• Sonuç bulunamadı

2 4 ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE GENÇLİK ÖRGÜTLENMELERİ

1908’DEN 1950’YE TÜRKİYE’DE GENÇLİK

2 4 ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE GENÇLİK ÖRGÜTLENMELERİ

Çok partili döneme geçiş sürecinde Türkiye’de gençlik örgütlenmesi, hayli hareketli bir şekilde gelişmiştir. Aslında bu gençlik örgütlenmeleri daha Türkiye’de çok partili sisteme geçilmeden önce, II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği sıralarda başlamıştır. Büyük ölçüde ideolojik bir nitelik taşıyan gençlik örgütleri, zaman zaman büyük olayların da düzenleyicisi olmuşturlar. Söz konusu olaylara ve örgütlere şöyle bir göz atmanın faydalı olacağını düşünmekteyim…

2. 4. 1. Türkiye’de Irkçılık ve Turancılık Olayları

Şükrü Şaraçoğlu’nun Başbakanlığa getirilmesinden hemen sonra, 5 Ağustos 1942’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmadan110

Tabiî ki bu harekete geçiş bir anda olmamıştır. II. Dünya Savaşı esnasında Sovyetler Birliği’ni çökertmek isteyen Nazi Almanya’sının bunun için Alman Dışişleri Bakanlığı bünyesinde “Turancılık Masası” kurdurduğu, böylece Kafkasları ele geçirme konusunda Türklerden destek almayı umduğu, bilinen bir gerçek… Bu gelişmeleri Alman hayranlığıyla tanınan Turancı akımın idol ismi Enver Paşa’nın kardeşi, Nuri Killigil eliyle yürüten Almanya, Türkiye’deki ırkçı hareketlenmelere de önemli destekler vermiştir. Öyle ki; bu görüşlerin yayılması için Türkiye’de çıkarılan dergilerin ve mecmuaların giderlerinin Alman Hükümeti tarafından finanse edildiğini söyleme olanağımız vardır.

cesaret alan ve

“Turancılık” idealini yeniden canlandırmayı düşünen kesimler, 1944 yılında

harekete geçmişlerdir.

Alman Hükümeti tarafından finanse edildiği düşünülen dergilerden birisi olan Orhun’un 1 Nisan 1944 günü çıkan 16. sayısında Nihal Atsız’ın yazdığı bir yazıda, Sabahattin Ali, Doç. Pertev Naili Boratav, Prof. Sadrettin Celal ve Ahmet Cevat

110 Şükrü Saraçoğlu TBMM Kürsüsü’nden yaptığı konuşmasında şu sözlerle halkın ırkçı damarlarını

okşamıştır:

“Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve en az o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her zaman bu yönde çalışacağız” Bkz. Alpay Kabacalı, a.g.e., s. 92

Komünistlikle, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel de solcuların faaliyetlerine göz yummakla suçlanmaktaydılar.

Vatan hainliği yaftasını kabul etmeyen Sabahattin Ali’nin Nihal Atsız’ın aleyhine dava açması üzerine başlayan Irkçı – Turancı gösteriler, davanın sona erdiği 9 Mayıs 1944’e kadar sürmüştür. Mahkeme salonlarında başlayan gösteriler, sokaklara kadar taşınca, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle Ankara Stadyumu’nda yaptığı konuşmada, Turancılara atfen şöyle demiştir:

“Türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız. Memleketimizde politika garezleri için uydurulan ırkçılık önderlerinin çok acı faciaları hatıralarımızda canlıdır. 1912 senelerinde Rumeli’de tutunmak için tırnaklarıyla kayalara yapışarak son gayretlerini sarfeden Türk erlerine Arnavut Priştineli Hasan ve Derviş Hima ile beraber arkadan hücum tertipleyenlerin Türk ırkçı politikacısı olduğu, büyük Millet Meclisi’nce ispat olunmuştur. ‘Politika icabı’ diye tefsir etmekte en ufak bir güçlük çekmeyen bu adamlar, sözlerine inanıp daha büyük bir felakete uğradığımız zaman gene ‘Politika icabıdır’ diyerek yeni bir fesat prensibi yaratmaktan geri kalmayacaklardır.

