• Sonuç bulunamadı

4 1 27 MAYIS SONRASI TÜRK S İYASETİNE GENEL BİR BAKIŞ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4 1 27 MAYIS SONRASI TÜRK S İYASETİNE GENEL BİR BAKIŞ

27 Mayıs Askeri Müdahalesi’nin ardından işbaşına gelen MBK, 6 Ocak 1961 tarihinde Kurucu Meclis’in ilk toplantısına kadar görevine devam etmiştir. Kurucu Meclis’in ilk toplantısını yapmasından 6 gün sonra da (12 Ocak 1961’de) siyasi partilerin faaliyetlerine izin verilmiş ve Türkiye’de siyaset yeniden şekillenmeye başlamıştır.

Kurucu Meclis’te 24 tane MBK Üyesi, 49 tane CHP’li, 25 tane CKMP’li temsilciyle birlikte ağırlıklı olarak CHP’ye gönül vermiş kişilerden oluşan çeşitli meslek ve işçi kuruluşu temsilcileri ile üniversitelerden öğretim üyeleri yer almaktaydı. Kurulan Meclis’in CHP ağırlıklı temsilcilerden oluşturulmasından dolayıdır ki; bu meclis tarafından hazırlanan 1961 Anayasası’nda CHP’nin 27 Mayıs öncesi hazırlamış olduğu “İlk Hedefler Beyannamesi”nin ağırlığı hissedilmektedir. 27 Mayıs sonrasında siyasi faaliyetlerin yeniden serbest bırakılmasıyla birlikte, Demokrat Parti’nin devamı niteliğinde, Ragıp Gümüşpala tarafından Adalet Partisi (AP) ve Ekrem Alican tarafından da Yeni Türkiye Partisi (YTP) kurulmuştur. 15 Ekim 1961 tarihinde gerçekleştirilen seçimlere CHP, AP, YTP ve CKMP katılmıştır. CHP tarafından pek memnuniyetle karşılanmayan seçimlerde CHP %36,7, AP %34,8, CKMP %14, YTP ise % 13,7 oy almışlardır. Senato seçimlerinde ise AP’nin bariz üstünlüğü CHP’nin en çok canını sıkan gelişme olmuştur. Zira senato seçimlerinde ortaya çıkan tabloda AP 71, CHP 36, YTP 27 ve CKMP 16 koltuk elde etmişlerdir. Ayrıca DP’nin devamı niteliğinde olan AP ve YTP’nin

milletvekillerinin sayısı toplamda 223 olurken, birinci parti olan CHP’ninki 173’te kalmıştır.

27 Mayıs Müdahalesi’ni gerçekleştiren askerlerin de etkisiyle 20 Kasım 1961 tarihinde CHP ve AP koalisyonuyla I. İnönü Hükümeti kurulmuştur. Ancak bu koalisyon altı ay görevde kalabilmiş, 25 Haziran 1962’de de CHP – CKMP – YTP ortak koalisyonuyla II. İnönü Hükümeti kurulmuştur. Turgut Göle, Kasım Gülek, Nihat Erim ve Avni Doğan başta olmak üzere CHP’nin önde gelen isimleri II. İnönü Hükümeti’ni sert bir biçimde eleştirmiş, bu durum hem hükümette hem de CHP içinde büyük sıkıntılara neden olmuştur. Öyle ki; bu dört ismin CHP’den bir yıl süreyle ihracına kadar varan bir süreç yaşanmıştır.

Bu arada 16 Kasım 1963 tarihinde yapılan ara seçimler, AP’nin zaferiyle sonuçlanınca, CHP’deki sıkıntı daha da artmıştır. Çünkü AP’nin günden güne güçlendiği artık daha net bir biçimde hissedilmeye başlamıştır. Ara seçimlerde ortaya çıkan bu durum YTP ve CKMP’nin hükümetten çekilmesine neden olmuştur.

İnönü Hükümetleri’nin istikrarsız bir durum sergilemesi üzerine, hükümet kurma görevi AP’ye verilmiş, ancak AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın diğer partilerle anlaşamaması üzerine, Gümüşpala görevi iade etmiş ve 16 Aralık 1963 tarihinde hükümet kurma görevi yeniden İsmet İnönü’ye verilmiştir. Bağımsızlarla birlikte kurulan koalisyon, III. İnönü Hükümeti olarak adlandırılmıştır.

