• Sonuç bulunamadı

3.1.)AK PARTİ DÖNEMİ’NDE İZLENEN YUMUŞAK GÜÇ POLİTİKALARI KAPSAMINDA GÜVENLİK

Milli güç hareketlerine dayanan yenilikçi kanadın 2001 yılında kurmuş olduğu Ak Parti, Refah Partisi’nin hatalarından ders alarak siyaset sahnesine çıkan, AB merkezli bir dış politika seyreden bir parti olarak 2002 yılı seçimlerinde Türk Siyasi Hayatı’nda yerini almıştır (Ermağan, 2012: 29). Bu parti Milli Görüş hareketleri doğrultusunda bir yol izlese de, Müslümanların sorun olarak gördüğü, başörtüsü, imam hatip okulları, Kuran kursları gibi sorunları demokratik standartlar içerisinde çözüme kavuşturmak istemiş ve bu doğrultuda iç ve dış politikalarına yön vererek, uluslararası sistemde ‘İslamcı’ imajından kurtulup, ‘sistem partisi’ olarak kabul gören ve destek alan bir parti olarak faaliyetlerini yürütmüştür (Ermağan, 2012: 29- 30). Böylece Ak Parti Türk Dış Politikası’nda Batıcılık, statükoculuk, meşruiyetçilik çizgisinde yürüyerek, geleneksel- klasik dış politika ilkeleri çerçevesinde uluslararası ilişkilerini devam ettirmiştir (Koçer, 2006: 150- 151). Batıcılık, statükoculuk ve meşruiyet (uluslararası hukuka uygunluk) ilkeleri doğrultusunda iç ve dış politikalarına yön veren Ak Parti, AB ile olan ilişkilerini de en yüksek seviyede tutan bir siyasi parti olarak Türk Siyasi Hayatı’nda yerini almıştır. Böylece AB gözünde Türkiye, daha ılımlı bir ülke konumuna gelmiş ve Türkiye’yi stratejik öneme sahip bir ülke statüsünde göze alarak, kendisine tehdit olarak gördüğü terör sorununda Türkiye’nin, tampon olarak görev yapabileceğinin ve askeri anlamda yetersiz olan ulus- üstü yapılanmalarının kriz bölgelerine ulaştıracak bir koridor olduğunun farkına varmışlardır (Oran, 2004: 54- 60). Bu çerçevede AB, Türkiye ile daha yakın ilişkiler içerisine girerek, Türkiye’yi 2004 yılında aday ülke olarak kabul etmiş ve 3 Ekim 2005 yılında da müzakereleri başlatmıştır. Bu süreçle birlikte 2000’li yıllarda uluslararası konjektürdeki yeni fırsatları ve manevra alanlarını iyi değerlendiği iddia edilen Ak Parti, Batı ile daha sıkı ilişkiler içerisine girerek daha aktif ve çok taraflı- çok boyutlu bir dış politika anlayışı sergilemiştir. Bu doğrultuda Ahmet Davutoğlu ile birlikte yeni bir dış politika yaklaşımı benimseyen Ak Parti, Türkiye’nin sadece

stratejik önemine dayalı bir dış politika anlayışının değil, tarih ve coğrafya derinliğini ve ortak kültür anlayışını da temele koyan bir dış politika perspektifini sunmuştur (Ermağan, 2012: 29). Böylece Davutoğlu, 2002 yılında iktidara gelen Ak Parti’ye kavramsal yenilikler ve fikri derinlikler katarak bu yenilikler ve derinlikler içerisinde yer alan, ‘merkez ülke’, ‘çok boyutlu- çok kulvarlı politika’, ‘kriz odaklı değil vizyon odaklı politika’, ‘oynak merkezli politika’ gibi kavramları Ak Parti’nin siyaset anlayışına yansıtarak, Türkiye’de yumuşak güç anlayışını oluşturmuştur (Cavlan, 2010: 131). Bu kavramsal yenilikler ve fikri derinlikler doğrultusunda bir dış politika sunan Ak Parti, ülkenin güvenlik politikasını da ele alınan bu yumuşak güç çerçevesinde şekillendirmiştir. Komşularla sıfır sorun politikası, çok taraflı ve çok boyutlu politikalar, bölgesel ve küresel bir aktör olma yolunda izlenen politikalar, uluslararası barışın ve istikrarın sağlanması için ele alınacak proaktif politikalar çerçevesinde küresel ve bölgesel politikalar yürütmüştür.

Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik öneminin farkında olarak politikalar yürütülmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, bu etkenler yanında ekonomik, tarihsel, coğrafi ve ortak kültürel kimliği de ön planda tutan politikalar yürütülmesi doğrultusunda, Türkiye’nin sadece krizlere yanıt veren bir ülke olmaktan ziyade, krizler ortaya çıkmadan önce tespit eden ve bu duruma müdahale edebilen bir ülke olabileceğini vurgulamıştır (Gül, 2016: 315). Uluslararası sistemde yer alan aktörlerle aktif politikalar seyrederek yeni dış politika anlayışının varlığını ortaya koymaya çalışan Ak Parti, Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinlik’ vizyonu çerçevesinde şekillenen güvenlik politikalarında da, yumuşak güç doğrultusunda ülkenin güvenlik anlayışını şekillendirmiş ve yöneltilen tehdit algılarını da bu eksenler çerçevesinde ortadan kaldırmaya çalışmıştır (Gül, 2016: 315). Bu çerçevede Türkiye, 2000’li yılların başında ve iktidarlığının ilerleyen yıllarında Batı değerleri etrafında hareket etmiş, ABD ve AB ile iyi ilişkiler içerisine girerek daha çok AB ile bölgesel güvenlik için, etkin çok taraflılığa, kolektif yaklaşıma, yumuşak güce ve kritik diyaloga vurgu yapmış ve uluslararası sorunların çözümünde arabulucu rol üstlenerek, AB ile paralel politikalar seyretmiştir (İşyar, 2008: 16). Bu kavramsal yenilikler ve fikri derinlikler doğrultusunda ‘yumuşak güç’ algısıyla Türkiye’nin güvenlik anlayışını biçimlendiren Ak Parti, Türkiye’nin güvenlikleştirme kapsamına dahil edilen tehdit

algılarını tekrar ele alarak daha çözüm odaklı, barışın ve istikrarın sağlanması için yürütülen proaktif politikalar çerçevesinde, güvenlik anlayışını oluşturan tehdit algılarını analiz ederek güvenliksizleştirme kapsamına almaya çalışmıştır.

Bu bağlamda ele alınan kavramsal yenilikler ve fikri derinlikler içerisinde yer alan; komşularla sıfır sorun politikaları, çok taraflı- çok boyutlu politikalar, bölgesel ve küresel anlamda güçlü aktör olma yolunda izlenen politikalar, barış ve istikrarın korunmasında izlenen proaktif politikalar çerçevesinde Ak Parti Dönemi’nin yumuşak güç politikaları kapsamında Türkiye’nin güvenlik anlayışı incelenecektir. 3.1.1.)Komşularla Sıfır Sorun Politikaları

Türkiye M. Kemal’in “yurtta sulh cihanda sulh” söylemi doğrultusunda yürütmüş olduğu politikaların bir gereği olarak ‘komşularla sıfır sorun politikası’ yaklaşımıyla yeni bir dış politika geliştiren Ak Parti bu yeni dış politika yaklaşımlarıyla Türkiye’nin Dış Politikası’nda yerini almıştır. Bu yeni açılım, Türkiye’nin bölgesel ve küresel politikalarına etki ettiği gibi, güvenlik politikalarını da etkileyen önemli bileşenlerden biri olmuştur. İşbirliği imkanlarının oldukça fazla olduğu bir konjektürde, küresel ve bölgesel sorunlarında bir o kadar fazla ve derin oluğu bu ortamda Ak Parti, ‘komşularla sıfır sorun politikası’ çerçevesinde bölgesel ve küresel politikalarına yön vererek, Türkiye ile sorun yaşayan ülkelerle çok boyutlu ilişkiler içerisine girmiş ve sorunları çözmeye yönelik oluşturulan platformlarda yerini alarak, sorunları çözüm odaklı bir güvenlik kültürünü yeşertmiştir. ‘Herkes için güvenlik’, ‘siyasi diyalog’, ‘karşılıklı ekonomik bağımlılık’, ve ‘kültürel uyum’ gibi temel yapı taşları etrafında şekillenen “komşularla sıfır sorun politikası” anlayışı ile Türkiye, bölgede daha kararlı ve yapıcı bir dış politika seyrederek, dış ilişkilerde hareket sahasını ve etki gücünü arttırmayı amaçlamıştır(“Sanal”, t.y.: 1).