Turancılık fikri, yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu bakımdan Cumhuriyeti iyi anlamak lazımdır.

Turancılar, Türk milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk milletinin mukadderatını kaptırmamak için elbette Cumhuriyetin bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesatçılar, genç çocukları ve saf vatandaşları aldatan fikirlerini millet karşısında açıktan açığa münakaşa edemeyeceğimizi sanmışlardır. Aldanmışlardır ve daha çok aldanacaklardır”111

İsmet İnönü’nün bu konuşmasından sonra dergilerde Turancılık ve Irkçılık fikirlerini eleştiren birçok yazı yazılmıştır. Fakat bu tartışmalar hiçbir zaman bitmemiştir.

2. 4. 2. İlerici Gençlik Birliği

Turancıların çıkarmış oldukları bu olaylara karşı o dönemde bir meslek kuruluşu olarak algılanan Türk Talebe Birliği’nin seyirci kalması üzerine solcu gençler, Türk Talebe Birliği’nden umutlarını keserek yeni bir kuruluş meydana getirmeyi kararlaştırmışlardır.

Bir bildiri yayınlayarak kurulan İlerici Gençlik Birliği, özetle şu ifadeleri dile getirmiştir:

“İnkılap öncesi Türkiye’sinde, o devrin çapraşık siyasi muhitinde türemiş ve zararları acı tecrübelerle öğrenilmiş Turancılık ve İslamcılık gibi cereyanları Osmanlı İmparatorluğunun diğer kalıntıları gibi bertaraf ederek yerine Kemalizmin mukaddes umdelerinden biri olan Türk milliyetçiliğini koyduk.

Nazi ajanları yurdumuzda da bir beşinci kol kurmak maksadı ile başarılı teşebbüslerde bulunmuşlardır. Alçakça faaliyetini gizleyebilmesi ve milleti, bilhassa gençliği iğfal edebilmesi için maske kullanması icab ediyordu: İşte bu maske ırkçılık, Turancılıktır.

İnkılaba ve cumhuriyete bütün varlığı ile bağlı olan Türk gençliğinin büyük çoğunluğu Turancı tahrikçilerin hakiki maksatlarını anlamakta gecikmedi ve irticai propagandalara kulaklarını tıkadı.

Türk Talebe Birliği faşistlerin taşkınlıklarına seyirci kalmış ve kendisine düşen önemli vazifeleri başaramamıştır.

Atatürk, Cumhuriyeti ve inkılabı gençliğe emanet etmiştir. Bu mukaddes varlığımıza dil uzatanların haddini bildirmek, Kemalizmin bütün derinliği ile yayılmasını sağlamak Türk gençliği için nefes almak kadar tabii bir şeydir.

Bu sebeplerden Türk Talebe Birliği itibarını kaybetmiş, talebenin gözünden düşmüştür.

Artık yüksek tahsil gençliğini ilham ve iradesini hakkıyla temsil eden, talebe meselelerini halletmede enerji ile, becerilikle hareket edebilen ve bilhassa inkılaba aykırı cereyanların üniversite muhitinde tahribatına engel olabilen, Kemalist inkılabımızı en ileri manası ile benimsemiş bir inkılapçı teşkilat olarak vazifelerini müdrik, uyanık ve mücadeleci bir ruhla vazifeye atılmaktan yılmayan bir İleri Türk Talebe Birliği’ni, Kemalist anayasamızın bize bağışladığı demokratik haklardan faydalanarak kurmak bir zaruret haline gelmiştir”112

Türk Siyasi Tarihi’nde önemli bir yere sahip olan Milli Demokratik Devrim Tezi’nin teorisyeni olan Mihri Belli’nin liderliğini yaptığı İlerici Gençlik Birliği 1944 yılında kurulmuştur. Fakat kısa bir süre sonra “Gizli emellerle siyasal

çalışmalar yaptıkları” gerekçesiyle birlik üyesi gençlerin büyük bir kısmı

tutuklanmış ve İlerici Gençlik Birliği de son bulmuştur.