Siyaseten bu gelişmeler yaşanırken, askeri kanatta da hareketlilik baş göstermiştir. 27 Mayıs öncesindeki CHP – DP tartışmalarının 1961 seçimlerinden sonra yeniden gündeme gelmesi ve AP’lilerin 27 Mayıs aleyhine propaganda yapması, siyasi ortamı gerginleştirmekle birlikte, askerlerin bir kısmında ülke idaresine yeniden el koyma fikrinin doğmasına yol açmıştır.

9 Şubat 1962’de İstanbul Balmumcu’da yapılan ve 57 general ve subayın 37’sinin; 28 Şubat 1962’ye kadar yeniden askeri bir müdahale yapılması noktasında fikir birliğine vardığı toplantının ardından, müdahale fikrini savunan grubun Ankara kanadının ekarte edilmesine karar verildi.

22 Şubat’ta yeni bir müdahale fikrini savunan Talat Aydemir’in Ankara’da Harp Okulu’nda direniş başlatması, bu direnişi başlatırken de TBMM’nin kapatılmasını ve Hava Kuvvetleri’ndeki cuntanın derhal cezalandırılmasını istemesi ülkede kısa süreli bir gerginlik ortamı yaratmıştır. Neticede bu direnişi gerçekleştiren

Talat Aydemir ve arkadaşları emekliye sevk edilmiş, onlara destek veren Harp Okulu öğrencileri ise memleketlerine yollanmışlardır.

Ordu içinde bazı genç subayların İnönü’ye karşı tepkili olmaları Talat Aydemir ve arkadaşlarının 1963 yılının Mayıs ayında yeniden hareket geçmelerine sebep olmuştur. Böylece 20 Mayıs’ı 21 Mayıs’a bağlayan gece harekete geçen Talat Aydemir ve arkadaşları Ankara Radyosu’nu ele geçirerek ihtilal bildirisini okumaya başladılar. Fakat hükümet ve ordunun yüksek komuta kademesi bu kez daha da hazırlıklıydılar. Zira Alparslan Türkeş, Talat Aydemir ve arkadaşlarını ihbar etmişti. Netice itibariyle bu girişiminden de bir sonuç alamayan Talat Aydemir ve üç arkadaşı idama mahkum edilirken, onlara destek veren subaylar ve Harp Okulu öğrencileri çeşitli cezalara çarptırılarak, ordudan atılmışlardır.

Bu dönemde solda güçlenmeye başlayan Türkiye İşçi Partisi (TİP)’nin, özellikle Mehmet Ali Aybar döneminde gençlik açısından çekim merkezi haline gelmesi, CHP’nin tabanının erimesine neden olmuştur. Bu nedenle CHP’nin kendisini bir noktada konumlaması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

16 – 18 Ekim 1964 tarihlerinde toplanan CHP 17. Kurultayı’nda kabul edilen

“İleri Türkiye Ülkümüz Bildirisi”, “Ortanın Solu” felsefesinin ilk işaretlerini

içermesi bakımından önemli bir belge olmuştur. Nitekim bir süre sonra CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP’nin “Ortanın Solu”nda olduğunu beyan ederek, TİP’in artık CHP’nin tabanını eritmesine engel olmaya çalışmıştır.

Ancak CHP’nin Ortanın Solu’nda olduğunu açıklamasından önce, 13 Şubat 1965’te Meclis’te yapılan bütçe görüşmelerinde Nihat Erim ve Turhan Feyzioğlu’nun desteğini alamayan İsmet İnönü, Başbakanlıktan istifa etmiştir. 10 Ekim 1965’teki seçimlere Ortanın Solu sloganıyla giren CHP, seçimlerde istediği başarıyı elde edememiş, %28,7 oy oranıyla 134 milletvekili çıkarabilmiştir. Buna karşın AP ise %52,9 oy oranıyla 240 milletvekili çıkarmıştır.

13 Şubat 1965’te yapılan bütçe görüşmelerinde İsmet İnönü’yü yalnız bırakan Turhan Feyzioğlu, seçimlerde CHP’nin başarısız olması üzerine, İsmet İnönü’nün politikalarına karşı deyim yerindeyse bayrak açmıştır. 1965 seçimlerinde alınan sonuçları Ortanın Solu politikasına dayandırması gibi mesela...