Coğrafi tasavvur üzerine kurularak, komşuların Türkiye’ye yabancılaşmasını engellemeye yönelik oluşturulan yeni dış politika anlayışıyla Ak Parti, komşularla sıfır sorun politikası anlayışıyla politikalar geliştirerek hem bölgenin güvende olmasını istemiş hem de Türkiye’ye yönelik tehdit algılarını yok etmek istemiştir. Böylece Türkiye güvenlik ve istikrarı sadece kendisi için değil, Türkiye’nin çevre bölgeleri için de istikrar ve güveni sağlayan bir konum elde edeceğini vurgulayan

Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin, kendi güvenlik ve istikrarını, çevresinde düzeni, istikrarı ve güvenliği sağlamak için daha aktif ve yapıcı bir rol oynayarak, oluşan düzeni garanti altına alması gerektiğini, bunun içinde ‘komşularla sıfır sorun politikası’ çerçevesinde ülkelerle olan sorunlarını çözüme kavuşturmasını, çözüme kavuşturulmuyorsa bile bu sorunları en aza indirgemesi gerektiğini vurgulamıştır (Aktaş, 2011: 32- 33).

Komşularla sıfır sorun politikası kapsamında yürütülen politikalar, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya gibi bölgesel çatışmaların yaygın olduğu bölgelerde etkisini gösteren bir dış politika yaklaşımı olmuştur. Yeni dış politika anlayışı çerçevesinde Ak Parti bölgesel politikalarında, komşularıyla olan sorunlarının ülke güvenliğine zarar vermesini engellemek istemiş ve bölgesel ve etnik çatışmaların yaşandığı komşu ülkelerde Türkiye, buradaki istikrar ve refah için oluşturulan uluslararası ve bölgesel platformlarda yer almıştır. Ayrıca Balkanlar’ın güvenliği ve istikrarı için de, Avrupa- Atlantik güvenlik şemsiyesinin dışında bırakılmaması gerektiğini her zaman vurgulamıştır (Milli Güvenlik Kurulu, 2014: 114- 115). Ak Parti Dönemi’nin yeni dış politika yaklaşımını ‘Stratejik Derinlik’ olarak adlandıran ve bu yaklaşımları ortaya koyan A. Davutoğlu, ele alınan bu yeni yaklaşımlar etrafında yürütülen politikaların, ulusal güvenlik merkezli geleneksel söylem ve yaklaşımların yerine, ‘komşularla sıfır sorun politikası’ anlayışı etrafında, komşu ve çevre ülkelerle olan ilişkilerinde gündemde olan sorunların, karşılıklı diyalog veya çok taraflı işbirliği yoluyla bu sorunların çözülmesi gerektiğini, böyle bir durumun gerçekleşmemesi durumunda da ele alınan sorunların tek taraflı olarak çözümü yönünde çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır (Çağatay Tekin ve Tekin, 2014: 38- 39). Bu bağlamda, Yunanistan ile yaşanan sorunlar, başlatılan diyalog süreci ile çözümlenmeye çalışılmış ve ‘Türkiye’nin her tarafı düşmanlarla çevrili algısı’ yok edilmek istenmiştir. Yine bu yeni dış politika yaklaşımı etrafında Rusya ile ilişkiler de, artan bir ivmeyle devam etmiş hatta Rusya ile ilişkiler “çok boyutlu güçlendirilmiş ortaklık” hedefine ulaştırılmıştır (“Sanal”, t.y.: 1). Kafkas ülkeleri ile olan ilişkilerde ise, bölgenin ekonomik ve siyasi istikrarının ve ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması amaçlanmış ve bu doğrultuda ilişkiler yürütülerek Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu hayata geçirilmiştir (“Sanal”, t.y.: 1). Aynı