112

2. 4. 3. Çok Partili Döneme Geçiş Sürecinde Kurulan Gençlik Örgütleri

4 Şubat 1945’te gerçekleştirilen Yatla Konferansı’nda Türkiye’nin de kabul ettiği “4 Hürriyet”113

Bu yasakların kaldırılmasıyla birlikte gerek siyasal alanda, gerekse sosyal alanda çok çeşitli yapılar ortaya çıkmıştır. Yeni siyasi partiler kurulurken, yeni dernekler de faaliyete geçmiştir.

çerçevesinde Cemiyetler Kanunu’ndaki “sınıf esasına dayalı

dernek kurma yasağı” kaldırılmıştır.

2. 4. 3. 1. Sağcı Gençlik Örgütleri

Çok partili sistemle birlikte, çok dernekli sisteme de geçilmiştir. Özellikle sağ fraksiyonlar içerisinde kurulan ilk dernek olarak “Türk Kültür Ocağı”nı kabul etmemiz mümkündür.

Alpay Kabacalı’nın kitabından aktarımla; “Türk milliyetçiliğini işlemek ve

yaymak, Türk tarih şuuruna dayanan Kültür Birliği ve hürriyet fikirlerini işlemek ve kökleştirmek; Türkler arasında toplumsal dayanışma fikirlerini yaymak; Türk ahlak, adap ve geleneklerine uygun yaşamayı ve milli mukaddesata (kutsal şeylere) saygıyı telkin etmek; Türk kültürüne yapılan saldırılarla ve milliyetçiliğe aykırı fikirlerle fikir yoluyla mücadele etmek; milliyetçiler arasındaki bağları güçlendirmek; gençliğin kültür ve ahlak bakımından memleket ve dünya meselelerine aşinalık yönünden örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmesine çalışmak”114

Türk Kültür Ocağı’nın hemen ardından sağ nitelikli çeşitli dernekler kurulmaya devam etmiştir. Bunları kısaca şöyle sıralamak mümkündür:

gibi amaçlarla,

Nisan 1946’da kurulan Türk Kültür Ocağı, taşkınlık içeren eylemleriyle dikkat çekmiştir.

Türk Kültür Çalışmaları Derneği, 3 Eylül 1946’da kurulmuş ve nitelik

olarak Türk Kültür Ocağı gibi ırkçı (sağcı) bir nitelik taşımıştır. Türk Kültür

113 “4 Hürriyet” adı verilen özgürlükler şunlardır:

a) Sınıfların Örgütlenme Özgürlüğü b) Parti Kurma Özgürlüğü

c) Vicdan Özgürlüğü d) Basın Özgürlüğü…

Çalışmaları Derneği’nin en önemli destekçilerinden birisinin Irkçılık – Turancılık Olayları’nın gelişmesine ortam hazırlayan, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil’in olması dikkat çekicidir. Dernek ilk defa “Ergenekon Bayramı” adında bir etkinlik düzenlemiştir.

Derneğin Kurucuları; Behram Atamer (Hukuk), Kemal Şahin (Tıp Öğrencisi), Ahmet Mirkelamoğlu (İktisat Öğrencisi), Ali Gür (Teğmen), Celal Sungur (Tıp Öğrencisi), Ömer Tekinoğlu (İktisat Öğrencisi), Ziya Işıldak (Öğretmen), Osman Nedim Tuna (Edebiyat Öğrencisi), İlhan Darendelioğlu (Edebiyat Öğrencisi), Müfit Adil Çulcuoğlu (Hukuk Öğrencisi), Kemal Göksel (Hukuk Öğrencisi), Rıza Serhatoğlu (İktisat Öğrencisi), Necati Balaşoğlu (Hukuk Öğrencisi), Doğan Can (Tıp Öğrencisi), Fethi Gemuhluoğlu (Hukuk Öğrencisi), Namık Tekin Turan (İktisat Öğrencisi), K. Abbas Öltuntaş (Edebiyat Öğrencisi)’tır.

