• Sonuç bulunamadı

1908’DEN 1950’YE TÜRKİYE’DE GENÇLİK

GENÇLİĞE BAKIŞ

Cumhuriyet’in ilanı, yalnızca Türkiye’de rejim değişikliği meydana getirmemiş, gençliğin de ön plana çıkmasına olanak sağlayan ortamı yaratmıştır, diyebiliriz. Öyle ki; Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlerin sağlamlaştırılması için yapılan ilk iş, yeni nesil gençlerin bu devrimleri benimseyecek şekilde yetiştirilmesi girişimleri olmuştur. Bu da bize dönemin yöneticilerinin uzun vadede devrimlerin ülkede tam anlamıyla yaşanılabilir hale gelmesini hedeflediklerini göstermektedir. Bu nedenledir ki; başta Mustafa Kemal olmak üzere, devleti idare edenlerin Türk gençliğine büyük bir güven duygusu besledikleri de yadsınamaz bir gerçektir. Elbette ki; gençlere bu kadar güvenilmesinin altında yatan nedenlerden bir tanesi de gençlerin Milli Mücadele Dönemi’nde gösterdikleri takdire şayan gayretlerdir.

Aslında Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun şu sözleri, özellikle Mustafa Kemal’in gençlere olan güveninin altında yatan gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:

“Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni ona boş yere mi teslim ve emanet etmiştir? Kendisi de ta Harp Okulu sıralarından beri kendi nefsinde tecrübe ettiği için, pekala biliyordu ki, Türk gençliği Türk milletinin bitmez tükenmez bir fazilet ve enerji kaynağıdır. Serhatlarda güle güle canını veren odur. Hürriyet mücadelelerinde hiç yılmadan bütün eza ve cefalara karşı göğüs geren odur. Çanakkale’den Dumlupınar’a kadar bir sıra zafer destanının en şanlı sayfaları onun kanıyla yazılmıştır. Tanzimat devirlerinden son devrim hareketlerine değin hep onu önde yürür görüyoruz.”87

Türk gençliği de bu güvene sadık kalmış, kararlılıklarını ve yurtseverliklerini her fırsatta ortaya koymuşlardır. Örneğin; Kaan Turhan’ın ifadesiyle Türk gençliği, 19 Eylül 1924 günü Giresun’da şunları söylemiştir:

“Cumhuriyet bir tahtsa, biz gençler onun sehpasıyız. Biz kırılmadıktan sonra o düşmeyecektir. Ve üzerinde her zaman buna değer olan oturacaktır. Türk tarihinde artık kimse tufeyli (asalak) yaşayamaz... bütün gençler yemin eder ki vatanın aleyhine, Hakimiyet-i Milliye ve Cumhuriyetin zararına hangi baş kalkarsa onu koparacağız! Velev o baş vatanı ve Hakimiyet-i Milliye’yi bize verenlerden biri olsun!”88

Mustafa Kemal’in ve diğer devlet adamlarının söz konusu dönemde Türk gençliğini övücü, onu yüceltici çok söz bulabiliriz. Tek Parti Dönemi’nde bilhassa gençlik üzerine birçok çalışma gerçekleştirilmiştir.

2. 3. 1. Tek Parti Dönemi’nde Gençliğe Verilen Önemin Eğitime Yansımaları

Gençliğe verilen önem, devlet yöneticilerini özellikle eğitime yönelik birçok yeni proje hazırlamaya ve uygulamaya zorlamıştır. Çünkü cumhuriyet rejiminin kalıcılığı, devrimlerin yerleşmesi ve Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine çıkması, ancak sağlıklı, kültürlü ve eğitimli yeni nesillerin yetişmesine bağlıdır.