dış politika anlayışı içerisinde Suriye, İran, Irak ile de ilişkilerini geliştirmeye çalışan Türkiye, askeri odaklı güvenlik merkezli ilişkilerin dışına çıkarak, çok taraflı ve çok boyutlu ilişkiler içerisinde bulunarak komşularla sıfır sorun politikası yaklaşımını hayata geçirmeye çalışmıştır. Fakat, “komşularla sıfır sorun politikası” yaklaşımının etkisi, bazı ülkelerle olan ilişkilere yansıyamamış ve ikili ilişkiler güvenlik sorunları çerçevesinde, güvenlik odaklı bir dış politika algısıyla devam etmiştir. Bu ülkelerle devam eden sorunlar, güvenlik anlayışının temelinde yer almış ve önemli bir tehdit algısı olarak güvenlik politikalarına yerleşmiş olsa da, bu yeni dış politika yaklaşımı çerçevesinde bu sorunların bir krize dönüşmesi engellenmeye çalışılmıştır. Yunanistan ile Ege sorununun hala çözülememiş olması, Kıbrıs sorununun varlığı, Irak ile ilişkilerdeki sorunlar, Ermenistan ile yaşanan sorunlar hala Türkiye’yi tehdit eden olgular olarak güvenlikleştirme kapsamı içerisinde kalmıştır (Tezcan, 2012: 905). Yine, Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketleri sonrasında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler neticesinde, Ak Parti’nin Mısır’da devrilen Müslüman Kardeşler iktidarını destekleyen politikalar yürütmesi, Kahire, Telaviv, Şam ile olan ilişkilerini olumsuz etkilemiş olması da, komşularla sıfır sorun politikası yaklaşımının bu durumda yer almadığını gösterebilir (Çağatay Tekin ve Tekin, 2014: 36). 2012 yılında Türk savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi ve bunun sonucunda Türkiye’nin angajman kurallarını değiştirmesiyle iki ülke arasındaki çatışma riskinin varlığı, Ermenistan ile sınır kapılarının kapalı olması, Mavi Marmara baskınına ilişkin İsrail ile ilişkilerin gerilmesi gibi faktörler, bu yeni dış politika yaklaşımının etkisinin olmadığı ilişkiler yumağı olarak Türkiye’nin Dış Politikası’nda yerini aldığı iddia edilebilir (Çağatay Tekin ve Tekin, 2014: 36). Sonuç olarak, Ak Parti ile Türkiye’nin jeopolitik konumunun, pek çok işbirliği için bir çekim merkezi oluşturabilecek potansiyele sahip olması perspektifi, dış politikada yerleşmiş ve bu doğrultuda yeni bir dış politika yaklaşımı oluşturulmuştur (Koçer, 2012: 920). Geçmişteki kaygı ve korkularla şekillenen güvenlik algısının yerine, vatandaşa güven temelinde bir algı ile güvenlik anlayışını şekillendiren Ak Parti, kendi döneminin güvenlik anlayışını da bu algılar çerçevesinde biçimlendirerek, devlet- toplum- fert ilişkilerini güçlendiren bir yaklaşımı geliştirmiştir (“Sanal”, 2015: 49). Bu yaklaşımın yanında Ak Parti, “komşularla sıfır sorun politikası”

anlayışına da öncelik vererek küresel ve bölgesel anlamda daha aktif bir politika seyretmiştir. Böylece Ak Parti, önyargılardan ve saplantılardan arınmış, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı, gerçekçi bir dış politika izleyerek, yeni bir düzenin oluştuğu uluslararası sistemde, kendi ulusal çıkarları ile, oluşan bu yeni düzen arasındaki yeni dengeyi oluşturmaya odaklanmıştır (Keskin, 2014: 921). ‘Türkiye’nin etrafı sürekli düşmanlarla çevrilidir’ algısından kurtulup, komşu ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde olmaya vurgu yapan bu yeni yaklaşım, (Keskin, 2014: 922). Türkiye’nin uluslararası alanda manevra alanını geliştirecektir ve yapılan çok taraflı ve çok boyutlu ilişkilerle, Türkiye’nin de güvenliğinin sağlanabileceği anlayışı hakim olmuştur.

