• Sonuç bulunamadı

4.2. Tüketicilerin Tercih Ettikleri Mizahın Nitelikleri

4.2.1. Bilişsellik İhtiyacı ve Zekâ

Yapılan mülakatlar sonucu tüketicilerin kıvrak zekâdan ve ince esprilerden hoşlandığı, “genius” bir mizah görmenin hoşlarına gittiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu görüş ile paralel olarak katılımcılarımız mizah ile zekânın ilişkili olduğunu ortaya koymuşlardır:

Ya ben bir şey okumuştum bu nöroscience ile ilgili; işte sinir bilimi ile ilgili bir şey okumuştum, bu kadınların hani kendini güldüren erkeklerden hoşlanmasının altında şey yatıyormuş; işte espri yapan insana zeki insan gözüyle bakılıyormuş genelde bilinçaltında. O yüzden ben katılıyorum evet, espri zekâ göstergesidir, herkes espri yapamaz ve herkes anlayamaz bence (Ezgi, Araştırma Görevlisi, 25).

Espri bir de zekâ göstergesidir bence. İyi, güzel espri yapabilen insanlar zeki insanlardır (Onur, Araştırma Görevlisi, 25).

137

Zekâyla da kesinlikle ilişkili bana sorarsanız, espri arasında bazı cümleler koyarak karşı tarafa bir mesaj vermek zekâ işidir, onu herkes yapamaz. Espri karşı tarafı etkilemeniz demektir bana sorarsan (Hasan, İnşaat Taşeronu, 63).

Var olan bir şeyi çarpıtarak, hani sıfırdan bir şey yaratmak değil de var olanın üzerinde oynamalar yapıldığı için, bence çok büyük bir zekâ gerektiren bir şey. Zaytung’da yazılan şeyler normal esprili bir insanın yazabileceği şeyler değil, gerçekten sense of humor dediğimiz şeye sahip olması gerekiyor (Defne, Araştırma Görevlisi, 25).

Mizah deyince aklıma direkt tebessüm yaratması geliyor, gördüğüm şeyde genius bir şeyler var demeliyim, yani mizah deyince aklıma yaratıcılık geliyor daha çok (Erdem, Reklam Yazarı, 26).

Cacioppo ve Petty’nin (1979, 1982) ortaya koyduğu bilişsellik ihtiyacı (need

for cognition) kavramı bu durumu açıklamak için kullanılabilir. Cacioppo ve Petty (1982) biliş ihtiyacını, bilişsel görevlerden zevk alma eğilimi olarak tanımlamış ve biliş ihtiyacı seviyesi yüksek olan bireylerin mesajları daha derinlemesine işlemeyi tercih ettiklerini, biliş ihtiyacı seviyesi düşük olan bireylerinse bilişsel görevlerden kaçındıklarını belirtmişlerdir. Katılımcılarımızın bilişsellik seviyesi ölçülmemesine rağmen katılımcılar genellikle mizahla ilgilenen ve tüketen bireyler arasından seçildiği için bu görüşle paralel olarak bilişsel görevlerden zevk aldıkları ortaya çıkmaktadır:

Mizah deyince aklıma komik şeyler geliyor. Yani insanı güldüren, insana komik gelen şeyler, düşündüren, düşündürerek güldüren şeyler geliyor. Mizah deyince daha böyle insanı düşündürerek güldüren, daha kaliteli bir şey geliyor aklıma (Güler, Araştırma Görevlisi, 24).

Ben nelere gülüyorum daha çok? Direkt söylenmeyen komik şeylere, yani altında bir zekâ yatan şeylere, daha doğrusu o zamana kadar düşünemediğim ama o an o sözle beraber fark ettiğim ince espriler benim hoşuma gidiyor, biraz zekâ barındıran şeyler mesela (Emre, Araştırma Görevlisi, 25).

Mizah? Tebessüm ettiren zekâ geliyor aklıma, ince zekâ… Bence illa zekâ olması lazım. Yani başka şeyler de güldürebilir ama içinde zekâ olmayan gülümsetme bence mizah değildir (Özdemir, Araştırma Görevlisi, 26)

Yani çok komik, yani zekice yazılmış olduğu için bana kendimi iyi hissettiriyor. Bilinçaltında bunu anlamış olmanın verdiği bir mutluluk oluyor. Hani şey, relieved

138

oluyorum dediğim gibi, “ya of evet ya, evet, yani küçücük park için mi 25.000 polis” falan oluyorsun. Ama gülerek, sinirlenmiyorsun da gülüyorsun, hani bu çok rahatlatıcı bir şey bence (Zeynep, Akademisyen,39).