Bu noktada, Mustafa Kemal’in “Gençliği yetiştiriniz, onlara bilim ve

kültürün olumlu düşüncelerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Özgür düşünceler uygulamaya konulduğu vakit, Türk ulusu yükselecektir”89

Eğitimli bir toplum yaratma gayesi güden Cumhuriyet Dönemi yöneticileri de Osmanlı döneminde Avrupa’daki birçok devletin gerisinde kalmanın, gerilemenin temel nedenini geçmişteki eğitim sistemine bağlamaktadırlar. Örneğin; II. Meşrutiyet döneminin önemli aydınlarından birisi olan Ziya Gökalp, Osmanlı dönemindeki medrese ve okulların gençlerin gerek ahlaklarını, gerekse karakterlerini bozduğunu düşünmekte, bunu da eğitimin ulusal değil, kozmopolit bir nitelik taşımasına dayandırmaktadır.

sözü de gençliğin eğitimine verilen önemi yansıtmaktadır.

90 Mustafa Kemal de Ziya Gökalp’le aynı görüşü paylaşarak;

“Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım”91

88

Kaan Turhan, “Kemalist Eğitim Öğretim Seçeneğinin Temelleri ve Türk Gençliği”,

http://www.aes.org.tr/kaan-turhan/kemalist-egitim-ogretim-seceneginin-temelleri-ve-turk-

gencligi.html (Son Erişim: 21.02.2010 23.40)

demiştir. Bu sözlerden de

89

Nesrin Kale, a.g.m., s. 802

90

Kaan Turhan, a.g.m.

91

anlaşılacağı gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni nesli, artık yeni ve ulusal bir eğitim sistemiyle yetiştirilecektir.

2. 3. 2. Tek Parti Dönemi’nde Gençliğin Yetiştirilmesinde Sporun Etkisi

1920’li yıllarla birlikte yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın birçok noktasında (özellikle Avrupa’da) da değişim meydana gelmiştir. İtalya’da Faşist Musollini’nin, Almanya’da da Faşist Hitler’in iktidara gelmesi gösterilebilecek en iyi örneklerdendir. Bu iki Faşist iktidarın en önemli özelliklerinden birisi sporu kullanarak güç elde etmeye çalışmalarıdır. Rıza kültürü organizasyonu olarak da isimlendirilebilecek olan İtalya’da “Opera Nazionale Dopolavoro (Milli Boş

Zaman Teşkilatı, OND)”, Almanya’da “Kraft Druch Freude (Neşeden Kuvvet Teşkilatı, KDF)”92

Türkiye’de de Cumhuriyet döneminde buna benzer çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Fakat Türkiye’de sporun kullanılış amacı farklıdır. Şöyle ki; Gürbüz Akın’ın ifadesine göre; Beden Terbiyesi ve spor politikalarının erken Cumhuriyet döneminde temel amacı, bütün nüfusun, özellikle de çocuk ve gençlerin salgın hastalıklar, yoksulluk, kötü beslenme ve diğer problemler yüzünden bozulmuş olan sağlığının düzeltilmesidir.

gibi sportif faaliyetli dernekler bu iktidarların önemli güç merkezleri olmuştur.

93

1930’lara kadarki süreçte devlet, beden terbiyesi ve spor politikalarını o dönemde var olan spor kulüpleri üzerinden gerçekleştirmiştir. Zira bu dönemde gençler, en çok spor kulüplerinde bir araya gelmekteydi.

Yani cumhuriyet döneminde spor, ideolojik olarak değil, tamamen sağlık esaslı kullanılmıştır.

1930’lardan itibaren Türk Tarih Tezi ve Güneş – Dil Teorisi gibi kuramların ortaya atılması, sporsal faaliyetlerde de etkisini göstermiştir. Öyle ki; bu kuramlar, sosyal ve kültürel hayatın diğer sahalarında olduğu gibi; Türklerin spora, özellikle de modern sporlara çok eski devirlerden beri kabiliyetleri olduğu tezlerini

92 Rıza Kültürü; genellikle otoriter ve totaliter yönetimlerin uyguladığı çeşitli baskı ve sindirme

politikalarının tamamlayıcısı olarak, toplumun bütün kesimlerinin rejimin temel prensipleri üzerinde ittifak sağlamaya yarayacak, yeni rejimin toplum için faydalı olduğu illüzyonunu yaratacak pratikler ve mekanizmalar bütünü olarak tanımlanabilir.