3.1.2.)Çok Taraflı ve Çok Boyutlu Politikalar

Ahmet Davutoğlu ile hayata geçirilmiş olan yeni dış politika anlayışları içerisinde yer alan çok boyutlu ve çok taraflı politikalar ve beraberinde uygulanan ritmik diplomasi ile Türkiye’yi daha aktif bir rol alan ülke konumuna getirmek isteyen Ak Parti, (Oran, 2013: 139- 140). bu yeni dış politika yaklaşımları çerçevesinde güvenlik kültürünü de oluşturmuş ve bu yeni yaklaşımlar içerisinde Türkiye’ye tehdit olarak görülen sorunlar tekrar yorumlanmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin tarihi, coğrafi, kültürel değerleri nedeniyle bir ‘merkez ülke’ olarak konumlandıran Davutoğlu, bu birikimi Türkiye’nin dış politikasında kullanması gerektiğini savunmuş, bu değerler etrafında yürütülen politikalar çerçevesinde, Türkiye’nin küresel ve bölgesel düzlemde daha aktif, “çok boyutlu ve çok kulvarlı” bir politika izlemesini öngörmüştür (Çağatay Tekin ve Tekin, 2014: 39). Böylece ulusal güvenlik merkezli politikaların yerine güvenlik anlayışı kapsamının genişletildiği bir algı çerçevesinde Türkiye’nin diğer ülkelerle olan ilişkileri devam edecektir.

“Çok taraflı ve çok boyutlu politika” yaklaşımıyla yürütülen politikalarla birlikte Ak Parti, sadece dış politikada güvenlik odaklı ilişkiler değil, güvenlikle beraber demokratikleşme ve ekonomik kalkınmayı da beraberinde düşünen politikalar geliştirmiştir. Bu yeni dış politika yaklaşımının etkisiyle Türkiye, 2002’den sonra güvenlik algısında, demokratikleşme ve ekonomik kalkınmadan soyutlanamaz bir algının varlığı, şekillendirmiş olduğu güvenlik anlayışında görülebilir (Keyman, 2006: 1). Bununda, çok taraflı ve çok boyutlu bir politikanın önünü açtığı sonucuna

götürdüğü söylenebilir. Bu doğrultuda, aktif bir dış politika yürütmek adına sorunları çözücü bir rol üstlenerek uluslararası sistemde bu rolüyle kabul görmek istemiştir (Keyman: 2006: 1). Temeline diplomasi ve işbirliği oturtulan bu yeni dış politika yaklaşımıyla uluslararası sistemde yer alan aktörlerle olan ilişkilerini devam ettiren Ak Parti, çatışma eksenli politikalardan uzlaşı ve işbirliği odaklı politikalara yönelerek, başta komşu ülkelerle olmak üzere, tarihsel, bölgesel, ekonomik ve güvenlik açılarından önemli bağlara sahip olduğu bütün ülkelerle çok boyutlu ilişkiler içerisine girmiştir (İlbay, 2012: 1). Türkiye bu ilişkilerde, bölgesel ve küresel merkezli bir güç olma yolunda politikalar seyretmiş ve bu politikalarında da bir yandan Batılı kimliğini reddetmeden Doğu’nun problemlerini tartışan ve bu problemlere uygun çözümler üretmeye çalışan bir ülke iken, bir taraftan da Doğulu kimliğini reddetmeden Batı’nın değerlerini benimseyen bir ülke olarak uluslararası sistemde yerini almıştır (Gürevin, 2014: 32).