Cem Yılmaz’ın geniş bir hayran kitlesine sahip olmasının ve gösterilerinin kapalı gişe oynamasının ardında yatan sebep belki de tüketicilerin bu bilişsel ihtiyaçlarına cevap vermesidir. Katılımcılar Cem Yılmaz’ın gözlemlerini izleyicilerin bilişlerini zorlayarak zeki bir şekilde aktarmasından ve düşündürerek güldürme eyleminden hoşlanmaktadır:

Aslında kendisinin bireysel şeylerinin iyi olduğunu düşünüyorum adamın gayet mükemmel derecede yani çok iyi bir gözlemci olduğunu düşünüyorum, etrafındaki insanları, hani bunu çok güzel de topluma tekrar geri döndürerek, insanları bu konuda, hani aslında bazı şeylerin ne kadar absürt olduğunu çok güzel şekilde gösteren birisi (Yeliz, Araştırma Görevlisi, 25).

Cem Yılmaz birazcık daha stand-up gösterilerinde topluma her konudan şeyleri çok daha iyi empoze edip, hani onların üstünden dediğim gibi halkı düşündürme konusunda daha başarılı olduğunu düşünüyorum Recep İvedik’e göre… (Yeliz, Araştırma Görevlisi, 25).

Yani ama Cem Yılmaz da dediğim gibi, anlayabilmek için hakikaten bir durup hani düşünmen gerekiyor, hani çok iyi gözlem yapıyor, gözlemlerini çok iyi aktarıyor, o yüzden de Cem Yılmaz derdim (Ezgi, Araştırma Görevlisi, 25).

Onun dışında akıllı, kelime oyunlarını çok zekice yapıyor, o çok hoşuma gidiyor. Ya böyle üçüncü anlamlarını falan kullanıyor, orada şey yapıyor falan, böyle değişik şeyler deniyor ama çok akıllıca yapıyor, hoşuma gidiyor (Onur, Araştırma Görevlisi, 25).

Cem Yılmaz… Bu arkadaşı seviyorum, yani klişeler üzerinden çok güzel işler yapan bir adam. Ben bunun esprilerinde şey buluyorum, genius bir şeyler vardı bu adamda, yaptığı esprilerde. “Bunu nasıl bulmuş veya ben bunu hayatta nasıl kaçırmışım, bu adam tutmuş önüme getirmiş” diyorum yani (Erdem, Reklam Yazarı, 26).

Bu adam başka bir adam… Bu adamı seviyorum, çok zeki bir adam, iyi planlayan bir adam esprilerini. Böyle bir de çok kıvrak zekâlı, anında cevap veriyor denilmesine rağmen kesinlikle daha önceden hazırlıklı geldiğine eminim. Bana bir kere espri yapmışlığı da var (Emre, Araştırma Görevlisi, 25).

139

Recep İvedik’in sevilmeme nedenlerinden biri de Cem Yılmaz’ın aksine tüketicilerin bu ihtiyaçlarını göz ardı etmesi ve daha yüzeysel bir mizah yapmasıdır:

Şey mesela bir sahne vardı, işte çıplak dışarıda kalıyor, odasının dışında kalıyor, sonra açmaya çalışırken şöyle bir hareket yapıyor ya, millet de hahaha, mesela onları ben sevmiyorum. Anladın mı? Aman ne kadar komik yani, onları sevmiyorum da daha düşünce seviyesinde kalanlar daha hoşuma gidiyor galiba (Zeynep, Akademisyen,39).

Cem Yılmaz bana zekâyı çağrıştırıyor ve bu hoşlandığım bir şey. Recep İvedik ise var olan bir şeyi kanırtmak üzerine, zorlama biraz… (Bengü, Araştırma Görevlisi, 25).

Leyla ile Mecnun dizisinde sigaranın sakız olarak metaforlaştırılması hakkında da katılımcılar aynı şekilde ortaya sunulan bilişsellikten zevk almaktadır. Suls’un (1972) ortaya attığı uyuşmazlık çözümleme teorisi (incongruity resolution

theory) ile paralel olarak katılımcılar uyuşmazlığı tespit ettikten sonra aradaki bağlantıyı çözerek uyuşmazlığı sona erdirmekte ve bu mizahtan zevk almaktadır. Raskin’in (1985) de belirttiği gibi uyuşmaz durumların varlığı şaşırma meydana getirmekte ve ardından bu uyuşmazlıklar neşeli bir bağlamda çözümlenerek mizaha dönüşmektedir. Katılımcılarımız da sakız teriminin dizideki bağlamda kullanılmasına öncelikle şaşırmaktadır ancak sonrasında bağlantıyı çözerek sakızın sigara anlamına geldiğini idrak etmektedir ve mizah bu noktada ortaya çıkmaktadır:

Kendi çaplarında bir dil oluşturmuşlar ve bu dili de insanlar anlıyorlar ve bu da diziyi izletmek için mantıklı bir şey. Yani komik komik dalga geçiyorlar. Sakız çiğnemek de bir alışkanlıktır, sigara içmek de bir alışkanlıktır, hani alışkanlıkları bağdaştırıp, ama absürt iki şeyi, birinin zararlı, birinin zararsız bir şey olması; yani ben başarılı buluyorum (Yeliz, Araştırma Görevlisi, 25).