Bkz. Yiğit Akın, Gürbüz ve Yavuz Evlatlar, İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2004, s. 30

canlandırdığını görmekteyiz. Bununla birlikte devletin çeşitli organlarının ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin spora olan desteğinin artması ve buna bağlı olarak spor üzerindeki denetiminin sıklaşması da dikkat çekicidir.

İzmir’de meydana gelen bir gelişmeyi bu duruma örnek gösterebiliriz. Buna göre 1937 yılının Mart ayında İzmir’deki spor kulüpleri Valinin emriyle birleştirilmiştir. Altay – Buca – Altınordu takımları Üçokspor, Göztepe – İzmirspor – Egespor takımları Doğanspor, Karşıyaka – Bornova takımları Yamanlarspor olarak birleştirilmişti. Kulüplerden Yamanlar’ın merkezi CHP Karşıyaka binası, diğer iki kulübünki de CHP İzmir Merkez Binası olmuştur.94 Ayrıca Levent Erişçi’nin

“toplumsal bazda, CHP hariç, en örgütlü ve gençlikle yoğun ilişki içinde olan iki kuruluş vardı: Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (1936’da Türk Spor Kurumu adını aldı) ve Halkevleri’ydi”95

Kısaca, 1930’lara kadar yalnızca sağlıklı bir toplum yaratma yolunda araç olarak kullanılan spor politikaları, 1930’lardan itibaren (özellikle de 23 Mayıs 1933 tarihinde Kızılay’a bağlı gençlik teşkilatlarının kurulmaya başlanması

sözü de Kemalizm’in yaygınlaşması için neden sportif faaliyetlerin kullanıldığını ortaya koymaktadır.

96

ile birlikte)

“sağlıklı bir toplum yaratma misyonu”nu Kızılay’a devretmiş, o dönemlerde

ortaya atılan yeni kuramların da etkisiyle zamanla ideolojik bir hal almaya başlamıştır. Bu da ilerleyen süreçlerde bazı devlet yöneticilerinin kafasında tıpkı İttihat ve Terakki döneminde olduğu gibi bir tür paramiliter gençlik örgütlenmesi fikrini doğurmuştur.

2. 3. 3. Tek Parti Dönemi’nde Sağlıklı Gençlik Yetiştirme Hedefi

Tek Parti Dönemi’ne gençliğe yönelik çalışmalar, yalnızca spor ve eğitim çalışmalarıyla sınırlı kalmamıştır. Sağlıklı bir neslin yetişmesi de genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için oldukça önemli hale gelmiştir.

94 Yiğit Akın, a.g.e., s. 202

95 Hakkı Uyar, “CHP İzmir İşçi ve Esnaf Cemiyetleri Birliği (1935)”, Tarih ve Toplum Dergisi,

İletişim Yayınları, Sayı: 160, İstanbul 1997, s. 14 – 15; Levent Erişçi, Türkiye’de Gençlik Meselesi, İstanbul 1937, s. 48

96

Taner Bulut, “Cumhuriyet’in Bir Gençlik Projesi Olarak Kızılay Kampları (1936 – 1950)”,

Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda sağlıklı gençlik yetiştirme misyonu, daha önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi beden terbiyesi ve spor politikaları üzerinden yürütülmüştür. Fakat 1933 yılında bu misyon, Kızılay’a devredilmiştir. Kızılay bünyesinde kurulan gençlik teşkilatı, gençliğin yalnızca sağlıklı bir biçimde yetişmesini değil, sorumluluk sahibi olmasını ve insanî duygularla beslenmesini hedeflemiştir. Taner Bulut, Kızılay’ın gençlik teşkilatını meydana getirmesiyle ilgili olarak şunları dile getirmektedir:

“Yeni Cumhuriyet’e vatansever, sorumlu, insanlık ve yardım duygularıyla donatılmış, bilgili ve bilinçli gençler yetiştirmede okullarda öğretilen ilkelerin doğrultusunda, ancak, onların dışında yönlendiricilik yapacak örgütlenmeyi gerçekleştirmiştir”97

Kızılay Cemiyeti kabul ettiği yeni tüzüğüyle de Gençlik Kurullarını resmiyete kavuşturmuştur. Kabul edilen yeni tüzüğe göre gençlik kurulunun amaçları şöyle sıralanmaktadır:

1 – Çocukları insaniyet, şefkat ve birbirlerine yardım hisleriyle yetiştirmek, bu maksadın gerçekleşmesi için toplum hayatına alıştırmak,

2 – Türk gençlerinde fazilet ve vatandaşlık hisleri yaşatmak,

3 – Hıfzıssıhha kaidelerini yayarak memleket dahilinde umumi sağlığın yükselmesini sağlamak,

4 – Öğrencileri Kızılay işleriyle yakından alakadar etmek suretiyle onlara Kızılay’ın maksat ve gayelerini öğretmek, üye sayısını arttırmak,

5 – Dış ülkelerdeki benzer gençlik dernekleriyle ilişki kurmak,

6 – Kızılay’ın gelirlerini arttırarak Kızılay Genel Merkezi’nin talimatları doğrultusunda felaketzedelere, hastalara, malullere ve muhtaçlara yardımda bulunmak98

Ayrıca Kızılay’ın gençler için gerçekleştirdiği kamplarda da hedeflerin

“sıhhat”, “terbiye” ve “karakter yapımı” şeklinde özetlenmesi de Kızılay’ın

gençliğe yönelik çalışmalarının yalnızca sağlık amaçlı olmadığını, insanî duygularla donatılmış, terbiyeli ve sağlam karakterli bir nesil yaratma gayesinin bulunduğunu da göstermektedir.

97

Taner Bulut, a.g.m., s. 107

98

2. 3. 4. Tek Parti Dönemi’nde Gençlik Örgütlenmesi

Milli Mücadele Dönemi’nde gösterdiği özveriyle dikkat geçen Türk gençliği, Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra çeşitli kuruluşlar vasıtasıyla yeniden örgütlenmeye başlamışlardır. Bu örgütlülük, gençlik tarafından çeşitli eylemlerle ve çalışmalarla ortaya konulmuştur.

2. 3. 4. 1. Milli Türk Talebe Birliği’nin Faaliyetleri

1922’deki Darülfünun eylemleri sırasında kurulan Darülfünun ve Mekatib – i Âliye Cemiyet – i Merkeziyesi (Üniversite ve Yüksek Okullar Öğrenci Birliği) 1924’te Milli Türk Talebe Birliği adını alarak99

İstanbul’da öğrencilere indirim uygulamayan tramvay şirketini protesto ederek eylemlerine başlayan Milli Türk Talebe Birliği’nin özellikle 1930’lara kadarki süreçte, vatandaşları Türkçe konuşmaya yöneltmek için 20 Şubat 1928 tarihinde düzenlenen “Vatandaş Türkçe Konuş Kampanyası”

yeniden faaliyete geçmiş ve başkanlığa da geçici olarak Hukuk Fakültesi Talebe Birliği Başkanı Tahsin Bekir (Balta) getirilmiştir.

100

1933 yılında gerçekleştirilen Milli Türk Talebe Birliği Kongresi’nde birliğin ambleminin “Bozkurt” olarak belirlenmesi, birliğin milliyetçi niteliğini ortaya koymaktadır.

ile vatandaşları yerli malı kullanmaya teşvik etmek amacıyla 4 Nisan 1929’da gerçekleştirilen “Yerli

Malı Kullanma Mitingi” dikkate değerdir. Çünkü bu çalışmalar, söz konusu

dönemde gençlerin diline ve milli ekonomisine ne kadar önem verdiğinin anlamlı bir göstergesidir. Milli Türk Talebe Birliği’ne mensup gençler, özellikle yerli malı kullanma konusunda yalnızca miting düzenlemekle kalmamış, yerli malları tanıtmak için çeşitli dönemlerde sergiler açmış ve hatta yerli mallarının kullanılması için kooperatif dahi kurmuşlardır.