Çok taraflı ve çok boyutlu politika yaklaşımı, Türkiye’nin ‘merkez ülke olma’ konumunun bir getirdiği bir anlayış olarak Ak Parti Dönemi Türk Dış Politikası’nda yerini alan yeni dış politika yaklaşımlarından bir olmuştur. Bu çerçevede Türkiye, Ak Parti Dönemi’nde AB ile uyum sürecine girdiği gibi, Suriye ile ilişkileri baltalayan; Suriye’nin PKK’ya destek vermesi, iki ülke arasında yaşanan su sorunu, Suriye’nin Hatay’ın siyasi statüsüne yönelik politikaları gibi Türkiye’ye bir tehdit algısı uyandıran konulara yönelmeden Suriye ile serbest ticaret antlaşmasını yapan Ak Parti Hükümeti, ülkelerle bu bağlamda ilişkiler geliştirerek güvenlik merkezli politikaların yürütülmesi yaklaşımından çıkmıştır. Yine bu yeni dış politika yaklaşımı çerçevesinde Yunanistan ile olan ilişkilerini de güvenlik odaklı bir ilişkiler zincirinden çıkarmış olan Ak Parti Hükümeti, Yunanistan ile çok boyutlu ilişkiler ivmesinin hızını arttırmıştır. Aynı yaklaşımlar etrafında Irak, İran, Rusya gibi Türkiye’ye bir tehdit algısı yaratan ülkelerle çok boyutlu ilişkiler içerisine giren Ak Parti, aktif bir politika seyrederek, küresel ve bölgesel sorunları çözüm odaklı bir güvenlik anlayışını güvenlik politikalarına yansıtmıştır (Oğuzlu, 2009: 47- 49). Türkiye, Batı ile bu ülkeler arasında yaşanabilecek krizlerde arada kalma endişesi içerisinde olduğu durumda bile çok taraflı ve çok boyutlu politika anlayışını terk etmeden, dış politikalarının ve güvenlik politikalarının yolunu çizmiş, bölgesel

sorunlarda arabulucu ve kolaylaştırıcı bir misyonu kendi üzerine atfetmiştir. Bu atfedilen misyonun en güzel örnekleri de; İsrail ile Filistin Yönetimi arasındaki görüşmeler sürecine HAMAS’ı dahil etmesine yönelik adımları, HAMAS’ın seçimle işbaşına gelen yöneticilerinin İsrail tarafından meşru görülmesine çalışması, HAMAS’ı İsrail’in egemenliğini tanımaya yönlendirmesi ve iki taraf arası askeri gücün kullanılmamasına yönelik çalışmalarında görülmüştür. Aynı zamanda bölgesel sorunları çözmeye yönelik politikalarında da bu misyon etkisini göstermiştir (Oğuzlu, 2009: 49). Bir ülkenin ulusal çıkarlarının, küresel tehditlere karşı korumasının en sağlam ve en az maliyetli yolunun, o ülkenin bölgesel entegrasyonlar içerisinde olması olarak gören Türkiye, bu anlayış çerçevesinde çok taraflı ve çok boyutlu politikalarla Suriye, Irak, İran, Rusya, AB, ABD, Yunanistan, Ermenistan, İsrail gibi Türkiye’ye tehdit algısı yaratan ülkelerle çok kulvarlı ilişkiler yoluna girmiş ve ülkenin güvenlik anlayışını oluşturan tehdit algılarını yok etmeye çalışarak, bu algıları ülkenin güvenliksizleştirme politikalarına dahil etmeye çalışmıştır.