18 Ekim 1966’da başlayan CHP 18. Kurultayı’nda Ortanın Solu politikası şiddetli bir biçimde tartışılmış, kurultaydan sonra da Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları

bu tartışmaları ayrışma noktasına kadar taşımıştır. Bu tartışmaların İl ve İlçe yönetimlerine de sıçraması üzerine 28 Nisan 1967’de CHP 4. Olağanüstü Kurultayı toplanmış ve Turhan Feyzioğlu ile arkadaşlarının CHP’de siyaset yapmaları iyiden iyiye zorlaştırılmıştır.

İşlerinin zorlaştığını gören Turhan Feyzioğlu, 47 arkadaşıyla birlikte CHP’den istifa ederek Güven Partisi (GP)’ni kurmuşlardır.

Bu arada da 1968 yılında CHP’de yeni bir ayrışma ortaya çıkmış ve

“Ortanın Solcuları” ile “Ortanın Göbekçileri”nin mücadelesi başlamıştır.

Ayrıca bu dönemde gençlik hareketlerinin daha da etkinleşmeye başladığını görmekteyiz. Zaman zaman şiddetlenen bu gençlik hareketlerine dahil olan gençler, bugün yeni bir kuşağın temsilcileri olarak anılmaktadır; “68 Kuşağı”

1969 yılı Türk Siyasi Tarihi açısından önemli gelişmelere sahne olmuştur. Öncelikle CKMP Genel Başkanlığı’na seçilen Alparslan Türkeş, partinin ismini Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirirken, diğer yandan 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye’de yaşanan terör olaylarının taraflarından haline gelecek olan “komando kampları”nı kurmuşlardır. Yine bu dönemde Türkiye İşçi Partisi’nin yan kuruluşu olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), ismini DEV – GENÇ olarak değiştirerek, komando kamplarının karşında saf tutmuş ve Türkiye’de terör olaylarının bir diğer tarafında konumlanmıştır.

1969 yılının bir diğer gelişmesi de DP’lilerin affı konusudur. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, DP’lilerin affedilmesi konusundaki öneriye destek verme eğilimi gösterince CHP Parti Meclisi Üyelerinden bir kısmı istifa etmişlerdir.

Ancak İnönü’nün bu eğilimi, hiçbir şekilde halkta ilgi uyandırmamış, CHP 12 Ekim 1969’da yapılan seçimlerde de başarısız olmuştur. Buna göre; AP %46,6 oy oranıyla 256 milletvekilliği elde etmiş, CHP ise %27,4 oy oranıyla 143 milletvekilliği kazanmıştır. CHP’den ayrılan Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının kurduğu parti olan GP de %6,6 oy oranıyla üçüncü parti olmuş ve 15 milletvekili çıkarmıştır.

Bu seçimlerden sonra özellikle CHP içinde başlayan tartışmalar bir yandan İsmet İnönü’yü hedef haline getirirken, öte yandan Bülent Ecevit ve arkadaşları parti

yönetiminde kadrolarındaki etkinliklerini arttırmaya başlamışlardır. Nitekim 3 Temmuz 1970’de toplanan CHP 20. Kurultayı’nda alınan sonuçlar da bunun en

önemli göstergesi olacak, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün dahi etkinliği iyice azalacaktır. Kaldı ki; bu kurultaydan sonra seçilen yöneticilerin, 12 Mart sonrasında açığa çıkan İnönü – Ecevit Mücadelesi’nin son dönemeci olan ve 6 – 7 Mayıs 1972 tarihlerinde toplanan 5. Olağanüstü Kurultay’da Genel Başkan İsmet İnönü’nün sözünü dinlemeyerek Genel Başkanlıktan istifa etmesine neden olmaları da İnönü’nün etkinliğinin ne denli azaldığını göstermesi bakımından önemlidir. Yine aynı yönetim 14 Mayıs 1972’de Bülent Ecevit’in Genel Başkan olması için önemli derecede çaba sarf etmişlerdir.

4. 2. CHP GENÇLİK KOLLARI’NIN YENİDEN KURULUŞU VE