MTTB içerisinde Milliyetçilik duygularının tam da kabardığı bir dönemde Bulgaristan toprakları içerisinde kalan Razgrat’ta, Bulgarların Türk mezarlarına

99

Mustafa Balbay, “78’liler …/ 14”, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=9216&im=yhs (Son Erişim: 22/02/2010 23.45)

saldırarak tahrip etmesi, Türk gençliği arasında büyük bir infial yaratmıştır. Hükümetin toplanmayın uyarılarına rağmen, eylem yapma uğraşı içerisine giren MTTB’nin İstanbul’da miting düzenleme talebi reddedilmişse de, gençler eylem yapmak amacıyla 20 Nisan 1933 günü Bulgar Konsolosluğu önünde toplanmaya başlamışlardır. Kalabalığın artmasından sonra dönemin MTTB Başkanı Tevfik İleri’nin heyecanlı bir konuşma yapması üzerine polisler kalabalığı dağıtmaya çalışmışlardır. Tam bu sırada Bulgar mezarlığına yönelen gençler, burada Bulgarlara karşı tepkilerini gösterdikten sonra Taksim’e doğru yürümüşlerdir.

Bu olaylardan sonra MTTB Başkanı Tevfik İleri, MTTB Genel Sekreteri Şükrü Kaya ve 80 öğrenci tutuklanmıştır. Bu dönemde birliğin feshedildiğine dair bir tebliğ verilmişse101

22 Ekim 1936’da yine buna benzer bir protesto gösterisi düzenlemeye kalkışan Milli Türk Talebe Birliği, bu defa kendi sonunu hazırlamış ve faaliyetleri hükümet tarafından durdurulmuştur. Buna göre; 1936 yılında Hatay’da Türklere karşı haksız muameleler gerçekleştirildiği ve işkence yapıldığı gerekçesiyle İstanbul’da miting düzenlemek isteyen MTTB üyesi binlerce genç, yine ret cevabı almış, ancak uyarılara rağmen gösterilerine devam etmişlerdir. Hatta bu gösteri sırasında Hatay’ın anavatana katılması, aksi takdirde bunun gençler tarafından gerçekleştirileceğine yönelik söylemler dile getirilmiştir.

de birlik çalışmalarına devam etmiştir.

Gençliğin uyarıları dikkate almayışı, gençlerle polis arasında çatışma meydana gelmesine neden olmuştur. İçişleri Bakanlığı da yayınlattığı haberde “Milli

Türk Talebe Birliği’nin ön ayak olduğu bu hadiseyi Cumhuriyet Hükümeti hiçbir zaman hoş görmemiş, talebe ve hocalar arasında böyle mitingler yapılmasını memleketin kültürel terakkisine mani telakki etmiştir”102

diyerek, Milli Türk Talebe Birliği’nin kapatılacağının sinyallerini vermiştir. Ki, çok geçmeden de Milli Türk Talebe Birliği’nin faaliyetlerine son verilmiştir.

101 Tebliğde şöyle denilmektedir: “Gayri kanuni ve memleket nizam ve intizamını bozucu bir

teşebbüs ve fiil olduğu ve hükümetin menetmesine rağmen, böyle bir teşebbüse geçildiği için memlekette gayri mes’ul şahsi teşekküller tarafından bu gibi uygunsuz hareketlerin tekerrürüne mahal verilmemesi noktasından Talebe Birliğinin kanunen feshi takarrür etmiştir”

Bkz. Muammer Taylak, a.g.e., s. 128

102

2. 3. 4. 2. Türkiye Komünist Gençler Birliği

Türkiye’de Sosyalist hareketlerin başlangıcını resmi olarak II. Meşrutiyet’e kadar götürmemiz mümkündür. Resmi olarak ilk sosyalist fırka olan Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın Eylül 1910’da Hüseyin Hilmi Bey tarafından kurulmasından sonra başlayan Sosyalist hareket, Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmeyi başarmıştır.

