Mizah

Sorensen’in (2008) öne sürdüğü gibi mizah ayrıca baskıya ve diktatörlüğe karşı pasif bir direniş stratejisidir. Mizah hareketin dışında kalan insanlarla seferberliği kolaylaştırır, dayanışmayı oluşturarak direnme kültürünü oluşturur ve baskının alt üst olmasını sağlar. Dolayısı ile mizahın kullanımı direniş hareketi içerisindeki korkuyu azaltır. Yani insanlar korktukları şeyle alay ettiklerinde daha az korkma eğilimi gösterirler. Gezi olaylarında da mizah pasif bir direniş aracı ve barışçıl bir ifade yöntemi olarak kullanılmıştır:

Gezi’de hani çok komik bir kitle vardı ya; hani şu duvarlara çok komik hakikaten çok komik yazılar yazan… İşte kendini bir ifade biçimi herhalde, “ben şiddet kullanmıyorum, kendimi bu şekilde ifade ediyorum.” Ya da ne bileyim, kendini mizahla ifade etmeye çalışmış. Ama bence ne bileyim, atıyorum biri beni eleştirsin; mizahi bir eleştiriyi daha rahat kaldırabilirim daha kabul edilebilir bir eleştiri olduğu için belki de. Hani ya da çok sivri dilli, çok hakaret edici şeylerden tabi ki bahsetmiyorum ama hani bir mizahta bir komiklik falan var ya, daha kabul edilebilir oluyor bence eleştiri, bence o yüzden (Ezgi, Araştırma Görevlisi, 25).

130

Mizahın oradaki (Gezi olaylarındaki) işlevi siyasal otoriteyi eleştirmekti herhalde, siyasal otoriteyi ve yapılan uygulamaları eleştirmek (Erdem, Reklam Yazarı, 26). Ben de oradaydım(Gezi), İstanbul’daydım, oradaydım, biz de gidiyorduk hani. Oradaki mizahın işlevi, ne bileyim, şey gibi biraz, karşıt duruşlarını hani onlar gibi mesela bir polis jopla vururdu ya da gaz bombası atardı, bir şey atardı, daha şiddet içerikli, o şekilde gösterirdi. Ama biz zekâyla, o grup, onu kullanan insanlar daha çok zekâyla ve daha çağdaş boyutlarda kendini ifade ederek, düşündürerek gösterdi. Bence oydu, mesela bence oradaki şeydi, kirlenen yerleri kendi aralarında toplayıp temiz bırakmak, bu tür şeyler, senin yaklaşımın o, sen daha barbar yaklaşıyorsun ama bizim yaklaşımımız düşündürmek olabilir, ya da kirlenen yerleri temizlemek, onun gibiydi mizah bence o anlamda (Emre, Araştırma Görevlisi, 25).

Oradaki (Gezi) mizah da aslında, söylemek istediklerini söyleyemediği için mizahı kullanıyorlar aslında. Yani karşı olduğumuz düşünceleri ciddi bir şekilde dile getiremediğimiz için mizahla dile getirdik, o yolu tercih ettik (Defne, Araştırma Görevlisi, 25).

Aslında orada (Gezi) amaç hem gülmekti bence hem güldürmekti, tepkiydi hem de. Ya daha etkileyici oldu, mesela oraya başka bir şey yazsa bu kadar etkili olmazdı yani kesinlikle etkileyici. Yani bilmiyorum, genç insanların mizahi yeteneklerini kullanarak bir şeye başkaldırmaları, bir araç olarak mizahı kullanmaları… Aslında amaç bence orada güldürmekti de, çoğu komik şeylerdi. Amaç bence hem güldürmekti hem de mesaj vermekti. Ya mesela “kahrolsun bağzı şeyler” burada gülüyorsun. “ay yeter artık polis çağıracağım” diye yazmaları, orada sosyal bir şey çok fazla, orada tamamen siyasi bir şeyin doğurduğu mizahi bir şey olarak çıktı yani (Güler, Araştırma Görevlisi, 24).

Şimdi aslında o mizahlar bir tepkidir bana sorarsanız, bir karşı tarafa bir şey anlatmadır, yani bir şey ifade etmedir. Ben ona sadece şey olarak bakmıyorum. Orada çünkü kaç tane gencimiz hiç yok yere, bana sorarsanız katledildi, öldürülmedi, katledildi. Ben onu o şekilde algılıyorum. Şu anda onları anlayacak bir sistem yok maalesef (Hasan, İnşaat Taşeronu, 63).

