• Sonuç bulunamadı

4.2. Tüketicilerin Tercih Ettikleri Mizahın Nitelikleri

4.2.4. İçtenlik ve Sevmek

Cacioppo ve Petty’nin (1979) ve Chattopadhyay ve Basu’nun (1990) öne sürdüğü gibi geçmiş marka deneyimleri ve değerlendirmeleri de tüketiciler açısından önemli değişkenlerden biridir. Markayla ilgili geçmiş olumlu değerlendirmeleri olan mesaj alıcıları o markayla ilgili düşüncelere daha açıktır ve daha az eleştireldir. Ancak markayla ilgili geçmişte olumsuz değerlendirmeleri olan mesaj alıcıları daha

negatif tepki vermektedir. Yani geçmiş marka değerlendirmeleri reklamdaki mizahın etkililiğinde ılımlaştırıcı bir rol oynamaktadır. Mizah tüketim unsuru olduğu durumda da aynı şey geçerlidir. Araştırmamız sonucunda görülmektedir ki, katılımcıların gülebilmeleri için kendilerini yansıtan, absürt bir mizahın olmasının yanında ayrıca mizahı yapan kişiye karşı da bir olumlu duygu beslemesi gerekmektedir. Yani mizahı üreten mizah ustaları, mizah içeren nesnenin markası konumundadır. Sevdikleri mizah üreticilerinin ürettiği mizahı, katılımcılar ne olursa

152

olsun sevmekte ve hoş görmektedir. Mizahın güçlü olması ve amacına ulaşması için bu gerekli bir koşuldur:

Charlie Chaplin absürt bir karakter zaten, hani normalin dışında bir karakter. Hatta ya şeyi bile o absürtlük o şeylik, o hitler bıyığını bile kabul ettirebilmiş yani antisi olarak; yani yoksa 1940’lar 50’lerde galiba dimi şu karakteri, ya o dönemde, yani dünyada Nazi nefretinin, Amerika’da Nazi nefretinin olduğu dönemde, o bıyıkla televizyonda ünlü olabilmek, yani sadece diğer bütün esprilerini, şeylerini at yani, televizyona biri çıktı ve Nazi bıyığı var. Yani nasıl karşılarsın bunu? Nefret edersin adamdan ama bunu yıkabilmiş bir adam ve konuşmadan yıkabilmiş bu adam. Hani o yüzden saygı duyulası bir adam; yani dediğim gibi şey, o hissiyatı konuşmadan, hareketleriyle, tavırlarıyla; mesela bir durumda içine düşeceğin; işte korkudur, heyecandır, sevgidir, afallamadır; o tür duyguları mimikleriyle, hareketleriyle çok iyi veriyor, zaten o yüzden galiba büyük bir oyuncu (Cemil, Araştırma Görevlisi, 25). Cem Yılmaz… Ya arkadaşım de, öyle de, öyle düşünebilirsin. Yani öyle seviyorum ben o adamı bir arkadaşımı sevdiğim gibi seviyorum yani. Mesela birisi laf söylediğinde, haksız bir eleştiride bulunursa, savunurum yani (Zeynep, Akademisyen,39).

Uykusuz… İçinde başlangıçtan itibaren bildiğim, güvendiğim, samimi hissettiğim yazarlar var görüş anlamında. Galiba bu konuda çok yeniliğe açık hissetmiyorum çünkü gördüğüm ve o beğenmediğim, sinirlendiğim, o cinsiyetçi karikatürler beni tek bir zevkim varsa onu silip götürüyor. Hayatta tek bir lüksüm varsa, o nedenle bildiğimin dışına çıkmam bu konuda genelde. Yine de çıkarsam da Uykusuz’da referans olarak gösterilen bir yere giderim (Bengü, Araştırma Görevlisi, 25).

Cem Yılmaz… Zekâ var genel olarak mizahında ama ben şöyle düşünüyorum; benim güldüğüm insanlar genelde sevdiğim insanlar. Bu iki karakteri de ben sevemedim. İnsan sevdiği şeyin çok komik olmayan bir esprisine de gülebilir ama sevmediği bir insanın söylediğine gülmesi için esprisinin gerçekten çok kaliteli olması lazım. Ya ben biraz sevgi ile de bağlantılı düşünüyorum bu olayı. Ya mesela Tatlı Hayat’taki İhsan karakterini ben hakikaten seviyordum ve onun yaptığı her şeye gülüyordum. Ama Cem Yılmaz’ın ben çoğu insanın kahkahalar attığı yerlerde zorla bir tebessüm olur, çok az kahkaha atmışımdır (Özdemir, Araştırma Görevlisi, 26)