Gerek Osmanlı döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde büyük kitlelere hitap edemeyen, ancak Sosyalist fikri yeni kuşaklara taşımayı başaran bir grup olan Sosyalistlerin, özellikle bu konuda en önemli kuruluşlarından birisi de “Türkiye

Komünist Gençler Birliği”dir.

Hükümetin yasaklamasına rağmen 15 Ağustos 1922’de kurultayını toplayan ve bunun üzerine de kapatılan “Türkiye Komünist Partisi (TKP)”nin gençlik örgütü olan Türkiye Komünist Gençler Birliği de illegal bir şekilde faaliyetlerini yürütmüştür.

Şeyh Said İsyanı’nın patlak vermesi üzerine 3 Mart 1925’te TBMM’de kabul edilen Takrir – i Sükun Yasası gereğince başlatılan tutuklama dalgası kapsamında Türkiye Komünist Gençler Birliği’ne mensup yaklaşık 38 kişi tevkif edilmiştir. TKP’ye bağlı olarak çalışan Türkiye Gençler Birliği’nin misyonunu TKP’nin o dönemki faaliyet raporuna göre şöyle açıklamak mümkündür:

“Türkiye Komünist Partisi, amele, köylü ve münevver gençlik arasında ve umumiyetle ve yoksul sınıflara mensup tekmil genç anasır arasında hususi bir itina ile ve azimle faaliyette bulunur, amele gençliğini komünistçe yetiştirmek için bilhassa dikkat eder ve Türkiye Komünist Gençler Federasyonu’nu bilfiil sevk ve idare etmek suretiyle kuvvetlendirmeye ve inkişaf ettirmeğe çalışır. Böyle komünist – Leninist fikriyatı, emekçi gençlik üzerindeki nüfuz ve tesirlerini derinleştirmek amele hareketlerine yeni, taze, inkılapçı mücahitler hazırlar…

Türkiye Komünist Partisi’nin direktifi ve rehberliği altında yürüyen Türkiye Komünist Gençler Birliği, partisinin şiarlarını yaymak ve proletaryanın inkılapçı hareketlerine iltihak etmelerini muhtemel tekmil muhitlerde (küçük burjuvazi, küçük ve orta halli köylünün, milli ekalliyetlerin yoksul kütleleri, umumiyetle spor ve harsi ve ilh.. gençlik teşkilatları) onlara tahakkuk ettirmek ve gençliğin yüreğinde emperyalizme ve sermayedarlık istismarına karşı sönmez bir kin

köklendirmek hedefleri etrafında fasılasız, yılmaz bir mücadele devam ettirir”103

Görüldüğü üzere, genç Cumhuriyet içerisinde siyasi varyasyonlar hiçbir zaman eksik olmamış, mücadeleleri kimi zaman açıktan, kimi zaman ise gizli olarak devam etmiştir. Ki, gençler bu mücadeleler içerisinde önemli rol almışlardır.

Bu dönemde Türkiye’de (her ne kadar dile getirilmiyorsa da) “sağ kanat” gençliğini temsil eden Milli Türk Talebe Birliği’ne karşı, solda da Türkiye Komünist Gençler Birliği vücuda getirilmiştir, diyebiliriz.

2. 3. 4. 3. Gençlik Örgütlenmesi Tartışmaları ve Halkevleri’nin Kuruluşu

Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Türkiye’de çeşitli konularda tartışmalar başlamıştır. Gençlik örgütlenmesi de bu tartışmalardan bir tanesidir. Her türlü devrimin ve her türlü gelişmenin tamamen devlet eliyle gerçekleştirildiği bu dönemde, gençlik örgütlenmesinin de devlet eliyle yapılması düşünülmekteydi. Çalışmanın önceki bölümlerinde de görüleceği üzere, her ne kadar tabandan gelen bir örgütlenme söz konusu olsa da, devletin kendi ideolojisini yaymak amacıyla bir gençlik örgütlenmesine yönelik arzusu da yok değildir.