Ben orada mizahın çok güzel ve güçlü bir şekilde kullanıldığını düşünüyorum. Gezi bu kadar büyüdüyse mizahın da etkisi vardı. Sosyal medyada yayılmasını sağladı, insanlara “marjinal” grupların artık ne kadar da öyle de düşündükleri tarzda marjinal olmadığını gösterdi, yani bütünleştiriciydi mizah bence Gezi’de. Ayrılıkları ortadan kaldırdı, o anlamda ben işte Gezi süreci sonra düşündüğümüz gibi ilerlemedi, sönümlendi ama bu kadar büyük olmasının en büyük etmenlerinden biri bence mizahtı (Bengü, Araştırma Görevlisi, 25).

Gezi olaylarıyla birlikte protestolar böyle değişik bir hal aldı, bizim kuşağımızla birlikte farklı bir dil edindi. Bu dili internette kullanan gençler ya da bizler bunu sokağa taşıdı. Çok siyasi bir hareket mi? Çok fazla değil benim için Gezi parkı olayları. Orası daha çok sosyalleşme alanı, insanlar kendileri için düşünen birilerinin olduğunu gördü ve doğrudan sokağa çıktı. İnsanların bir araya gelmesinin “dur işte bu düzene bir kafa tutalım”dı elbet ama bunun yanında da şey oldu “sen gidiyor musun oraya, iyi ben de geliyorum, arkadaşlar var mı? O zaman ben de geliyorum” (Erdem, Reklam Yazarı, 26).

131

Alan Dundes (1971), ifade özgürlüğünün kısıtlanmış olduğu Romanya’daki siyasi mizahı tanımlarken söylentilerle aktarılan mizahın resmi bir sansür mekanizması görevi sürdüğünü belirtmiştir. Aynı şekilde Nordin ve Richaud (2014) sansürün siyasi ifadeye son veremeyeceğini ancak sadece siyasi hicivde kodlu bir dilin yaygın kullanımı gibi belirli biçimlere kanalize ettiğini belirtmiştir. Katılımcılarımız da bu argümanlara paralel olarak Leyla ile Mecnun dizisinde sigaranın sakız olarak metaforlaştırılması hakkında sansürün ve yasakların gereksiz olduğunu ve mizahın bunu aşabileceğini belirtmiştir:

Bu bir metalaştırma şekli hani özelliği atfediyorsun aslında, sigaranın özelliğini sakıza atfediyorsun. Ne bilim içkinin özelliğini o içkinin yapıldığı meyveye atfediyorsun falan. Sansür için güzel, sansürün etrafından dolaşmak için güzel bir yol yani. Böyle yaratıcı yollar önemlidir; hani mizahın eğer amacına ulaşmasını istiyorsan ki mizah genelde şeydir baskın otoriteyi şey yapar aslında eleştirir, öyle olması lazım çünkü baskın otoriteyi eleştirmezsen o diktaya dönüşür yani… O yüzden eleştirmesi gerekir ve o otorite o eleştiriden kaçınmak ister haliyle. Ve sansür koyar bunu engellemek için de ve o sansürün etrafından dolaşabilmek gerekir, dolaşmanın iyi bir yolu o mesela. O baskının etrafında dolaşabilmek gerekir, dolaşabilmek için de mizah iyi bir yöntem yani, hani o size insan, o dikta senin üstüne işte ne o, biber gazlarıyla, coplarla, tazyikli sularla gelirken, senin espriyi bir silah olarak kullanman, sosyal medyada, duvarlarda, yazılarda, bu baskının etrafından dolaşmak için güzel bir yöntemdir, yani etkili bir yöntemdir (Cemil, Araştırma Görevlisi, 25).

Sansürün de etkisi olabilir tabi yani, mesela işte sigara için de sansür… Şey olabilir belki, toplumda şey eleştirisi de var, yani hükümetin işte ne bileyim, bu alkoldür, sigaradır, bu tarz şeyleri sürekli gereksiz yerlerde de sansürlemesi, insanlara “bu kadar da olmaz” dedirtiyor. Bunun da belki eleştirisi bu şekilde yapılmış olabilir; yani önceden işte rakı falan sansürleniyordu bildiğim kadarıyla ama şimdi çok basit şeyler bile sansürlenebiliyor. Bir küfür mesela işte ne bileyim, ağır küfürler var, daha basit küfürler var. “Salak” bile belki sansürlenecek düzeye geliyor. Bu eleştirilmiş olabilir yani. Bunun da altı çizilmiş olabilir (Yasemin, Araştırma Görevlisi,25).