Ya hani ne derler, Cem Yılmaz bence çok iyi bir gözlemci, zeki olmasının yanı sıra çok iyi bir gözlemci; hani belki aynı şeyleri günlük hayatta biz de gözlemliyoruz, biz de düşünüyoruz ama hani o onu fark ediyor, oradan çekip alıyor ve komik bir üslupla insanlara anlatıyor. Bence hani bu da açıkçası benim hoşuma giden bir şey yani hani ne derler ona, hakikaten birisi bütün gözlemlerini derlemiş, toplamış; hani sana sanki anılarını anlatıyormuş gibi. Ya bide Cem Yılmaz o da iyi bence sanki çok komik bir arkadaşınla hani anılarını paylaşan biri gibi geliyor bana (Ezgi, Araştırma Görevlisi, 25).

Yukarıdaki alıntılarda görüldüğü gibi mizahın üreticisini yani komedyeni sevmek, mizahı olumlu algılamada ve gülme eylemine dönüşmesinde önemli bir

153

değişkendir. Bu bağlamda katılımcılar tarafından en çok verilen örnek Kemal Sunal olmuştur. Bireyler onu “Şaban” olarak özdeşleştirmiştir ve ince zeka gerektiren kıvrak espriler olmamasına ve izleyicilerin defalarca izlemesine rağmen hala gülmesindeki temel sebeplerden birisi halkın onu içlerinden biri kabul ederek ona karşı bir sevgi hissetmesidir:

Evet işte söylemiştim Şaban’ı komik bulduğumu. Hemen hemen tüm filmlerini seyretmişimdir ve her izlediğimde aynı hazzı alıyorum. Hiç eskimiyor. Onun oyunculuk başarısından ve ne bileyim az çok karakterini de ekranlardan bilmemizden kaynaklı mı bilemiyorum. Bir Cem Yılmaz’ı mesela kimi zaman kötü şeylerle anıyoruz; hani işte şurada boy gösterdi, burada boy gösterdi. Ama Şaban hakkında hiç öyle bir şey duymadım; belki de ondan da etkileniyor olabilirim (Burcu, Araştırma Görevlisi, 24).

Kemal Sunal… İşte ilk gülüşü yani, adamın gülüşü bile yetiyor bence, o kadar içten ki hani bu şey gibi derler ya, hani bulaşıcıdır diye, hakikaten yani en fazla bulaşan insanlardan biri bence. Gülümsemesi çok fazla pozitif biri, hani gülerken çok fazla pozitif bir elektrik veriyor, çok aşırı zekice espriler yapmasına gerek kalmıyor mesela Cem Yılmaz gibi ya da ne bileyim, çok aşırı jest, mimik vs. kullanmasına gerek kalmadan çok fazla güldürüyor yani, çok içten bence, çok doğal. Zaten bütün filmlerinde de ne bileyim, Çöpçüler Kralı, Kapıcılar Kralı, bilmem ne, hep halkın içinden, öyle karakterleri var yani (Ezgi, Araştırma Görevlisi, 25).

Ya onun (Kemal Sunal) komikliği de şey galiba, içtenlik geliyor galiba. Hani şey, çocukça espriler... Hani “var mı lan bana yan bakan” diyor, “ben bakarım” diyor, dönüyor ve yandan bakıyor. Aynı espriyi dört defa, beş defa üst üste yapıyor ve insanlar her defasında gülüyor; yani bu biraz şey, karakteri sevdiğin için aslında yani. O adamdan onu beklediğin için, o adam onu yaptığında komik olduğu için… (Cemil, Araştırma Görevlisi, 25).

Ya bilmiyorum bizde genel itibariyle bu adamın (Kemal Sunal) güzel bir algı inşası oldu bizim zihnimizde, nedenine bakarsak da bu adamın saflığı hepimizin hoşuna gitti küçüklüğümüzden beri. Bunun dışına çıktığımızda da çok daha farklı bir dünya bulduk bu adam hakkında, sevmemize destek oldu. Çok iyi toplumsal mesajları var (Erdem, Reklam Yazarı, 26).

Kemal Sunal tam tarif edeceğim şimdi, görünce bile güldüren insan. Kemal Sunal hakikaten farklı yani, normalde böyle ciddi halini de bildiğim için, yani hakikaten hep öyle tanısaydım çok gülünecek bir insan değil ama o kadar filmleriyle hayatımızda yer etmiş ki; ciddi halini gördüğün zaman bile artık gülebileceğin bir duruma geliyorsun. Öyle bir şahsiyet olmuş. Onda da abartı noktalar var ama o kadar abartı mazur görülebilir. Hani ona daha ben hoş bakabiliyorum Recep İvedik’teki abartılara göre (Özdemir, Araştırma Görevlisi, 26)

154