Cumhuriyet döneminin başlarında böylesi bir örgütlenme düşüncesinin, yavaş yavaş belirmeye başladığını görmekteyiz. Örneğin; 1924 yılında ortaya atılan bir projeyle Osmanlı’nın son dönemlerinde savaşlar nedeniyle istenen verimin alınamadığı paramiliter gençlik örgütlenmesi yeniden canlandırılmak istenmiş, fakat bu proje gerçekleştirilememiştir. Yiğit Akın, bu projenin gerçekleştirilememesini, o sıralarda Türkiye’de bulunan ünlü pedagog John Dewey’in paramiliter gençlik örgütlenmesine soğuk bakmasına104

Paramiliter örgütlenmeye yönelik projenin gerçekleştirilememesinden sonra devlet eliyle gençliği doğrudan örgütlemeye yönelik tartışmalar 1930’lara kadar sona ermiştir.

bağlamaktadır.

1930’lu yılların başlarından itibaren Türk Ocakları’nın yeni bir gençlik teşkilatı kurma fikrinin de etkisiyle Türkiye’de gençlik örgütlenmesi yeniden

103

Muammer Taylak, a.g.e., s. 110 – 111

gündeme gelmiştir. Fakat görünen o ki; bu tartışmalar Türk Ocakları’nın sonunu getirmiş, bu teşkilatın yerine Halkevleri kurulmuştur.

Bu dönemde gençlik örgütlenmesi üzerine tartışmalara dönemin yazarları da katılmıştır ve bu konuda görüşlerini ortaya koymuşlardır. Örneğin; Çığır Dergisi’nin 22 yaşındaki yazarı Hıfzı Oğuz (Bekata), gençliğin “piyasası olmayan bir pazarda

başıboş bırakıldığını” savunarak;

“Bu gençliğe, inkılap ahlakı, Türk cibilliyeti, hayat, sanat, meslek cibilliyeti verilmeli ve büyük memleket davaları için yetiştirilmelidir. Bunu sağlayacak olan ise teşkilattır. Teşkilatı olmayan gençlik hakiki kabiliyetten yüzde yetmiş beş noksan randıman vermektedir. Bundan zarar eden cemiyettir.

Halk münevverler, köy ve şehir birer kutuptur ve birbirini pek az tanırlar. İkisinin arasında boşluğu, idealist, imanlı bir delikanlı topluluğu çok iyi doldurabilir”105demiştir.

Gençlik örgütlenmesine yönelik tartışmalar, 10 – 18 Mayıs 1931’de toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Üçüncü Kurultayı’nda da gündemdeki yerini korumuş ve neticede Halkevleri’nin kurulması kararlaştırılmıştır.

Halkın eğitimi ve kültürel gelişmesi bakımından tarihimizde önemli bir yere sahip olan Halkevleri, 19 Şubat 1932 tarihinde kuruluş çalışmaları tamamlanarak faaliyete geçmiştir. Mustafa Kemal, Halkevleri’nin özellikle gençliğe yönelik gayeleri ile ilgili olarak şunları söylemiştir:

“Gençlik gelişen ve yetişen bir çalışmanın içinde yaşatılmalıdır. Ulus, bilinçli, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kitlesi halinde örgütlendirilmelidir. Silahlı kuvvetlerden, her türlü zorlama ve madde kuvvetlenmelerinden daha etkili olan fikir kuvvetidir. Ulusumuzu bu alanda yetiştireceğiz”106

Halkevleri’nin kuruluşu, tartışmaların sona ermesi için yeterli olmamıştır. Öyle ki; Hilmi Abdul Malik’e göre maarif teşkilatı devrimci neslin yetiştirilmesinde yetersiz kalırken, Halkevleri ise okul dışı zamanlarda arzu edildiği kadar etkili olamamıştır. Çözümü parti bünyesinde bir gençlik teşkilatının kurulmasında gören