Türk Gençlik Teşkilatı, Türk Kültür Ocağı ve Türk Kültür Çalışmaları

Derneği ile paralel bir nitelik taşımakla beraber, bu derneği kuranlar diğerlerine nazaran daha sert bir tavır takınmıştır. 1947 yılında kurulan Türk Gençlik Teşkilatı, dergi yayınlayarak kitlelere ulaşmaya çalışmış ve eylemsellikleriyle ön plana çıkmıştır.

Necati Tanrıkulu, Kubilay İmer, M. Emin Alpkan, Mehmet Metin Ören, Şadi Pehlivanlıoğlu, Erdoğan Okçu, Cahit Çakmak, Tuğrul Önder, Remzi Sakarya, Sami Binicioğlu, Arslan Topçubaşı, İrfan Atagün, Yusuf Ziya İnan, Ömer Öztürkmen, Erdoğan Özbenli, Hasan Karahan, Gökhan Evliyaoğlu, Orhan Özer, Celal Erçıkan, Kemal Cabioğlu, Galip Erdem115

Çok partili sisteme geçiş sürecinde kurulan “Türk Kültür Ocağı”, “Türk Kültür Çalışmaları Derneği”, “Türk Gençlik Teşkilatı”, sonradan kurulan “Türk Kültür Derneği”, “Genç Türkler Cemiyeti” ve “Kayseri Türk Kültür Birliği” ile

bir araya gelerek Nisan 1950’de “Milliyetçiler Federasyonu”nu kurmuşlardır. derneğin kurucu isimleridir.

İlk Genel Başkanlığı’nı Bekir Berk’in yaptığı Milliyetçiler Federasyonu’nun ilk genel kurulunda alınan karar gereğince, federasyona bağlı olan bütün dernekler kendilerini feshederek “Türk Milliyetçiler Derneği” adı altında birleşmişlerdir.

115

2. 4. 3. 2. Solcu Gençlik Örgütleri

1944 yılında kurulan İlerici Gençlik Birliği ile Türkiye’de solcu gençlik örgütlenmesinin de var olduğunu ortaya koymuştuk. İlerici Gençlik Birliği’ne mensup öğrencilerin tutuklanmasına rağmen, Türkiye’deki solcu gençlik örgütlenmesi durdurmamıştır.

1946’da yeniden örgütlenmeye başlayan solcu gençler, çeşitli kuruluşlar kurmak suretiyle çalışmalarına devam etmişlerdir. Buna göre; solcu gençlik örgütlerinin bazılarını kısaca açıklayalım:

Türkiye Gençler Derneği, Şevki Akşit, Behram Karaküçük, Orhan Çutay, Nabi Dinçer, Melahat Türksal, Celal Araz ve Mümtaz Göktürk tarafından, 1946 yılında Ankara’da kurulmuştur.

Sosyal içerikli faaliyetlerle ön plana çıkan Türkiye Gençler Derneği, köylüye yönelik eylemleriyle ve fakir ailelere sağlık yardımı yapmalarıyla tanınmıştır. Türkiye Gençler Derneği’nin birçok üyesinin bu dönemde faaliyetlerini gizlice yürüten TKP’ye üye olması, birçok yöneticisinin “Komünizm Propagandası

yapmak” gerekçesiyle yargılanmasına neden olmuştur.