Belki işte sigara üzerinden direkt, belki o kavram üzerinden gitselerdi bu kadar etki uyandırmazdı. Ama insanlar yani ilk başta onu sakız olarak anlarlar. İkinci sahnede de ona benzer bir kavramın geçmesi, üçüncü sahnede de falan derken, insanlar

140

düşünür. Düşününce de bu şey, daha çok düşündüğünüz şey, kafa yorduğunuz şey üzerine insanlar daha herhalde şey yapmaya eğilimli, yani o konudan etkilenmeye, o konuda fikir üretmeye ya da işte o konudan ders çıkarmaya daha eğilimli olur herhalde. Ben öyle olduğunu düşünüyorum (Yasemin, Araştırma Görevlisi,25). İşte mizahta zekânın yeri bence, yani onu o şekilde göstermiyor ama yine de onu hatırlatıyor sigarayı. Orada sadece fiziksel olarak sigara görünmüyor ama tamamen hissettiriyor karşısındakine, içtiğini görmüş kadar oluyor insan (Emre, Araştırma Görevlisi, 25).

Ayrıca tüketiciler bu zekâ karşısında kendilerinde meydana gelen şaşırma ve “ben bunu nasıl düşünemedim” algısından zevk almaktadır. Bilişsel mizah mekanizmaları kapsamındaki şaşırma (surprise) teorileri ile paralel olarak şaşırma unsuru mizahın yeterli değil ama gerekli bir koşuludur. Durumun beklenmezliği gülmemize sebep olur (Willman, 1940). Alden vd.’nin (2000) mizah modelinde olduğu gibi gülme eyleminin ilk koşulu uyuşmaz durumların varlığı ile şaşırmanın ortaya çıkmasıdır ve daha sonra bu uyuşmazlıklar neşeli (playful) bir bağlamda çözümlendiğinde mizaha dönüşmektedir. Katılımcılarımız da bu durumdan zevk almaktadır:

Esprinin de dozajı olması gerekiyor, bir bayanın kaldırabileceği espriler yapılmalı. Yani çok bel altı esprilerin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum bir bayanın yanında, daha akılcı, işte daha zekice, böyle “aa işte vay bunu ilk kez duydum” tarzı espriler yapılırsa belki o bayan o anda daha çok etkilenebilir karşısındaki erkekten (Yasemin, Araştırma Görevlisi,25).

Ya mesela eşim aklıma geliyor tamam mı, eşim öyle günlük hayatında aman çok espriler saçarak gezen bir insan değildir. Fakat bazen hiç olmadık yerde, nasıl söylesem, aklıma da gelmiyor, anlatamazsın ya o tür insanları. Böyle hiç beklemediğin bir anda, hani o konuda ne bileyim, rimel falan diye bir şey bilmez ya erkekler mesela, onu biliyor oluyor ve hani beklemiyorsun. O yüzden, onunla ilgili bir espri yapıyor diyelim ki, şaşırtıyor birazcık. Bir de tam böyle normal akışında seyreden bir durumu kesen bir olay yarattığı için bayılıyorum ben eşimin o huyuna. Çok hoşuma gidiyor zekice olduğu için belki herhalde hani (Zeynep, Akademisyen,39).

Beklenmedik olması fıkralarda komik oluyor, hani beklemediğin bir şey çıkıyor sonunda. O komik… (Zeynep, Akademisyen,39).

141

Cem Yılmaz’da ise zekâ barındıran tespitler var, zaten en çok güldüren şey de herkesin aslında devamlı yaptığı ama onun görüp tespit edip, insanlara ilk defa söylemesi insanları çok etkiliyor (Özdemir, Araştırma Görevlisi, 26)

Genelde doğallık, samimilik, önceden planlanmış bir şey değilse, o anda doğaçlama gelişen bir şeyse, basit ufak tefek insan hataları da insanı güldürebilir. Farklı geldiği için olabilir çünkü kendi yaptığım şeylere de ben kendi hatalarıma da çok gülerim. Hani onlar belki sıradanlığı bozduğu, monotonluğu bozduğu için bizi güldürüyor olabilir. Sonuçta gülmek insanı mutlu eden bir şey, sıradanlığı bozmasıyla alakalı olabilir (Özdemir, Araştırma Görevlisi, 26)

Heckler ve Childers’in (1992) öne sürdüğü gibi uyuşmazlığın iki boyutundan birisi beklenti diğeri ise mizahın ilişkili olma durumudur. Beklenti mesajdaki

bilgilerin önceden tanımlanmış yapıya uyma veya ters düşme derecesidir ve bireylerin algısal ekranlarını kırmak için en iyi stratejilerden biri onların daha önceden gelişen beklentileriyle uyuşmayan bilgiler sunmaktır. Yukarıdaki alıntılar da aynı şekilde göstermektedir ki bireyler beklenmedik durumlar monotonluğu bozduğu için bu durumlardaki mizahtan daha çok hoşlanmaktadır.