Sonuç olarak, 11 Eylül Saldırıları’yla birlikte dış politika perspektifini geliştirme imkanını bulan Türkiye, Ak Parti’nin iktidarlığı ile bu imkanını yeni dış politika yaklaşımlarına yansıtmıştır. Böylece çok boyutluluğu yeniden keşfederek, Ortadoğu’yu da içine alarak Avrupa’dan Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada hareket edebilme imkanı içerisinde olan Ak Parti, çok taraflı ve çok boyutlu bir dış politika yaklaşımı içerisinde olarak aktif bir dış politika seyretmiştir (Erol, 2007: 34). Türkiye, 11 Eylül sonrası oluşan yeni uluslararası ortamda ‘düzen kurucu’ aktör rolünü benimseyerek, Soğuk Savaş Dönemi’nin klasik güvenlik merkezli politika yaklaşımı çerçevesinde yürütülen politikaları terk ederek, çok yönlü ve çok aktörlü bir diplomasi yaklaşımı ile bu rolünü gerçek hayata uyarlamıştır (Köse, 2011: 623). Türkiye’nin çok taraflı ve çok boyutlu bir politika anlayışı ile, öncelikle komşularıyla sorunlarını çözmesi ve bölgesel istikrar için ekonomik ve kültürel etkileşimini arttırmasına yönelik politikaları, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya bölgelerindeki güvenliğe, istikrara, refaha da olumlu yönde katkıları olmuştur. Ak Parti Dönemi’nde de güvenliğe dair kaygılar hala Türkiye’nin stratejik öncelikleri arasında yer alsa da, Ak Parti çok boyutlu ve çok taraflı politika yaklaşımı çerçevesinde yürütülen politikalarla, sadece askeri güvenliği öncelikli bir durum olmaktan çıkarmış, bu

çerçevede Türkiye’nin güvenlik ve dış politika algısını, ekonomik, kültürel ilişkiler ve kimlik sorunları, insani ihtiyaçları da içine alacak şekilde daha geniş kapsamlı, çok yönlü bir perspektiften bakmaya başlamıştır (Köse, 2011: 638). Batı ve diğer dış politika aktörleriyle pragmatik ve işbirliğine yönelik faydacı ilişkiler geliştirerek, çok boyutlu ve çok taraflı bir dış politika anlayışı çerçevesinde hem dış politikasını hem de güvenlik politikasını belirlemiştir (Oğuzlu, 2015: 237- 238). Böylece Türkiye Ak Pati Dönemi’nde çok taraflı ve çok boyutlu politika anlayışıyla bölgesel ve küresel aktörlerle ilişkileri içerisinde olmuş, güvenliği tehdit eden olgulara, çözüm odaklı oluşturulan bölgesel ve küresel platformlarda yer alarak, küresel ve bölgesel barışa katkı sağlamıştır.

3.1.3.)Barış ve İstikrarın Korunmasında Proaktif Politikalar

Soğuk Savaş’ın bitiminden sonraki süreçten 2002 yılına kadar Türkiye’de yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve iç politik karmaşanın ardından 3 Kasım 2002 yılında tek başına iktidara gelen Ak Parti, Türkiye’ye getirmiş olduğu yeni dış politika algısıyla Türkiye’nin Dış Politikası’nda yerini almıştır. Türkiye’nin tarihi geçmişini ve bu geçmişin kendisine getirmiş olduğu sorumluluğunu ön plan çıkartan Ak Parti, bu çerçevede Türkiye’nin komşularıyla ve kendi topraklarını çevreleyen ülkeleriyle ‘komşularla sıfır sorun’ politikasını hedeflemiştir. Bu politikalar kapsamında güvenlik- özgürlük\ demokrasi dengesinin, bölgesel düzeyde dış politikanın, komşularla işbirliğinin ve kazan- kazan gibi söylemlerin yer aldığı Türkiye’nin Dış Politikası’nda ‘ritmik diplomasi’ ile daha aktif ve girişken bir proaktif politikalar anlayışını uygulamaya koyarak, bu yeni dış politika anlayışını teorik kapsamdan pratik alana aktarmıştır (Çelikpala, 2010: 103). Bu pratik alanda, yumuşak güç unsurlarını ön plana çıkararak bir dış politika ve güvenlik politikalarını belirlemeyi amaçlayan Ak Parti, uygulamış olduğu proaktif politikalar çerçevesinde uluslararası barışın ve istikrarın korunması için uluslararası platformlarda yerini almıştır