Çok akıllıca ya, hani çok takdir ettiğim bir olay. Hem oto sansür uyguluyor hem dalga geçiyor. İyi yani, gülüyordum. Bence orada RTÜK’e meydan okuyorlar ya. “Bak ben sigarayı içiyorum ama hiçbir şey yapamıyorsun” diyor yani. Niye? Çünkü sakız kullanıyorum onun yerine, yapabileceğin hiçbir şey yok diyor. Evet, bence öyle yani, direkt böyle RTÜK’e baştan sona başkaldırı değil de, bu yasağın aslında gereksiz bir şey olduğuyla alakalı. Sonuçta hani TV’de sigara içiliyor diye sigaraya başlıyorsa, sokakta da içiliyor, gene başlayacak o çocuk, yani etkilenmesini engellemek istediğin kişi. Her şey TV’yi öcü gibi gösterip, orada bu oluyor, yok

132

şurada şu oluyor deyip her şeyi sansürlemek de saçma (Onur, Araştırma Görevlisi, 25).

RTÜK’ün baskısına karşı geliştirilmiş mükemmel bir yaklaşım. Sansürü bir şekilde yenmek… Şöyle bir şey var şimdi, kalkıp çağrışım yaparak mizah kullanmak, biplenmeye göre çok daha başarılı. Niye? Çünkü insanın aklında biplendiği zaman “aa biz tü kaka” diye bir şey var. Çünkü RTÜK’ün aslında yapmaya çalıştığı o, bipliyorsa ya burada bir şey var ya hani. Ama bunun kesintisiz bir şekilde anlatmak istediğini anlatıyorsa ve karşı taraf bunu nasıl diyeyim, o şeyden de, denetlendiği kurumdan da hiçbir ceza gelmiyorsa, başarılı bir anlatım tekniği (Mehmet, Mimar,33).

Ya sansürün asla sansür olamayacağı; yani zihin, kafan çalışıyorsa, yapabileceğin en güzel şey yani… Ben bayılıyorum bu erikli, sakızlı muhabbetlere. Eğer sen ne kadar dış güçler veya şöyle söyleyeyim; yasal olarak önüne bir şeyler geçerse geçsin, elinde mizah oldukça her şeyin önüne geçebiliyorsun, her şeyi kırabiliyorsun aslında. Aslında istediğimizde hiçbir şeyin düşüncelerin önüne geçemeyeceğinin de bir kanıtı bence (Bengü, Araştırma Görevlisi, 25).

Güzel bir şekilde tepkisini ortaya koymuş, yapabileceği tek şey bu. TRT’de gösteriliyordu değil mi, başka türlü tepkisini gösteremezdi. Bulunulan mevcut şartlar içerisinde yapılabilecek en düzgün şeyi yapmış. Yani işte şey giriyor işin içine ya, toplum… Hangi toplumda yaşıyoruz? Şimdi medeni bir toplumda yaşasan, belki bu çok ses getirebilecek bir şey ve tebrik edilecek bir şey belki, ama bizim toplumda çok etki etmez bu tarz bir şey. Ancak bir kısım insanı etkiler, hoşuna gider, güler, ama çok etkileyeceğini zannetmiyorum (Güler, Araştırma Görevlisi, 24).

Bana sorarsan bir sansürden kurtulma yolu ama eğer ki o dizide sigara içiyorsa da ya onu aslında bozmamak lazım ama RTÜK izin vermiyor. Ya yasaklarla ne kadar yasaklarsanız ona karşı bizim insanımız daha şeyle bakar; yani yasak hiçbir zaman için doğru değildir bana sorarsanız. Onu yasakla değil eğitimle o şeyleri aşabilirsiniz. Şimdi takip edin TV’leri; hiçbir ulusal kanalda, yerel kanalda kötü alışkanlıklarla ilgili eğitici bir program var mı ama tüm kanallarda diğer bana göre sorarsanız çok daha şey programlar izleyebilirsiniz. Mesela ben evlenme programlarına karşıyım, o programı yayınlayacağına gençleri çocukları eğitici programlar sunabilirsiniz, o zaman sansüre hiç gerek kalmaz (Hasan, İnşaat Taşeronu, 63).

Yasağa tepki… Çünkü o yasağı saçma buluyorlar, öyle bir şeyin yasaklanmasını ve saçma bulduklarını da bir şekilde karşılarındakine ifade ediyorlar. Yasak ama yasak olması önemli değil, biz başka şekillerde de bunu yapabiliriz, hani gelin de bunu yasaklayın tarzı bir şey yani (Defne, Araştırma Görevlisi, 25).

Birileri size engel koyuyorsa, sizin sağınıza solunuza çit çekiyorsa ya altından geçeceksiniz ya üstünden geçeceksiniz; bir şekilde ya kazıp geçeceksiniz. Bu erik metaforu, sakız metaforu da çok güzel, başarılı bir iş olmuş. Bulunduğu çerçevede yasağı çok akıllıca bir delme… (Erdem, Reklam Yazarı, 26).

Sonuç olarak araştırmamız otoritenin en büyük düşmanı olarak kahkahayı yani mizahı gören Hannah Arendt’i (1997: 51) doğrılamakta ve mizahın otoriteyi zayıflatma yeteneğine sahip olduğunu göstermiştir.

133