Türkiye Gençler Derneği, 1949 yılında kendisini feshederek dağılmıştır. İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği, 1946 yılında kurulan İstanbul Üniversite ve Yüksekokullar Öğrenciler Birliği’nin adıyla kurulmuştur. Adil Giray, Zekai Karakaş, Vahidettin Barut, Bahattin Uğurçok, Kagam İşkol, İlhan Başaran ve Cemal Güner tarafından kurulan dernek, ırkçı ve faşistlere karşı olduğunu tüzüğünde ima etmiştir.

Yayın organlarını kullanmak suretiyle faaliyetlerine devam eden İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği, ilahiyatın bir bilim olmadığını iddia ettikleri bildirileri dağıtma, Nazım Hikmet’in affı için imza toplama ve üniversite öğrencilerinden harç alınmasına karşı protesto gösterileriyle ünlenmiştir.

Derneğin birçok üyesi ve yöneticisi, TKP’yle yakın ilişkileri olduğu gerekçesiyle 1951 – 1952 yıllarında tutuklanmışlardır. Bununla birlikte İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği de kapatılmıştır.

2. 4. 3. 3. Öğrenci Örgütleri: MTTB ve TMTF Örneği

1946 yılında gençlik dernekleriyle birlikte, geçmişte kapanmış olan Milli Türk Talebe Birliği yeniden, MTTB ile aynı gayelerde ama farklı görüşlerde olan Türkiye Milli Talebe Federasyonu isminde yeni bir öğrenci kuruluşu da kurulmuştur. Milli Türk Talebe Birliği, 1936 yılında izinsiz gösteri yapması nedeniyle kapatıldıktan sonra, 15 Aralık 1946’da, Edebiyat Derneği Başkanı Reha Köseoğlu, Hukuk Derneği Başkanı Tahsin Atakan, Tıp Derneği Başkanı Reha İslam tarafından İstanbul’da “Türk Talebe Birliği” adıyla kurulmuştur.

1947 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kuruluşun isminin önüne “Milli” sözcüğü eklenerek ismi “Milli Türk Talebe Birliği” olarak değiştirilmiştir. Türk milli bilincini geliştirmek ve gençlik arasında kökleştirmek, buna aykırı fikirlerle mücadele etmek amacıyla yola çıkmıştır.116

CHP Gençlik Kollarının ilk Genel Başkanı olan Suphi Baykam’ın da yetiştiği bir kuruluş olan Milli Türk Talebe Birliği, bu nedenle özellikle 1950’li yılların başında CHP ile dirsek temasında bulunmuştur.

Türkiye Milli Talebe Federasyonu, 1949 yılında İTÜ Öğrenci Birliği

Başkanı Mükerrem Taşçıoğlu ve Recai Kutan117

TMTF, Mükerrem Taşçıoğlu’nun önderliğindeki ekibin başlattığı çalışma sonunda İstanbul’daki ve İzmir’deki talebe cemiyetlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.

gibi isimlerin de içinde bulunduğu bir ekip tarafından kurulmuştur.

Yeniden kurulan MTTB, ilk kuruluşunun aksine daha çok sola yakın bir seyir izlerken, kurucularından da anlaşılacağı üzere TMTF ise sağa yakın durmuştur.

Zaman zaman bu iki kuruluşun birleşmesi gündeme gelmişse de, bu durum bir türlü gerçekleşmemiştir. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki; 1950’lilerin ikinci yarısından itibaren görüş olarak farklı fraksiyonlarda olan bu iki öğrenci kuruluşunun siyasi pozisyonları tam tersi bir hal almaya başlayacak, solcu olan MTTB sağ kulvara, sağcı olan TMTF ise sol kulvara taşınacaktır. Bu farklılık 1960’lı yıllarla birlikte daha bariz bir biçimde fark edilecektir.

116 Mehmet Ali Gökaçtı, “Milli Türk Talebe Birliği Geri Dönerken”, Radikal, 24.12.2006

117 Faruk Mercan, “Paris’teki Gizli Örgütü Ele Veren Not Defteri”, Aksiyon Dergisi, Sayı: 623,